Milli Mücadele’ye Hazırlık Dönemi

📅 21 Ocak 2023|04 Şubat 2025
Güncel
Milli Mücadele’ye Hazırlık Dönemi

Konu Özeti

Mondros Ateşkes Anlaşması, Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanmış bir ateşkes anlaşmasıdır. Anlaşma Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde bağımsız bir Türk devletinin devamını sağlamıştır. Ancak İzmir'in işgali İtilaf Devletleri tarafından yapılmıştır.

Bu konuda
  • Mondros Ateşkes Antlaşma ile yaşanan gelişmeleri
  • İzmir'in işgalinin sonuçlarını
  • İşgaller karşısında Türk halkının oluştuduğu Kuvay-ı Milliye birliklerini
  • İşgallere karşı kurulan cemiyetleri ve zararlı cemiyetleri
  • ... ve 2 konu daha

öğreneceksiniz.
Reklamsız Bikifi Mobil Uygulaması!

İzmir’in İşgali (15 Mayıs 1919) ve Kuvay-ı Milliye

İngiltere’nin desteği ile Paris Barış Konferansı’nda İzmir’i işgal etme hakkı Yunanistan’a verilmiştir. İngilizlerin Yunan işgalini desteklemesindeki en büyük etken ise Yunanistan’ın Akdeniz’deki İngiliz ticaret ve sömürge yollarının koruyuculuğunu yapacağına inanması olmuştur.

İzmir’in işgali, Osmanlı Devleti’ne Mondros Ateşkes Anlaşması’nın yedinci maddesi gereğince yapılacağı söylenerek bildirilmiştir. Bunun üzerine Damat Ferit Paşa hükümeti; İzmir Valisi İzzet Bey ve Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa’ya işgal hareketlerine karşı koymamaları ve işgalcilere kolaylık sağlamaları konusunda talepte bulunmuştur. Çatışmaları önlemek adına da askerler kışlalara toplanmıştır.

İzmir’in işgal edileceğinin öğrenilmesi üzerine İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile Redd-i İlhak Cemiyeti, halkı harekete geçirmeye çalışmıştır. Vali İzzet Bey ise endişe edilecek bir durum olmadığını ve hükümetin her türlü önlemi alacağını, İzmir halkının temsilcilerine söylemiştir.

15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu İzmir’e asker çıkarmaya başlamıştır. Bu sırada Hukuk-u Beşer gazetesi yazarı Hasan Tahsin, silahını ateşleyerek Yunan bayrağını taşıyan bir askeri vurmuş ve böylece İzmir’de ilk silahlı direniş başlamıştır. Hasan Tahsin ise öldürülmüştür. Yunanlar, İzmir’deki önemli yerleri kontrol altına almışlar, kontrol altına alırken de birçok Türk’ü öldürmüştür.

Yunan ordusu İzmir’den sonra iç kısımlara doğru ilerleyişe geçmiş ve Aydın, Nazilli, Akhisar ve Ayvalık’ı işgal etmiştir. Türk halkı ise işgali ve ölümleri protesto etmek amacı ile mitingler yapmaya başlamış, İtilaf devletlerinin temsilcilerine protesto telgrafları çekilmiştir. Bu mitinglerin en çok ses getirenleri ise; Fatih, Kadıköy ve Sultanahmet mitingleridir. Fatih Mitingi’nde Halide Edip Adıvar; Sultanahmet Mitingi’nde Nakiye Elgün, Halide Edip Adıvar, Mehmet Emin Yurdakul, Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Selim Sırrı Tarcan; Kadıköy Mitingi’nde Münevver Saime Hanım yaptıkları konuşmalarla halkın milli duygularını coşturmuşlar; gazeteler ise bu konuşmaları bütün yurda yaymıştır.

Kuvay-ı Milliye; Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra, vatanı işgal eden düşmanla mücadele eden ve azınlık faaliyetlerine karşı çarpışan silahlı grupları ve onlara maddi, manevi ya da fikirsel yardımda bulunan herkesi içinde bulunduran örgüttür.

Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Osmanlı toprakları itilaf devletleri tarafından işgal edilmiştir. Osmanlı devlet adamları ise bu durumda sessiz kalmış ve halka sükunet tavsiyesinde bulunmuştur. Bu nedenle halk kendiliğinden harekete geçmek ve savunma yapmak durumunda kalmıştır. Aynı zamanda itilaf devletlerinin, azınlık çetelerinin yaptığı eylemlere göz yummuştur. Üstelik çeteleri de kışkırtmışlardır. Bu durumda güvenlik sorunlarını da iyice artırmıştır.

Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra Osmanlı orduları tamamen dağıtılmış ve güvenlik güçleri etkisiz hale getirilmiştir. Bu nedenle Türk halkı saldırılar ve işgaller karşısında savunmasız kalmıştır. Yine de Türk halkı vatanını koruma ve bağımsız olma isteği doğrultusunda örgütlenmeye başlamıştır. Bunun sonucunda da ortaya çıkan direniş hareketine ve teşkilatına Kuvay-ı Milliye (Milli Kuvvetler) adı verilmiştir.

Kuvay-ı Milliye birlikleri; vatanseverlerin işgal kuvvetlerine ve azınlık çetelerine karşı oluşturdukları, yerel halk kahramanları liderliğinde gönüllülük esasına göre oluşmuştur. Ülkenin değişik değişik yerlerinde bu birlikler teşkilatlanmıştır. Bu birlikler bir merkezden idare edilmemiştir. Her türlü ihtiyaçlarını da bölgedeki halk temin etmiştir. Ege Bölgesi’nde, Karadeniz’de ve Güney Cephesi’nde; Ethem, Demirci Mehmet Efe, Yörük Ali Efe, Şahin Bey, Kara Fatma ve İpsiz Recep isimleri öne çıkmış yerel halk kahramanlarıdır.

İşgallere karşı ilk direniş hareketi; Hatay’ın Dörtyol ilçesinde, Güney cephesinde ve Fransızlara karşı başlamıştır. Yunanlılar tarafından İzmir’in işgal edilmesi ile birlikte Ege Bölgesi’nde de direniş hareketleri baş göstermiştir. Ayvalık, Nazilli, Salihli ve Ödemiş cepheleri oluşturulmuş, Alaşehir ve Balıkesir Kongreleri ile güçler birleştirilmeye çalışılmıştır. En sonunda Sivas Kongresi’nde Batı Anadolu Kuvay-ı Milliye Komutanlığı adı altında dağınık olarak mücadele eden güçler de birleştirilmiş, başına Ali Fuat Paşa getirilmiştir. Böylece Batı cephesi kurulmuştur.

Kuvay-ı Milliye birlikleri; Yunan kuvvetlerine ve Rum çetelerine karşı mücadele etmiş ve işgal kuvvetlerinin ilerleyişini yavaşlatmıştır. Rum ve Ermeni çetelerinin baskınlarından, Türk köylerini korumuşlardır. Aynı zamanda Milli Mücadele’nin örgütlenmesine zaman kazandırmışlardır.

Kuvay-ı Milliye birlikleri iç ayaklanmaların bastırılmasında da görev almışlardır. Milli Mücadele ruhunun güçlenmesine katkıda bulunmuşlardır. Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra verilen düzenli orduya geçiş kararı ile Kuvay-ı Milliye birlikleri yerini düzenli birliklere bırakmıştır.

Amiral Bristol Raporu (22 Haziran 1919

İtilaf Devletleri kamuoyunu yatıştırmak ve İzmir bölgesindeki durumu incelemek için bölgeye uluslararası bir heyet gönderme kararı almıştır. Amerikalı Amiral Bristol başkanlığında; İngiliz, Fransız ve İtalyan generallerinden oluşan heyet; İzmir, Aydın, Nazilli, Ödemiş, Manisa ve Ayvalık’ta Türk ve Rumları dinlemiştir.

Bristol Raporu’nın İçeriği:

  1. Bölgedeki olayların sorumlusu Yunanlar ve Rumlardır.
  2. Türkler çeşitli zulümlere ve katliama uğramışlardır.
  3. Bölgede çoğunluk Türklerden oluşmaktadır.
  4. Yunan ordusunun işgali gereksiz ve haksızdır.
  5. Yunan kuvvetleri çekilip, yerine İtilaf kuvvetleri gelmelidir.

Bu rapor; Türk halkının Milli Mücadelesi’nin haklılığını ortaya koyan ilk uluslararası belgedir.

Cemiyetler

İtilaf devletleri bir taraftan Osmanlı topraklarını işgal ederken bir taraftan da Anadolu ve Trakya’da bağımsızlık isteyen azınlıkları kışkırtmışlardır. İstanbul Hükümeti’nin işgallere engel olmaması nedeniyle halk bu görevi üstlenmek zorunda kalmış, topraklarını savunmaya çalışmıştır. Bu nedenle Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyetleri ile bir taraftan siyasi faaliyetlere başlamışlar diğer taraftan Kuvay-ı Milliye adı altında askeri kurumlar oluşturmuşlardır. Tüm bunların yanında İstanbul Hükümeti’nin politikalarını savunan ve güçlü bir devletin koruması altına girmeyi isteyen cemiyetler de kurulmuştur.

Milli Varlığa Düşman Cemiyetler

Bu cemiyetler; İtilaf devletlerinin ve özellikle İngiltere’nin desteği ile kurulmuştur. Halkın gücüne dayanarak bağımsızlığın sağlanabileceğine inanmadıkları için İstanbul Hükümeti’nin politikalarını desteklemişler ya da güçlü bir devletin manda ve himayesini istemişlerdir. Bu cemiyetlerin faaliyetleri milli birliği bozucu sonuçları beraberinde getirmiştir.

  • Kürt Teali Cemiyeti= İstanbul’da İngilizlerin desteği ile kurulmuştur. Bu cemiyetin amacı; bağımsız bir Kürt devleti kurmaktır.
  • Teali İslam Cemiyeti= Medrese hocalarının önderliğinde İstanbul’da kurulmuştur. Bu cemiyetin amacı; hilafeti ve saltanatı güçlendirerek kurtuluşu sağlamaktır.
  • Wilson Prensipleri Cemiyeti= Halide Edip, Ahmet Emin, Refik Halit gibi Osmanlı aydınları tarafından kurulmuştur. Bu cemiyet; kurtuluşun ancak Amerika mandasına girmekle mümkün olabileceğini savunmuştur.
  • İngiliz Muhipleri Cemiyeti= İstanbul’da İngilizlerin desteği ile kurulmuştur. Milli varlığa düşman cemiyetler arasındaki en etkili cemiyet olmuştur. Sadrazam Damat Ferit Paşa, Sait Molla, İngiliz Rahip Frew ve bazı devlet adamlarınca desteklenmiştir. Cemiyetin amacı; Osmanlı ve İngiliz dostluğunu güçlendirmek ve İngiltere’nin koruyuculuğu altına girmeyi sağlayabilmektir. Cemiyetin üyeleri, Anadolu’da başlayan Kurtuluş Mücadelesi’ne karşı çıkmıştır.
  • Hürriyet ve İtilaf Fırkası= 1911’de İttihat ve Terakki’ye karşı olanların kurduğu bir partidir. Anadolu’da başlayan kurtuluş hareketini İttihatçıların işi olarak görmüşlerdir. Bu nedenle Milli Mücadele’ye karşı çıkmışlardır.
  • Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası= Ulemadan bir grup tarafından İstanbul’da kurulmuştur. Ülkenin kurtuluşunun ancak padişah ve halifenin emirlerine uymakla mümkün olacağını savunmuşlardır.

Azınlıkların Kurduğu Cemiyetler

Bu cemiyetler Rum, Ermeni ve Museviler tarafından kurulmuştur. Bu cemiyetlerin ortak amacı; dağılan Osmanlı İmparatorluğu topraklarından pay almak ve kendi devletlerini kurmaktır. Bu amaç doğrultusunda Wilson İlkeleri’nin 12. Maddesi’nden yararlanmak istemişlerdir. Bu nedenle bulundukları bölgelerde nüfusça çoğunlukta oldukları iddiasında bulunmuşlar hatta sahte nüfus kayıtları düzenlemişlerdir. Aynı zamanda çete kurmuşlar ve bölgedeki Türk halkını göçe zorlamışlardır.

İtilaf Devletleri’yle işbirliği yaparak, çıkardıkları kargaşa ve isyanlarla da yeni işgallere bahane yaratacak zemin hazırlayıp Osmanlı Devleti’ni zor duruma düşürmek istemişlerdir.

  • Mavri Mira= Bu cemiyet; Megali İdea (Büyük Ülkü) amacıyla hareket etmiştir. Bu cemiyetin ana hedefi ise; Yunanları Bizans İmparatorluğu zamanındaki sınırlarına yeniden ulaştırmaktır. Mavri Mira cemiyeti İstanbul’da Patrikhaneye bağlı olarak çalışmıştır. Yunan Kızılhaçı, Göçmenler Cemiyeti ve Rum İzcilik Okulu tarafından desteklenmişlerdir. Görünüşte göçmenlere yardımda bulunmak gibi insani bir görev yapan bu kuruluşlar, perde arkasında çetelere her türlü yardımda bulunmuştur.
  • Etniki Eterya= 1821’de Filiki Eterya adıyla Yunan isyanını Patrikhane ile birlikte çıkaran cemiyettir. Daha sonra Etniki Eterya adını almıştır. Ateşkes Anlaşması Dönemi’nde Batı Anadolu’da Rum nüfusunun artırılması ve Trabzon dolaylarında Pontus Rum Devleti’nin kurulması için çalışmıştır.
  • Pontus Rum Cemiyeti= Bu cemiyetin asıl amacı; Karadeniz Bölgesi’nde Samsun merkez olmak üzere bir Pontus Rum Devleti kurmaktır. Bu doğrultuda kurdukları çetelerle Türk köylerini basarak Türklerin göç etmelerine neden olmak ve Yunanistan’dan göçmen getirterek bölgede nüfus çoğunluğunu elde etmek istemişlerdir.
  • Taşnak Sütyun ve Hınçak Cemiyetleri= Amaçları; Doğu Anadolu’da ve Çukurova yöresinde Ermeni Devleti kurmaktır. Ermeni Patriği Zaven Efendi tarafından yönetilen Hınçak Komitesi, Mavri Mira Cemiyeti ile de iş birliği yapmıştır. ABD’nin desteğini almaya çalışmışlardır. Bunun üzerine, Amerikan mandasında kurulması tasarlanan Ermenistan Devleti meselesini incelemek için ABD Başkanı Wilson, General Harbord’ı görevlendirmiştir.
  • Alyans İsrailit ve Makabi Cemiyetleri= Bu cemiyetlerin amacı; Filistin’de İsrail Devleti’nin kurulmasını sağlamaktır. Osmanlı Devleti’nde yaşayan Yahudilerin ticari çıkarları için uğraşmıştır.

Milli Cemiyetler

Mondros Ateşkes Anlaşması’nın 7. maddesine dayanan İtilaf devletleri, Osmanlı topraklarını işgal etmeye başlamıştır. İtilaf devletlerinden cesaret alan azınlıklar da Türklere karşı saldırılar düzenlemeye başlamıştır. İstanbul Hükümeti’nin de bu duruma sessiz kalması nedeniyle de Türkler harekete geçerek vatanlarını koruma ve bağımsız yaşama istekleri doğrultusunda cemiyetler kurmuşlardır.

Bölgesel amaçlı kurulan cemiyetlerin ortak özellikleri;

  • Bölgelerinin Türklüğünü kanıtlamak çabasındadırlar. Bunun için de tarihsel gerçeklerle birlikte nüfus çoğunluğuna önem vermişlerdir.
  • Wilson İlkeleri’nin 12. Madde’sinden yararlanmak istemişlerdir.
  • Bölge halkının desteğini ve birliği sağlamak için geniş katılımlı kongreler düzenlemişlerdir.
  • Haklarını savunmak, isteklerini iletmek için Paris Barış Konferansı’na ve İstanbul’daki İtilaf Devletleri temsilcilerine heyetler göndermişlerdir.
  • Bölgelerini işgalcilere ve azınlıklara karşı savunmuşlardır.
  • Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti= Edirne’de kurulan bu cemiyet bölgenin Yunanistan’a bırakılmasına karşı mücadele etmiştir. Lüleburgaz ve Edirne kongrelerini düzenlemiş ve Osmanlı Devleti’ne bağlı kalmak mümkün olmazsa bağımsız bir Trakya Cumhuriyeti kurmayı düşünmüşlerdir.
  • Kars İslam Şurası= Kars İslam Şurası, 1918 yılında kurulmuştur. Bu cemiyetin kurulmasının altında yatan neden, bölge halkının Gürcü ve Ermenilerin egemenliği altına gireceklerini düşünmeleridir. Asıl amaçları ise; Kars, Ardahan ve Batum’un Wilson İlkeleri’nin 12. Maddesi’ne dayanarak Türk vatanı olduğunu ispatlamaktır.
  • Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti= Melek Reşit Hanım ve Şefika Hanım liderliğinde Sivas’ta kurulmuştur. Kısa bir süre içerisinde Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde şubeleri açılmıştır. Bu cemiyet, vatan savunmasına maddi ve manevi destek vermiştir. Yapılan işgaller ve zulümler karşısında Türk milletinin uğradığı haksızlıkları dile getirerek yabancı devletlere protesto telgrafları çekmiştir.
  • Şark Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti)= Bu cemiyetin merkezi İstanbul’dadır. Bu cemiyetin amacı; Anadolu’nun doğusunda bir Ermeni Devleti kurulmasını önlemektir. Bölge halkı da bunun için mücadele etmiştir. Erzurum Kongresi’nin düzenlenmesinde bu cemiyetin katkısı büyüktür.
  • İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti= İzmir’de kurulan bu cemiyet; İzmir ve Ege Bölgesi’nin Türklere ait olduğunu dünyaya kanıtlamak ve bölgenin Yunanistan’a verilmesini önlemek amacıyla kurulmuş ve mücadele etmiştir.
  • İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti= Önce Müdafa-i Hukuk adı ile İzmir’in Yunanistan tarafından işgal edileceğinin öğrenilmesi üzerine kurulmuştur. Bu işgale karşı silahlı mücadeleyi başlatmıştır.
  • Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti= Bu cemiyetin amacı; Trabzon ve civarının Rumlara verilerek bu bölgede Pontus Rum Devleti’nin kurulmasını önlemektir. Bu cemiyet işgallere ve Pontus çetelerine karşı silahlı direnişte bulunmak üzere kurulmuştur. Erzurum Kongresi’nin toplanmasında Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile birlikte önemli rol oynamıştır.
  • Kilikyalılar Cemiyeti= İstanbul’da kurulmuştur. Adana ve çevresini işgal eden Fransızlar ve Fransız ordusunda yer alan Ermenilerin saldırılarına karşı bölgede silahlı direnişi başlatmıştır. Pozantı Kongresi’ni toplamıştır.
  • Milli Kongre Cemiyeti=İstanbul’da kurulan bu cemiyetin diğer cemiyetlerden farkı, ülke genelinde partiler üstü bir örgütlenmeyi sağlamaktır. Bu cemiyetin amacı; Türkler aleyhine basın ve yayın yoluyla yapılan olumsuz propagandaları engellemektir. Milli Mücadele’nin ilk dönemlerinde kurulan cemiyetler ve toplanan kongrelerle milli birliği sağlamanın ilk adımları atılmıştır.

Pontus Meselesi

Doğu Karadeniz kıyılarında bir Pontus Devleti kurulması düşüncesi, Yunanistan’ın bağımsızlığını elde ettiği yıllara kadar gitmektedir. Yunan Megali İdeası’nın (Büyük Ülkü) hedeflerinden biridir.

  • Fakat Doğu Karadeniz Bölgesi’nin ne tarihi ne de sosyal yapısı bakımından Yunanistan ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bölgede ilk kurulan Pontus Krallığı ile IV. Haçlı Seferi sonrası yine o bölgede kurulan Trabzon Rum Devleti’nin Yunanistan ile ilgisi yoktur.
  • Misyonerlik faaliyetleri de yürüten Merzifon Amerikan Kolejinin etkisiyle 1904’te Pontus Cemiyeti kurulmuştur. I. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla da bölgedeki Rumlar harekete geçmiştir. Osmanlı ordusundan firar etmişler ve çeteler kurarak Türk ordusu ile çatışmalara girmişlerdir. Ruslar da bu Rum çetelerinin yardımı ile başta Trabzon olmak üzere Karadeniz Bölgesi’nin bir kısmını işgal etmişlerdir.
  • İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi ve ona bağlı kiliseler, Pontus Devleti kurma girişimine hız vermişlerdir. Karadeniz Bölgesi’ndeki kiliseler ve Rum okulları, cemiyet üyelerinin toplanma yeri ve silah deposu haline gelmiştir.
  • Fakat 1917’de ortaya çıkan ihtilal sonunda, Çarlık Rusyası’nın yıkılarak Sovyet Rusya’nın kurulması üzerine, Rus ordusu Karadeniz Bölgesi’nden çekilmiştir. İstanbul Hükümeti de bu bölgede yeniden hakimiyet sağlamıştır. Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanmasından sonra Karadeniz Bölgesi’ndeki Rumlar, Yunanistan’ın ve İtilaf Devletleri’nin kışkırtmaları ve yardımlarıyla yeniden faaliyete geçmişler, bir yandan yapılan göçlerle bölgedeki Rum nüfusunu artırmaya çalışmışlar bir yandan da Rum çeteleri Türk köylerine saldırarak onları yaşadıkları bölgeden göçe zorlamışlardır.
  • Pontus çetelerinin bölgede karışıklık çıkarma amaçları; Mondros Ateşkes Anlaşması’nın 7. Madde’sine göre bölgenin İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesini sağlamaktır. Bu olumsuz gelişmelerin yanı sıra, Pontus çetelerinin Karadeniz Bölgesi’nde yaptığı eylemler, Mustafa Kemal’in Samsun’a müfettiş olarak gönderilmesine ve Milli Mücadele’nin başlamasına da zemin hazırlamıştır.
  • Pontus çeteleri ile BMM hükümetinin Merkez Ordusu’nu kurmasından sonra mücadele edilmiştir. Pontusçuluk faaliyetlerine karışan din adamları sınır dışı edilmiş, bir kısmı ise İstiklal Mahkemelerinde yargılanmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan nüfus mübadelesi sonucunda Rumların Anadolu’yu terk etmesi ile Pontus Cemiyeti’nin varlık nedeni de ortadan kalkmıştır.

Mustafa Kemal’in Samsun’a Çıkışı (19 Mayıs 1919)

Mustafa Kemal ve arkadaşları İstanbul’dan Anadolu’ya geçmek için çareler aramaya başlamıştır. O sırada Karadeniz bölgesinde Pontus Rum çetelerinin Türk halkına saldırıları da artmıştır. İngiltere bölgede yaşanan çatışmalardan Türkleri sorumlu tutmuş ve o bölgede güvenlik sağlanmadığı durumunda bölgeyi işgal edeceğini İstanbul Hükümeti’ne bildirmiştir.

Bunun üzerine İstanbul Hükümeti; padişah ve hükümet tarafından güvenilir bir asker olarak tanınması ve İttihatçıların siyasetine uzak duran bir komutan olması gibi nedenlerle Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu Müfettişliği’ne tayin edilmiştir. Üstelik Mustafa Kemal Paşa’ya olağanüstü yetkiler ve sivil makamlara dahi emretme yetkisi verilmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’daki görevi ise; Samsun ve civarında güvenliği sağlamak, Osmanlı birliklerinin Mondros Ateşkes Anlaşması gereği dağıtılmasını hızlandırmak, Türklerin elinde kalan silah ve cephaneyi toplamaktır.

Mustafa Kemal Paşa, kurmay heyetiyle birlikte 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Bandırma Vapuru ile hareket ederek 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmıştır.

19 Mayıs 1919’da Milli Mücadele’nin fiilen başladığı tarihtir.

Milli Mücadele’nin Hazırlık Dönemi

Havza Genelgesi (28 Mayıs 1919)

Mustafa Kemal Paşa, Havza’ya geldikten sonra milli mücadele için girişimlere başlamıştır. İlk olarak işgallere karşı direnme amacıyla çeşitli bölgelerdeki milli kuruluşların yaygınlaşması için çalışmıştır. İkinci hareketi ise; milli kuruluşların yaygınlaşması amacı ile 28 Mayıs 1919’da sivil ve askeri yöneticilere Havza Genelgesi’ni yollayarak işgallerin protesto edilmesi için mitingler yapılmasını, İtilaf Devletleri temsilciliklerine uyarı telgrafları gönderilmesini, ayrıca Hristiyan azınlığa karşı saldırı ve düşmanlıklarda bulunulmamasını istemek olmuştur.

Mustafa Kemal Paşa’nın isteği üzerine Havza’da 30 Mayıs 1919 tarihinde kendisinin de katıldığı bir miting düzenlenmiştir. Yurdun çeşitli bölgelerinde düzenlenen mitinglere binlerce insan katılmış ve bu mitingler halk arasında büyük bir heyecan yaratmıştır. İşgallere karşı gösterilen tepkilerden rahatsız olan İngilizler, Damat Ferit Paşa Hükümeti’ne baskı yaparak Mustafa Kemal’in geri çağrılmasını istemiştir. Mustafa Kemal Paşa, kendisini geri çağıran Harbiye Nezaretine oyalayıcı bir cevap vererek Amasya’ya gelmiştir.

Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919)

Amasya halkı Mustafa Kemal’i sevinçle karşılamıştır. Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat (Cebesoy), Refet (Bele) ve Rauf (Orbay) paşalar ile 14 Haziran’da kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bünyesinde bir araya gelmiştir. Mustafa Kemal Paşa önceden yine kendisinin hazırladığı metin üzerinde değerlendirmeler yapmış, daha sonra Amasya Genelgesi’ni hazırlamıştır.

Konya’da bulunan Ordu Müfettişi Cemal Paşa ile Erzurum’da bulunan Kazım Karabekir Paşa’nın da telgrafla onayları almış ve 22 Haziran 1919’da genelgeyi tüm ilgililere duyurmuştur. Aynı zamanda İstanbul’da bulunan bazı önemli kişilere ayrıca mektuplar yazılmıştır. Bu mektuplarda miting ve gösterilerin amaçlanan işleri gerçekleştirmeye yetmeyeceği ve bağımsızlığın ancak milletin gücüne dayanılarak sağlanacağı belirtilmiş; “Artık İstanbul Anadolu’ya hakim değil, bağlı olmak mecburiyetindedir.” denilmiştir.

Amasya Genelgesi’nin önemli maddeleri;

  • Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.
  • İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gibi göstermektedir.
  • Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
  • Milletin durumunu saptamak ve sesini dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden uzak milli bir kurulun varlığı gereklidir.
  • Anadolu’nun en güvenli yeri olan Sivas’ta milli bir kongrenin acele olarak toplanması kararlaştırılmıştır.
  • Bunun için bütün illerin her sancağından, halkın güvenini kazanmış üç temsilcinin hemen yola çıkarılması gerekmektedir.
  • Her olasılığa karşı bu durum milli bir sır gibi tutulmalı ve temsilciler gerekli görülen yerlerde kimliklerini gizleyerek gelmelidir.
  • Doğu illeri adına 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. O güne kadar diğer il temsilcileri Sivas’a ulaşabilirlerse, Erzurum Kongresi temsilcileri de Sivas’ta yapılacak genel kongreye katılmak üzere yola çıkacaklardır.
  • Temsilciler Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetleri ve belediyeler tarafından seçilecektir.
  • Askeri ve milli örgütler hiçbir şekilde lağvedilmeyecektir.

❗ Bu genelge; milli egemenliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması yolunda atılan ilk adımdır.

Amasya Genelgesi’nde Milli Mücadele’nin amacı, gerekçesi ve yöntemi açıklanmıştır. Aynı zamanda millet mücadeleye çağrılmıştır. Bu yönüyle Amasya Genelgesi bir ihtilal beyannamesi özelliği göstermektedir.

Anadolu’da yaşanan bu gelişmelerden rahatsızlık duyan İngilizler, bir kez daha İstanbul Hükümeti’ne baskı yaparak, Mustafa Kemal’in görevden alınmasını ve geri çağrılmasını istemişler; fakat Mustafa Kemal, İstanbul’dan gelen emirlere uymayarak Erzurum’a hareket etmiştir.

Erzurum Kongresi (23 Temmuz-7 Ağustos 1919)

Damat Ferit Paşa Hükümeti, sivil ve askeri yöneticilere Mustafa Kemal’in görevden alındığını ve resmi bir sıfatı kalmadığı için emirlerinin de dinlenmemesi gerektiğini bildirmiştir. Amasya’dan hareket eden Mustafa Kemal ise; Tokat, Sivas ve Erzincan üzerinden 3 Temmuz 1919’da Erzurum’a ulaşmıştır.

Mustafa Kemal Paşa, Erzurum’da Kazım Karabekir ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinden bir heyet ile kent dışında törenle karşılanmıştır. XV. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa, “Ben ve Kolordum, emrinizdeyiz Paşam!” diyerek en büyük manevi desteği de sağlamıştır.

Mustafa Kemal, 8 Temmuz 1919’da İstanbul Hükümeti’nden gelen telgrafta resmi memuriyetine son verildiğini öğrenmiş; Padişah’tan gelen bir başka telgrafta ise iki ay süreyle hava değişimi alarak seçeceği bir kentte dinlenmesi istendiği bildirilmiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal, sine-i millete dönme kararı vermiş ve hem çok sevdiği askerlik mesleğinden hem de müfettişlik görevinden istifa etmiştir. Sivil bir vatandaş olarak ülkesini kurtarma görevine devam etmiştir.

Erzurum Kongresi, Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyetinin katkıları ile toplanmıştır. Erzurum Kongresi’nin toplanma amacı; Doğu Anadolu’da Ermeni Devleti ve Doğu Karadeniz’de Pontus Rum Devleti kurulma çalışmalarına karşı alınacak önlemleri kararlaştırmak ve gerekli işbirliğini sağlamaktır. Kongre’ye doğu illerinden gelen temsilciler katılmış ve 23 Temmuz’da çalışmalara başlanılmıştır. O sırada Erzurum delegeleri olan Binbaşı Kazım Bey ve Cevat Bey istifa etmiş ve yerlerine Mustafa Kemal ve Rauf Bey seçilmiştir. Böylece Mustafa Kemal kongreye katılabilmiştir.

Kongre üyeleri, başkan olarak Mustafa Kemal’i seçmiştir. 14 gün süren çalışmaların sonunda kongre, tarihi kararlar almış ve 7 Ağustos 1919’da çalışmalarına son vermiştir.

Erzurum Kongresi sonunda alınan kararlar;

  • Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür bölünemez.
  • Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, millet birlik olarak kendisini müdafaa ve mukavemet edecektir.
  • Vatanın ve istiklalin muhafaza ve teminine İstanbul Hükümeti muktedir olmadığı takdirde, gayeyi temin için Anadolu’da geçici bir hükümet kurulacaktır.
  • Kuvay-ı Milliye’yi etkin ve milli iradeyi egemen kılmak esastır.
  • Hristiyan azınlıklara siyasi hakimiyet ve sosyal dengemizi bozan ayrıcalıklar verilemez.
  • Manda ve himaye kabul kabul edilemez.
  • Mebusan Meclisinin derhal toplanmasına ve hükümet işlerinin meclisin denetimi altında yürütülmesine çalışılacaktır.
  • İşgal emeli taşımayan devletlerin yardımları kabul edilecektir.

Bu kongrede dokuz kişiden oluşan Temsil Heyeti seçilmiştir. Başkanlığa ise Mustafa Kemal getirilmiştir. Böylece istifa sonrası hiçbir yetkisi kalmamış olan Mustafa Kemal, Temsil Heyeti aracılığıyla bütün doğu illeri adına söz söyleme yetkisine kavuşmuştur. Aynı zamanda ülkenin kurtuluşu için gerekli yönde kararlar alma imkanına kavuşmuştur.

Bu sayede bölgesel bir kongrede bütün ulusu ilgilendiren kararlar alınabilmiştir. Kongrede ilk kez milli sınırlar ve yeni bir hükümet kurmaktan söz edilmiştir. Yine manda ve himaye konusu ilk kez Erzurum Kongresi’nde reddedilmiştir.

General Harbord Raporu (1919)

ABD başkanı Wilsonʼun isteği üzerine; Türkiye’de manda idaresi ile Ermeni iddiaları ve meselesini incelemek üzere 4 kişilik bir heyet kurulmuştur. Amerikalı General Harbord başkanlığındaki heyet, Anadolu’ya hareket etmiş, 22 Eylül 1919ʼda Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal ile görüştükten sonra Erzurum’a geçip Kazım Karabekir ile de görüşmüştür. Bölgede incelemelerini sürdüren heyet, kendisine sunulan nüfus istatistiklerine şüpheyle yaklaşmıştır.

Erzurum Belediye Başkanı Zeki Beyʼin; şehirdeki Müslüman mezarlığının büyüklüğüne karşın Hristiyan mezarlığının küçük bir alanı kapladığını heyete göstermesi, Harbord başta olmak üzere tüm heyetin dikkatini çekmiştir. Böylelikle heyete Türklerin eskiden beri bölgede çoğunlukta olduğunun en gerçekçi kanıtı sunulmuştur. Harbord’ın hazırladığı raporda; Doğu Anadoluʼda Türklerin çoğunlukta olduğu ve Türklerin Ermenileri tehdit ettiğine dair hiçbir kanıtın bulunmadığı belirtilmiştir. Ermeniler, ortaya attıkları iddialar konusunda tamamen haksız bulunmuştur.

Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919)

Sivas Kongresi, Amasya Genelgesi ile kararlaştırılmıştır. Mustafa Kemal, Erzurum’da oluşturulan Temsil Heyeti’nden bazı üyelerle birlikte 2 Eylül 1919’da Sivas’a gelmiş ve İtilaf Devletleri’nin ile İstanbul Hükümeti’nin her türlü tehdit ve engellemelerine rağmen kongreyi 4 Eylül 1919’da Sivas Lisesinde yapmıştır.

Kongre’nin başında Amerikan mandasının kabul edilip edilmeyeceği ve Mustafa Kemal’in kongre başkanı seçilip seçilmeyeceği konularında tartışmalar yaşanmıştır. Aynı zamanda kongreye katılanların İttihatçılıkla suçlandığı belirtilerek, kongrenin hiçbir parti ile ilişkisinin olmadığına dair kongre üyelerince yemin edilmesi önerilmiştir. Kongre’nin ilk oturumunda Mustafa Kemal, oy çokluğu ile başkan seçilmiştir. Manda konusunda ise Rauf Bey’in önerisiyle, Amerikan Senatosuna telgraf çekilerek durumun incelenmesi için hiçbir bağlayıcı yanı olmayan bir inceleme heyeti talep edilmiştir. Sivas Kongresi, 11 Eylül’de çalışmalarını bitirip sona ermiştir.

Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar genişletilmiş, bölgesel ifadeler değiştirilmiş ve bütün maddeler tüm memleketi kapsayacak hale getirilmiştir. Ayrıca ülkedeki bütün milli cemiyetler, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir. Bu karar ile milli teşkilatın bütün vatana yayıldığı ve bir merkezden idaresinin sağlandığı gözler önüne serilmiştir.

Batı Anadolu Kuvay-ı Milliye Birlikleri komutanlığına Ali Fuat Paşa atanmıştır. Böylece Batı Anadolu’daki dağınık Kuvay-ı Milliye birliklerinin, tek bir merkezden idaresi sağlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca İrade-i Milliye adında bir gazete çıkarılarak ulusak direnişin duyurulmasına karar verilmiştir. Erzurum Kongresi’nde oluşturulan Temsil Heyeti’nin üye sayısı artırılmış ve bütün ülkenin temsil edilmesi sağlanmıştır.

İstanbul Hükümeti, Elazığ Valisi Ali Galip Bey aracılığıyla Sivas Kongresi’ni dağıtmayı denemiş, yayınladığı bildiri ile halkı Mustafa Kemal Paşa’ya karşı isyana kışkırtmış ve Mustafa Kemal ve arkadaşlarını “İttihatçı ve Bolşevik” olmakla suçlamıştır. Buna karşılık Temsil Heyeti, Sivas’taki milli kongrenin çalışmaları hakkında bilgi vermek ve Damat Ferit Paşa Hükümeti’ni şikayet etmek amacıyla padişaha telgraf ile görüşme yapmak istemiştir. Fakat bu görüşmeye izin verilmemiştir.

Bu nedenle Damat Ferit Paşa Hükümeti görevden çekilene kadar, İstanbul ile her türlü haberleşmenin kesilmesine karar verilmiştir. Sivil ve askeri bütün yazışmaların Sivas’taki Temsil Heyeti ile yapılması istenmiştir. Damat Ferit Paşa ülkeyi yönetemez hale gelince de 30 Eylül 1919 tarihinde istifa etmek zorunda kalmıştır.

Bu durum Temsil Heyeti’nin İstanbul karşısında elde ettiği ilk siyasi başarıdır.

Amasya Görüşmeleri (22 Ekim 1919)

Damat Ferit Paşa’nın istifası üzerine Ali Rıza Paşa hükümet kurmuştur. Mustafa Kemal Paşa da yeni hükümet kurmuş olan ve Anadolu hareketlerine ılımlı bakan Ali Rıza Paşa’ya telgraf çekmiştir. Bu telgrafla Erzurum ve Sivas kongrelerinde kabul edilmiş olan kararlarla oluşan milli teşkilata saygılı olunması şartıyla kendisine yardım vaadinde bulunulmuştur. Bunun üzerine İstanbul Hükümeti, Bahriye Nazırı Salih Paşa’yı Temsil Heyeti ile görüşmesi için Amasya’ya gönderme kararı almıştır.

20-22 Ekim 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa, Rauf Orbay ve Bekir Sami; Salih Paşa ile Amasya’da görüşmüştür.

Amasya görüşmelerinde alınan kararlar;

  • Hiçbir himaye ve manda kabul edilmeyecektir. Türk vatanının bütünlüğü ve bağımsızlığı korunacaktır.
  • Müslüman olmayan topluluklara, devletin siyasi egemenliğini ve sosyal dengesini bozacak ayrıcalıklar verilmeyecektir.
  • Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, İstanbul Hükümeti’nce tanınacaktır.
  • İtilaf Devletleri’yle yapılacak barış görüşmelerine Temsil Heyeti’nin de uygun gördüğü temsilciler gönderilecektir.
  • Osmanlı Mebusan Meclisinin güvenlik bakımından İstanbul’da toplanması uygun olmadığından Anadolu’nun güvenli bir yerinde toplanmalıdır.

Amasya’da yapılan bu görüşme ve protokol ile İstanbul Hükümeti; Temsil Heyeti’ni resmen tanımıştır.

Halkın isteklerinin ve amaçlarının Osmanlı yönetimin iletilmesi yönünden, Anadolu’nun güvenli bir yerinde meclisin yeniden açılması önemli bir karar olmuştur. Fakat meclisin İstanbul dışında toplanması maddesi Kanun-ı Esasi’ye uygun olmadığı gerekçesiyle kabul edilmemiştir. Osmanlı yönetimi ise sadece Mebusan Meclisinin açılmasını uygulamaya koymuştur.

Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Misak-ı Milli

Mebusan Meclisinin İstanbul’da açılması kararlaştırıldıktan sonra ülkenin her yerinde seçimler yapılmıştır. Bu seçimler sonucunda Mustafa Kemal, Erzurum milletvekili seçilmiştir. Seçimlerden sonra Sivas’ta bir toplantı düzenlenmiş ve Temsil Heyeti yetkilileri ile komutanlar gelişmeleri değerlendirmiştir. Yapılan bu görüşmeler sonucunda Ankara’nın Milli Mücadele’nin merkezi olması kararlaştırılmıştır.

Milli mücadelenin merkezinin Ankara olmasının nedenleri;

  • Anadolu’nun ortasında ve güvenli bir yerde olması,
  • Haberleşme olanaklarının iyi olması,
  • Demiryolunun Ankara’ya kadar ulaşması,
  • Mücadelenin verileceği Batı Cephesi’ne yakın olmasıdır.

Mebusan Meclisinin açılması için yapılan çalışmaları yakından takip edebilmek adına Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti üyeleri 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelmiştir. Bu tarihten sonra Ankara, Milli Mücadele’nin ve ileride kurulacak devletin merkezi olmuştur.

Tutuklanma ihtimali olan Mustafa Kemal, Erzurum milletvekili olmasına rağmen İstanbul’a gitmemiştir. Fakat Ankara’da görüştüğü milletvekillerinden isteklerde bulunmuştur.

Mustafa Kemal’in milletvekillerinden bulunduğu istekler;

  • Meclis’te bir Müdafaa-i Hukuk Grubu oluşturulması,
  • Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararların kabul edilmesi
  • Kendisinin meclis başkanı olarak seçilmesidir.

Mustafa Kemal’in bu isteklerinin nedeni; iç ve dış dünyaya karşı Kuvay-ı Milliyecilerin egemen olduğu bir mecliste, milletin isteklerinden başka hiçbir uygulamanın mümkün olmayacağı mesajını vermiştir. Mustafa Kemal’in Meclis başkanı olmak istemesinin sebebi ise; o zamanki anayasa olan Kanun-ı Esasi tarafından meclis başkanına verilen yetkilerdir. Örneğin; Kanun-ı Esasi’ye göre herhangi bir olumsuzluk karşısında meclis başkanı ülkenin güvenli bir yerinde meclisin toplanma çağrısını yapma yetkisine sahiptir.

Son Osmanlı Mebusan Meclisi, 12 Ocak 1920’de çalışmalarına başlamış, fakat meclis başkanlığına Mustafa Kemal Paşa seçilmemiştir. Müdafaa-i Hukuk Grubu yerine de Felah-ı Vatan Grubu (Vatanın Kurtuluşu) kurulmuştur.

Son Osmanlı Mebusan Meclisi, 28 Ocak 1920’de yaptığı gizli bir toplantıda, Misak-ı Milli (Milli Ant) metnini kabul etmiştir.

Misak-ı Milli Kararları

Misak-ı Milli’nin bazı maddeleri;

  • Osmanlı Devleti’nin Mondros Ateşkes Anlaşması’nı imzaladığı tarihte düşman işgaline uğramamış yerler bir bütündür, bölünemez.
  • Halkın oyu ile anavatana katılan üç sancak; Kars, Ardahan ve Batum’da gerekirse yine halk oylamasına başvurulabilir.
  • Batı Trakya’nın durumu halkın serbestçe vereceği oya göre belirlenmelidir.
  • İstanbul ve Marmara Denizi’nin güvenliği her türlü tehlikeden korunmalıdır. Bu esas kabul edildikten sonra ticaret gemilerinin Çanakkale ve İstanbul Boğazları’ndan geçişi, ilgili devletlerin birlikte verecekleri karara bağlıdır.
  • Azınlık hakları komşu ülkelerdeki Müslüman halkın da aynı haklardan yararlanması şartıyla kabul edilecektir.
  • Milli ve ekonomik gelişmemizi engelleyen siyasi, adli ve mali sınırlamalar (kapitülasyonlar) kaldırılmalıdır.

Misak-ı Milli’nin kabulü ile ulusal sınırlar belirlenmiş, Sivas’ta yapılan milli kongrede alınan kararlar Mebusan Meclisi tarafından kabul edilmiş, siyasi bağımsızlıktan olduğu gibi ekonomik bağımsızlıktan da ödün verilmeyeceği açıkça duyurulmuştur.

Bu yazıda bulunan terimler ayrıca anlatılmamıştır. Bu yazıdaki bir terimin ayrıca anlatılmasını istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından bize ulaşabilirsiniz.
Bu Yazıda Geçen Kişilerin Biyografileri
Benzer İçerikler
Mustafa Kemal’in Lider Olarak Yetişmesinde Etkili Koşullar
Tarih

Mustafa Kemal’in Lider Olarak Yetişmesinde Etkili Koşullar

İçeriğe Git>
I. Dünya Savaşı Sürecinde Osmanlı Devleti
Tarih

I. Dünya Savaşı Sürecinde Osmanlı Devleti

İçeriğe Git>
Batı Cephesi ve Bu Cephede Öne Çıkan Şahsiyetler
Tarih

Batı Cephesi ve Bu Cephede Öne Çıkan Şahsiyetler

İçeriğe Git>
I. Dünya Savaşı’nın Sonuçları
Tarih

I. Dünya Savaşı’nın Sonuçları

İçeriğe Git>
Copyright © 2025 Bikifi
Star Logo
tiktok Logo
Pinterest Logo
Instagram Logo
Twitter Logo