Osmanlı Devleti’nde İsyanlar ve Düzeni Koruma Çabaları

📅 14 Ekim 2022|07 Ekim 2022
Osmanlı Devleti’nde İsyanlar ve Düzeni Koruma Çabaları

Konu Özeti

XVI. ve XVII. yüzyıllarda Osmanlı Devleti, bazı muhalif hareketlerle uğraşmak ve değişimlere ayak uydurmak zorunda kalmıştır.

Bu konuda
  • Osmanlı Devleti'nde görülen Yeniçeri, Suhte ve Celali isyanlarını ve nedenlerini
  • Ekber ve erşad sistemini ve özelliklerini
  • Osmanlı'nın sorunlarına karşı çözüm arayışlarını ve raporlamalarını
  • Lale devrindeki Osmanlı düzenini ve yeniliklerini
  • ... ve 1 konu daha

öğreneceksiniz.
Instagram Logo
Bikifi Instagram'da

Osmanlı Devleti, bir taraftan Avusturya ve İran ile savaşırken diğer taraftan da iç isyanlarla uğraşmıştır. Bu isyanlar merkezde Yeniçeri; Anadolu’da Celali ve Suhte isyanlarıdır.

Celali ve Suhte İsyanları

Celali İsyanları

Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde Bozoklu Şeyh Celal adında bir kişi isyan başlatmıştır. Bundan sonraki Anadolu isyanları ise Celali İsyanları olarak anılmaya başlanmıştır. Bozoklu Şeyh Celâl İsyanı, Osmanlı idaresinden memnun olmayan zümrelerin ve Şii eğilimli Türkmen grupların, Safevilerin de tahrikiyle devlete başkaldırması ile başlamış olup XVI. yüzyılın sonlarından itibaren ise bu isyanlar farklı bir şekil kazanmıştır.

Bu isyanların en önemlileri; Karayazıcı, Canbolatoğlu ve Kalenderoğlu’dur. I. Ahmet ve IV. Murat dönemlerinde yoğun olarak bu isyanlar görülmüştür. Bu isyanlar mevcut düzeni değiştirmeyi amaçlamamıştır.

📚 EK BİLGİ: Haçova Savaşı’nda, Sivas sancakbeyine vekalet etmiş paralı bir asker olan Karayazıcı’nın devlete karşı isyanı, ilk büyük Celali İsyanı’dır.

Celali isyanlarının nedenleri;

  • Ekonomik durumun kötüleşmesi,
  • Hızlı nüfus artışı ve mevcut toprakların kaybedilmesi,
  • Toplum düzeninde bozulmalar,
  • İşsizlik,
  • Uzun süreli yaşanan kuraklıklar,
  • Uzun süren savaşlar,
  • Vergi adaletsizliği nedeniyle köylülerin toprakları terk etmesi ve eşkıyalık yapması,
  • Yöneticilerin halka kötü davranmalarıdır.

Celali isyanları; devletin para sıkıntısı çekmesi, ürünlerin fiyatlarının yükselmesi ve Anadolu’da sosyal düzenin bozulması sonucunu doğurmuştur. Celali İsyanla­rının yarattığı en büyük sonuçlardan biri, “Büyük kaçgun” adıyla anılan Anadolu köylüsünün geniş çaplı bir göçe başlaması olmuştur. Bu göçler sonucunda başta İstanbul olmak üzere büyük şehirler güvenli yerler olmaktan çıkmış, bu şehirlerde asayiş ciddi bir sorun haline gelmiştir.

Suhte Ayaklanmaları

XVI. yüzyılda medrese öğrencilerinin başlattığı ayaklanmalardır. Bu isyanların genel sebebi, klasik medrese eğitiminin bo­zulmasıdır.

NOT:Suhte, o zamanlarda medrese öğrencilerine verilen addır.

Suhte ayaklanmalarının nedenleri;

  • Ulema çocuklarının hak etmeden ayrıcalık kazanma­sı,
  • İlmiyede yükselmenin rüşvet ve iltimasla olması,
  • Medreselere kapasitesinin üzerinde talebe alınması,
  • Nüfus artışı ve enflasyon,
  • Medreselerin işsiz güç­süzlerin geçim yeri haline gelmesidir.

Enflasyon nedeniyle medreselerin geliri de azalmıştır. Bu nedenle maddi koşullar yoksul öğrenciler için çok sıkıntılı bir hale gelmiştir. Devlet de medrese öğrencileri­ne cer, nezir ve kurban adıyla para toplamaları için izin vermiştir. Bu izni kötüye kullanan çok sayıda medrese öğrencisi çeteler kurarak köyleri ve kasabaları yağmalamış, eşkıyalık faaliyetlerinde bulunmaya başlamıştır. Taşradaki yöneticilerin isyancı medrese öğrencilerini dağıtmak için güç kullanmasıyla çok fazla can kaybı yaşanmıştır.

Yeniçeri İsyanları

Yeniçeri isyanları, çoğunlukla İstanbul’da gerçekleşmiştir. Bu nedenle İstanbul (Merkez) İsyanları adı da verilmektedir.

Yeniçeri isyanlarının nedenleri;

  • Devletin idari, askeri ve mali yönden bozulması,
  • Cülus ve ulufe dağıtımlarındaki aksaklıklar,
  • Ekonomik durumun bozulması,
  • Cülus bahşişinin artmasının istenmesi,
  • Devlet adamları ve ulemanın birbirleri ile olan mücadelelerinde yeniçerileri kışkırtması,
  • Devşirme usulünün bozulmasıdır.

Yeniçeri isyanlarının en temel nedenleri ise; iktidar mücadeleleri ve ekonomik sıkıntılardır.

Yeniçerilerin ilk isyanları Fatih zamanına kadar uzanır fakat etkili olamamıştır. III. Murad Dönemi’nde vezir-i azamın idamını istemişlerdir. İstekleri yerine getirilen yeniçeriler, XVII. yüzyıl boyunca istediklerini vezir-i azam yapmış hatta tahta kimin geçeceği kararında bile etkili olmuşlardır.

Vergi top­lamak ve devlet işlerini yürütmek gibi görevlerle eyaletlerde çiftlikler kuran yeniçeriler, vergiden muaf olduklarından ticarete de başlamıştır. Taşrada yeniçerilerin zulmünden bıkan halk, onlara karşı zaman zaman isyan etmiştir.

Yeniçeri İsyanlarının en şiddetlisi Yeniçeri Ocağı’nı kaldırarak di­siplinli bir ordu kurmak ve devlete çeki düzen vermek isteyen II. Osman zamanında çıkmıştır. II. Osman’ın bu fikirlerinin duyulması, isyana sebep olmuştur. Hayatına dokunulmayacağına dair söz ve­rilen II. Osman, Yedikule Zindanları’nda öldürülmüştür.

🚀 DETAY BİLGİ: IV. Mehmet döneminde isyan eden yeniçeriler Sultan Ahmet Meydanı’ndaki çınar ağacına asıldığı için bu olaya Vaka-i Vakvakiye (Çınar Vakası) denilmiştir.

Yeniçeri İsyanları, önemli devlet adamlarının idam edilmesine, liyakatsiz kişilerin üst makamlara getirilmesine, sık sık padişah değişikliklerinin yaşanmasına, merkezi otoriteyi sarsılmasına, devlet idaresinin bozulmasına ve yapılmak istenen ıslahatların sonuçsuz kalmasına neden olmuştur.

Ekber ve Erşed Sistemi

Osmanlı Devleti’nde, hanedan üyelerinden hangisinin tahta geçeceğini belirleyen kesin bir kural bulunmamaktadır. Bu nedenle taht mücadeleleri sıklıkla görülmüştür. Örnek vermek gerekirse; Fetret devri, Fatih’in ölümü üzerine tahta geçen II. Bayezit ile Cem Sultan arasında taht mücadeleleri, I. Selim’in babasını tahttan inmeye zorlaması, Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde yaşanan Şehzade Mustafa Olayı gibi.

Taht mücadeleleri yaşanırken rakip devletler, her zaman Osmanlı’nın bu durumundan da faydalanmak istemiş, Osmanlı kimi zaman yıkılma noktasına gelmiştir. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nde taht mücadelelerine karşı çözümler aranmıştır. Örneğin; Fatih, “kar­deş katli” olarak bilinen uygulamayı getirmiştir. Bu uygulamaya göre tahta geçen hükümdara, ülkenin bütünlüğü ve geleceği için diğer kardeşlerini ve tahtta hak iddia edebilecek hanedan üyele­rini öldürme izni verilmiştir. Kanuni Dönemi’nde de Şehzade Bayezid’in isyan etmesinden sonra padişahın en büyük oğlu sancaklara gönderilmeye başlanmış ve diğer şehzadeler sarayda tutulmuştur. III. Mehmed, sancakta yetişen son şehzade olarak 1595’te Osmanlı tahtına çıkmış, onun döneminden itibaren sancağa çıkma tamamen kaldırılmıştır.

🚀DETAY BİLGİ: III. Mehmed’in oğlu I. Ahmet sancağa çıkmayan ve sarayda kafes usulüyle yetişen ilk Osmanlı padişahı olmuştur.

I. Ahmet döneminde uygulanmaya başlanan Ekber ve Erşed sistemi ile birlikte taht kavgaları son bulmuştur. Ekber ve Erşed sistemi; hanedanda bulunan en yaşlı ve olgun kişinin tahta geçmesine verilen addır.

Ekber ve erşed sistemi ile sancağa çıkma usulüne de son verilmiş ve kafes usulü uygulanmaya başlanmıştır. Bu nedenle de şehzadeler devlet yönetimi konusunda bilgi, beceri ve tecrübe edinememiştir.

Kafes uygulamasıyla birlikte tahta geçen hükümdarın erkek kar­deşlerini ve sonraki süreçte hanedana mensup diğer erkek üye­leri katlettirmesi bir kural olmaktan çıkmıştır. Osman Bey’den I. Ahmet’e kadar babadan oğula geçen taht, bundan sonra hane­danın en büyük üyesine geçmeye başlamıştır. Böylece XVII. yüzyıl Osmanlı Devleti’nde taht mücadelelerinin yaşanmadığı bir dönem olmuştur.

Çözüm Arayışları ve Layihalarda Osmanlı

XVI. yüzyılın son çeyreğinden itibaren klasik dönem Osmanlı düzeni çözülme ve değişim sürecine girmiştir. Bu süreç Osmanlı yapısını fazlasıyla etkilemiş ve devleti buhrana sokmuştur. Bu sıkıntılardan kurtulmak isteyen Osmanlı ise tedbirler alınması kararı vermiş ve nasihatname tarzında raporlar düzenlemeye başlamıştır. Bu raporlara ise “lahiya veya risale” adı verilmiştir.

Bu lahiyalar; yaşanan olumsuzluklarının nedenini geleneksel devlet ve toplum düzeninden uzaklaşılması olarak görmüştür. Bu nedenle de ilk padişahların yönetim tarzına vurgu yapılmış ve klasik dönemdeki uygulamalara aykırı işlerin yapılmaması önerilmiştir.

Osmanlı sadrazamlarından Lütfi Paşa, tespit ettiği sorunları ve çözüm önerilerini “Asafname” adlı risalesinde anlatmıştır. Ona göre devlet hazinesi çok önemlidir ve devlet gelirlerinin, giderlerden fazla olması gerekmektedir. Gelibolulu Mustafa Ali ise layihasında olumsuzlukların en önemli nedeni liyakat sahibi olmayan kişilerin yönetici olarak atanmasına bağlamıştır. XVII. yüzyılın önemli devlet adamlarından biri olan Koçi Bey ise sıkıntıların önüne geçilebilmesi için yöneticilerin, olayların iç yüzünü öğrenmesi gerektiğine inanmıştır. Defterdar Sarı Mehmed Paşa da, üretime elverişli toprakların kesinlikle atıl bırakılmaması gerektiğini belirtmiştir.

NOT: Layiha ve risale yazarları, Osmanlı devlet ve toplumunu gözlemlerken Avrupa’da meydana gelen olaylar yerine, yalnızca devlet içerisinde meydana gelen değişmeler üzerine yoğunlaşmıştır.

Layiha yazarları, Kanuni’nin saltanat yıllarını Osmanlı toplumunun her bakımdan mükemmel biçimde işlediği, kanun ve adaletin geçerli olduğu bir dönem olarak tasvir etmiştir. Kanuni sonrası dönem ise rüşvet, adaletsizlik ve düzensizliğin yaygın olduğu bir dönem olarak anlatılmaktadır.

Lale Devri Yenilikleri

Lale Devri; 1718 Pasarofça Antlaşması’yla başlayan 1730 Patrona Halil İsyanı’yla biten döneme verilen addır. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadrazamlık yaptığı dönemde yaşanmıştır. Bu dönem; Osmanlı Devleti’nde her ne kadar barış, eğlence, sefa dönemi olarak bilinse de sosyal ve kültürel hayatta bir reform döneminin de başlangıcı olmuştur.

🚀DETAY BİLGİ: Batı’da Pasarofça ile başlayan uzun barış sürecinde özellikle başkentte yaygın bir şekilde lale yetiştirilmiştir. Lale motifi; dönemin edebiyat, güzel sanatlar ve Batılılaşma hareketlerinin simgesi olmuştur. Bu dönem için “Lale Devri” tabirini ise ilk defa Yahya Kemal Beyatlı kullanmıştır.

Osmanlı tarihinde Avrupa tarzında ilk yenileşme hareketleri Lale Devri hükümdarı olan III. Ahmet Dönemi’nde başlamıştır. Bu dönemdeki ıslahat fikirleri, sonraki yenileşme çabalarına yön vermiş ve bu yenileşme hareketlerine zemin hazırlamıştır. Osmanlı Devleti’nin savaşlardaki başarısızlıkları, askerî sınıfın yerine devlet kademelerinde kalem ehli bürokratların ön plana çıkmasına neden olmuştur.

Pasarofça Antlaşması ile Osmanlı Devleti, Batı’da genişleme si­yasetini bırakmış, savunma tedbirleri almaya başlamıştır. Bu dönemde de devletin ileri gelenleri, Osmanlı tarihinde ilk defa savaştan çok barışı korumak amacıyla Avrupa siyasetiyle yakından ilgilenmiştir.

Avrupa’yı tanımanın Osmanlı dış politikası ve ticareti için önemli olduğunu anlayan ve harekete geçen ilk Osmanlı sad­razamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa olmuştur. Bu doğrultuda İstanbul’daki Avrupa ülkelerinin diplomatik tem­silcileriyle düzenli bir ilişki kurulmuş ve çeşitli ülkelere elçiler gönderilmiştir. Bu elçiler sadece diplomatik işlerle uğraşmamış, diğer gelişmeleri de rapor haline getirmişlerdir.

📚 EK BİLGİ: Avrupa’ya gönderilen ilk elçi Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’dir. 1720-1721 tarihleri arasında Paris’e gön­derilen Çelebi Mehmet Efendi’nin hazırladığı rapor, Osmanlı Devleti’nin aydınlanmasında en etkili rapor olmuştur.

İstanbul’da, daha önceleri Avrupa’daki hayat tarzına karşı duyarsız olan halk, Lale Devri ile birlikte Avrupa’ya karşı bir merak duymaya başlamıştır. Avrupalı tarzında ev eşyaları, giysiler, resim ve tablolar kullanmaya başlamıştır.

Lale Devri’nin en önemli gelişmesi, Müslümanların da artık matbaa kullanmaya başlamasıdır.

Lale Devri’nde;

  • Önemli başkentlere elçiler gönderilmiştir.
  • İbranice, Rumca, Latince ve Ermenice gibi dillerde basılan eserler, Lale Devri’nden itibaren Türkçe eserler basılmaya başlan­mıştır.
  • III. Ahmet Dönemi’nde birisi Topkapı Sarayı’nda diğeri Yeni Cami’de olmak üzere iki kütüphane kurulmuştur.
  • III. Ahmet ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, devrin bilim ve sanat adamlarını himayelerine almış ve onları çalışmaya teşvik etmiştir.
  • İstanbul yeniden imar edilmiş, şehirlerde yeni yollar açılmış, yeni binalar ve köşkler yapılmış, bahçe düzenlemesi önem kazanmıştır.
  • “Tulumbacılar” adıyla ilk defa düzenli bir itfaiye teşkilatı kurulmuştur.
  • Sağlık alanında ilk kez çiçek aşısı uygulanmıştır.
  • Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin ülkeye dönmesinden sonra İstanbul’da başta mimari olmak üzere hemen her alanda Fransız tesiri, süsleme sanatında ise barok ve rokoko tarzları kendini göstermiştir.
  • 1748-1755 yılları arasında inşa edilen Nur-u Osmaniye Camisi ilk Barok tarzı cami olmuştur.
  • 1725 yılında İstanbul’da bir çini atölyesi, bunun yanında bir de kumaş ve çuha atölyesi kurulmuştur.
  • Nedim ve Şeyh Galip, Lale Devri’nin önemli şairlerindendir.
  • Levni, minyatür sanatında büyük başarılar ortaya koymuştur.

Lale Devri’nde lüks merakı ve israflarından dolayı sadrazam ve devlet adamlarına karşı tepkiler artmıştır. Lale Devri 1730’daki Patrona Halil İsyanı ile sona ermiştir.

Matbaa ve Bilginin Üretilmesi

Modern Avrupa’nın oluşumunda özgür düşünceyle bilginin üre­timi önemli bir aşama olmuştur. Üretilen bilginin geniş halk toplu­luklarına ulaştırılmasını sağlayan gelişme ise matbaanın icadıdır. Modern anlamda ilk matbaa Avrupa’da Gutenberg tarafından 1450’lerin başında geliştirilmiştir.

Avrupa’da kağıt ve matbaanın yaygınlaşması, bilginin üretiminde ve yayılmasında en önemli aşama olmuştur. Bilginin kayıt altına alınmasının kolaylaşması, kitapların kopyalarının kısa sürede ve çok sayıda üretilebilmesi, kağıdın ucuzlaması ve yaygınlaşması Avrupa’da matbaanın geliştirilmesi ile ortaya çıkan önemli sonuçlardır.

Matbaada basılmış kitaplarla kurulan kütüphaneler, el yazması kitaplardan oluşan kütüphanelere göre çok daha fazla kitap sayısına ulaşmıştır. Bilginin, bilimin ve kültürün korunmasında ve yayılmasında hayati işleve sahip olan kitap sayısındaki artış, Avrupalılara bilgiye erişim konusunda büyük bir avantaj sağlamıştır.

Matbaa geliştirildikten sonra çeşitli toplumlar tarafından eşzamanlı ya da biraz gecikmeli olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Osmanlı’da ilk matbaayı gayrimüslimler (Yahudiler) kurmuştur. İlk Yahudi matbaası, İstanbul’da 1493 yılında Musevi Hahamı Gerson tarafından kurulmuştur. İlk Ermeni matbaası da 1567 yılında yine İstanbul’da kurulmuştur. İstanbul’da ilk Rum matbaasını ise N. Metaxas adlı bir Rum papaz 1627 yılında açmıştır. Bu girişimleri Selanik, Edirne, İzmir gibi şehirler de takip etmiş ve İbranice, Latince, İspanyolca ve Yunanca basılan eserlerde dini konular ağır basmıştır.

Müslümanların kullandığı ilk matbaa ise Lale Devri’nde III. Ahmet döneminde açılabilmiştir. İbrahim Müteferrika ve Fransa Elçisi Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin oğlu Said Efendi 1727 Avrupa’da geliştirilmesinden yaklaşık üç asır sonra Müslümanların kullanımı için ilk matbaa kurulabilmiştir.

İbrahim Müteferrika matbaasında basılan ilk kitap, iki yıl kadar süren çalışmalar sonunda 31 Ocak 1729’da yayımlanan “Vankulu Lugati” olmuştur.

Matbaanın Osmanlı’ya geç gelmesinin nedenleri;

  • Hattatların rekabet edemeyecekleri endişesi,
  • Dini tutuculuk ve yasaklamalar,
  • Okuryazar oranının düşüklüğü ve okuma alışkanlığının yaygınlaşmaması,
  • Kağıt ihtiyacı ve yetişmiş eleman sorunudur.

📚 EK BİLGİ: Avrupa ile Osmanlı ilim dünyası arasındaki açığı fark eden ilk Osmanlı alimi ise Avrupa’da “Hacı Kalfa” ismi ile tanınan Katip Çelebi’dir.

İlim ve İrfan Erleri

Osmanlı Devleti’nde alimler, devletin ilk teşkilatlanmasında genelde yönetici olarak görev yapmıştır. Ülke dışından gelen alimler ise matematik, tıp, hukuk, astronomi, din gibi alanlarda ilk eserleri vererek Kuruluş Dönemi’nde Osmanlı toplumunun ihtiyaçlarını karşılamıştır. Dönemin önemli ilim merkezleri olan Türkistan, Irak, Mısır, Suriye ve İran’da eğitim görmüş ilim adamlarının etkisiyle Osmanlı ilim geleneği şekillenmiştir.

Merkezi otoritenin zayıflamasıyla ortaya çıkan sosyal ve ekonomik sorunlar, fetihlerin ve devlet gelirlerinin azalması, yaşanan toprak kayıpları, ilmi gelişmeye engel olmaya başlamış­tır.

Katip Çelebi

  • Osmanlı ilim ve irfan geleneğindeki yenilik arayışlarının ilk hamlesini yapan Katip Çelebi’dir.
  • Tarih, coğrafya ve bibliyografya alanlarında önemli eserler vermiştir.
  • Arapça ve Türkçe eserler kaleme almıştır.
  • Ülkesini Batı’daki gelişmelerden haberdar etmeye çalışarak döneminin aydın kesimini eleştirmiştir.
  • Diğer düşünürlerden ayrılan özelliği; ilmin toplumsal hayatın devamlılığı açısından çok önemli olduğunu düşünmesidir.
  • Keşfü’z-Zunun” adlı eseri, kapsamlı bir bibliyografya ve ilimler ansiklopedisi özel­liğini taşımaktadır.

Naima Efendi

  • Osmanlı Devleti’nin ilk vakanüvistidir.
  • Katip Çelebi’nin ilim ve irfan geleneğinde açtığı yolda ilerlemiştir.
  • Naima, tarih yazarlarında doğru sözlü ol­mak ve olayların aslını iyi araştırmak gibi özelliklerin bulunması gerektiğini vurgulamıştır.
  • “Tarih-i Naima” adlı eserinde olayları, kronolojik ve çok yönlü değerlendirmelerle ele almıştır.
  • Osmanlı toplum yaşamını anlatmıştır.
  • Yapıtlarında vezirlerin, bilginlerin ve şeyhlerin hayatlarına oldukça yer vermiştir.

Evliya Çelebi

  • Edebiyatçı, halk tarihçisi, halk bilimci, hattattır.
  • Kırk iki yılda yaptığı seyahatler sonucunda gezip gördüğü yerleri ve şahit olduğu olayları usta bir ressam bakışıyla “Seyahatname-i Evliya Çelebi” adlı eserinde bir araya getirmiştir.
  • Seyahatnamesinde gezdiği bölgelerde bulunan ina­nışlar, gelenekler, kültürel ögeler, yararlı su ve bitkiler hakkında bilgiler vermiştir.
  • Gezdiği topraklarda bugün otuzdan fazla devlet mevcuttur.
  • Eseri toplam on cilttir ve dört bin sayfaya yakındır.
    • Bu hacimde bir seyahat metni dünyada tektir.

Yanyalı Esad Efendi

  • Aristo’nun bazı eserlerini Grekçeden Arapçaya çevirmiş, onları düzeltmiş ve bu şekilde tanınmıştır.
  • Esad Efendi, Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından Lale Devri’nde başlatılan yenileşme hareketleri kapsamında kurulan tercüme kurulunun başkanlığına getirilmiştir.
  • Devrinde “muallim-i salis” unvanını almıştır.
✍ Ders Notları
12 Ders Saati📂 11. Sınıf Tarih
Benzer İçerikler
Osmanlı Devleti’nde Demokratikleşme Hareketleri
Tarih

Osmanlı Devleti’nde Demokratikleşme Hareketleri

İçeriğe Git>
Osmanlı Topraklarını Paylaşma Mücadelesi
Tarih

Osmanlı Topraklarını Paylaşma Mücadelesi

İçeriğe Git>
İhtilaller Çağı
Tarih

İhtilaller Çağı

İçeriğe Git>
XIX. Yüzyılda Sosyal Hayattaki Değişimler
Tarih

XIX. Yüzyılda Sosyal Hayattaki Değişimler

İçeriğe Git>
Uzun Savaşlardan Diplomasiye
Tarih

Uzun Savaşlardan Diplomasiye

İçeriğe Git>
I. Dünya Savaşı (1914-1918)
Tarih

I. Dünya Savaşı (1914-1918)

İçeriğe Git>
Copyright © 2024 Bikifi
Star Logo
tiktok Logo
Pinterest Logo
Instagram Logo
Twitter Logo