- Hikayenin sözlük tanımı; anlatmak ve nakletmektir.
- Hikayenin edebi tanımı ise; yaşanmış ya da yaşanabilecek bir olay veya durumu kişi, yer ve zamana bağlı olarak anlatan düzyazı türüdür.
- Hikayede tek bir ana olay üzerinde durulur. Bu nedenle kişi sayısı azdır ve tasvirlerde ayrıntıya girilmez.
- Romanlara göre olaylar kısadır.
- Hikayenin yapı unsurları: Kişi, olay örgüsü, zaman ve mekandır.
- Hikayenin plan yapısı; serim, düğüm ve çözümden oluşmaktadır.
- Hikayenin temel kaynağı olağanüstü olayları işleyen destanlardır.
- Hikaye yakın zamanlara kadar bağımsız bir edebi tür olarak adlandırılmaz. Destanlar ile doğmuş ve daha çok masal, halk hikayeleri, efsaneler ve fıkralar ile birlikte anlatılmıştır.
Dünya’da ilk hikaye örneği; Boccaccio’nun “Decameron” adlı eseridir.
Türk edebiyatındaki ilk hikaye kitabı ise Ahmet Mithat Efendi’nin “Letaif-i Rivayet” adlı eseridir.
Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk hikaye örneği ise Samipaşazade Sezai’nin “Küçük Şeyler” adlı kitabıdır.
Türk Edebiyatındaki Hikaye ile İlgili Bilgiler
Türk edebiyatında hikaye destanlar ile birlikte doğmuştur. Destanlar, Türk tarihinin bilinen en eski anlatı türüdür. Destanlar, hikayeler gibi gerçek ya da kurmaca bir olayı serim, düğüm, çözüm bölümlerine dayandırılarak anlatılmıştır. Destanların hikayelerden farkı; destanlar manzum (şiir) şeklinde yazılmışlar ve ölçü, uyak gibi ahenk unsurları ile birlikte sözlü olarak anlatılmıştır.
Türklerin yaşadığı toprakların genişlemesi ve buna bağlı olarak anlatılacak olayların artması ile yeni anlatı türlerine ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç nedeniyle hikaye yerini tutabilecek masallar ve efsaneler artmıştır. En önemlisi ve hikayeciliğe geçişi sağlayan halk hikayeleri de anlatı türlerinin gelişmesini sağlamıştır ve modern hikayeciliğe geçişte önemli rol oynamıştır.
- Türk edebiyatının ilk hikaye kitabı Ahmet Mithat Efendi’nin yazmış olduğu “Letaif-i Rivayet” adlı eseridir.
- Batılı anlamda ilk modern hikaye örneğini ise Samipaşazade Sezai’nin “Küçük Şeyler” adlı eseridir.
- Milli Edebiyat Dönemi’nde “Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu” gibi sanatçılar hikaye türünde başarılı örnekler vermiştir.
Destandan Halk Hikayeciliğine Geçiş
Destandan halk hikayeciliğine geçiş eseri; Dede Korkut Hikayeleri’dir. Kitabın asıl adı “Kitab-ı Dede Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzhan“dır. (Oğuzların diliyle Dedem Korkut’un Kitabı demektir.)
Dede Korkut Hikâyeleri’nin; biri Dresden Kütüphanesi’nde, diğeri Vatikan Kütüphanesi’nde olmak üzere iki yazma nüshası bulunmaktadır.
- Kitap, bir önsöz ve 12 hikayeden oluşmaktadır.
- Halkın ortak malıdır.
- Eser, 15. yüzyılda derlenerek yazıya geçirilmiştir ve anonim bir eserdir. Kim tarafından derlendiği bilinmemektedir.
- Kitapta Anadolu’da yaşayan yaşayan Müslüman Oğuzların yaşamı anlatılmaktadır. Oğuz boyunun kendi içerisinde verdiği mücadeleleri, diğer boylarla yaptığı savaşları, hikaye kahramanın gösterdiği yiğitlikleri, hanların ve beylerin övgülerini Türk tarihine yönelik rivayetleri, güzelliği, dürüstlüğü, ahlakı ve aşk gibi konuları anlatmaktadır.
Dede Korkut Hakkında Bilgi
Dede Korkut Hikayeleri’nin ilk defa Dede Korkut adli bir bilge ozan tarafından anlatıldığı söylenmektedir. Yaşamı hakkında kesin bilgiler olmamakla birlikte yaşamı söylentilere dayanmaktadır. Kitapta ve Oğuzname metinlerinde Dede Korkut; Oğuzların kendisine akıl danıştıkları, gelecekten haber verdiğine inanılan ve kopuz eşliğinde şiirler söyleyen kişidir. Söylentiler arasında Oğuz Han’a vezirlik yaptığı ve Hz. Muhammed’e elçi olarak gönderildiği için Oğuzlar arasında İslam dinini yaydığı da bildirilmektedir.
!!!UYARI: Dede Korkut hikayelerin yazarı değildir.
Dede Korkut Hikayeleri’nin Özellikleri
- Destandan halk hikayesine geçiş eseridir.
- Hikayelerde hem olağanüstü kişiler ve olaylar hem de gerçeğe uygun kişiler ve olaylar bir arada anlatılmıştır. Olağanüstü kişi ve olaylar anlatıldığı için destan özelliği de taşımaktadır.
- Türklerin İslam dinin kabul etmeden önceki ve İslamiyet’i kabul ettikten sonraki yaşamlarına dair bir çok bilgi verilmiştir.
- Oğuz boylarının kendi içerisindeki ve diğer boylar ile arasındaki savaşları da anlatmaktadır.
- Bilge kişi Dede Korkut her hikayenin sonunda belirir ve hikayeyi sonlandırır.
- Hikayelerde nazım ve nesir bir aradadır.
- Nazım bölümleri uyaktan, nesir bölümleri ise secilerden oluşmaktadır. Olaylar ve tasvirler nesirle; karşılıklı konuşmalar, duygu ve düşünceler nazımla dile getirilmiştir.
- Anonim bir eserdir.
- 15. yüzyılda Anadolu Türkçesi ile yazıya geçirilmiştir.
Halk Edebiyatında Hikaye
Halk Hikayeleri
- Destanlardan sonra ortaya çıkan bir edebi türdür. Destanların farklı yansımasıdır.
- Destanla ile hikaye (roman) arasında geçiş süreci olan eserlerdir.
- İlk çıkan halk hikayeleri destanlar gibi nazım şeklindedir ve döşeme-soylama gibi bölümleri ölçülü ve uyaklıdır. Zamanla gelişen halk hikayelerinde ise şiir bölümleri azalmış ve nesir haline dönüşmüştür.
- Halk hikayeleri dört kaynaktan beslenmiştir:
- Türk destan geleneğini sürdüren halk hikayeleri=Dede Korkut Hikayeleri
- Yaşamış ve yaşadığına inanılan saz şairlerinin halk hikayeleri= Aşık Garip
- Dini ve milli olaylar ve kahramanları ile ilgili halk hikayeleri=Köroğlu, Battal Gazi
- Anadolu coğrafyasında yaşanmış gerçek halk hikayeleri=Salman Bey Hikayesi
- Genel olarak beş bölüm halinde düzenlenmiştir:
- Fasıl=Anlatıcının; türkü, gazel ve ardından tekerleme söyleyerek giriş yaptığı bölümdür. Dinleyicinin dikkatini çekmek, dinleyiciyi hikayeye hazırlamak ve ustalığını göstermek amacıyla böyle bir giriş yapar.
- Döşeme= Ölçülü ve uyaklıdır. Kalıplaşmış bir giriş bölümüdür. Olayın yer ve zamanı bildirilir. Kahramanlar tanıtılır.
- Asıl konu= Hikayenin düz anlatım kısmıdır. Akıcı ve heyecan verici bir dille yaşanan olaylar, olayın kahramanları ve kişiler arasındaki diyalogların bulunduğu bölümdür.
- Sonuç ve Dua= Olayların çözüme kavuştuğu sonuç bölümüdür. Dinleyicilerin merakı giderilir ve sonunda dua edilerek hikaye sonlanır.
- Efsane= Hikayenin sonunda bir efsane anlatılır. Hikaye ile ilgili olmak zorunda değildir. Örneğin; hikayede kavuşamayan sevgililerin öbür dünyada buluşacakları gibi şeyler anlatılır.
Halk Hikayelerinin Özellikleri
- Anonim eserlerdir.
- Dilleri sadedir.
- İlahi bakış açısı ile oluşturulmuştur.
- Hikayeler, ortaya çıktıkları dönemin siyasi, kültürel ve toplumsal özelliklerini taşımaktadır.
- Genel olarak kahramanlık ve sevgi konuları işlenmiştir.
- Aşık adı verilen ozanlar veya meddahlar tarafından anlatılmıştır.
- Sözlü geleneğe dayanır.
- İçerlerinde efsane, bilmece, atasözü, deyim, masal örneklerine sık rastlanır.
- Destanlardaki olağanüstülükler halk hikayelerinde azalmıştır. Gerçeğe daha yakın olaylar ve anlatım söz konusudur. Yine de az da olsa olağanüstü olaylar ve kişiler bulunmaktadır.
- Halk hikayelerinde nazım ve nesir karışıktır.
Halk Hikayelerinin Kaynakları
- Türk Kaynaklı Hikayeler= Dede Korkut Hikâyeleri, Aşık Garip, Emrah ile Selvihan, Kerem ile Aslı
- İran-Hint Kaynaklı Hikayeler= Ferhat ile Şirin, Kelile ve Dimne
- Arap Kaynaklı Hikayeler= Yusuf ile Züleyha, Leyla ile Mecnun
Halk Hikayeleri ve Diğer Edebi Metinlerin Karşılaştırılması
- Halk Hikayesi ile Destan Karşılaştırması
- Halk Hikayesi ile Mesnevi Karşılaştırması
- Halk Hikayesi ile Masal ve Roman Karşılaştırması
Cenknameler
Halk hikayelerinin ana konularından biri kahramanlıktır. Halk hikayelerinde yer alan kahramanlar sosyal sorunlara ve adaletsizliğe karşı savaşırlar ve halkın gözünde yüce kişilerdir.
✍ Türk edebiyatında en önemli kahramanlık hikayelerinin ilk sırasında Hz. Ali Cenknameleri gelmektedir.
Hz. Ali Cenknameleri
- 13. ve 14. yüzyıllarda görülmüştür.
- Hz. Ali Cenknameleri; kahramanlık konusunu işleyen, dine dayalı destansı hikâyeler içerisinde yer alır.
- Bu cenknamelerin kaynağı; Arap-İslam kültürüd ür.
- Hikayelerin tamamındaki ortak konu; Din ve uğruna yapılan savaşlardır.
- Bu hikayeler tercüme, telif ve adapte yoluyla edebiyatta görülmüştür.
- Cenknamelerin büyük bir kısmı hikayelere konu tekrardan konu edilmiştir. Bu nedenle cenknameler modern Türk hikayeciliğine kaynaklık etmiştir.
- Şekil bakımından nazım, nesir veya nazım-nesir karışık olarak kaleme alınmıştır.
- Bu cenknamelerde Hz. Ali olaylarda hep karşımıza çıkmaktadır ve örnek insan, cengaver gazi tipini temsil etmektedir.
- Müslim ve gayrimüslim olarak iki tip vardır.
- Soyut ve olağanüstü varlıklar karşımıza çıkmaktadır.
Divan Edebiyatında Hikaye
Divan edebiyatı nazım (şiir) ağırlıklı bir edebiyattır. Bu nedenle hikaye türünde de nazım kullanılmıştır. Hikaye gibi anlatı türündeki eserler mesnevi nazım biçimiyle kaleme alınmıştır.
Mesnevilerin nazım şeklinde olması ve ağır bir dille yazılması nedeniyle divan edebiyatındaki hikayeler uzun ömürlü olmamıştır. Belli bir zümrenin (aydın zümre) zevkine ve estetik anlayışına hitap etmektedir. Konularını Arap ve İran kaynaklarından almaktadır. Aşk, din ve tasavvuf, öğreticilik gibi konular üzerinde yoğunlaşmıştır.
Dilinin ağır olması, şiir gibi yazılması, belli konular üzerinde yazılması, divan geleneklerinin sürdürülmeye çalışılması gibi nedenlerden dolayı bugünkü hikaye ve romana geçiş divan edebiyatında mümkün olamamıştır.
Mesnevi
- İran edebiyatına özgü bir nazım (şiir) biçimidir.
- Nazım birimi beyittir. Her beyit kendi içinde uyaklıdır.
- Uyak şeması “aa/bb/cc/dd” biçimindedir.
- Aruz ölçüsünün kısa kalıpları ile yazılır.
- Her konuda yazılabilir. Fakat aşk, kahramanlık, din ve tasavvuf gibi konularda yazılmıştır.
- Beş mesneviden oluşan eser bütününe “hamse” denir.
Mesnevinin Bölümleri
- Önsöz (Dibace) : Şiir veya düzyazı biçimindedir. Mesnevinin yazılmasındaki amaç bu bölümde işlenir. Allah’a şükredilir.
- Tevhid (Birlik) : Allah’ın varlığı ve birliği anlatılır. Her parçanın bir bütüne bağlı olduğu bu bölümde anlatılır.
- Münacaat : Allah’ın ve vasıflarının övüldüğü, Allah’a yalvarılan bölümdür.
- Naat : Hz. Muhammed’in ve vasıflarının anlatıldığı ve övüldüğü bölümdür.
- Miraciye : Hz. Muhammed’in Miraç’a çıkması anlatılır. Bu bölüm şairin isteğine bağlı bir bölümdür.
- Dört Halifeye Övgü : Dört halifenin adlarının anıldığı ve övüldüğü bölümdür. Her mesnevide bulunmaz.
- Eserin Sunulduğu Kişiye Övgü : Eser kime takdim edilecekse o kişinin övüldüğü bölümdür.
- Agaz-ı Destan (Konu) : Asıl konunun işlendiği bölümdür.
- Son söz (Hitame) : Son bölümdür.
Mesnevinin Konuları
- Din ve TasavvufKonulu Mesneviler: İslamiyet’in özelliklerini ve tasavvuf düşüncesini işleyen mesnevilerdir. Örneğin; Şeyh Galip’in Hüsn ü Aşk adlı eseri
- Aşk Konulu Mesneviler: Özellikle Arap ve İran edebiyatında konu olarak işlenmiştir. Örneğin; Leyla ile Mecnun
- Kahramanlık-Savaş Konulu Mesneviler: Din uğruna yapılan savaşları ve kahramanlıkları anlatır. Destansı özellikler taşıyabilmektedir. Gazavatname, fetihname gibi isimlerle de anılmaktadırlar.
- Ahlaki-Öğretici Konulu Mesneviler: İnsanlara dürüst ve ahlaklı olma ve İslamiyet’in esaslarına göre yaşamayı öğütleyen mesnevilerdir. Türk divan şairlerinden Nabi örnek verilebilir.
- Şehrengizler: Bİr şehrin güzelliklerini ve güzellerini öven mesnevilerdir.
- Hicivler: Kişilerin veya toplumların kötü yanlarını eleştiren mesnevilerdir. Mizah ögeleri kullanılarak da yapılabilmektedir. Şeyhi’in Harname adlı eseri en güzel örneğidir.
- Hilye: Hz. Muhammed’in fiziksel özelliklerini anlatan mesnevilerdir.
Mesneviden Bir Örnek: Leyla ile Mecnun
- Fuzuli’nin yazmış olduğu eser, beşeri aşktan ilahi aşka geçişi anlatan bir eserdir.
- Bu konu Arap edebiyatında doğmuştur fakat İran edebiyatında daha ayrıntılı işlenmiştir. Türk edebiyatında da Şahidi, Ali Şir Nevai, Fuzuli gibi yazarlar bu konuyu işlemişlerdir.
- Leyla ile Mecnun bir aşk mesnevisidir.
- Mesnevide Leyla, divan edebiyatındaki sevgili tipini; Mecnun ise aşık tipini simgelemektedir. Divan edebiyatında sevgili, en üst makamda bulunan kişidir. Gönül mülkünün ve güzellik ülkesinin padişahıdır. Yüzü, güneş ya da aya benzetilir. Güzellik anlamında eşi bulunmamaktadır.
Divan Edebiyatında Sevgili Tipi
- Ağzı, goncaya ve noktaya benzetilir.
- Dudağı; lal, akik ve yakut gibi değerli taşlarla ifade edilir.
- Dişleri; inci, beli kıl, gözü nergis ve ahudur.
- Kaşları hilal, keman, yay; kirpikleri ok bakışları kılıçtır.
- Saçlar gece kadar karanlık, kıyamet kadar uzun, amber ve sümbül kokuludur.
- İnce ve uzun boylu olması yönüyle sevgili; servi, şimşad gibi ağaçlara
benzetilir.
Tanzimat Döneminde Hikaye
- Tanzimat Dönemi’nde yazılan hikayeler iki temel kaynağa dayanır:
- 1- Halk Hikayeleri= Türk hikaye geleneği devam ettirilmiştir. Giritli Aziz Efedi’nin “Muhayyelat” isimli eseri halk hikayeleri geleneğinin devamı niteliğindeki eserlerden sadece birisidir. Binbir Gece ve Binbir Gündüz gibi hikayelerde örnek olarak gösterilebilir. Eserlerde sade bir dil kullanılmıştır.
- 2- Batı Edebiyatı Örnekleri= Batı edebiyatından yapılmaya başlanan çevirilerdir. 1860’tan sonra çeviriler başlamıştır.
- Türkçe’de ilk edebi tercüme eser Münif Paşa’nın Voltaire, Fenelon ve Fontenelle’den toplayıp bir araya getirdiği “Muhaverat-ı Hikemiyye (Felsefi Diyaloglar)“dir. İlk tercüme roman Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği “Telemak” adlı eserdir. Batı’dan yapılan ikinci tercüme ise Victor Hugo’nun “Sefiller” adlı eseridir.
- Hikaye ve roman edebi tür olarak ayrı ve farklı iki tür olmasına karşılık Tanzimat Dönemi’nde birbirleriyle çokça karıştırılmış olup romana uzun hikaye denilmiştir. Hikaye, Türk edebiyat geleneğinden gelen bir türdür; roman ise Batı kaynaklı bir kavramdır. Örneğin Namık Kemal, Türk edebiyatının ilk edebi romanı olan “İntibah” adlı eserini hikaye olarak adlandırmıştır.
- Batılılaşma yolundaki ilk örneklerde geleneksel hikayelerinin anlatımı, dil ve konu yönünden devam ettiği görülmüştür.
- Türk edebiyatındaki ilk hikaye örnekleri olan Ahmet Mithat Efendi’nin “Kıssadan Hisse” ve “Letaif-i Rivayat” adlı eserlerinde Ahmet Mithat Efendi’nin meddah gibi anlattığını, okuyucu ile konuştuğunu, okuyucuya fikirlerini sorup cevaplarını da yine kendisi vererek kıssadan hisse çıkarmıştır.
- Yine Tanzimat Dönemi yazarlarından Emin Nihat’ın “Müsameretname” adlı yedi bölümden oluşan eseri de yine eski edebiyatın kalıplaşmış anlatım tarzı ile yazılmıştır.
- Hikaye alanında en önemli gelişmeyi ise Nabizade Nazım sağlamıştır. Hikayelerinde konuşma dilini kullanmış ve hikayelerindeki kahramanları ait oldukları toplumsal çevreye göre konuşturmuştur. En önemli eserleri; Yadigarlarım, Zavallı Kız, Karabibik, Sevda’dır. Karabibik eseri, gerçekçi bir öykü anlayışının ilk örneğidir. (Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Beymelik Köyü’nün insanlarını, yaşamlarını ve toprak sorunlarını ele alınmıştır)
- Batı’nın hikaye anlayışının en iyi anlatıldığı eser Sami Paşazade Sezai’nin “Küçük Şeyler” adlı eseridir. Türk edebiyatının batılı tarzdaki ilk hikaye kitabıdır. Hikayeler gerçeğe bağlı ve gözlemlere dayalıdır.
- Tanzimat Dönemi hikaye yazarları olarak Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Mahmut Ekrem, Nabizade Nazım ve Sami Paşazade Sezai örnek gösterilebilir.
- Tanzimat edebiyatının birinci döneminde romantizm, ikinci döneminde realizm ve natüralizm akımları hikaye üzerinde etkili olmuştur. Aynı zamanda birinci dönem dili daha sadeyken; ikinci dönem dili epey ağırdır.
- Tanzimat Dönemi hikayeleri, nesir şeklinde yazılmıştır.
- Hikayeler genellikle İstanbul’da geçmiştir ve hikayeler aile merkezlidir. Fakat İstanbul’un eğlence mekanları, Bağdat, Mısır, İstanbul’un köy çevresi gibi mekanlar da görülebilmektedir.
- Hikayelerdeki zaman ise Osmanlı toplumunun Batı kültürü ile tanıştığı dönemdir. Fakat bazı hikayelerde geçmiş zamanda yaşanılan olaylar da anlatılmıştır.
- Tanzimat Dönemi hikayelerinde konu; yanlış Batılılaşma, aile içi yıkımlar, birçok kadınla yapılan evlilikler, cariyelik ve kölelik, kıskançlık, aile baskısı, batıl inançlar, köy yaşamı, hürriyet gibi konulardan seçilmiştir. Hikayelerde genellikle eleştiri havası hakimdir.
- Hikayeler gazetelerde bölümler halinde yayınlanmıştır.
❗KARIŞTIRMA;
Türk edebiyatındaki ilk hikaye örneği Ahmet Mithat Efendi’nin “Kıssadan Hisse” ve “Letaif-i Rivayat“ adlı eserleridir. Türk edebiyatındaki Batılı anlamda ilk hikaye örneği Sami Paşazade Sezai’nin “Küçük Şeyler” adlı eseridir.
Servet-i Fünun Edebiyatında Hikaye
- Servet-i Fünun dönemi hikayeleri daha çok olay hikayesi tarzındadır.
- Bu dönemdeki hikayelerin konusu; aşk, ölüm, yalnızlık, kıskançlık, ihanet, intihar, toplumdan kaçıştır. Karamsar ve melankolik bir hava hakimdir. Fakat bazı hikayelerin sosyal konulu olduğu görülmüştür. Örneğin Halit Ziya Uşaklıgil’in bazı hikayeleri…
- Hikayelerde Batılı ve modern yaşam biçimleri ele alınır. Hikayeler yine İstanbul’da geçer. Yer yer İzmir’de geçtiği de görülmüştür. Psikolojik tasvirler ve tahliller oldukça fazladır.
- Bu dönem hikayelerinin dili ağırdır.
- Realizm ve natüralizm etkisi görülmektedir.
- Sanat sanat içindir anlayışı hakimdir.
- Bu dönemin hikaye yazarlarına Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Cahit Yalçın ve Mehmet Rauf örnek gösterilebilir.
Milli Edebiyat Döneminde Hikaye
Ulusal kaynaklara dönme anlayışı ile hareket edilen ve dilde sadeleşme, hece ölçüsü kullanma, yerli hayatı yansıtma amacını gerçekleştirmeyi kendine hedef edinmiş edebiyat hareketine Milli Edebiyat adı verilmiştir.
- Bu dönem hikayelerin de yine bu dönemin amacına uygun olarak dilin sadeleştiği, konuların zenginleştiği görülmektedir. Yazı dili, konuşma dili haline getirilmiştir.
- Milli edebiyat dönemi hikayeleri de olay hikayesi tarzındadır.
- Tema olarak Türkçülük, yoksulluk, cehalet, batıl inançlar, ilerleme ve çağdaşlaşma üzerinde durulmuştur.
- Konu olarak ise Anadolu’da yaşanan olaylar, her kesimden kişinin yaşamı ve sorunları, tarihi olaylar ele alınmıştır.
- Yazarlar bilinçli olarak İstanbul dışına çıkmıştır. Bu nedenle “memleket edebiyatı” olarak da adlandırılmıştır.
- Hikayelerde şimdiki zaman kullanılmış olmasına rağmen bazı eserlerde geçmiş dönemdeki olaylara da yer verildiği görülmektedir.
- Gözleme bağlı ve gerçekçi bir anlayışla yazılmıştır.
- Dilleri sadedir.
- Bu dönemin en önemli hikaye yazarı; Ömer Seyfettin’dir. Özellikle hikaye üzerinde yoğunlaşmıştır.
- Diğer hikaye yazarlarına Halide Edip Adıvar, Refik Halit Karay ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu örnek olarak gösterilebilir.
- Ömer Seyfettin bu dönemde kahramanlık hikayeleri anlatmışken diğer yazarların Anadolu’ya yöneldiğini ve Anadolu’dan karakter seçtikleri görülmektedir.