Sahnede bir izleyici kitlesi önünde oyuncular tarafından canlandırılan türe tiyatro denir. Tiyatro konularını günlük yaşamdan, tarihten veya mitolojiden almaktadır. Tiyatro anlatmak istediğini doğrudan (kağıt, film vb.) unsurlar olmadan anlatır. Tiyatroda anlatım diyalog şeklindedir. Antik Yunan’da bağ bozumu tanrısı Dionysos (Diyonizos) adına yapılan dini törenler tiyatronun kökenini oluşturmaktadır. Tiyatro kelimesinin kökeni yunanca olan “theatron”dur. Theatron Yunanca’da seyir yeri anlamına gelmektedir.
Tiyatro, insanlar ile birlikte var olmuştur. Günümüzdeki modern tiyatronun temeli, Antik Yunan’da bağ bozumu tanrısı adına yapılan dini törenlerdir. Bu törenlerde insanlar keçi postuna bürünerek koro halinde şarkılar söyleyip birbirleriyle danslar ederlerdi. M.Ö 6. yüzyıl’ da koronun karşısına çıkan Thespis, klasik tiyatroda diyalog kullanmaya başlatmıştır.
Daha sonra Aiskhylos ve Sophekles adlarındaki yazarlar da oyunlarını sahneye (koronun karşısına) çıkararak tiyatronun gelişmesine katıkıda bulunmuştur. Böylece klasik tiyatroda koro zamanla önemini yitirmiş ve onun yerine modern tiyatronun temelleri atılmıştır. M.Ö 534’te Atina’da “ilk tiyatro şenliği” düzenlenmiştir.
Anadolu’da modern tiyatrodan önce geleneksel Türk tiyatrosu hakimdi. Bu nedenle Türk edebiyatında tiyatroyu 2 başlık altında incelenmektedir.
Geleneksel Türk tiyatrosunun kökenini “yuğ, sığır, şölen” adı verilen dinsel törenler sayılmaktadır. Geleneksel Türk tiyatrosu; köy seyirlik oyunları, meddah, karagöz, orta oyunu ve kukla oyunu gibi türlerden oluşmaktadır ve bu türlerin temeli doğaçlamaya dayanmakla beraber ana amacı güldürüdür. Oyundaki kişilikler karakter seviyeni ulaşamamış “tip” düzeyindedir.
Geleneksel Türk tiyatrosu Tanzimat döneminde bir süre daha devam etmiş ama değişen hayat şartları içerisinde yerini Tanzimat ile Avrupa’dan gelen modern tiyatroya bırakmıştır. Bu dönemde ilk Türkçe sahnelenen oyun olan “Şair Evlenmesi” ni İbrahim Şinasi yazmıştır. Bunun yanında Ahmet Vefik Paşa “Moliere” den çeviriler ve uyarlamalar yaparak modern tiyatronun gelişmesini sağlamıştır.
Geleneksel Türk tiyatrosunda, çoğu özelliği karagöz oyunu ile benzerlik gösteren orta oyunu, karagöz oyunun aksine canlı kişiler ile oynanmaktadır. Geçmişte bu oyun “kol oyunu, meydan oyunu, taklit oyunu, zuhurî” gibi isimler almıştır. Seyircilerin çevrelediği boş bir meydanda oynandığından dolayı “orta oyunu” ismini almıştır. Bu oyunun sergilendiği yuvarlak veya oval alana “palanga” denilmektedir. Orta oyunu kesin şekil ve adını 19.yy’da almıştır. Bu oyunda herhangi bir metin bulunmadığından dolayı doğaçlama yani “tuluat” şeklinde oynanır. Bu oyunda Karagöz’ün karşılığı Kavuklu, Hacivat’ın karşılığı ise Pişekar’dır. Diğer kişiler ise yine karagöz oyunu ile benzerlik gösteren kalıplaşmış tiplerdir. Kavuklu Hamdi ile Pişekar Küçük İsmail Efendi orta oyunun önemli ustalarıdır.
Orta oyununu da karagöz oyunu gibi 4 bölümden oluşmaktadır. Ama orta oyununda perde gazeli yerine Pişekar’ın izleyicileri selamlaması ve zurnacıya doğru koşarak oyunu açması bunun yanında muhavere bölümünde Pişekar’ın Kavuklu ile tanışma konuşmaları ve Kavuklu’nun rüya olduğu anlaşılan bir hikayeyi anlatması yönleri ile karagöz oyunundan ayrılmaktadır.
Övücü (methedici), taklitler yaparak, eğlendirici hikayeler ile halkı güldüren kişiye meddah denir. Meddahlık yüzyıllar boyunca yaşamış ve Türkler tarafından yoğun ilgi görmüştür. Meddahlık için tek adam tarafından sergilenen tiyatro da denilmektedir. Meddah tiyatrodaki bütün kişileri kendisinde birleştirmektedir. Meddah, seyircilerin karşısında olacak şekilde ve onlardan daha yüksek bir yere geçerek herhangi bir hikayesini anlatır. Hikayede canlandırdığı kişileri ağız özelliklerine göre konuşturur. Dekor, sahne ve perde gibi araçların bulunmadığı bu tiyatroda her şey meddahın zekasına, bilgisine ve konuşma becerisine bağlıdır. Meddahlar genellikle hikayelerine “Haak dostum haak” diyerek beyitler ile başlamaktadırlar.
Meddah sadece kişilerin değil aynı zamanda hayvanlarında ağız özelliklerini de taklit etmektedir. Meddahın sahnede kullandığı iki aracı vardır. Bunlardan biri terini silmek ve çeşitlik başlıklar yapmak için kullandığı mendil diğeri ise oyunu başlatmak, seyirciyi sessizliğe çağırmak için kullandığı sopasıdır. Meddahlar Hikayelerinin sonunu kıssa ile bitirirler. Daha sonra ise sonraki hikayesinin ne olduğunu ve nerede anlatacağını söyler.
Karagöz bir gölge oyunudur. Bu oyun tasvir adı verilen deriden kesilerek oluşturulmuş birtakım şekillerin arkadan ışıklandırılmış bir perde üzerine yansıtılan gölgeler ile oluşturulan oyundur. Bu gölge oyununun M.Ö. 2.yüzyıl’da Çin veya Hindistan’da ortaya çıktığı söylenmektedir. Karagöz ve Hacivat’ın Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat döneminde yaşamış gerçek kişiler olduğunu Evliya Çelebi söylemiştir. İslam dünyasında 11.yy’dan itibaren adından söz ettiren bu oyun daha sonra hayal-i zili (gölge hayali) adını almıştır. Bu oyun 17.yüzyıl ile birlikte yaygınlaşmıştır. 19. yüzyılda ise karagöz “hayal oyunu” diye anılmış bu oyunu oynatan sanatçılara da “hayali” denmiştir. Bu 19. yüzyıl ile birlikte karagöz oyunları yazıya dökülmüştür. Karagöz halk kültürünün ortak bir ürünü olarak kabul edilmektedir.
Halk arasında konuşulanlara göre karagöz ve hacivat, Sultan Orhan döneminde Bursa’da yaptırılan bir camide çalışmış işçilerdir. Bu iki işçi arasındaki nükteli konuşmalar diğer çalışanları oyaladığından dolayı Sultan Orhan tarafından öldürtülmüştür. Daha sonra Şeyh Küşteri, Hacivat ve Karagöz’ün deriden yapılmış tasvirlerini oynatarak onların şakalarını yapmıştır. Bu nedenden dolayı karagöz perdesine küşteri meydan da denilmektedir.
Karagöz ve Hacivat bu oyunun en önemli kişileridir. Karagöz bu oyunda; okumamış, cahil kimseleri Hacivat ise aydın insanları temsil etmektedir. Oyundaki diğer önemli kişiler şunlardır:
Modern tiyatro metinlerine dayanmaktadır. Modern tiyatro sadece güldürmeyi amaçlamaz. İbrahim Şinasi’nin yazdığı “Şair Evlenmesi” Türk edebiyatında, Batılı anlamdaki ilk tiyatrodur. Bu dönemde halkı eğitmede tiyatro bir araç olarak görülmüş ve görücü usulü evlilik, yanlış batılılaşma, kölelik gibi konular işlenmiştir. 1960’ta Ahmet Vefik Paşa’nın da büyük katkılarıyla Gedikpaşa Tiyatrosu kurulmuş ve tiyatro kurumsallaşma göstermiştir. Bunun yanında Ahmet Vefik Paşa “Moliere” den çeviriler, Batı’dan uyarlamalar yaparak tiyatroya önemli katkılar sağlamıştır. Bunların yanında Ahmet Vefik Paşa Bursa’da bir tiyatro açarak tiyatroyu Anadolu’ya taşımıştır. Recaizade Mahmut Ekrem, Namık kemal, Abdul Hak Hamit, Ahmet Mithat Efendi‘nin de önemli tiyatroları vardır.
Cumhuriyet dönemi ile birlikte devlet tiyatroları çoğalmış, Ahmet Kutsi Tecer, Necip Fazıl Kısakürek, Cevat Fehmi Başkut, Haldun Taner, Ahmet Muhip Dıranas, Tarık Buğra, Necati Cumalı, Nezihe Araz, Güngör Dilmen, Recep Bilginer, Turan Oflazoğlu, Orhan Asena gibi şairler tiyatro türünde önemli izler bırakmışlardır.
Modern tiyatro Trajedi, Dram ve Komedi olmak üzere 3’e ayrılır:
Trajedinin kökeni Antik Yunan edebiyatına dayanmaktadır. Seyircide korku, heyecan ve acıma hissi uyandırarak ruhu kötülüklerden arındırma amacı güden trajedi konularını tarihten veya mitolojiden almaktadır. Trajedide kötü sözlere yer verilmemekle beraber yaralanmalar veya ölümler sahnede sergilenmez. Sahne dışarısından seyirciye iletilir. Trajedi, eğitimli, soylu insanları konu edinmektedir. Kahramanlar sıradan insanlardan seçilmek yerine krallar, kraliçeler, prensler ve hatta tanrı ya da tanrılar olmaktadır. Trajedi 5 perdeden oluşup aralıksız oynanır ve genellikle manzum olarak kaleme alınırlar. Trajedi koro ve diyalog olmak üzere iki bölümden oluşur. Koro perde görevini görmektedir. Euripides, Aiskhylos, Sophokles, Racine, Corneille bu türün önemli temsilcilerindendir.
Dram, Trajedinin aksine hayatın hem acı hem de gülünç yönleriyle yansıtmayı amaçlayan bir tiyatro türüdür. 18.yüzyıl’da klasisizme tepki olarak ortaya çıkan romantizm akımı ile ortaya çıkmıştır. Konularını günlük hayattan ve milli tarihten almaktadır. Dramda karakter ya hep iyidir ya da hep kötüdür yani karakterler tek yönlüdür. Trajediye karşın dramda kaba ve kötü sözlere yer verilip ölüm yaralanma gibi olaylar sahnede canlandırılmaktadır. Bu tiyatro türü nazım veya nesir şeklinde yazılmakla beraber perde sayısı yazara bırakılmıştır. Bu türün ilk örneklerini ı William Shakespeare vermiş, ilkelerini ise Victor Hugo belirlemiştir.
Komedi, toplumların ya da kişilerin eksik yönlerini güldürücü öğeler ile beraber sunan bir tiyatro türüdür. Bu türde korkaklık, dalkavukluk ve cimrilik gibi huy veya davranışları abartarak güldürürken düşünmeyi amaç edinilir. Komedide konular günlük yaşamdan alınmakla beraber kahramanlar sıradan insanlardan seçilmektedir. Kaba sözler ve şakaların önemli yeri vardır. Trajediye karşın ölüm, yaralanma gibi olaylar sahnede sergilenmektedir. Komedide dram türündeki gibi diyolog ve koro bölümlerinden oluşup koro perde görevini üstlenmektedir. Aristophanes ve Moliere bu türün önemli temsilcilerindendir.
Komedi; karakter komedisi, töre komedisi, entrika komedisi gibi türlere ayrılır.
Tiyatronun yapı unsurları dramatik örgü, yer, zaman, çatışma ve kişiler olarak 5 başlık altında incelenilir.
Tiyatro metinlerindeki olay örgüsüdür. Tiyatroda gerçekleşen her olay, seyirciye ulaştırmak istenilen bir iletinin parçasıdır. Dramatik örgü, perde, sahne vb. gibi bölümlemeler çevresinde oluşturulur.
Olayların gelişip sonuçlandığı çevredir. Sahnede canlandırılan olay ile bağlantılı dekorlar sahnede sergilenir. Olayların geçtiği yerleri canlandırmak için kullanılan tüm eşyalar dekoru oluşturur. Tiyatroda, oyunu daha iyi anlamak için mekan-zaman-olay ilişkisine dikkat etmemiz gerekmektedir.
Tiyatroda zaman olayların başlayıp sonlanması arasında geçen süredir. Tiyatorda olaylar 4 farklı zaman biçiminde sunulabilir.
Dramatik örgü içerisinde bulunan kişiler arasındaki anlaşmazlıklar, iç ve dış mücadelelerdir. Zıt duygu veya düşüncenin, özelliklerin bir arada sunulmasından dolayı ortaya çıkmaktadır. Bu çatışmayı oluşturan etkenler; sosyal yapı, eğitim ve kültür, ekonomik gibi durumlardır.
Dramatik örgü içerisinde aralarında çatışma bulunan olayların oluşmasının ana nedeni olan insanlardır. Kişiler tiyatronun iletmek istediği mesajı seyircilere aktaran temel kaynaktır. Tiyatroda kişiler dramatik örgü içerisindeki işlevlerine göre 1. veya 2. derece kişi olmak üzere ayrılırlar.
Yayınlanan Son 3 Yazı
Güncellenen Son 7 Yazı