Şiirlere zenginlik katmak, farklı anlamlar ortaya koymak için söz sanatlarına sıkça başvuruyoruz. Özellikle Divan edebiyatında söz sanatları oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Söz sanatlarını mecaza, anlama ve söze dayalı olmak üzere 3 ana başlıkta inceleyebiliriz.
Mecaza Dayalı Edebi Sanatlar
Teşbih (Benzetme)
- Aralarında bir ilişki bulunan iki kavramdan zayıf olanın güçlü olana benzetilmesidir.
- Teşbihte benzeyen, benzetilen, benzetme edatı ve benzetme yönü olmak üzere 4 unsur vardır.
- Bir cümlece 4 unsur da bulunmak zorunda değildir. Ancak teşbih için benzeyen ve benzetilen kesinlikle olmalıdır.
Tam Teşbih: 4 unsurun da bir arada bulunduğu teşbihlere tam (ayrıntılı) teşbih denir.
- Örnek: Adamın dişleri inci gibi bembeyazdı.
- Adamın dişleri = benzeyen
- inci = benzetilen
- gibi = benzetme edatı
- bembeyazdı = benzetme yönü
Kısaltılmış Teşbih: Benzetme yönü bulunmayan benzetmelere kısaltılmış teşbih denir.
- Örnek: Kafes gibi evde yaşıyor.
- ev = benzeyen
- kafes = benzetilen
- gibi = benzetme edatı
Pekiştirilmiş Teşbih: Benzetme edatı bulunmayan benzetmelere pekiştirilmiş teşbih denir.
- Örnek: Ruh çelikten kanatlı bir kuşun uçmasıdır.
- Ruh = benzeyen
- çelikten kanatlı bir kuş = benzetilen
- uçması = benzetme yönü
Teşbih-i Beliğ (Güzel Benzetme/Yalın Benzetme): Sadece benzeyen ve benzetilenle yapılan benzetmelere teşbih-i beliğ denir.
- Örnek: Gözün yıldız yüzün aydır.
- Gözün = benzeyen
- yıldız = benzetilen
- yüzün = benzeyen
- aydır = benzetilen
İstiare (Eğretileme)
- Bir sözü benzerlik ilgisiyle kendi anlamı dışında kullanmaya denir.
- Benzetme yönü ve edatı kullanılmaz.
- Benzeyen veya benzetilen öğelerden sadece biri kullanılır.
Kapalı İstiare: Sadece benzeyen öğe bulunur. Benzetilen öğeye ait bir özellik söylenir. Kişileştirmenin kullanıldığı cümlelerde genellikle kapalı istiare bulunur.
- Örnek: Ne vakit gözlerini kapatsan / Geceyi üstüme örttün sanırım
- Gece, yorgana benzetilmiş ancak şiirde yorgan kelimesi yok. Üstüme örttün ifadesine dayanarak yorgana benzettiği anlıyoruz.
Açık İstiare: Sadece benzetilen öğe bulunur.
- Örnek: Dünyaya geldiğim anda / Yürüdüm aynı anda zamanda / İki kapılı bir handa / Gidiyorum gündüz gece
- Dünya bir hana benzetiliyor ancak dizelerde dünya geçmiyor.
Mecaz (Değişmece)
- Bir kelime veya ifadenin gerçek anlamı dışında kullanılmasıdır.
- Anlatımı daha etkili kılar.
- Örnek: Yüreğime kördüğümler atıldı / Çözemedim, çözülmüyor sultanım
- Yüreğine kördüğüm atılması mecaz anlamda kullanılmıştır. Çok büyük, halledemediği bir sorunla karşılaşmış anlamındadır.
Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması)
- Benzetme amacı olmadan parça-bütün, iç-dış, neden-sonuç, sanatçı-eser, yer-insan, yer-olay gibi ilişkilerle bir ifadenin başka bir ifade yerine kullanılmasına mecaz-ı mürsel denir.
- Parça-Bütün Örneği: Servet-i Fünun dönemi bu dergide usta kalemler vardı.
- Usta kalemler ifadesi dergideki yazarları ifade etmektedir.
- İç-Dış Örneği: Bu depoyla Edirne’ye kadar gideriz.
- Depo kelimesi bu cümlede depodaki yakıt anlamında kullanılmıştır.
- Neden-SonuçÖrneği: Bu aylarda rahmet yağmazsa mahsul iyi olmaz.
- Rahmet kelimesiyle yağmur kastedilmiştir.
- Sanatçı-EserÖrneği: Davetlilere piyanosuyla önce Mozart çaldı.
- Mozart çaldı ifadesi Mozart’ın müzikleri anlamında kullanılmıştır.
Kinaye (Değinmece)
- Bir kelimenin hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek şekilde kullanılmasına kinaye denir. Kinayede kastedilen anlam mecaz anlamdır.
- Örnek: Bulamadım kendime dünyada mekan / Nerde bir gül bitse etrafı diken
- Gerçekten güllerin etrafında diken var anlamı değil her güzel şeyin beraberinde sorun getirdiği anlamı vardır.
Tariz (İğneleme/Söz Dokundurma)
- Söylenen sözün tam tersini ifade etme sanatına tariz denir.
- Bir kişi ile alay etmek, küçük düşürmek, iğneleyici sözler söylemek amacıyla tariz sanatına başvurulur.
- Örnek: Bir yetim görünce döktür dişini, / Bozmaya çabala halkın işini / Günde yüz adamın vur ser leşini / Bir yaralı sarmak için yeltenme
- Bu dizelerde şair yetime zarar veren halkın işini bozanlara söz dokundurmuştur. Amacı bu eylemleri yapmamaları için bir öğüt vermektir.
Teşhis (Kişileştirme)
- İnsanlara ait özelliklerin insan dışındaki varlıklara yüklenmesine teşhis denir.
- Örnek: Kınından hoşlanmayan kılıçlarımız vardı / Kısraklarımız vardı yıldızlara sevdalı
- Kılıçlar ve kısraklar kişileştirilmiştir.
İntak (Konuşturma)
- İnsan dışındaki varlıkların konuşturulmasına intak denir.
- İntak sanatının bulunduğu yerde teşhis de bulunur. Ancak her teşhisin bulunduğu yerde intak yoktur.
- Örnek: Boynunu büken tırtıl ağlamaklı bir sesle / “Bir tek ben kaldım.” demiş “Herkes gitti buradan.”
- Tırtıl konuşturulmuştur. Teşhis sanatı da yer almaktadır.
Anlama Dayalı Edebi Sanatlar
Tevriye
- Bir kelimenin iki farklı anlama gelecek şekilde kullanılmasıyla olur.
- Bu iki anlamdan biri uzak biri de yakın anlamdır.
- Kastedilen anlam uzak olan anlamdır.
- Örnek: Ne ben güldüm ne de yarim / Gül demiştim ben yarime / Yabancı bir elde kaldı
- Gül kelimesinin yakın anlamı gülmek, gülümsemek; uzak anlamı çiçek olan güldür.
- El kelimesinin yakın anlamı insan eli, uzak anlamı ise yabancı insandır.
Tenasüp (Uygunluk)
- Tenasüp; birbirleriyle ilişkili olan kelime veya ifadelerin bir arada kullanılmasıdır.
- Zıt anlamdaki kelimelerin kullanımı tenasüp sanatına girmez.
- Divan edebiyatında sıkça kullanılmış bir edebi sanattır.
- Örnek: Kestanelik gölgesinde hayal gibi yürürsün / Bülbül şakır bir ağacın nazenin gülüsün / Tarlalarda gülümseyen çiçeklerin alında / Elâ gözlü güzellerin gül benzini görürsün
- “kestanelik, ağaç, bülbül, gül, tarla, çiçek” kelimeleri bir arada kullanılarak tenasüp sanatına başvurulmuştur.
Tecahül-i Arif (Bilmezlikten Gelme)
- Anlama zenginlik, derinlik katmak amacıyla şairin bildiği şeyleri bilmezlikten gelmesine tecahül-i arif denir.
- Örnek 1: Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var / Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz
- Bu dizelerde şair bildiği şeyleri sorarak şiirinde tecahül-i arif sanatına yer vermiştir.
- Örnek 2: Gökyüzünün başka rengi de varmış / Geç fark ettim taşın sert olduğunu / Su insanı boğar, ateş yakarmış / Her geçen günün bir dert olduğunu / İnsan bu yaşa gelince anlarmış
- Şair taşın sert olduğunu, ateşin yaktığını bildiği halde bilmezlikten gelmiştir.
Hüsn-i Ta’lil (Güzel Neden Bulma)
- Bir olayı veya durumu olduğundan daha güzel bir olay veya duruma bağlama sanatına hüsn-i ta’lil denir.
- Örnek1: Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden / Birçok senler geçti dönen yok seferinden
- Şair, ölen insanları öldükten sonra gittikleri yerde memnun olmaları gibi olumlu bir duruma bağlamış.
- Örnek2: Güzel şeyler düşünelim diye / Yemyeşil oluvermiş ağaçlar
- Şair, ağaçların yemyeşil olmasını insanların güzel şeyler düşünmesine bağlamıştır.
Mübalağa (Abartma)
- Anlamı güçlendirmek için bir durumu abartmaya denir.
- Örnek: Bir ah çeksem dağı taşı eritir / Gözüm yaşı değirmeni yürütür
- İki dizede de mübalağa örnekleri vardır.
Tezat (Zıtlık)
- Karşıt anlamlı kavramların, durumların, kelimelerin kullanılmasıdır.
- Kelimelerin zıt anlamları dışında düşüncenin zıtlığı da tezat sanatının içindedir.
- Örnek1: Neden böyle düşman görünürsünüz / Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
- Düşman ve dost kelimeleri kullanılmıştır.
- Örnek2: Çın çın ötüyor sessizlik
- “Çın çın ötmek” ve “sessizlik” ifadeleriyle karşıt anlam oluşturulmuştur.
İstidrak
- Herhangi bir şeyi övüyormuş gibi görünse de yermek veya yeriyormuş gibi görünse de övmektir.
- Övüyormuş gibi görünse de yermek örneği: İhtiyar eyledi bu kışda şu müşkil seferi, / Yoksa kim etmiş idi kendisini istiskâl!
- Yeriyormuş gibi görünse de övmek örneği: Dehrde anlamayup bilmediği varsa meğer / Tama’u buğz u nifak u hased u gadr u sitem
Tekrir (Tekrar Etme)
- Anlamı zenginleştirmek için bazı kelimeleri veya ifadeleri tekrar kullanmaya denir.
- Örnek: Sular gene o sular, kıyı gene o kıyı / Gene çamlar dinliyor uzaktan bir şarkıyı
- Sular, gene, o, kıyı kelimeleri tekrar edilmiştir.
Nidâ (Seslenme)
- Ay, ey, hay, ah, bre, behey, vay gibi ünlemler kullanılarak nida etmiş olunur.
- Örnek: Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın / Bu toprak, bir devrin battığı yerdir
- Dur yolcu ifadesinde nida vardır.
İstifham (Soru Sorma)
- Şiirde soru sorulmasıyla istifham sanatına yer verilir.
- Örnek: Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı / Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı
- “mı” soru edatı kullanılarak istifham yapılmıştır.
Rücu (Geriye Dönme)
- Şairin söylediği sözlerden sonra bu sözleri yetersiz bulup söylediklerini daha kuvvetlendirecek şeyler söylemesidir.
- Örnek 1: Makber / Makber değil bir türbe / Türbe değil bir mabet / Mabet değil bir kürre / Kürre değil bir fezâ-yı bî intihâ olmalıydı
- Örnek 2: Zaman gelir ki cihân içre ins ü cân kalmaz / Değil değil yalınız ins ü cân cihân kalmaz
Tefrik
- İki ifadenin birinin üstünlüğü kanıtlamak için birini vurgulamasıdır.
- Örnek: Seni Kisrâ’ya adâlette muâdil tutsam / Fazladır sende olan devlet ü dîn ü îmân
- (Seni adalet konusunda Kisra’ya denk, eşit tutsam; sendeki devlet, din ve iman fazla gelir.)
- Sen dediği kişiyle Kisra’yı karşılaştırmış ve se dediği kişiyi üstün tutmuştur.
Kat’ (Kesme)
- Bir sözün anlamını arttırmak için susmak, devam etmemektir.
- Örnek: Ah ey geceler, ey çölün üstündeki esrar / Ey gülleri zehrile yakan çöldeki rüzgâr / Ah ey geceler… / Bir hilkat-ı evvel gibi çöl nâ’im ve mebhût
- “Ah ey geceler…” ifadesinden sonra şair bir şey söylemeyerek ve kat’ sanatını kullanmıştır.
Terdit (Şaşırtma)
- Okuyucuyu meraklandırıp, beklenmedik bir sonla şaşırtmaya terdit denir.
- Örnek: Görünce uzanmış yâr kucağına / Boynunu dolamış zülfü bağına / Kurşunu kahpeye atacağına / Kendine çevirdin. / Aman be Ali!
İltifat
- İltifat, söz bir düzen içinde devam ederken onu aniden, şaşırtıcı biçimde başka bir yöne çevirmektir. Coşkulu ifadelerde kullanılabilir.
- Örnek: Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’nın ilk kıtasında Türk milletine seslenmektedir, ikinci kıtada ise Türk bayrağına seslenmektedir.
Korkma ! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak,
O benimdir o benim milletimindir ancak !Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl:
Mehmet Akif Ersoy
Kahraman ırkıma bir gül.. .ne bu şiddet, bu celâl ?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.
Telmih (Anımsatma)
- Şiirde önemli bir durumu, tarihi bir olayı, ünlü birilerini hatırlatmak için telmih sanatına başvurulur.
- Örnek1: Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu / Kerem’in sazına cevap veren bu
- “Kerem ve Aslı” hikayesini hatırlatmaktadır.
- Örnek2: Seretti hava üzre denir taht-ı Süleyman / Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde
- İlk dizede Hz. Süleyman’dan bahsedilmiştir.
İrsal-i Mesel (Atasözü Söyleme)
- Şairin anlatımı zenginleştirmek için atasözleri kullanmasına irsal-i mesel denir.
- Örnek: Kirpikleri uzundur yârin hayâle sığmaz / Eski meseldir âşık mızrak çuvala sığmaz / Esnafa da biraz insaf gerektir / Bal tutan parmağın yalar demişler
- Bu dizelerde mızrak çuvala sığmaz ve bal tutan parmağını yalar atasözleri kullanılmıştır.
İktibas (Alıntı Yapma)
- Şairin bir ayet, hadis veya başka bir şairin şiirinden alıntı yapmasına iktibas denir.
- Örnek: Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ / Tallâhi lekad âserekellâhü aleynâ Ziya Paşa
- (Allah’ın gücü kudreti zalimlere bir gün “Allah’a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış” dedirir.)
- 2. mısra Yusuf Suresinin 91. ayetinden alınmıştır.
Leff ü Neşr (Sıralı Açıklama)
- Bir dizede bir konudan bahsedip sonraki dizede önceki dizeyle alakası bulunan ifadelere yer vermektir.
- Örnek: Deli eder insanı bu deniz, bu gökyüzü / Göz kırpar yıldızlar, türkü söyler balıklar.
- İkinci dizede ilk dizeyle alakalı ifadeler vardır.
Sihr-i Helâl
- İlk dizenin sonundaki kelimenin aynı zamanda bir sonraki dizenin başında da anlamlı bir ifade oluşturmasıdır.
- Örnek 1: Gizlice arasam ağzın lebin emsem sorsam / Hiçbir çare bilir mi deil-i bîmâre aceb
- Sorsam kelimesi ilk dizenin sonunda yer almaktadır ayrıca bir sonraki dizenin başına geldiğinde de anlamlı bir dize oluşturmaktadır.
- Örnek 2: Âkil isen vahş u tayrın şâhı ol Mecnûn gibi / Başına mürg âşiyanından külâh-ı devlet al
- Mecnûn gibi ikinci dizenin başında da anlamlı bir ifade oluşturmaktadır.
Tedric
- Bir ifadenin derece derece attırılması veya düşürülmesiyle oluşan düzene tedric denir.
- Artan Derece Örneği: Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar
- Azalan Derece Örneği: İki asker mızrak mızrağa, kılıç kılıca, hançer hançere vuruşmaya başladılar.
İham
- Birden fazla anlama gelen bir kelimenin bir dize veya beyitteki tüm anlamı kapsayarak kullanımıdır.
- Örnek: Her gelen rind kanar zevke bu mecliste Kemâl / Cânib-i rahmete son çektiği sâğarla döner
- “kanar” kelimesinin aldanmak ve doymak, kanmak anlamları vardır. Hem kullanıldığı dizede hem de beyitte kelimenin 2 farklı anlamı da uygun olmaktadır.
Söze Dayalı Edebi Sanatlar
Cinas
- Eş sesli kelimelerin bir arada kullanılmasına cinas denir.
- Manilerde sıkça cinas kullanımına rastlanır.
- Örnek1: Karşımda duran yüce dağlar / Ayrılık yüreğimi dağlar
- İlk dizedeki dağlar kelimesi dağ, tepe anlamında ikinci dizedeki dağlar kelimesi ise dağla-mak fiilinin çekimlenmiş halidir.
- Örnek 2: Hey oynayan yavrular / Ağaçta kuş yavrular / Ellerin derdi biter / Benim derdim yavrular
- “yavrular” kelimesi ilk dizede kuş yavrusu anlamında, ikinci dizede kuşların yavrulaması anlamında, son dizede yavrula-mak fiili artmak, çoğalmak anlamında kullanılmıştır.
Aliterasyon
- Aliterasyon, ünsüz seslerin veya hecelerin tekrarıyla ses güzelliği oluşturmaktır.
- Örnek 1: Mahmur mutlu mutluluğun tümmelekleri / Mehtaba maviden menevişlerle yüksel
- “m” harfinin tekrarıyla aliterasyon yapılmıştır.
- Örnek 2: Karşı yatan karlı kara dağlar, kararıptır, otu bitmez.
- “kar” hecesinin tekrarıyla aliterasyon yapılmıştır.
Asonans
- Asonans, ünlü seslerin tekrarıyla oluşur.
- Örnek: Neysen sen, nefes sen, neylersin neyi / Neyzensen, nefessen neylersin neyi
- “e” harfinin tekrarıyla asonans yapılmıştır.
Ulama
- Ulama, ünsüz ile biten bir kelimeden sonra ünlü ile başlayan bir kelimenin gelmesi sonucu ikinci kelimenin ilk kelimenin son hecesine bağlanmış şekilde okunmasıdır.
- Ulamaya uğrayan kelimelerin arasında noktalama işareti bulunmamalıdır.
- Örnek: Korkma, sönmez bu şafaklar da yüzen al sancak; / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
- Ünsüz ile biten kelimeden sonra ünlü ile başlayan kelimeler geldiğinde bu şekilde bir heceleme görülür; yü-ze-nal, yur-du-mu-nüs-tün-de, tü-te-nen, so-no-cak
Seci (İç Uyak)
- Düzyazıda cümle sonlarına birbiriyle kafiye oluşturan kelimelerin kullanılmasına seci denir.
- Örnek: Alimsin, ilmine gayet yok. / Kadirsin kudretine nihayet yok
- “gayet” ve “nihayet” kelimelerinin son 4 harfinin aynı olmasıyla iç uyak oluşmuştur.
Kalb (Değiştirme)
- Kalb sanatı bir kelimedeki kelimelerin yerlerinin değiştirilmesiyle oluşur.
- Örnek: Böyle hûn-rîzâne tevcîh-i nigeh bilmem neden / Gâlibâ zann eyliyor Nâcî‘yi cânî gözlerin
- “Nâcî” ve “cânî” kelimesi arasında harfler değiştirilmiştir.
İştikak (Türetme)
- İştikak, aynı kökten türemiş kelimelerin bir arada kullanılmasıdır.
- Örnek: Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler / Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
- 3 farklı kelime de “sev” kökünden türetilmiştir.
Akis (Yansıma)
- Bir dizedeki kelimelerin ters çevrilerek yazılmasıyla oluşur.
- Örnek: Gamzen ciğerim deldi / deldi ciğerim gamzen, / Bilmem nic’olur halım / Halim nic’olur bilmem.
- İkinci dize birinci dizenin, dördüncü dize de üçüncü dizenin tersi şeklinde yazılmıştır.
İade (Geri Çevirme)
- İade sanatı, her beytin sonundaki kelimenin bir sonraki beytin ilk kelimesi olarak kullanılmasıyla oluşur.
- Örnek: “ahteri” ve “cevheri” kelimeleri iade sanatına uygun biçimde bir sonraki beytin başında kullanılmıştır.
Muzlim i her hikmetin sensin ki kilk-i kudretin
Safha-i eflâke nalış etmiş hutüt-ı ahteriAhteri mes’üd olan oldur İti tab’-ı pâlı ileti
Kâbil-i feyz ofcı hitfundan safâ-yı cevheriCevheri ma’yüb olan nâhıs be nem kim muttasıl
Sâdedir hattın hayâlinden zamirim defteri
Tarsî‘
- Dizelerdeki kelimelerin sayı, vezin ve kafiye bakımından aynı olmasıyla tarsî‘ sanatı oluşur.
- Örnek: Nakl ü kitât mâil-i takdireder bizi / Akl ü hisâp kaal-i tedbireder bizi
- Bu iki dizedeki kelime sayısı, hece sayısı, redif ve kafiyeler aynıdır.
Akrostiş
- Dizelerin baş harflerinin anlamlı bir kelime oluşturmasına akrostiş sanatı denir.
- Örnek: Dizelerin ilk harfleriyle “ATTİLA İLHANA” yazmaktadır.
Acısı çıkmaz kalpten, bıçak yarası değil
Tarih onu yazacak, sen de önünde eğil.
Türklük asaletindir seni baştacı yapan
İçin için yanıyor, sana sevgiyle tapan.
Layıksın övülmeye, hayrandı sana âlem
Asırlarca yazacak, susmayacak o kalem.İçimizde bir elem, kalplerde nurlu yüzün
Lacivert akşamlara çöker artık bir hüzün.
Hazan mevsimi geldi, düşecektir yapraklar
Acaba ağlıyor mu seni saran topraklar.
Ne dediysen çıkıyor, aymazlara kanıtsın
Aşiyanın koynunda yaşayacak anıtsın…
Leb-Değmez (Dudak Değmez)
- Şiiri söylerken dudaklarımızın birbirine değmemesi için “b, p, f, m, v” dudak ünsüzleri kullanılmadan yapılan şiirlerde leb-değmez sanatı yer almaktadır.
- Örnek: Alaca saatler tüne sararsa / Derin hülyalara dalarsın yine / Hasret şerha şerha yürek yararsa / Ağlarsın sararır solarsın yine
- “b, p, f, m, v” harfleri kullanılmadan yapılmış bir şiir.