Osmanlı Devleti’nin Kara ve Deniz Politikaları

📅 02 Şubat 2025|02 Şubat 2025
Güncel
Osmanlı Devleti’nin Kara ve Deniz Politikaları

Konu Özeti

İstanbul'un fethi ile Osmanlı Devleti Karadeniz ve Doğu Akdeniz ticaretini kontrol altına almışlardır. Akdeniz’i bir Türk Gölü haline getirmiş ve aynı zamanda fethettiği adalara Anadolu’dan Türk nüfusu iskan ettirerek fetihlerin kalıcı olmasına özen göstermiştir. Coğrafi keşiflerle gücünü ise kaybetmiştir.

Bu konuda
  • Osmanlı Devleti'nin Akdeniz'e hakim olma süreçlerini
  • Coğrafi keşifleri ve önemini
  • Coğrafi keşiflerin Osmanlı'ya etkilerini
  • Hint Deniz seferlerinin nedenlerini ve sonuçlarını
öğreneceksiniz.
Reklamsız Bikifi Mobil Uygulaması!

Osmanlı ve Diğer Hakim Kara Güçleri

Osmanlılar, kuruluş döneminde Fırat’tan Tuna’ya kadar Anadolu ve Balkan topraklarını fethetmiştir. İstanbul’un fethinden sonrada artık bir kara gücü haline gelmişlerdir. Özellikle XVI. yüzyıldaki yoğun askeri ve siyasi faaliyetleriyle Osmanlılar, cihanşümul anlayışa sahip devletlerden biri olmuştur.

Aynı zamanda Avrupa’da Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu, Habsburgların iktidarında en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Avrupa’daki tüm Hristiyanları imparatorluk çatısında birleştirmeyi amaçlayan Şarlken, Osmanlıların Avrupa’daki ilerleyişini durdurma ve Macaristan yönünde genişleme politikası da izlemiştir.

Avrupa’daki Yüzyıl Savaşlarından sonra ise Fransa kuvvetlenmiş ve Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’na rakip olmuştur.

İstanbul’un Fethi’nden sonra Osmanlı Devleti Avrupa’daki etkisi yanında Doğu’da Mısır merkezli Filistin, Suriye ve Hicaz’a hakim olmuş; Memluklular ve XVI. yüzyılın başında İran’da ortaya çıkan Safevi Devleti ile rakip duruma gelmiştir.

İstanbul’un fethi ile Osmanlı Devleti Karadeniz ve Doğu Akdeniz ticaretini kontrol altına almışlardır. Aynı zamanda Osmanlılar fetihten sonra Akdeniz ticaretinin kesintiye uğramaması amacıyla Venedik ve Ceneviz’e ticari imtiyaz tanımıştır.

Osmanlı Devleti’nin amacı Akdeniz’de kalıcı olmaktır. Bu nedenle Akdeniz’i bir Türk Gölü haline getirmiş ve aynı zamanda fethettiği adalara Anadolu’dan Türk nüfusu iskan ettirerek fetihlerin kalıcı olmasına özen göstermiştir.

Osmanlı denizcileri de Akdeniz adaları başta olmak üzere Cezayir, Tunus ve Trablusgarp’ı fethederek Akdeniz’de Türk hakimiyetini sağlamışlardır. Özellikle Türk denizciliği en parlak dönemini Kanuni zamanında yaşamıştır. Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’deki hakimiyeti ile birlikte de korsan faaliyetleri azalmış ve ticari güvenlik artmıştır.

🚀DETAY BİLGİ:

Preveze Deniz Savaşı (1538)

Kanuni ile Şarlken arasında Akdeniz’e egemen olma mücadelesi de yaşanmıştır. Özellikle Barbaros Hayrettin Paşa’nın kaptanıderya olmasından sonra Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’deki varlığı güç kazanmıştır. Bu dönemde taraflar arasında önemli deniz savaşları yapılmıştır. 27 Eylül 1538’de gerçekleşen Preveze Deniz Savaşı Akdeniz’e egemen olacak gücü belirlemiştir.

Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı donanması, Haçlı donanmasını yenmiştir. Bu zafer sonrasında Akdeniz’de Türk hakimiyeti başlamıştır.

Kıbrıs’taki Türk Varlığının Tarihsel Önemi

Kıbrıs, hemen her dönemde büyük devletlerin ilgi odağı olmuştur. Tarih boyunca pek çok devletin hakimiyetine giren ada, 1571 ile 1878 yılları arasında Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Venedikliler döneminde Türkler, adada yalnızca küçük bir koloni olarak varlık göstermiştir. O dönemde Latinler, özellikle de Venedikliler, Kıbrıs’ı politik ve ticarî açıdan önemli bir üs olarak kullanıyordu. Ayrıca ada, kutsal topraklara giden Avrupalı hacılar için de Avrupa ile Kudüs arasındaki önemli bir durak konumundaydı.

Osmanlılar, 15. yüzyılın sonlarından itibaren Kıbrıs’la yakından ilgilenmeye başlamışlardır. İstanbul ve çevresinde hakimiyetlerini pekiştirince Memlûklere ve Venediklilere yönelik politikalarını gözden geçirirken, Kıbrıs’ın stratejik önemini fark etmişlerdir. 1571’de Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs, Osmanlı Devleti tarafından fethedilmiştir. Fetihten sonra Osmanlılar, ada üzerinde mevcut feodal düzeni kaldırıp “millet sistemi”ni uygulamış; böylece gayrimüslimler, dini liderleri aracılığıyla idare edilmiştir. Ayrıca adanın eski ticarî canlılığına kavuşturulması hedefiyle imar ve iskân çalışmalarına da önem verilmiştir.

Kıbrıs’ta, Osmanlı hakimiyetinden önce hem Mısır’dan hem de Anadolu’dan gelen Türk göçmenler bulunmaktaydı. Yaklaşık üç asır boyunca Osmanlı egemenliğinde kalan adadaki Türk nüfusu, 1878’de Kıbrıs’ın İngiliz yönetimine geçmesiyle sistemli biçimde azaltılmıştır. Bu çabanın amacı, Girit örneğindeki gibi adadaki Türk varlığını ortadan kaldırarak adayı Rum nüfusun hakim olduğu bir bölge hâline getirmekti. Ancak 1974’te gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’yla bu plan sekteye uğramış ve Kıbrıs Türklerinin hakları güvence altına alınmıştır.

Coğrafi Keşiflerin Osmanlı Devleti’ne Etkileri

Coğrafi keşifler; yeni kara parçaları ve ticaret yollarını ortaya çıkarmış, dünyanın jeopolitik ve ekonomik dengesini değiştirmiş, dünyayı Eski ve Yeni Dünya olarak ikiye ayırmıştır. Bu süreçte Avrupalılar; Amerika, Asya, Afrika ve Uzak Doğu’nun birçok bölgesine keşif yolculukları gerçekleştirmiştir.

Bartelmi Diaz Afrika’nın güneyini dolaşarak Ümit Burnu’nu keşfetmiştir. Vasko dö Gama Ümit Burnu’ndan dolaşarak Hindistan’ı bulmuştur. Kristof Colomb, Amerika’yı bulmuş fakat burayı Hindistan sanmıştır. 1507 yılında Amerika Vespuçi, buranın yeni bir kıta olduğunu anlamıştır.

Coğrafi Keşiflerin Nedenleri;

  • Akdeniz’e hakim olan Osmanlıların Doğu ticaret yollarını kontrol altına alması,
  • Avrupalıların yeni ticaret yolları arayışına girmesi,
  • Avrupalıların keşfedilen yerlerdeki değerli madenlere sahip olma arzusu,
  • Gelirlerini artırmak ve zenginliğe ulaşma isteği,
  • Avrupalı kralların keşif hareketlerini desteklemesi,
  • Avrupa’nın XVI. yüzyılda tek güç olan Osmanlı Devleti’ne karşı durma tutkusu.
  • Batı’da coğrafya ve denizcilik bilgisinin artması,
  • Cesur gemicilerin yetişmesi,
  • Gemicilik teknolojisinin gelişmesi,
  • Avrupalıların Hristiyanlığı yaymak İstemesi, –
  • Avrupa’nın içinde bulunduğu yüzyıldaki sorunları ile yüzleşerek Osmanlı Devletinin konjöktürel baskısından kurtuluş yolları arayışıdır.

Coğrafi Keşiflerin Sonuçları;

  • Yeni ticaret yolları bulundu.
  • Yeni ticaret merkezleri ortaya çıktı, stratejik dengeler değişti.
  • Avrupa’nın Türklere bağımlı olmaksızın ticaret yapabilmeleri hızlandı.
  • Avrupa önemli miktarda sermaye elde etti.
  • Sanayi Devrimi’ne giden bir süreci başladı.
  • Keşifler sonunda Orta Çağ’ın skolastik düşünce yapısı değişmeye başladı.
  • Avrupa’da Rönesans ve Reform hareketlerini başlatan düşünce yapısı ortaya çıktı.
  • Burjuva sınıfı toplumsal ve ekonomik bir sınıf olarak önem kazandı.
  • Ulusal devletler, sömürgeciliğe yönelmiş ve İspanya, Portekiz gibi sömürge imparatorlukları kuruldu.
  • Avrupa’nın Atlantik sahillerinde yer alan limanları giderek önem kazanmış ve bu limanlar süratle gelişti.
  • Keşfedilen yeni kıtalardaki İnka ve Aztek gibi eski medeniyetler tanındı.
  • Patates, domates, mısır, fasulye, kakao, vanilya ve tütün gibi ürünler Akdeniz dünyasına girmiştir.
  • Avrupa’da ortaya çıkan refah ortamı, nüfusun artmasını sağlamıştır.
  • Osmanlı’nın Batı karşısında geri kalması başlamıştır.

Yeni Kıtalardaki Zenginliklerin Avrupa’ya Taşınması

Yeni Kıtalardaki Zenginliklerin Avrupa’ya Taşınması, 15. yüzyılın sonlarında başlayan Coğrafi Keşifler ile ortaya çıkan ekonomik, siyasi ve toplumsal dönüşümleri anlatır. Kristof Kolomb’un 1492’de Amerika’ya ulaşması ve sonrasında Portekiz ile İspanya öncülüğünde devam eden keşifler; Amerika (Yeni Dünya), Afrika ve Asya kıtalarını Avrupa’yla bütünleştiren yeni bir ticaret ağının kurulmasına yol açmıştır. Bu süreçte sadece değerli madenler (altın, gümüş) değil, tarımsal ürünler ve iş gücü de Avrupa’ya taşınmış, dünya ekonomisi ve toplumları derinden etkilenmiştir.

Avrupalı devletlerin Coğrafi Keşifler’deki başlıca hedefi, Hindistan’a doğrudan ulaşarak ticaret gelirlerini artırmak ve yeni keşfedilen bölgelerde koloni (ticaret üssü) kurup doğal kaynaklara el koymaktı. Bu süreçte önce Afrika’nın batı sahillerini sömürgeleştiren Avrupalılar, Ümit Burnu’nun keşfiyle Hindistan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada baskı ve şiddet yoluyla hâkimiyet kurdu. İngiltere, Fransa, İspanya, Portekiz ve Hollanda kısa sürede Asya, Afrika ve Amerika kıtalarının büyük bölümünde sömürgeler oluşturarak yerli halkları köleleştirdi, zenginliklerini Avrupa’ya taşıdı.

Yerli halkın inanç ve kültürlerine saygı gösterilmeyerek Hristiyanlığın yayılması amaçlandı; birçok yerel din ve gelenek ortadan kaldırıldı. Yeni dünyalara yoğun Avrupa göçü, Eski Dünya’daki işsizliği azaltırken klasik ticaret yollarının önemini yitirmesine, burjuvazinin güçlenmesine ve merkantilizm anlayışının yayılmasına yol açtı. Amerikan altını ve gümüşü, Avrupa’da enflasyonu körükledi ve bankacılık faaliyetlerini artırdı. Öte yandan tropikal hayvan türleriyle mısır, patates, manyok, domates, fasulye ve kabak gibi ürünler de Eski Dünya için yeni ticaret metaları haline geldi.

Atlantik Güçlerinin Akdeniz’e Nüfuz Çabaları

Osmanlı Devleti, Doğu Akdeniz ticaretini elinde tutarken Avrupa’da yükselen Hollanda, İngiltere ve Fransa ile ilişkilerini geliştirerek bu devletlere de kapitülasyonlar vermiştir. Böylece XV. yüzyılda Venedik ve Ceneviz’e tanınan ayrıcalıkları, yeni ekonomik güçlere de tanıyarak Doğu Akdeniz’i cazip bir ticaret bölgesi haline getirmiştir.

Atlantik kıyılarından gelen Avrupalı gemiler, Batı Akdeniz’de yüklerini boşaltıp gümüşle Osmanlı limanlarına demir atmış; buradan pamuk, ipek, yapağı gibi ham maddeleri satın almış, ayrıca İran ve Uzak Doğu mallarını da buradan Atlantik limanlarına taşımıştır. Amerika kaynaklı altın ve gümüşün Doğu Akdeniz’e akışı, Osmanlı ekonomisinde para bolluğuna ve kredi-finansman işlerinin genişlemesine neden olmuştur. Bu sayede Osmanlı Devleti, Atlantik’e kayan dünya ticaretinden de pay alarak Hollanda, İngiltere ve Fransa gibi yeni aktörleri kendi ekonomik alanına çekmeyi başarmıştır.

Hint Okyanusu’nda Osmanlılar

Portekiz, coğrafi keşiflerle birlikte Afrika’nın güneyinde Hint Yolu’nu keşfetmişlerdir. Bu keşifle Osmanlı hakimiyetinde bulunan Baharat Yolu önemini yitirmiştir. Bu nedenle Osmanlı ve Portekiz arasında askeri bir rekabet başlamıştır. 1525’te Süveyş’te Mısır Kaptanlığı kurulmuş ve Kızıldeniz kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Basra’da bir tersane kurularak Hürmüz Körfezi’nin girişi kontrol altına alınmıştır. Osmanlılar, Kanuni Dönemi’nde dört kez Hint Okyanusuna fetih amacıyla sefer düzenlenmiştir.

Hint seferlerinin nedenleri;

  • Portekizli denizcilerin 16. yy. başlarında Kızıldeniz ve Hint Okyanusunda Ümit Burnunun bulunuşu ile ticari faaliyetlerini artırmaları,
  • Osmanlıların elindeki Baharat Yolunun etkisinin azalmaya başlaması,
  • Kızıldeniz’de Müslümanların hac yolu güvenliğinin sağlanması düşüncesi,
  • Portekiz’in Hristiyanlığı yayma çabaları,
  • Gücerat hükümetinin yardım isteğidir.

Tüm bu nedenlerle Kanuni 1538-1553 yılları arasında Hindistan’a dört sefer düzenleyerek Hint Deniz Seferlerini başlatmıştır. Yapılan dört deniz seferinde de istenilen sonuçlar elde edilememiştir.

İlk Hint Deniz seferini Mısır Valisi Hadım Süleyman Paşa yapmış ve Aden’i almıştır. Portekizlerle savaş yapılmıştır fakat başarılı olunamamıştır. İkinci sefer Piri Reis komutasında yapılmış yine başarılı olunamamıştır. Üçüncü sefer; Piri Reis yerine tayin edilen Murat Reis Portekizlilere mücadele etmiş, donanma başarılı olamayıp Basra’ya dönmüştür. Dördüncü Hint seferine Seyit Ali Reis gönderilmiştir. Portekizlere karşı başarılı olunamamıştır. Dolayısıyla Hint seferinin sonunda başarısız olunmuştur.

Yine de Yemen, Eritre, Sudan ve Habeşistan’ın bazı yerleri ele geçmiştir. Afrika’daki fetihler genişlemiştir. Kızıldeniz’de Osmanlı hakimiyeti sağlanmıştır. Arabistan tamamen Osmanlı denetimine girmiştir.

🚀DETAYLI BİLGİ:

Ümit Burnuʼnun keşfedilmesiyle ticaret yollarının değişmesi, Akdeniz ticaretini ikinci plana düşürmüştür. 1571 İnebahtı mağlubiyetinden sonra Venedik, İspanya ve Papalık ittifakı Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’deki varlığını tehdit etmiştir.

Osmanlılar Akdenizʼde İspanya’ya karşı İngiltere ve Hollanda denge unsuru olarak kullanmıştır. Fransaʼda yaşanan mezhep savaşları ile Avrupa devletleri Akdenizʼdeki iktisadi hayattan çekilmek zorunda kalmışlardır. Osmanlılar Hasburglara karşı gücünü korumada İngiltere ve Hollanda ile fiili bir iş birliği yapmıştır.

İspanya’nın denizlerdeki üstünlüğüne XVI. yüzyılın sonlarında İngiltere son vermiştir. İngiltere ve Hollanda sahip oldukları deniz güçleri sayesinde İspanyol- Portekiz İmparatorluğu’nu çökerterek Akdeniz’e hakim olmuştur.

Bu yazıda bulunan terimler ayrıca anlatılmamıştır. Bu yazıdaki bir terimin ayrıca anlatılmasını istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından bize ulaşabilirsiniz.
Sistememizde bu yazıda bahsi geçen kişilere ait bir biyografi bulunamamıştır.
Benzer İçerikler
1960 Sonrası Türk Dış Politikasını Etkileyen Gelişmeler
Tarih

1960 Sonrası Türk Dış Politikasını Etkileyen Gelişmeler

İçeriğe Git>
Stratejik Siyaset ve Dünya Gücü Olan Osmanlı Devleti
Tarih

Stratejik Siyaset ve Dünya Gücü Olan Osmanlı Devleti

İçeriğe Git>
Osmanlı Devleti’ne Yönelik Tehditler
Tarih

Osmanlı Devleti’ne Yönelik Tehditler

İçeriğe Git>
Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki İskan ve İstimalet Politikası
Tarih

Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki İskan ve İstimalet Politikası

İçeriğe Git>
Orta Çağ’daki Siyasi ve Askeri Gelişmeler
Tarih

Orta Çağ’daki Siyasi ve Askeri Gelişmeler

İçeriğe Git>
Anadolu’da Türk Siyasi Birliğini Sağlama Çabaları
Tarih

Anadolu’da Türk Siyasi Birliğini Sağlama Çabaları

İçeriğe Git>
Copyright © 2025 Bikifi
Star Logo
tiktok Logo
Pinterest Logo
Instagram Logo
Twitter Logo