Canlı türlerinin sayıları ile ilgili kesin bir bilgi yoktur ancak şu anda Dünya üzerinde 10 ile 30 milyon arasında canlı türü yaşadığı tahmin edilmektedir. Ayrıca çeşitli devirlerde yaşayıp nesli tükenmiş birçok canlı türü vardır. Bu kadar çok türün incelenebilmesi için sınıflandırılması, çok büyük önem taşımaktadır. Canlıların bu kadar fazla sayıda olması bilimsel incelemeleri zorlaştırmakta ve sınıflandırma yapılmasını zorunlu hale getirmektedir. Bilim insanları bu sorunu canlıları sınıflandırarak aşmışlardır. Canlıların sınıflandırılmasını inceleyen bilim dalına taksonomi, bu bilimle uğraşan bilim insanına taksonomist denilir.
Sınıflandırma (Sistematik = Taksonomi): Canlıların ortak özelliklerine ve akrabalık ilişkilerine bakılarak yapılan sınıflandırılmaya denilmektedir.
Canlıları Sın ıflandırmanın Amacı ve Faydaları
- Canlıları, belirlenmiş bilimsel kurallar dahilinde gruplandırarak doğayı daha kolay anlaşılır hale getirmek.
- Canlıları türlerini birbirinden ayırt edebilecek düzenli bilimsel bir sistem oluşturmak.
- Canlıların benzer özellik gösterenleri gruplamak, elde edilen bilgiyi o grubun tamamı için geçerli saymak zaman kaybını en aza indirir ve bir sonraki türün sınıflandırılma hızını arttırır.
- Örneğin primat takımının keşfedilmesi; lemur, şempanze ve insan gibi o takıma ait olan türlerin kolayca sınıflandırılmasını sağlamıştır.
- Sınıflandırma yöntemi ile türlere verilen Latince adlar tüm dünyada ortak olacağından bilim adamları arasında iletişim birliği sağlamaktadır.
- Canlıları sınıflandırmak, bir canlı çeşidi üzerinde araştırma ve buluşlar diğer bilim adamları tarafından öğrenilerek aynı konuda tekrar çalışılmasına gerek kalınmamasını sağlar
- Biyologlar canlıları gruplandırarak onları daha kolay incelemişler, böylece incelenmedik canlı grubu bırakmamayı hedeflemişlerdir.
- Biyolojik çeşitliliği ve bu çeşitliliğin dünya üzerindeki dağılımının nasıl olduğunu anlamak
- Ekolojik ve ekonomik kaynakların (olasılıkların) tespitinin sağlanması
- Dünya üzerinde yaşamış ve nesilleri tükenmiş eski türler ile yeni türleri karşılaştırmak, akrabalık derecelerini görebilmek, yeni bulunan türlerin tanımlanmasını ve adlandırılmasını kolaylaştırmak.
Sınıflandırmanın Tarihi
Sınıflandırmanın tarihi milattan önceye dayanır. Eski Yunan bilginlerinden Hippocrates (Hipokrat) (MÖ 460-377), hayvan türlerini saymış olmakla beraber, çalışmasının takip eden bölümlerinde bunların sınıflandırılması için çaba sarfetmemiştir. Yaşam formlarının sınıflandırılmasına ait bilinen en eski çalışma, Yunan filozof Aristoteles (Aristo) (MÖ 354-291) tarafından yapılmıştır. Aristoteles yaptığı sınıflandırmada yaşam ortamlarını (hava, kara ve su) ve dış görünüşü temel olarak almıştır. Aristo’nun yöntemi şu anki bilimsel sınıflandırmadan uzaktır.
Sınıflandırma Çeşitleri
Sınıflandırma ampirik (yapay) ve filogenetik (doğal) sınıflandırma olmak üzere ikiye ayrılır.
Amipirik (Yapay) Sınıflandırma
Aristo’nun yaptığı gibi canlıların, yalnızca duyu organları kullanılarak yani dış görünüşlerine ve yaşadığı çevreye bakılarak yapılan sınıflandırmadır. Ampirik sınıflandırma yapılırken analog organlar esas alınmıştır.
Analog Organ: Kökenleri farklı, görevleri aynı olan organlardır. Örn: Sineğin kanadı ile yarasanın kanadı. İkisi de uçmaya yaradığı halde kökenleri farklıdır.
Filogenetik (Doğal) Sınıflandırma
Bu sınıflandırma canlıların köken benzerliğini yani akrabalık ilişkilerine bakılarak yapılır. Doğal (Filogenetik) sınıflandırmada canlıların homolog organları dikkate alınır. Homolog organlar kökenleri aynı fakat görevleri farklı olan organlardır. Örneğin balinanın yüzgeci ile insanın kolu. Doğal sınıflandırmada aşağıdakiler gibi temel özellikler dikkate alınır:
- Hücre tipi ve sayısı (Ökaryot – Prokaryot) (Hücresel organizasyon)
- Embriyo tabakalarının sayısı (Endoderm – Mezoderm – Ektoderm)
- Embriyonik örtülerin bulunuşu (Vitellus – Koryon – Amniyon – Allontois)
- Vücut boşluğu tipleri (Gastrovasküler – Sölom)
- Vücutta segmentlerin bulunuşu (Benzer parça)
- İskeletin bulunuşu (varsa kıkırdak veya kemik)
- Azotlu boşaltım maddelerinin benzerliği (NH3 – Üre – Ürik Asit)
- Sistemlerin varlığı (Sindirim, solunum, dolaşım)
Canlıların Sınıflandırılması ve İsimlendirilmesi
Tür Kavramı
Sınıflandırmanın en küçük birimi “tür“dür. Sınıflandırmada tür kavramını ilk kuran kişi John Ray’dır.
Tür, ortak bir atadan gelen, yapı görev bakımından ortak özelliklere sahip olan, kendi aralarında çiftleşerek verimli döller meydana getirebilen bireylerin oluşturduğu topluluktur. Tanımdaki “…kendi aralarında çiftleşerek verimli döller meydana getirebilen…” kısmı çok önemlidir.
Örneğin, at ile eşeğin çiftleşmesinden oluşan katır bir tür sayılmaz; çünkü katırlar kısırdır; yani, kendisi gibi başka bir katırla çiftleştiğinde hiç bir tür meydana getiremez.
Bilimsel Sınıflandırma
Bilimsel sınıflandırma şu şekilde gerçekleşmektedir;
İkili Adlandırma Sistemi
Tür isimleri verilirken ikili adlandırma sistemi kullanılır. İkili adlandırma sisteminde birinci kelime türün ait olduğu cinsin adını; ikinci kelimeyse türün tanımlayıcı özelliğini göstermektedir. Bu adlandırma sistemi sayesinde bilim adamları dünyanın her tarafında, bir türe aynı bilimsel dille isimlendirmiş olurlar.
Örnekler
- Ak kavak: Populus alba
- Kara kavak: Populus nigra
- Aslan: Felis leo
- Kaplan: Felis tigris
- Ev kedisi: Felis domesticus
- Köpek: Canis familiaris
- Kurt: Canis lupus
- Karaçam: Pinus nigro
- Ev faresi: Mus musculus
Alem | Hayvan |
Şube | Omurgalı |
Sınıf | Memeli |
Takım | Etçiller |
Familya | Kedigiller |
Cins | Kediler |
Tür | Ev kedisi |
Doğal sınıflandırmaya göre canlılar; virüsler (bazı kaynaklar virüsleri doğal sınıflandırma içerisine almamaktadır), bakteriler, arkeler, moneralar, protista, mantarlar, bitkiler ve hayvanlar olmak üzere 7 alemde toplanır. Bu alemlerle ilgili konu anlatımlarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.