Vücudun, içine giren mikroorganizmalara veya diğer zararlılara karşı oluşturduğu sisteme bağışıklık sistemi denir. Bağışıklık sisteminde; dalak, kemik iliği, timüs, lenf düğümleri ve karaciğer bulunur.
Vücutta hastalık yapan bakteri, virüs, protozoa ve mantarların vücuda girerek çoğalmasına bulaşma (enfeksiyon) denir. Bulaşıcı özellik gösteren bu canlı türleriyle bağışıklık sistemimiz ilgilenir.
Akyuvarlar: Savunma hücreleridir. Lökosit diye de isimlendirilir. Vücutta enfeksiyon olduğunda akyuvar sayısı artar. Kemik iliği ve lenf bezlerinde üretilen akyuvarların çekirdekleri ve organelleri bulunur. Yalancı ayaklar oluşturarak aktif yer değiştirebilir. Akyuvarlar granüllü ve granülsüz olmak üzere ikiye ayrılır.
Nötrofil: Granüllü bir akyuvar hücresidir. Yaşam süreleri çok kısa olan nötrofiller (ortalama olarak bir günden az) kemik iliğinde üretililer. Fagositoz yaparlar. Özellikle organizmayı mikroorganizmaların istilasından korurlar. Koruma sırasında sağlıklı hücrelerin yok olmasına da neden olabilirler.
Eozinofil: Parazitlerce oluşturulan enfeksiyonlarla savaşırlar. Parazitlerin dış duvarına yapışarak enzim salgılar ve parazitlerin parçalanması sağlanır. Granüllü akyuvar çeşididir.
Bazofil: Kandaki akyuvarların yaklaşık %0.4’ünü oluştururlar. Granüllü akyuvar sınıfına girer. Fagositoz yapabilir. Bazofiller histamin ve heparin içerebilir veya ihtiyaç anında salgılayabilir.
Monosit: Monositler vücuttaki akyuvarların yaklaşık %7’sini oluştururlar. Granülsüz akyuvar hücresidir. Kemik iliğinde yapıldıktan sonra kan dolaşımına geçer. Yaklaşık birkaç saat içinde kan dolaşımından çıkıp dokulara girer. Dokularda bulunan monositler ayrı makrofaj türlerine olgunlaşırlar (Makrofaj dokularda bulunan monositlere verilen addır; her tür dokunun kendine özgü makrofajları vardır).
Monositlerin fagositoz özellikleri makrofaj haline geçtiklerinde (dokulara giriş yaptığında) çok daha güçlenir.
Makrofaj: Makrofaj dokularda bulunan monositlere verilen addır; her tür dokunun kendine özgü makrofajları vardır.
Lenfosit: Granülsüz bir akyuvar çeşididir. Kanda dolaşan akyuvarların yaklaşık olarak yarısını oluştururlar. B – Lenfosit, T- Lenfosit ve doğal katil hücreleri olmak üzere 3 çeşitte sınıflandırabiliriz. Kanda dolaşan lenfositlerin ortalama %80’ini T hücre, %10’unu B hücre geri kalan %10’unu ise doğal katil hücreler oluşturmaktadır.
Antikor: Bağışıklık sistemi tarafından organizmaya giren organik maddelere karşı geliştirilen glikoprotein molekülüdür. Antikorun salgılanmasına sebep olan (lenfositler tarafından “organizmaya yabancı” olarak tespit edilen) maddelere antijen denir. Her antikor kendisine has bir mikrop (vb) türüne karşı etkilidir. Bazı antikorlar, mikrobu çökeltir; bazıları birbirine yapıştırarak etkisizleştirir; bazıları ise mikrobu eritir.
Bağışıklık, doğal ve kazanılmış olmak üzere iki şekilde kazanılır.
Vücudun hastalık etmenine karşı doğuştan bağışıklı olmasına denir. Savunmanın 1. ve 2. hattı kullanılarak bağışıklık yapılır. Genetik yapıda mevcuttur ve türe özgüdür.
Savunmanın birinci hattında, vücut yüzeyinde mikropların vücuda girişini önleyen engeller yer alır. Tükürük, gözyaşı, mukus salgılarındaki lizozim, mikropların hücre duvarını parçalar. Besinler yoluyla ağza alınan mikroplar önce tükürük içinde sonra midede enzimler, mukus ve farklı pH sayesinde yok edilir.
Savunmanın ikinci hattında ise yangısal tepki (iltihaplanma), interferon yöntemlerinin yanı sıra fagositoz yapan hücrelerin ve doğal katil hücrelerin savaşması ile korunma sağlanır. İnsan vücuduna giren patojenler, fagositoz yapan hücrelerle (monositler ve nötrofillerle) karşılaşır. Fagositoz yapan hücreler, patojenleri içindeki kofula alır.
Sonradan çeşitli yöntemlerle kazanılan bağışıklığa denir. Aktif ve pasif bağışıklık olmak üzere ikiye ayrılır.
Hastalık etkeninin vücuda girmesini takiben bağışıklık sistemi (lenfosit üreterek, makrofajları ilgili bölüme göndererek) savunma yapar. Bu savunma sırasında bazı lenfosit hücreleri hastalığa ait antijenleri kaydeder ve aktif bağışıklık kazanılmış olur.
Aktif bağışıklık hastalığı geçirerek veya aşı olarak kazanılabilir. Uzun süreli bir koruma sağlar.
Hastalanmış kişiye dışarıdan serum verilmesiyle oluşur. Antikorlar kısa bir süre sonra yok edilir ve bağışıklık biter. Antikorlar serum aracılığıyla verilir. Tedaviler için kullanılır.
Bağışıklık 3 kısımda gerçekleşir:
1. ve 2. savunma hattının oluşturduğu dirence özgül olmayan bağışıklık. 3. savunma hattının oluşturduğu dirence özgül bağışıklık denir.
Çeşitli etkenlerle dokular zedelenir ve bunun sonucunda iltihaplanma görülür. Zedelenen dokuya makrofaj, bazofil ve nötrofil gibi akyuvar çeşitleri müdahale eder.
Zedelenen dokuda bulunan bazofil hücrelerinden histamin salgılanır. Histamin kılcal damarların geçirgenliğini arttırır. Bu sayede kılcal damardan dokuya sıvı geçişi olur ve ödem oluşur.
Özgül bağışıklığı sağlayan ana antikor hücresi lenfositlerdir. T lenfositleri antijenleri direk tanıyamazlar ancak makrofaj hücrelerinden edindikleri bilgiler sayesinde antijenleri hatırlayabilirler. B lenfositleri ise antijeni doğrudan tanıyabilirler.
Antijen vücuda girdiğinde B lenfositleriyle T lenfositleri (makrofajlardan bilgiyi aldıktan sonra) çoğalmaya başlar. Oluşan yeni lenfosit hücrelerinin bir kısmı savaşan hücrelere, diğer bir kısmı ise hafıza hücrelere dönüşür. Hafıza hücreleri vücutta uzun bir süre yaşamını devam ettirebilirler. Ancak savaşçı hücreler kısa ömürlüdür. Aynı hastalık etkeni (antijen) vücuda ikinci kez girdiğinde hafıza hücreleri antijeni tanıdığı için daha hızlı antikor üretilmesini sağlar.
Özgül bağışıklık iki kısma ayrılır; humoral (sıvısal) ve hücresel bağışıklık.
Bu bağışıklık, B lenfositleri ve onların ürettikleri antikorlardan oluşmaktadır. Sıvısal bağışıklık denmesinin nedeni üretilen antikorların (B lenfositlerinin ürettiği antikorlara immünoglobulinler denir) kan plazması aracılığıyla taşınmasıdır.
İmmünoglobülinler M(IgM), A(IgA), G(IgG), E(IgE) ve D(IgD) olmak üzere 5 çeşitten oluşmaktadır. Bu antikorlar bakterilerin sebep olduğu hastalıklarda çok etkilidir.
T lenfositlerinin oluşturduğu bağışıklıktır. Makrofajlardan bilgiyi aldıktan sonra T lenfositleri hızlıca bölünmeye başlar. Oluşan lenfositler antijene temas ederek yok ederler. Bu bağışıklık türünde antikor oluşmaz.
Bu savunma sistemi özellikle kanserli hücrelerin, parazitlerin veya mantar hücrelerinin yok edilmesinde rol oynar.
Aşağıdaki videoda bağışıklık sisteminin nasıl çalıştığını görebilirsiniz. İzledikten sonra özgül ve özgül olmayan bağışıklığı tekrar okursanız aklınızda daha kalıcı olur. Alt yazı seçeneklerinden “Türkçe” seçeneğini seçmeyi unutmayın.
Alerji bağışıklık sisteminin alerji olunan maddeye karşı aşırı tepki vermesidir. Vücut bu alerjen maddelere karşı aşırı antikor sentezler, histamin salgılar. Alerjenler birbirinden farklı yollarla vücuda alınabilir.
Virüsler; çok küçük boyutlardaki, canlı veya cansız oldukları tartışılan birer varlıktır. Virüsler normal mikroskoplarla görünemez; ancak elektron mikroskobuyla virüsleri görebiliriz. Virüsler bir protein kılıf ve DNA ya da RNA dan oluşurlar.
Virüsler çoğalmak için hücrelere ihtiyaç duyar. Virüsler konak hücrenin metabolizmasını kullanarak kendilerini kopyalar ve bu kopyalanma sırasında mutasyon geçirebilir. Virüslerin her bir türünün ürediği özel canlılar ve dokular vardır. Örneğin hepatit virüsü karaciğer hücrelerini, kuduz virüsü ise beyin ve omurilik hücrelerini kullanır.
Virüslerin hücre içinde çoğalmasını engellemek için hücreler interferon salgılar. Virüsün bir bakteri hücresinde üreme adımları için tıklayın.
Yayınlanan Son 3 Yazı
Güncellenen Son 7 Yazı