İslamiyet öncesi Türk edebiyatı özellikle Orta Asya’da başlamış ve gelişmiştir. Bu dönemden kalan yazılı eserler az olsa da sözlü edebiyat ürünleri özellikle destanlar oldukça fazladır. Bu nedenle bu döneme “destan dönemi” de denilmektedir. Bu dönem edebiyatı dil, anlatım, duyuş ve zevk açısından milli bir edebiyattır. Yabancı etkilerden uzaktır. Yerli ve milli özellikler taşımaktadır. Türk toplumlarının yaşam, dini inanç, töreleri ve olaylar karşısındaki sosyal ve estetik özelliklerini yansıtan bir edebiyattır.
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatının Özellikleri
- Göçebe kültüre dayalı bir yaşam biçimi hakimdir.
- Totemcilikten Şamanizm, sonrasında Manihaizm ve Budizm gibi dinlere inanış söz konusudur.
- Kağanların mutlak güç ve üstün varlık oldukları inanışı yaygındır. Han, tigin, yabgu gibi unvanlar verilmiştir.
- Bu dönemde kullanılan Türkçe saf ve özgündür. Duygu ve düşüncelerin anlatımı akıcı, içten ve güçlü benzetmeler ile yapılmaktadır.
- Türkçe’nin lehçelere ayrılması bu dönemde gerçekleşmiştir. Göktürkçe ve Uygurca olarak bölünmüştür.
- En yaygın edebi tür şiirdir. Nazım birimi dörtl ük, ölçüsü hece ölçüsü (7’li, 8’li, 11’li) , uyak türü ise yarım uyaktır. Uyak düzeni ise aaab şeklindedir.
- Şiirlerde ahenk uyak dışında ses tekrarları ve aliterasyon ile de sağlanmıştır.
- Şiirler anonim özellik taşımaktadır.
- Milli bir edebiyattır.
Bu dönem edebiyat ürünleri sözlü ve yazılı olmak üzere ikiye ayrılır.
Sözlü Edebiyat
Yazı bulunmadan önce, insanların duygu ve düşüncelerini beden dili ve müzikle ortaya koyduğu dil ürünlerine sözlü edebiyat denir. Sözlü edebiyat dönemine ait en yaygın kullanılan edebiyat ürünü şiirdir. Türk boyları içerisinde “şaman, kam, ozan, baksı” gibi adları olan insanlar hekimlik gibi yetkinliklerin dışında aynı zamanda şairdir ve din törenlerinde “kopuz” eşliğinde şiirler söylemişler.
Sözlü edebiyat geleneği şiire dayanmaktadır. Bu döneme ait şiirler; koşuklar, sagular, destanlar ve savlardır. Günlük yaşantıdan izler taşırlar ve halkın konuştuğu dille söylenirler.
Aynı zamanda bu dönem eserleri anonim özelliği taşımaktadır. Yabancı etkilerden uzak, yerli ve milli bir edebiyattır. Türk topluluklarındaki doğa, hayat ve tarih olayları karşısında verilen tepkileri ve estetik anlayışını anlatmaktadır. Sevgi, aşk, ölüm, yiğitlik, savaş, din, doğa güzellikleri gibi konular işlemiştir.
Yazılı Edebiyat
Duygu ve düşüncelerin, şekil ve sembollerden oluşan yazıyla ifade edilmesi ile başlayan döneme yazılı edebiyat dönemi denir. Fakat yazılı edebiyata geçilmesi sözlü edebiyatı da ortadan kaldırmamıştır.
✍ Türklerin yazılı edebiyatı 8. yüzyılda taşların üzerine yazılan Göktürk alfabesiyle yazılan Göktürk Yazıtları ile başlamıştır.
Yazılı edebiyat Göktürk Kitabeleri ve Uygur Metinleri olmak üzere iki başlık altında incelenmektedir.
Göktürk Kitabeleri (Orgun Yazıtları)
Türk edebiyatının bilinen ilk yazılı metinleridir. Anlatımının içten ve akıcı olması, dilinin yalın ve derinlik taşıması sebebiyle Türkçenin 8. yüzyılda edebi bir dil olarak ne kadar gelişmiş olduğunu göstermiştir. Bu yazıtlar Şamanizm inancını ve göçebe kültürünü yansıtmaktadır. Bu yazıtlara “bengü taşı” denilmiştir. Aynı zamanda bu yazıtlarda kağan tanrısal güce sahip bir kişi olarak anlatılmıştır. 3 yazıttan oluşmaktadır: Vezir Tonyukuk Anıtı, Kül Tigin Anıtı, Bilge Kağan Anıtı.
- Vezir Tonyukuk Anıtı= Vezir Tonyukuk tarafından 720 yılında dikilmiş ve yazılmıştır. Anı ve tarih karışımı bir metindir.
- Kül Tigin Anıtı= Bilge Kağan tarafındna 732 yılında diktirilmiş ve Yolug Tigin tarafından yazılmıştır.
- Bilge Kağan Anıtı= Bilge Kağan’nın oğlu Tenri Kağan diktirmiştir. 735 yılında dikilmiştir. Yolug Tigin yazmıştır.
Uygur Metinleri
Uygur alfabesi ile yazılan metinlerdir. 18 harften oluşmaktadır. Kağıt üzerine yazılan metinler oldukları için o döneme ait birçok malzeme bulunmaktadır. Yazıların çoğu Mani ve Buda dinlerinin etkisi ile yazılmıştır.
Bu metinlerin en bilinenleri: Sekiz Yükmek (Sekiz Yığın), Altun Yaruk (Altın Işık), Irk Bitig (Fal Kitabı), Kalyanamkara ve Papamkara (İyi Düşünceli Şehzade ile Kötü Düşünceli Şehzade)