İnsanlar tarım hayatına başladığından beri tarımsal alanda kullanmış oldukları bitkilerin verimini yükseltmiştir. İlk başlarda verim yükseltme işlemi yapay seçilim* ile yaparken günümüzde bu durum; ıslah çalışmalarıyla ve bitkinin genetiğini değiştirmek (GDO) gibi farklı yollarla yapılır.
Islah çalışmalarını geleneksel ve modern diye ikiye ayırabiliriz. Farklı özelliklere sahip canlıların birbiriyle eşleştirilmesi geleneksel ıslah çalışmasıdır. Modern ıslah çalışmalarında ise; tür içi ve türler arası melezleme, yapay döllenme, poliploidi, gen aktarımı ve klonlama gibi çok gelişmiş teknikler kullanılır.
Gen kopyalarının elde edilmesi işlemine genin klonlanması denir. Bu işlemde, hızlı çoğalmaları ve küçük bir yapıya sahip olması nedeniyle bakteriler tercih edilir. Bu işlemi şöyle sıralabiliriz.
*: Plazmit, kromozom dışında bakterilerde bulunan küçük halkasal yapıdaki bölünebilen DNA’lardır.
Bu işlem tıpta hormon üretimini gerçekleştirmek için çok sık kullanılır. Örneğin insandan alınan büyüme hormonu DNA’sı bakterilere yukarıdaki işlemle aktarılır. Oluşan yeni bakteriler büyüme hormonunu üretir. Daha sonra üretilen bu büyüme hormonu, büyüme hormonu sentezinde sorun yaşayan insanlara ilaç olarak verillir.
Aynı zamanda bu işlem sayesinde istenilen ürün doğal olarak üretilir. Hem maaliyet azalır hem de doğal bir üretim aşaması olduğu için istenmeyen sonuçlar doğurmaz.
Bitkilerin klonlanması çalışmaları yine rekombinant DNA çalışmalarına benzer.
Gen mühendisliği alanında kök hücreler üzerine de çalışmalar yapılmaktadır. Kök hücreler vücudumuzda bütün dokuları ve organları oluşturan ana hücrelerdir. Henüz farklılaşmamış olan bu hücreler sınırsız bölünebilme ve kendini yenileme, organ ve dokulara dönüşebilme yeteneğine sahiptir. Lenfoma, lösemiler, kellik, anemi, beyin tümörleri gibi hastalıklar, kök hücre nakli ile iyileştirilebilen hastalıklardan bazılarıdır.
Biyoteknoloji başta tıp, tarım ve endüstri olmak üzere pek çok alanda kullanılır.
İnsan Genom Projesi’nin temel amacı, insan DNA’sında bulunan 3 milyar kadar baz çiftinin dizilimini ve bunların % 2-5‘ini oluşturan genlerin yerini bulmak. Bu aslında zor bir iş; çünkü insan genomunda kesin sayısı şimdilik bilinmiyor olsa da 40 bin ile 80 bin arasında gen olduğu sanılıyor. Dış görünüşümüzdeki onca farklılığa rağmen, aslında biz insanların kalıtsal yapısı büyük ölçüde birbirine benzer. İnsanların DNA yapılarının %99,9’u ortaktır.
Alıntı adresi:”https://onedio.com/haber/12-adimda-bircok-olumcul-hastaligi-tarihe-gomecek-bir-calisma-insan-genom-projesi-564136“
GDO, geneteği değiştirilmiş organizmalar demektir. Organizmaların (genellikle bitkilerin) genetik yapısının değiştirilerek daha besleyici ve doyurucu olmasını sağlamayı amaçlar. Dünya nüfusunun hızla artması sonucu oluşan kıtlıktan insanlığı kurtarmakta önemli bir rolü vardır. Günümüzde mısır ve pamuğun böceklere, soya ve kanolanın böcek ilaçlarına, papaya ve kabağın da virüslere karşı dirençli olmasında GDO teknolojisi kullanılmaktadır.
Konuyu sağlık açısından ele alan bazı bilim insanları, GDO içeren yiyeceklerin insan sağlığına zararlı olabileceğini savunmaktadır. Bu konudaki en önemli sorun gıda alerjileridir. Genetiği değiştirilmiş ürünleri kullanan gıda endüstrileri, sosyal kaygıların tüketicilerin satın almalarını vazgeçirebileceği endişesiyle çoğu kez GDO’lu gıdaları etiketleme isteklerine karşı çıkmaktadır. Fakat bu durum gıda alerjilerinden kaçınan insanlar için büyük sorun teşkil etmektedir. Çünkü alerjik maddeler, genetik mühendisliği yoluyla bireylerin güvenli olduğunu düşündükleri için tüketmekte sakınca görmedikleri besinlere de aktarılabilmektedir.
Bu durumda birey alerjik maddeleri taşıdığını bilmediği besini tüketerek kendini riske atabilmektedir. Örneğin büyük bir tohum şirketi için çalışan genetik mühendisleri, Brezilya ceviz ağacının bir genini soya bitkisine aktararak soya’nın besin değerini artırmışlardır. Fakat daha sonra yapılan incelemeler bu genin insanlarda alerjiye neden olan bir maddenin üretimine neden olduğu sonucunu ortaya koymuştur. Bu gerçeğin farkında olmadan bu ürünü kullanan bazı insanlardaki olumsuz sonuçlar ortaya çıkmıştır.
*=Yapay seçilim: İnsanların bilinçli ve amaçlı olarak bir organizmanın belli özelliklerini seçmesi ve kontrollü olarak yetiştirmesi sürecini anlatan terim. Ancak yapay seçilim bilinçsiz bir şekilde de meydana gelebilir; yabani bitkilerin ilk insanlar tarafından evcilleştirilmesi ve tarıma uygun hale getirilmesinin büyük ölçüde bilinçsiz bir süreç olduğu düşünülmektedir.
Yayınlanan Son 3 Yazı
Güncellenen Son 7 Yazı