Türkiye’deki Denizler
Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada ülkesidir. Türkiye’nin toplam kıyı uzunluğu 8333 km’dir. Türkiye’yi çevreleyen denizler; Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz’dir. Bu denizler, iç denizdir.
Akdeniz
Türkiye’nin güneyinde yer alan Akdeniz enlemden dolayı sıcaklık, tuzluluk ve buharlaşma oranı en fazladır. Akdeniz’in çok tuzlu ve yoğun suları alt akıntı ile Marmara denizine ulaşmaktadır.
Dağlar kıyıya paralel uzandığı için genel olarak kıta sahanlığı dardır ve doğal liman oluşumu azdır. Boyuna kıyı tipi görülür. Finike-Kaş arasında ise dalmaçya kıyı tipi görülür. Güneşlenme süresi uzundur. Bu nedenle kıyı turizmi gelişmiştir. İskenderun ve Antalya körfezleri dikkat çekmektedir.
Ege Denizi
Türkiye’nin batısında yer alır. Adalar denizi olarak da bilinir. Dağlar kıyı çizgisine dik uzandığı için kıta sahanlığı geniştir. Doğal liman sayısı fazladır. Enine kıyı tipi görülür. Bu kıyılarda çok fazla koy, körfez, boğaz ve yarımada bulunmaktadır.
Girinti ve çıkıntı çok fazla olduğu için Türkiye’nin en uzun kıyı şeridi Ege Denizi’nde yer almaktadır. Güneşlenme süresi fazladır ve kıyı turizmi gelişmiştir.
Karadeniz
Türkiye’nin kuzeyinde yer alan denizidir. Enlemin etkisiyle sıcaklık, tuzluluk ve buharlaşma oranı en azdır. 200 metre derinlikten sonra, zehirleyici kükürtlü hidrojen gazı nedeniyle balıklar yaşayamaz. Güneşlenme süresi az olması nedeniyle de kıyı turizmi gelişmemiştir. Bulunduğu enlem nedeniyle suların sıcaklığı Akdeniz sularına göre daha düşüktür.
Beslenme kaynakları ve yağış miktarı fazladır. Tuzluluk oranının düşük, seviyesinin fazla olması nedeniyle Karadeniz’den Marmara Denizi’ne doğru üst akıntı; Marmara’dan Karadeniz’e doğru ise alt akıntı mevcuttur.
Dağları kıyı çizgisine paralel uzanması nedeniyle girinti çıkıntı azdır. Kıta sahanlığı dardır. Doğal liman sayısı azdır ve falezler ise fazladır. Boyuna kıyı tipi görülür.
Marmara Denizi
Türkiye sınırları içinde bir iç denizdir. Coğrafi konum nedeniyle Karadeniz ile Akdeniz arasında geçiş özelliği gösterir. Türkiye’nin etrafındaki denizlerin en küçüğüdür. Marmara denizi, İstanbul boğazı ile Karadeniz’e; Çanakkale Boğazı ile Ege Denizi’ne bağlanır.
Akıntıların karşılaşma yerleri boğazlar olduğu için buralar balık yönünden zengindir. Kıyı turizmi gelişmiştir. İstanbul ve Çanakkale boğazları ticaret, ulaşım ve jeopolitik açıdan büyük öneme sahiptir. Marmara denizi üzerinde yer alan İstanbul limanı ise Türkiye’nin en büyük ve en işlek limanıdır.
Türkiye’deki Akarsular
Türkiye’deki akarsu ağı III. jeolojik zamanın sonunda orojenik hareketlerin sona ermesi ile oluşmaya başlamıştır. Daha sonra epirojenik hareketler sonucu meydana gelen yükselmelere bağlı olarak akarsular yer kabuğuna gömülmüşlerdir.
Türkiye’deki Akarsuların Genel Özellikleri
- Rejimleri düzensizdir.
- Yatak eğimleri ve akış hızları fazladır. Bunun nedeni; yükseltinin ve eğimin fazla olmasıdır.
- Aşındırma güçleri fazladır. Bunun nedeni; yükseltinin ve eğimin fazla olmasıdır.
- Denge profiline ulaşmamışlardır. Bunun nedeni; yükseltinin ve eğimin fazla olması, aynı zamanda yakın bir jeolojik zamanda oluşmasıdır.
- Ağız ve kaynak kısımları arasındaki yükselti farkı fazladır.
- Kaynağını iç bölgelerden alan akarsular kapalı havza özelliği göstermektedir.
- Balıkçılık önemli bir faaliyettir.
- Ulaşım ve taşımacılık için elverişsizdir. Bunun nedeni; yükseltinin ve eğimin fazla olmasıdır.
- Akış yönleri doğu-batı doğrultusundadır. Bunun nedeni; dağların uzanış yönüdür.
- Hidroelektrik potansiyelleri fazladır.
- Erozyon şiddetleri fazladır.
- Bol miktarda alüvyon taşırlar. Bunun nedeni; yükseltinin ve eğimin fazla olmasıdır.
- Boyları kısadır. Bunun nedeni; yükseltinin ve eğimin fazla olmasıdır.
- Enerji potansiyelleri fazladır. Bunun nedeni; yükseltinin ve eğimin fazla olmasıdır.
Türkiye’deki Akarsu Havzaları
Bir akarsuyun kolları ile beraber sularını topladığı bölgeye akarsu havzası denir. Akarsu havzaları açık ve kapalı havza olmak üzere ikiye ayrılır. Sularını denize ulaştıran akarsu havzalarına açık havza, ulaştıramayan veya göle dökülen havzalara ise kapalı havza denir. Kapalı havza oluşumunda yağışların azlığı, buharlaşmanın fazlalığı, yer şekillerinin engebeli olması sonucunda akışın engellenmesi gibi faktörler etkilidir. Açık havzalar, kıyı kesimlerde ve nemli iklim bölgelerinde; kapalı havzalar ise iç kesimlerde ve kurak iklim bölgelerinde görülmektedir.
Türkiye’deki Açık Havzalar
- Karadeniz’e dökülen akarsular= Çoruh, Yeşilırmak, Sakarya, Kızılırmak, Bartın
- Marmara’ya dökülen akarsular= Susurluk
- Ege’ye dökülen akarsular= Meriç, Bakırçay, Gediz, Büyük Menderes, Küçük Menderes,
- Akdeniz’e dökülen akarsular= Dalaman, Köprüçay, Manavgat, Seyhan, Ceyhan, Asi, Göksu
- Basra Körfezi’ne dökülen akarsular= Fırat, Dicle
Türkiye’deki Kapalı Havzalar
- İç Anadolu Kapalı Havzaları=
- Afyon-Akarçay kapalı havzası: Sultan Dağları’nın eteklerinde yer alır. Akşehir, Eber, Karamık ve Çavuşçu göllerini içerir.
- Konya Kapalı Havzası: Toros Dağları ve Obruk Platosu ile çevrilidir.
- Tuz Gölü Kapalı Havzası: Etrafı Obruk, Haymana ve Cihanbeyli platoları ile çevrilidir.
- Göller Yöresi Kapalı Havzaları=
- Burdur Kapalı Havzası: Burdur gölü içerisinde bulunur. Tektonik bir çukurdur.
- Acıgöl Kapalı Havzası: Acıgöl içerisinde bulunur. Suları acıdır.
- Van Gölü Kapalı Havzası= Oluşumunda tektonik hareketler ve Nemrut volkanının etkisi vardır. Göle dökülen en önemli akarsular; Muradiye, Zilan Çayı, Karasu ve Güzelsu’dur.
- Hazar Denizi Kapalı Havzası= Aras ve Kura nehirleri dökülür.
Türkiye’deki Akarsuların Rejimleri
Akarsular yıl boyunca ayn ı miktarda su taşımazlar. Akarsuyun taşıdığı su miktarının yıl içerisinde gösterdiği değişimlere akarsu rejimi denir. Akarsu rejimini etkileyen faktörler; yağış rejimi, sıcaklık rejimi, yağış şekli, havzanın genişliği, zeminin yapısı ve barajlardır. Düzenli rejimli akarsular; yıl boyunca akım değişikliğinin az olduğu akarsulardır. Ekvatoral ve ılıman okyanusal iklim bölgelerinin akarsuları düzenli rejimli akarsulara örnektir. Düzensiz rejimli akarsular; yıl boyunca akım değişikliğinin fazla olduğu akarsulardır. Muson, Savan ve Akdeniz iklim bölgelerinin akarsuları düzensiz rejimli akarsulara örnektir. Karma rejimli akarsular; sularını farklı iklim bölgelerinden toplayan akarsulara denilmektedir:
- Yağmur suları ile beslenen akarsulara; Akdeniz, Ege ve İç Anadolu Bölgelerindeki akarsular örnek gösterilebilir.
- Kar ve buz suları ile beslenen akarsulara; Doğu Karadeniz ve Hakkari Bölümü ile Doğu Anadolu’daki akarsular örnek gösterilebilir. (Murat, Karasu, Kelkit, Aras)
- Kaynak suları ile beslenen akarsulara; Akdeniz Bölgesindeki akarsular örnek gösterilebilir.
- Gölden çıkan akarsulara; Çarşamba suyu, Kovada Çayı, Susurluk Çayı, Kocaçay örnektir.
Türkiye’deki Göller
Türkiye’de göller dengeli dağılmamıştır. Göllerin yoğunluk kazandığı alanlar; Doğu Anadolu, İç Anadolu, Göller Yöresi ve Güney Marmara‘dır.
Türkiye’deki göller oluşum bakımından farklılık göstermektedir. Oluşumlarına göre göller doğal ve yapay göller olmak üzere ikiye ayrılır.
Türkiye’deki Doğal Göller
Bu göller; yer kabuğu hareketleri, karstlaşma ve setleşme gibi doğal olaylar sonucu oluşan çukurluklarda yüzey sularının birikmesiyle oluşurlar.
Tektonik Göller
En yaygın olan göl türüdür. Yer kabuğunun kırılma, kıvrılma ve çökme ile oluşan çanakların, sularla dolması ile meydana gelir.
- Marmara Bölgesi’nde: Manyas, Ulubat, Sapanca, İznik gölleridir.
- Akdeniz Bölgesi’nde: Beyşehir, Eğirdir, Burdur, Acıgöldür.
- İç Anadolu Bölgesi’nde: Tuz, Akşehir, Eber, Ilgın, Seyfe gölüdür.
- Doğu Anadolu Bölgesi’nde: Hazar, Aktaş (Hozapin) gölleridir.
Buzul Gölleri
Buzulların meydana getirdiği çukurluklarda suların birikmesi ile göller oluşur. Türkiye’de buzul göllerinin görüldüğü yerler yüksek dağlardır. Kaçkar, Cilo, Bolkar, Yalnızçam Dağları, Bey Dağları, Uludağ, Erciyes Dağlarında görülür. Kilimli Göl, Aynalı Göl, Sat Gölü, Karagöl örnektir.
Karstik Göller
Karstik kayaçların bulunduğu alanlarda oluşurlar.
- Göller Yöresi’nde: Salda ve Suğla gölleridir.
- Batı Toroslar’da: Kestel, Elmalı, Karagöl, Avlan, Söğüt gölleridir.
- İç Anadolu’da Obruk Platosunda: Kızören ve Timraş gölleridir.
Volkanik Göller
Volkanik göller krater, kaldera, maar çukurluklarının sularla dolmasıyla oluşur.
- İç Anadolu Bölgesi’nde: Meke Tuzlası (maar gölü) ve bu göl yakında Acıgöl’de maar gölüne örnektir.
- Doğu Anadolu’da: Nemrut Gölü (Kaldera gölü)
- Isparta yakınlarında; Gölcük Gölü (Krater gölü)
Set Gölleri
Vadilerin ya da çukurlukların önünün doğal olarak setlerle kapanması sonucu oluşur.
- Alüvyal Set Gölleri: Ankara’daki Mogan ve Eymir gölleri, Manisa’da yer alan Marmara gölü, Adapazarı’nda Akgöl, Muğla’da yer alan Köyceğiz ve Bafa (Çamiçi) gölleri örnektir.
- Volkanik Set Gölleri: Van, Erçek, Nazik, Haçlı, Balık Çıldır gölleridir.
- Kıyı Set Gölleri: Marmara Bölgesi’nde Büyük ve Küçük Çekmece, Terkos (Durusu), Çukurova deltasında Akyatan Gölü bu şekilde oluşmuştur.
- Heyelan Set Gölleri: Trabzon’da Sera gölü, Erzurum’da Tortum Gölü, Bolu’da Abant, Yedigöller, Tokat’da Zinav gölü örnektir.
Karma Oluşumlu Göller
Oluşumunda birden fazla faktör etkilidir. Örneğin; Van Gölü’nün oluşumunda hem tektonik hareketler hem de volkandan çıkan lavlar etkili olmuştur. Bu nedenle karma yapılı bir göldür. Hem tektonik hem volkanik set gölüdür. Eğirdir, Beyşehir, Suğla ve Kovada gölü ise hem karstik hem tektonik karma yapılı bir göldür.
Türkiye’deki Yapay Göller
Baraj gölleri olarak da adlandırılır. İnsanlar tarafından akarsu vadilerinin önlerine setler yapılarak oluşan göllere denir. Türkiye’de bazı nehirler üzerindeki barajlar;
- Fırat Nehri: Keban, Karakaya, Atatürk, Birecik ve Karkamış
- Dicle Nehri: Kralkızı, Ilısu, Batman, Dicle ve Devegeçidi
- Aras Nehri: Arpaçay, Karakurt
- Seyhan Nehri: Seyhan ve Çatalan
- Ceyhan Nehri: Sır, Aslantaş, Menzelet, Kartalkaya
- Manavgat Nehri: Oymapınar
- Gediz Nehri: Demirköprü
- Büyük Menderes Nehri: Kemer ve Adıg üzel
- Sakarya Nehri: Porsuk, Bayındır, Sarıyar (Hasan Polatkan) Gökçekaya ve Kurtboğazı
- Kızılırmak: Hirfanlı, Derbent, Kesikköprü, Altınkaya, Kapulukaya, Çubuk 1 ve 2
- Yeşilırmak: Almus, Hasan Uğurlu, Suat Uğurlu ve Kılıçkaya
- Çoruh Nehri: Muratlı, Borçka ve Deriner
Türkiye’deki Yer Altı Suları ve Kaynakları
Türkiye’deki Yer Altı Suları
Türkiye yer altı suları bakımından zengin bir ülkedir. Marmara Bölgesi’ndeki tektonik ovalar, Ege’deki çöküntü ovaları, Akdeniz’deki karstik alanlar, Doğu Anadolu’daki çöküntü ovaları yer altı suyu bakımından zengin alanlardır.
Yer altı suları; yüzey sularının yetersiz olduğu kurak bölgelerde sulama suyu olarak kullanılmaktadır. Ayrıca yer altı suları içme suyu, sağlık turizmi, jeotermal enerji üretimi, maden suyu ve konutların ısıtılmasında kullanılmaktadır.
Türkiye’deki Kaynaklar
Soğuk Su Kaynakları
- Yamaç Kaynakları= Suları soğuktur. Rejimleri düzensizdir. Türkiye’de fazlaca görülür.
- Artezyen Kaynakları= Suları soğuktur. Rejimleri düzensizdir. İçme ve sulama için kullanılır. Konya, Ankara, Eskişehir, Erzurum, Malatya ve Bursa’da görülür.
- Karstik Kaynaklar= Suları kireçlidir. Rejimleri düzensizdir. Akdeniz Bölgesi’nde fazlaca görülür.
Sıcak Su Kaynakları
- Fay Kaynağı= Fay hatları boyunca çıkan kaynaklarıdır. Bunlar genel olarak Ege ve Marmara Bölümünde Kuzey Anadolu fay kuşağı boyunca görülmektedir.
Türkiye’nin Kaplıcaları ve Maden Suları
Türkiye’de kırıklı yapısının çok olması sebebiyle kaplıca ve maden suyu yönünden zengindir. Kaplıcalar ve maden suları da kırık hatları boyunca sıralanır. Güney Marmara, Batı ve Güneybatı Anadolu, İçbatı Anadolu, Güney Anadolu ve İç Anadolu’da kaplıca bulunmaktadır.
Başlıca maden suyu yatakları ise; Afyon, Milas, Yatağan, Fethiye, Menemen, Urla, İzmir, Kayseri, Erzincan, Gönen, Trabzon, Kızılcahamam, Beypazarı ve Bolu’dur.
Gap Projesi
Gap, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sahip olduğu kaynakları değerlendirerek bu yörede yaşayan insanların gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmeyi, bölgelerarası farkları gidermeyi ve ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmayı amaçlayan bir bölgesel kalkınma projesidir.
Gap; Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerini kapsamaktadır.
Gap projesinin temel amacı; kuru toprakların suya kavuşturulması ile tarımsal üretimi ve çeşitliliği artırmak, bölgenin sahip olduğu kaynakları bölge insanlarının katkıları ile geliştirmek ve sürdürülebilirliği sağlamaktır.