Sanayi devrimi sonrası XIX. yüzyılda kent sistemi ortaya çıkmış ve Avrupa’da ekonomik merkezler durumuna gelen büyük metropoller oluşmuştur. Modern şehirleşme süreci sanayi devriminden sonra özellikle İngiltere’de hız kazanmıştır. Şehirlerin gelişmesinde büyük tüccarlar, araz, sahipleri ve sermayedarların etkisi olmuştur. Kamusal alan ile özel alan birbirinden ayrıldığı bu dönemde kentler modern toplumsal yapısına uygun olarak yeniden tasarlanmaya, hastane, adliye, üniversite gibi binalar ile bulvar ve caddeler yapılmaya başlanmıştır.
Büyük şehirlerin ve metropollerin oluşumu sonrası meydana gelen nüfus yoğunluğu beraberinde pek çok toplumsal ve altyapı sorunu getirmiştir. Su, kanalizasyon, atık toplama gibi belediye hizmetleri yanında eğitim, sağlık ve kültür hizmetlerinin de aksamasına ve çarpık kentleşmeye sebep olmuştur.
Üretilen mal ve hizmetlerin, insanın ihtiyaç ve isteklerini karşılamak için kullanılması şeklinde tanımlanabilen tüketim; paraya, zamana ve mekana bağlı olarak değişiklik göstermiştir. Sanayi Devrimi dünyada pek çok yeni gelişmeyle birlikte tüketim ekonomisini de ortaya çıkartan önemli bir aşama olmuştur. XIX. yüzyıldan itibaren Avrupa’daki gelişmeler, tüm dünyada olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de tüketim kalıplarını değiştirmiştir. Özellikle Fransa’dan gelen hediyeler, gravürler, saatler, çeşitli aletler, kumaşlar, mobilyalar, mikroskop, teleskop gibi eşyalar Osmanlı toplumunu dönüştürmeye başlamıştır.
Osmanlı Devleti için Avrupa’nın gelişmişliğinin beraberinde getirdiği kültürel çekicilik, ülkede Avrupa ürünlerinin yaygınlaşmasına neden olmuştur. Klasik tüketim anlayışı, ihtiyaç duyulan ürünlerin alınması ve hayatı sürdürebilecek kadar eşyaya sahip olunması şeklinde tanımlanabilir. Şehirleşmenin artmasıyla birlikte ihtiyaçların da artması kaçınılmaz hale gelmiş, devlet halkın yaşam koşullarını iyileştirmek için tedbirler alma ihtiyacı duymuştur. Bu durum şehir yönetim tarzının yeniden düzenlenmesi zorunluluğu doğmuş ve modern belediyelerin kurulması fikri ön plana çıkmıştır.
Kamuoyu
Kamuoyu kavramı ilk kez Avrupa’da söylenmiştir. XVIII. yüzyıl sonrasında Batı Avrupa’da modern anlamda kamuoyu kavramını; kültürel, siyasal, ekonomik ve toplumsal koşullar ortaya çıkarmıştır. Demokrasilerde halkı ikna etmeden iktidara gelmek ya da iktidarı sürdürmek pek mümkün olmadığı için kamuoyu, demokratik sistemlerin en önemli hususlarından biri haline gelmiştir.
Kamuoyu ancak bilgiye dayalı olarak oluşabilmektedir. Kamuoyunun oluşumunda bilgi iletme işlevini yapan araçlar kısacası kitle iletişim araçları çok önemli bir rol oynamıştır. XIX. yüzyılda basın hayatının gelişmesiyle okuryazar sayısında artış görülmüştür. Basının kamuoyu oluşturma ve toplumu istenen yönlere çekmede önemli bir etken haline gelmesi, devletlerin de bu gücü daha etkin kullanmak istemelerini sağlamıştır. Bu bağlamda çoğu devlet, kamuoyunu kontrol altında tutmak için basını da kontrol etmek gerektiğini fark etmiştir.
Olayları aktarırken kişisel yargı ve düşünceleri de aktardığı için gazeteler, dönem itibariyle kamuoyu oluşturmada en etkili araç olarak dikkat çekmiştir. Osmanlı Devleti’nde, “kamuoyu” kavramı Tanzimat Dönemi’nde önem kazanmıştır. Tanzimat Dönemi’nde değişen gazetecilik anlayışı, Osmanlı Devleti’nin siyasi yaşamının belirleyicisi olmuştur.
Popüler Kültür
Ekonomik ve siyasal süreçlerle birlikte kültür, sosyal hayatın önemli bir parçasıdır. Popüler kültür ise XX. yüzyılda etkisini gösteren ve toplumsal modernleşmenin yan etkileri sayılan bir kavramdır. Batı’da Sanayi Devrimi sonrası yükselen kapitalizm, ekonomik ve sosyal alanlarda olduğu gibi kültürel alanda da belirleyici olmuştur. Popüler kültürün ortaya çıkardığı kültür endüstrisi; kendi ürünlerini ihtiyaç haline getirerek topluma, hayatın olmazsa olmazı olarak sunmuştur. Böylelikle popüler kültürün gelişimi ile tüketim toplumunun ortaya çıkışını sağlamıştır.
Popüler kültürle tek tip düşünce ve davranış oluşturmak istenmiştir. Popüler kültürün en önemli hedefi aynı şeyleri tüketen “tek tip birey yaratma” şeklinde özetlenmektedir.
İnsanların günlük yaşamlarını kurgulayan popüler kültür, bunu yaparken kitle iletişim araçları kullanır ve reklama dayanır. Reklam kimi zaman sinema ve spor yıldızlarının giysi ve söylemleri yoluyla yapılırken kimi zaman farklı ülkelerin dizileri vasıtasıyla sunulur. Geniş halk kitlelerine kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayılan popüler kültür, radyo ve televizyon kanallarında, gazete ve dergilerin renkli sayfalarında insanların tüketim taleplerini artırmakta ve insanların ekonomik etkinliklerine yön vermeye başlamıştır. Giyim kuşamdan beslenmeye, ev dekorasyonundan müziğe kadar sosyal hayatın her aşamasında yönlendirici olan popüler kültür sayesinde insan ihtiyaçları yönlendirilmiştir.
Modern dünya, insanların yaşamlarında ve zaman tasavvurlarında da değişimlere sebep olmuştur. Modernite ve endüstrileşme ile birlikte boş zaman kavramı, sosyal hayatın temeline yerleştirilmiştir. Modern kapitalist sistemlerin ortaya çıkardığı şartlar, boş vakit ve tüketim etkinliklerini kar ve maliyet hesaplarına göre işlemeye başlamıştır. Kapitalizm, çalışma zamanının sınırlarını kesin bir şekilde çizdiği gibi boş zamanı da karlı bir alan olarak düzenleme çabası içinde olmuştur.
Metropollerin Oluşumu ve Osmanlı Şehirleri
Şehirsel hayat imparatorlukların gelişimi ile en üst seviyeye çıkmıştır. İmparatorlukların sınırları genişledikçe şehirsel hayat da genişlemiştir. Fatih döneminde imparatorluk haline gelen Osmanlı Devleti şehirsel hayatın gelişmesine katkı sağlayan imparatorluklardan birisi haline gelmiştir.
Avrupa’da özellikle Endüstri Devrimi’nin etkisiyle XVIII. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan sanayi toplumu, şehirlerin dokusunda hızlı bir değişimi de beraberinde getirmiştir. Şehirlere göç eden işsizler ordusu, fabrikalar etrafında yoğun yerleşim yerleri meydana getirmeye başlamıştır. Osmanlı Devleti’nde modern anlamda şehirlerin kuruluşu ise fabrikalaşmadan ziyade ülkenin dış pazarlara açılışı, ulaşım ve tarım teknolojisindeki gelişmelere bağlı olarak gerçekleşmiştir.
1826 yılına kadar başkent İstanbul’un kentsel hizmetleri, sadrazamın yönetiminde genellikle Yeniçeri Ocağı’na bağlı farklı kişiler ve kurumlar tarafından yerine getirilmiştir. 1830’lu yıllarda yeni yönetim birimleri kurulmuş ve buna bağlı olarak da sorumluluk alanları yeniden tanımlanmıştır. İstanbul, farklı dönemlerde büyük değişimler geçirmekle birlikte en büyük değişimi XIX. yüzyılda yaşamıştır. Avrupa’daki Paris, Londra, Berlin gibi büyük metropollerde görülen Batılı hayat tarzı, XIX. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nde yaygınlaşmaya başlamış ve özellikle Üsküdar ve Galata bölgelerinde sosyal hayat gelişmiştir.
İstanbul’da sık sık çıkan yangınlara karşı kagir binalar yapılmış ve geometrik caddeler oluşturulmaya çalışılmıştır. İngiltere ile sıkı ticari ilişkiler kurulmuş ve 1838’de imzalanan Balta Limanı Ticaret Antlaşması, Osmanlı Devleti’ni Batı’ya bağımlı hale getirmiştir.
XIX. yüzyılda İstanbul’un idari yapısında ciddi değişimlere gidilmiştir. 1826’da İhtisap Nezareti kurularak esnaf denetimi, şehir güvenliği, göç denetimi, vergi denetimi görevlerini bu kurum üstlenmiştir. Ayrıca muhtarlık teşkilatı kurulmuş ve tayin edilen muhtarlar görev yapmaya başlamıştır. Osmanlı Devleti’nde klasik bedesten merkezli şehir yapıları yavaş yavaş yerini eski şehir merkezlerinin yanı sıra bankaların bulunduğu modern şehirlere dönüştürmeye başlamıştır. Özellikle İstanbul, İzmir ve Selanik gibi dışa dönük ticaretin merkezi durumuna gelmeye başlamıştır.
1430-1912 yılları arasında Osmanlı egemenliğinde kalan Selanik, Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki en önemli limanı olmuştur. Sanayi Devrimi sonrası artan ham madde ihtiyacı, Selanik Limanı’nı daha da canlandırmış ve liman, demiryolu ile Avrupa içlerine bağlanmıştır. Selanik, Süveyş Kanalı’nın açılmasından sonra Avrupa için daha büyük önem kazanmıştır.
XIX. yüzyılda İzmir’in ekonomisi, Avrupa ülkeleri ile sürdürülen ticarete bağlı olarak gelişmiştir. Liman yatırımının devamı niteliğindeki İzmir-Kasaba ve İzmir-Aydın demiryolları, İngiliz ve Fransızlar tarafından inşa edilmiştir. İç kısımlardan toplanan ürünler, deve kervanları ve demiryolu ağı vasıtasıyla İzmir’e taşınmıştır. İzmir, diğer Osmanlı liman kentlerinden farklı olarak Batı tarzı bir yaşam benimseyen nüfus yapısına da sahip olmuştur.