Hikaye, gerçekleşmiş veya gerçekleşebilecek olayları ya da durumları dikkatimizi çekecek bir biçimde anlatan kısa yazılardır. Hikaye insan hayatının bir bölümünü yer ve zaman kavramına bağlayarak anlatan, serim, düğüm ve çözüm bölümlerinden oluşan bir düz yazı türüdür.
Hikayenin Genel Özellikleri
- Zaman ve olaylar ufak kesitler ile ifade edilir. Roman ile karşılaştırıldığında romana göre zamanı ve yer kavramı sınırlıdır.
- Olaylar kahramanın etrafında oluşur ve genellikle kahramanların fiziksel tasvirleri yapılır.
- Her hikaye mutlaka bir olay veya duruma dayanır. Her öykü ister bir duruma isterse de bir olaya bağlı olursa da temelinde insan vardır. Olay ya da durum belirli bir yerde oluşur. Olay veya durumun meydana geldiği çevre uzun betimlemeler ile verilmektense hikayeyi ilgilendiren taraflarıyla verilir. Olayın başlangıcı, gelişmesi ve bitmesi belirli bir zaman içerisinde olur fakat bazı öykülerde zaman verilmeyebilir bunun yerine sezdirilir.
- Akıcılığı sağlayan unsur dildir. Her yazarın kullandığı üslup farklı olacağından dili kullanma da yazarlar arasında farklılık gösterecektir.
Dünya Edebiyatında Hikaye
Dünya edebiyatında hikayenin bugünkü manada kimlik kazanmasını İtalyan yazar Boccacio “Decameron” adlı eseriyle sağlamıştır. 18.yüzyıl’da ise Voltaire hikayenin yetkinlik kazanmasında etkili olmuştur. 19.yüzyıl’da rönesansında etkisiyle hikaye, en yaygın tür olmuştur. Çehov, Maupassant ve O’Henry, Mark Twain , John Stainbeck bu türün önemli isimlerindendir.
Türk Edebiyatında Hikaye
Türk edebiyatında olayların anlatılışı bakımından ilk hikaye örnekleri destanlar sayılabilir. Destanlardan öyküye geçişinin örneği ise ” Dede Korkut Hikayeleri” dir.
Hikaye, Türk edebiyatına ilk olarak Tanzimat dönemi ile birlikte girmiştir. Bu türün ilk örnekleri tanzimat dönemi yazarı olan Ahmet Mithat’ın “Letaif-i Rivayat” ve Emin Nihat Bey’in “Müsameretname” adlı eserleridir. Batılı anlamdaki ilk hikaye örnekleri ise yine Tanzimat dönemi sanatçısı olan Sami Paşazade Sezai’nin yazdığı “Küçük Şeyler” adlı eserdir.
Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra oluşan yeni bir edebi akım ile hikayede toplumsal konular yer edinmeye başladı. Türkçe’nin yabancı kelimelerden arındırılması, yazıda da konuşma dilinin hakim olması gibi özellikler görüldüğü bu dönemde Ömer Seyfettin Türk hikayesine çağ atlatmıştır.
Hikaye ile İlgili Kavramlar
Hikayede konu, tema çatışma gibi kavramlar bulunmaktadır
Konu
Hikayede temel alınan düşünce, durum veya problem hikayenin konusunu oluşturur. Hikayenin konusu tema ile karşılaştırıldığında daha sınırlandırılmış bir kavramı ifade eder.
Tema
Hikayede ana duygu veya kavram “tema” olarak ifade edilir. Temaları ifade eden “yalnızlık, aşk, umut, yaşama sevinci ” gibi kavramlar soyutturlar. Tema konu ile kıyaslandığında daha geniş bir kavramı ifade eder.
Çatışma
Hikayelerde, farklı fikir veya özelliklerden dolayı yaşanan uyuşmazlık durumları “çatışma” kavramı ile ifade edilir. İyi ile kötü, fakir ile zengin vb. gibi birbirlerine zıt olan kavramlar hikayede çatışmayı oluşturur ve genellikle hikayeler bu çatışmaları ve sonuçlarını anlatır.
Hikayenin Türleri veya Çeşitleri
Hikaye tür bakımından incelendiğinde; olay, durum ve modern olmak üzere üçe ayrılır.
Olay (Klasik) Öyküsü
Bu türün önde gelen ismi Fransız yazar “Guy de Maupassant”tır. Bu türe Maupassant tarzı da denir. Bu tür öykülerde çarpıcı bir olay ağırlık gösterir. Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisi ise “Ömer Seyfettin”dir. Bu türde olaylar serim, düğüm, çözüm bölümlerinden oluşmakta olup bir olay örgüsü üzerinde gelişir.
Bu türde kişiler sıradan olmayıp özenle seçilen insanlardan oluşur. Mekan ve insan ilişkisine dikkat edilir. Öykünün sonunda bir ahlak dersi verme amaç edilir. Refik Halit, Reşat Nuri, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip, Sabahattin Ali bu türün Türk edebiyatımızdaki önemli temsilcilerindendir.
Durum (Kesit) Öyküsü
Bu türün önde gelen ismi Rus yazar “Anton Çehov”dur. Bu türe “Çehov tarzı” da denir. Bu türde Maupassant tarzına karşın temelini bir olaya değilde, belirli bir duruma, belirli bir insanlık durumuna veyahut kesitine dayanır; olaylar özenle seçilmez. Serim, düğüm ve çözüm bölümleri bulunmaz. Özenle seçilen kişiler yerine hiçbir ayrıcalıkları olmayan ve her zaman her yerde rastlayabileceğimiz kişiler kullanılır. Beklenmedik bir şekilde sonlanır, bazen de yazar öykünün sonunu okuyucunun hayal gücüne bırakır. Mekan pek önemli değildir. Ayrıntılı bir anlatım bulunmamaktadır.
“Çehov tarzı” nı Türk edebiyatımıza gösteren “Memduh Şevket Esendal” dır. Saik Faik Abasıyanık bu türü Türk edebiyatında yaygınlaşmasını sağlamıştır. Oktay Akbal, Tarık Buğra, Füruza, Ahmet Hamdi Tanpınar, Samet Ağaoğlu, Necati Cumalı, Nezihe Meriç, Selim İleri, Bilge Karasu, Ferit Edgü, Vüs’at O. Bener bu türün Türk edebiyatındaki temsilcileridir.
Modern Öykü
İnsanların her zaman gördüğü fakat hayal edemedikleri gerçekleri, hayaller ve bazı olağanüstülükler ile anlatan öykü türüdür. 1920’lerde ilk defa batıda ortaya çıkan bu türün önde gelen ismi “Franz Kafka” dır. Haldun Taner ise Türk edebiyatındaki öncüsüdür. Haldun Taner genellikle büyük şehirlerdeki yozlaşmış insan tiplerini, sosyal ve toplumsal bozukluğunu felsefi bir bakış açısıyla, ince bir yergi ve de alaycı bir dil ekleyerek bizlere sunar. Yazar sade bir dil kullanmıştır.
Hikayenin Yapı Unsurları
Hikayenin yapı unsurları kişi, olay örgüsü, mekan ve zaman olarak dörde ayrılır.
Kişiler
Hikayelerde bulunan olaylar, ana kahramanın çevresinde yer alan kişiler ile gerçekleşir. Olay örgüsündeki işlevlerine göre kişiler önemli hale gelir . Kişilerin olay örgüsü içerisinde yaşadıkları olaylara gösterdikleri tutum ve davranışlar, bireysel veya toplumsal değerleri temsil eder.
Olay örgüsü
Olaylar, normal hayatımızda yaşayabileceğimiz gerçek durumlardır. Olay örgüsü ise bu olayların bir edebi metin içerisinde sıralanmasıyla oluşan düzenlemedir. Bu bakımdan ötürü olay örgüsü edebi metinlerin temel yapı taşıdır.
Mekan (yer)
Hikayede olayın başlayıp geliştiği yere mekan denir.
Zaman
Hikayede gerçekleşen olayın zamanını; saat, gün, mevsim gibi kavramlar oluşturur. Hikayede tercih edilen zaman dilimi olayların akışına doğrudan etki eder. Hikayelerde olaylar çok kısa zaman dilimi içerisinde gerçekleşir yani olayları uzun zamana yayma gibi bir durum yoktur.
Hikayede Anlatıcı ve Bakış Açıları
Anlatıcı bir roman, hikaye veya masalı okuyucuya aktaran bir varlıktır. Hikayede anlatıcı ve bakış açısı 3 başlık altında değerlendirilir.
Hakim (İlahi) Bakış Açısı
Hikayede gerçekleşmiş veya gerçekleşebilecek her şeyi bilir. Hikayedeki kahramanların içinden veya kafasından geçen duygu ve düşünceleri okuyucuya aktarır. İlahi bakış açısında yazar zaman zaman okuyucu ile sohbet kurup onlara yol gösterir. Bu bakış açısı destandan romana geçen bir özelliktir. Genellikle klasik romanlarda ilahi bakış açısı kullanılmıştır. Örneğin Tolstoy Savaş ve Barış adlı eserinde Mehmet Rauf, Eylül’de bu bakış açısını kullanmışlardır.
Gözlemci Bakış Açısı
Bu bakış açısında anlatıcı bir “yansıtıcı” konumundadır. Anlatıcı, olay örgüsünde olup bitenleri sadece izler veya gözlemler sonrasında bu gözlemlerini/izlemlerini tarafsız bir şekilde okuyucuya aktarır. Diğer bakış açılarına göre burada anlatıcı çok daha az bilgilidir yani kahramanların ruh hallerini veya olay örgüsündeki geçmiş veya geleceği bilemezler.
Kahraman Bakış Açısı
Bu bakış açısında yazar kahramanlardan biri olup normal bir insanın sahip olduğu görme, duyma ve hissetme gibi özelliklerle sınırlıdır. Bu bakış açısında anlatıcı olay örgüsündeki ana kahraman olabileceği gibi daha geri planda kalmış bir karakter de olabilir. Kahraman bakış açısında yazar genellikle kendi hissettiği duygularını, hislerini ve bilgisini öne çıkarır. Bu bakış açısının kullanıldığı roman veya hikayeler genellikle otobiyografik karakterlidir. Kahraman bakış açısında yazar birinci tekil şahıs kullanır ve okuyucu ile daha samimi ve sıcak bir diyalog kurmasıyla okuyucu ile daha yakın bir temas kurar.