Vakıfların temelini insanlığa karşı şahsi ve vicdani sorumluluk hissi, iyilik, şefkat, yardımlaşma ve dayanışma duygusu gibi değerler oluşturmuştur. Osmanlı Devlet’inde toplumdaki sosyal dengenin sağlanmasında etkili olan vakıflar; sosyal barışın ve adaletin korunmasında devlet, toplum ve fert ilişkisinin olumlu yönde gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Osmanlı Devleti’nde vakfedilen mülkün ölçeğine bakılarak vakıflar sınıflandırılmıştır. Sultanların, üst bürokratların yaptıklarına büyük vakıf, diğer insanların yaptıklarına ise küçük vakıf adı verilmiştir.
Osmanlı Devleti; cami, imarethane, medrese, şifahane, hamam ve kervansaray gibi dini ve sosyo-ekonomik tesisleri vakıflar yoluyla yaptırmıştır. Osmanlı Devleti, hayırseverleri teşvik edici bir rol üstlenmiş padişahlar başta olmak üzere hanedan üyeleri ve birçok devlet adamı da çeşitli vakıflar kurmuştur.
Sahibi bulunduğu bir mülkü toplumun yararına ebedi olarak tahsis eden yani vakfeden kişiye vakıf, vakfedilen mala mevkuf denilmiştir. Vakfın işleyişini, amaçlarını anlatan ve vakfın tüzüğü kabul edilen vakfiyenin, kadının onayından geçmesi gerekmiştir.
🚀DETAY BİLGİ:
Vakıf Kültürü
Osmanlılarda bir külliyenin bittiği yerde diğerinin birimleri başlıyor, böylece şehir dokusu ortaya çıkıyordu. İstanbul, hayrat külliyelerinden oluşan bir şehirdi. Osmanlı külliyeleri sadece ibadet yeri, öğretim merkezi veya fakir barınağı değildi. Osmanlı Devleti’nde sosyal hayatta bilinen vakıfların yanında ayrıntı gibi görünen pek çok alanda hizmet veren vakıflarda vardır. Öksüz ve Yetim Çocukları Barındıran Vakıf’tan, Âmâlara Hizmet Eden Vakıf’a; Sokak Hayvanlarına Ekmek Veren Vakıf’tan, Kadın Sığınma Evi Vakfı’na; Sosyal Güvenlik Vakfı’ndan, Ölçü ile Ekmek Dağıtan Vakıf’a kadar pek çok vakıf kurulmuştur.