Varlık Felsefesi

📅 28 Şubat 2024|14 Şubat 2024
Güncel
Varlık Felsefesi

Konu Özeti

Varlık felsefesi, genellikle metafizik olarak adlandırılan ve var olan her şeyin temel doğasını, ilkelerini ve kategorilerini inceleyen bir felsefe dalıdır.

Bu konuda
  • Varlık Felsefesinin Konusunu
  • Varlık felsefesindeki filozofları ve filozofların düşüncelerini
öğreneceksiniz.
Instagram Logo
Bikifi Instagram'da

Varlık felsefesi, varlık kavramını merkeze alarak, gerçekliğin temel yapısını ve varlığın çeşitli biçimlerini ele alır. Bu alan, varlık, oluş, varoluş, gerçeklik ve evrenin temel yapısı gibi konularla ilgilenir.

Varlık Felsefesinin Konusu ve Problemleri

Felsefenin ortaya çıkışındaki temel problemin varlık konusu olması, “var olanın var olma biçimi” olarak tanımlanacak olan varlık felsefesinin “ilk felsefe” olarak görülmesine neden olmuştur. İlk felsefede var olanın nitelikleri, oluşu, özü ve değişimi gibi problemler cevapları aranan önemli konulardır. Bu dönemdeki düşünürler, doğanın ilk ve temel unsurunu su, toprak, hava ve ateş gibi doğanın içindeki bazı ögelerde bulmaya çalışmışlardır. Doğaya yönelik bu arayış, farklı fikirlerin oluşmasına da sebep olmuştur ve bu fikir ayrılıkları genellikle doğanın ilk nedenleri, ana maddesi, değişimi ve oluşuyla ilgili olmuştur.

Varlık felsefesi; varoluşun ya da varlığın felsefi bakımdan sorgulanmasına karşılık gelen kendine özgü bir düşünme biçimine denir. Kısacası; var olana anlam yükleme çabasıdır. Varlık ise; olan veya var bulunan şeylerin üyesi oldukları en genel cinsi ifade etmektedir. Varlık, gerçekte var olan ve zihinde var olan olmak üzere iki ayrı biçimde düşünülür. Gerçek varlıklar; nesnel bir varoluşa sahiptir ve tüm insanların gözlemine açıktır. Onları düşünen bir insan zihnine bağlı değildir. Düşünsel varlıklar; akıl yoluyla kavranabilen ve insanların düşündüğü sürece var olan varlıklardır. Onları düşünen bir insan zihnine bağlıdırlar.

Varlık felsefesinin konusu ve temel sorunları;

  • Varlığın anlamı nedir?
  • Bir şeyin var olması ne demektir?
  • Varlığı var kılan ilkeler nelerdir?
  • Hangi türden varlıklar gerçekten vardır?
  • Çevremdeki varlıkların varlığı gerçek midir?

Varlık felsefesi araştırmalarını iki temel sorun çevresinde yürütür;

  1. Bütün her şeyin varlığını kanıtlayacak değerde geçerli temel ilkeler var mıdır?
  2. En son anlamda var olan nedir?

Varlığın ilk nedeni, ana maddesi ve başlangıcı (arkhe), felsefede varlığın temel yapıtaşlarına dair tartışmaların kaynağını oluşturmuştur. Bu tartışmalar, varlığın değişmeden kalan yönünün var olup olmadığı konusunda farklı düşüncelerin doğmasına neden olmuştur. Arkhe tartışmaları sonrasında, “bir varlığı o varlık yapan” anlamıyla töz ve idea kavramları üzerinde tartışmalar gelişmiştir.

Töz ve idea kavramları, varlığın doğasına ve varlıkla olan ilişkisine odaklanmıştır. Bu tartışmalar çerçevesinde, tözün ve ideanın tek tek varlıklarda var olup olmadığı konusunda çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. Bu tartışmaların merkezinde, varlığın temel unsurları ve özü üzerine farklı düşünce akımları oluşmuştur.

Giderek varlık problemi, ilk nedenlerin ve değişmeden kalan varlıkların özünü ele alan metafizik bir sorun olarak algılanmaya başlanmıştır. Felsefede metafizik, varlığın temel nitelikleri ve doğası ile ilgilenen bir disiplin olarak öne çıkmıştır. Aristoteles, metafiziği ilk felsefe olarak gören filozoftur.

Varlığa yönelik arkhe ve töz düşünceleri, tarihsel olarak teolojik (dinsel) etkilerle daha çok tümeller sorunu olarak ele alınmıştır. Tümeller, varlığın yüksek cins ve tür belirlenimleridir ve bu düşüncelerin felsefede tartışılmasında teolojik düşüncelerin etkisi oldukça belirgindir. Ancak bilimin gelişmesiyle birlikte varlığın olgusal yanına yeniden odaklanılmıştır.

Bilimin ilerlemesi ve doğa bilimlerinin gelişimi, varlığı olgusal ve deneysel açıdan anlamaya yönelik bir eğilime neden olmuştur. Bu durum, varlık felsefesinin ontoloji olarak öne çıkmasına yol açmıştır. Ontoloji, varlığı ve varlığın temel niteliklerini anlamaya çalışan bir felsefi disiplindir ve varlığın gerçek doğasını anlamaya yönelik çabalara odaklanır.

Bu yeni yaklaşımla birlikte, varlığa yönelik ontolojik açıklama çabası, metafiziğin olgusal alanla olan bağını güçlendirmiştir. Artık, felsefe daha fazla somut gerçekler ve olgusal verilerle ilgilenmeye başlamıştır. Metafizik düşünceler, olgusal alanla etkileşim içinde şekillenirken, ontoloji, varlık ve gerçeklikle ilgili sorulara cevap arayan bilimsel bir temelde ilerlemiştir.

Bu değişim, felsefede varlık kavramına yönelik daha somut ve olgusal bir perspektifin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Böylece varlık felsefesi, ontoloji adı altında, bilimsel temellere dayanan bir alan olarak gelişimine devam etmiştir.

📚EK BİLGİ:

  • Arkhe: Evreni oluşturduğu düşünülen ana maddedir.
  • Töz: Cevher de denir. Bir başka varlığa ihtiyaç duymadan kendi başına var olandır.
  • Öz: Bir varlığı o varlık yapan temel özelliktir. Öz ortadan kalkarsa varlık da varlık olma özelliğini yitirir.
  • Oluş: Meydana gelme ve yok olma içinde olma durumudur.
  • Fenomen: Olgu, görünen, somut olan anlamına gelmektedir.

Varlığın Hakikati ve Bilgisi

“Varlık gerçekten var mı?” sorusu, varlığın özü ve onun bilgisiyle doğrudan ilintilidir. Varlığın taşıdığı özellikler ve varlık hakkında sahip olduğumuz bilginin ne kadar gerçeği yansıttığı, bu sorunun yanıtını belirleyen faktörlerdendir.

“Varlık” teriminin ne anlama geldiği ve gerçeklik hakkındaki düşünceler, ontolojik (varlık bilimi) çalışmalarla bağlantılıdır. Varlığın gerçek doğasını ve bu konuda elde edilen bilginin doğruluk derecesini anlamaya yönelik görüşler, hakikatin doğru bir bilgisine ulaşılıp ulaşılamayacağına dair tartışmalara yol açar. Varlığın karakteri ve varlık hakkındaki bilginin ne kadar gerçeği yansıttığı, bu sorunun yanıtını etkileyen unsurlardır.

Herakleitos ve Parmenides, gerçekliğin ve doğanın ne olduğu ve bu niteliklere nasıl ulaşıldığı konusundaki benzersiz yaklaşımlarıyla tanınmışlardır. Herakleitos’a göre, her şey sürekli bir değişim halindedir ve hiçbir şey aynı kalmaz. “Tek değişmez olan değişimdir.” ifadesiyle bu fikrini özetler.

Öte yandan Parmenides, her şeyin tek ve özgün olduğunu savunarak, bir şeyin var olmadan nasıl var olabileceği ya da var olmayabileceği sorunsalına odaklanır. Ona göre, değişiklik sadece gözlemlerin aldatıcı doğasında meydana gelir. Nihayetinde, “Varlık vardır ve yokluk yoktur.” sonucuna varır.

Lao Tse, Taoculuğun kurucusu olarak, şeylerin isimlendirilerek var hale geldiğini belirtir. Bu nedenle, Taoculuk perspektifinde varlık aslında yoklukta yatar. Antik Yunan’ın filozoflarından Gorgias, “varlık” teriminin dilde yalnızca sembolik bir anlam taşıdığını belirtir. Ona göre, gerçekte bu terimin bir karşılığı yoktur ve gerçeklik sadece bireysel algı objelerinde bulunur. Platon, Gorgias’ı hitabet sanatının ustası olarak tanımlar.

Kısacası felsefede insan yaşadığı dünyaya bakıp “Bütün bunların kaynağı nedir?” sorusuna ek olarak “Bütün bunlar gerçekten var mı?” sorusunu sormuşlardır. Söz konusu merakın felsefede karşılığı şudur: varlık var mıdır? Bu soru üzerinden gerçekleştirilen düşünceler sonucunda da iki farklı görüş ortaya çıkmıştır: Nihilizm ve realizm.

Varlığın var olup olmadığı konusunda kesin sonuçlara varılamayacağını öne sürenler genellikle nihilist olarak kabul edilir. Öte yandan, varlığın ya gerçek ya da ideal bir biçimde var olduğunu savunan görüşler felsefede gerçekçilik yaklaşımı altında değerlendirilir. Gerçekçi düşünce tarzlarında, varlığa dair bilginin erişilebilir olduğu kabul edilir. Varlığın gerçeklik olarak ele alındığı bu düşüncelerde, temel referans olarak sezgi, mantık veya duyusal deneyimlere başvurulabilir.

Varlığın Mahiyeti

“Varlık gerçekten var mı?” sorusuna verilen “evet” cevabı, ardından “Varlık hangi niteliktedir?” sorusunu (varlığın özü üzerine olan sorun) beraberinde getirir. Felsefe tarihindeki ilk filozoflar, varlığın temel nedeni ve özü üzerine olan arkhe meselesiyle meşgul olmuşlardır ve bu, onları doğada varlığın ana maddesini ve ilk sebebini araştırmaya itmiştir.

İlk filozoflar arasında Thales, temel maddeyi su olarak tanımlamıştır. Varlığın doğası üzerine olan sorular, felsefenin başlangıcından itibaren çeşitli perspektiflerden değerlendirilmiştir. Bu konudaki tartışmalarda, insanın duyusal ve bilişsel yetenekleri mercek altına alınmıştır. Bu tartışmalarda ortaya çıkan ana fikirlerden biri, duyuların bazen insanın bilişini yanıltabileceği yönündedir. Bu yaklaşım, varlığa dair genel kavrayışımızı şekillendirmiştir.

Varlığın özü ve çeşitleri hakkında verilen cevaplar, varlığın ya bir düşünce (idea) ya da madde olduğu şeklinde iki temel yaklaşımı belirginleştirmiştir. Varlığın bu temellerden biri ya da her ikisinin bir arada değerlendirilmesi, bugün bile birçok varlık teorisinin temelini oluşturmaktadır. Bu felsefede karşılaşılan ana ayrılıklardan birine yol açmıştır.

Varlığın Niteliğine İlişkin Görüşler

  • Oluşçuluk= Meydana gelmenin ve yok olmanın döngüsel sürekliliğini oluş kavramı anlatmaktadır. Oluşçuluk, her şeyin her an değişim halinde olmasıdır. Evrenin durağan olmadığını, tüm evrenin sürekli bir akış halinde olduğunu savunur. Heraakleitos ve Whitehead bu görüşü savunan filozoflardır.
  • İdealizm (Düşüncecilik)= İdealizm, varlığın nedenlerini ve özünü ideal varlıklarda bulan felsefi yaklaşımdır. İdea, bilinçli düşüncenin içeriği ya da düşüncenin yöneldiği varlık olarak tanımlanır. Aynı zamanda “düşünce, tasarım, kavram” gibi anlamlara da kullanım amaçlarına göre gelebilir. Var olan her şeyi düşünceye bağlayan ve ondan türeten bir felsefi akımdır. Platon, Aritoteles, Farabi gibi filozoflar bu felsefi akımı desteklemişlerdir.
  • Materyalizm (Maddecilik)= Var olan her şeyin maddeden, olup bitenin maddi ya da fiziksel güçlerden oluştuğunu savunan felsefi akımdır. Varlığın nihai gerçekliğini soyut kavramlarda bulan idealizmin karşısında durmuştur. Thales ile başlayan materyalizmi Demokritos, Thomas Hobbes, La Mettrie, Karl Marx, Friedrich Engels de savunmuştur.
  • Düalizm (İkicilik)= Düalizm, varlık hem ruh hem maddedir iddiasını savunur. Maddeyi yadsıyan idealizm ve zihni yadsıyan materyalizmden farklı olarak birbirinden bağımsız iki ilkeyi var oluşun temeline yerleştirir ve her ikisinin de varlığını kabul eder. Kısacası düalizme göre düşünen ruh iken yer kaplayan ise maddedir.
  • Fenomenalizm= Varlığın özüne yönelmiş görüşlere itiraz eden, özle yerine fenomenlerin yani olguların, görüşlerin bilinebileceğini savunan felsefi yaklaşımdır. Fenomenalizm; insan varlıkları kadar fiziki nesnelerin de gözlemlenebilir özelliklerini de bilinebileceğini savunur.
  • Varoluşçuluk= İnsanın diğer varlıklardan farkını, doğuştan getirilmiş bir öze sahip olmamasıyla belirleyen felsefi akımdır. İnsan dışındaki varlıklar belli bir özle var olur ve bu özün dışına çıkamaz. Oysa ki insan başlangıçta yalnızca var olur ve belirlenmiş bir öze sahip değildir. İnsanın, bir varlık olmanın dışına çıkıp bir insana dönüşmesi özünün kendi tarafından yansıtılmasına bağlıdır. İnsan yaptığı seçimlerle kendi özünü oluşturur. Seçimlerinin sonuçlarını da var olmanın bir sonucu olarak yaşar.

Evrende Amaçlılık

Evrende bir amaç olup olmadığına dair olan tartışmalar, hem varlıkların nasıl oluştuğunu hem de bir varlığın diğerini nasıl etkilediğini kapsar. Evrenin bir amaç doğrultusunda hareket edip etmediği, ya evrenin genel bir bütünlüğü olarak ya da bireysel varlıkların hareketlerinin altında yatan bir prensip olarak ele alınabilir. Evrende bir amaç bulunup bulunmadığına dair tartışmalar, genellikle teolojik (din temelli) ve kozmolojik (evreni inceleyen bilim) olmak üzere iki ana kategoride incelenir.

Teolojik yaklaşım; Tanrı’nın mevcudiyeti hakkındaki düşünceler ile ilgilidir ve evrende belirli bir amaç olup olmadığı konusunda görüşlere yol açar. Tanrı’nın var olduğunun kabul edilmesi, varlıkların nasıl ortaya çıktığına ve nasıl evrildiğine dair bir açıklama sağlar. Tanrı’ya inanan her inanç sisteminde, varlıkların ortaya çıkışının temel sebebi Tanrı olarak kabul edilir. Bu, Tanrı’nın bilinçli bir şekilde yarattığı anlamına gelir; yani varlıkların planlanarak yaratıldığına inanılır.

Kozmolojik bakış; evrende bir zorunluluğun olup olmadığını sorgular. Canlı varlıkların, içlerindeki ruh ve yaşam enerjisi sayesinde belirli bir iradeye ve zihinsel yapıya sahip olduğuna dair bir inanç bulunmaktadır.

Bu düşüncelerin karşıtı ise mekanist yaklaşımdır. Mekanist görüşe göre, varlıklar evrende bulunan fiziksel yasaların etkisi altında meydana gelir. Canlılığın varoluşu bile bu yasaların bir ürünüdür. Bu nedenle, varlıkların belirli bir amaca hizmet ettikleri, özellikle tasarlandıkları ya da belirli niyetlerle hareket ettikleri iddia edilemez.

Benzer İçerikler
Felsefi Soru Oluşturma
Güncel
Felsefe

Felsefi Soru Oluşturma

İçeriğe Git>
Düşünme ve Akıl Yürütmenin Temel Kavramları
Güncel
Felsefe

Düşünme ve Akıl Yürütmenin Temel Kavramları

İçeriğe Git>
Felsefenin Anlamı
Güncel
Felsefe

Felsefenin Anlamı

İçeriğe Git>
Felsefi Düşünce
Güncel
Felsefe

Felsefi Düşünce

İçeriğe Git>
Felsefenin İnsan ve Toplum Hayatındaki Yeri
Güncel
Felsefe

Felsefenin İnsan ve Toplum Hayatındaki Yeri

İçeriğe Git>
Düşünme ve Akıl Yürütmede Dilin Önemi
Güncel
Felsefe

Düşünme ve Akıl Yürütmede Dilin Önemi

İçeriğe Git>
Copyright © 2024 Bikifi
Star Logo
tiktok Logo
Pinterest Logo
Instagram Logo
Twitter Logo