Tutuklanma ihtimali olan Mustafa Kemal, Erzurum milletvekili olmasına rağmen İstanbul’a gitmemiştir. Fakat Ankara’da görüştüğü milletvekillerinden isteklerde bulunmuştur.
⭐ Mustafa Kemal’in milletvekillerinden bulunduğu istekler;
- Meclis’te bir Müdafaa-i Hukuk Grubu oluşturulması,
- Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararların kabul edilmesi
- Kendisinin meclis başkanı olarak seçilmesidir.
Mustafa Kemal’in bu isteklerinin nedeni; iç ve dış dünyaya karşı Kuvay-ı Milliyecilerin egemen olduğu bir mecliste, milletin isteklerinden başka hiçbir uygulamanın mümkün olmayacağı mesajını vermiştir. Mustafa Kemal’in Meclis başkanı olmak istemesinin sebebi ise; o zamanki anayasa olan Kanun-ı Esasi tarafından meclis başkanına verilen yetkilerdir. Örneğin; Kanun-ı Esasi’ye göre herhangi bir olumsuzluk karşısında meclis başkanı ülkenin güvenli bir yerinde meclisin toplanma çağrısını yapma yetkisine sahiptir.
Son Osmanlı Mebusan Meclisi, 12 Ocak 1920’de çalışmalarına başlamış, fakat meclis başkanlığına Mustafa Kemal Paşa seçilmemiştir. Müdafaa-i Hukuk Grubu yerine de Felah-ı Vatan Grubu (Vatanın Kurtuluşu) kurulmuştur.
Son Osmanlı Mebusan Meclisi, 28 Ocak 1920’de yaptığı gizli bir toplantıda, Misak-ı Milli (Milli Ant) metnini kabul etmiştir.
⭐ Misak-ı Milli’nin bazı maddeleri;
- Osmanlı Devleti’nin Mondros Ateşkes Anlaşması’nı imzaladığı tarihte düşman işgaline uğramamış yerler bir bütündür, bölünemez.
- Halkın oyu ile anavatana katılan üç sancak; Kars, Ardahan ve Batum’da gerekirse yine halk oylamasına başvurulabilir.
- Batı Trakya’nın durumu halkın serbestçe vereceği oya göre belirlenmelidir.
- İstanbul ve Marmara Denizi’nin güvenliği her türlü tehlikeden korunmalıdır. Bu esas kabul edildikten sonra ticaret gemilerinin Çanakkale ve İstanbul Boğazları’ndan geçişi, ilgili devletlerin birlikte verecekleri karara bağlıdır.
- Azınlık hakları komşu ülkelerdeki Müslüman halkın da aynı haklardan yararlanması şartıyla kabul edilecektir.
- Milli ve ekonomik gelişmemizi engelleyen siyasi, adli ve mali sınırlamalar (kapitülasyonlar) kaldırılmalıdır.
Misak-ı Millî’nin kabulü ile ulusal sınırlar belirlenmiş, Sivas’ta yapılan milli kongrede alınan kararlar Mebusan Meclisi tarafından kabul edilmiş, siyasi bağımsızlıktan olduğu gibi ekonomik bağımsızlıktan da ödün verilmeyeceği açıkça duyurulmuştur.
Böylece İtilaf Devletleri ile yapılacak barış antlaşmasının koşulları da belirlenmiştir.
İstanbul’un Resmen İşgali (16 Mart 1920)
İtilaf Devletleri, kontrolleri altındaki İstanbul’da toplanan meclisten böyle kararların alınmasını beklememişlerdir. Kararları öğrendikten sonra İstanbul Hükümeti’ne ve Meclis’e kararların geri alınması için baskı yapmaya başlamışlardır. Yapılan baskıları kabul etmeyen Ali Rıza Paşa Hükümeti ise istifa etmiştir.
İtilaf devletleri Ali Rıza Paşa Hükümeti’nden sonra yerine kurulan Salih Paşa Hükümeti’ne de baskı yapmışlar, fakat istediklerini elde edememişlerdir. Bu nedenle de 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal etmişlerdir. Meclisi basarak Milli Mücadele yanlısı milletvekillerini tutuklamışlar ve Malta’ya sürgüne göndermişlerdir. Bu gelişmelerden sonra Padişah Vahdettin’in emri ile 11 Nisan 1920’de Mebusan Meclisi dağıtılmıştır. Bu durum Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılmasını sağlamıştır.
Mustafa Kemal, Manastırlı Hamdi Bey’in telgrafı ile İstanbul’un işgalini öğrenmiştir. Bunun üzerine İtilaf Devletleri parlamentolarına çektiği telgraflarla işgali protesto etmiştir. Aynı zamanda askeri ve sivil makamlardan İstanbul ile haberleşmenin hemen kesilmesini, İstanbul’da yapılan tutuklamalara karşın Anadolu’da bulunan İtilaf Devletleri subaylarının tutuklanmasını da istemiştir.
İtilaf Devletleri’nin Anadolu’ya asker nakletmelerini engellemek için de Geyve ve Ulukışla civarındaki köprü ve demiryollarının tahrip edilmesi gibi önlemler alınmışt ır. Padişah, 5 Nisan 1920’de Damat Ferit Paşa’yı tekrar Sadrazamlığa getirmiş; Damat Ferit Paşa, Milli Mücadele yanlılarının din ve vatan düşmanı asiler oldukları ve öldürülmelerinin dinen sakıncası olmadığı yönünde Şeyhülislam’dan fetva almıştır. Fetvalar, İngiliz ve Yunan uçakları ile Anadolu’ya dağıtılmıştır.
Kuvay-ı Milliyeci liderler, İstanbul’da kurulan mahkemelerde gıyaben yargılanarak idam cezalarına çarptırılmıştır. İngilizlerden de alınan yardımlarla oluşturulan ordular, Milli Mücadeleci liderlerin üzerine gönderilmiştir.