Bilgi; insanın sezgileri, gözlemleri veya mantıklı düşünme süreçleri aracılığıyla ulaştığı tanımlamalar ve çıkarımlar olarak kabul edilebilir. Bu tür bilgilerin nesilden nesile aktarılması da öğrenme olarak tanımlanabilir.
Bilgi Felsefesinin Konusu ve Problemleri
Bilgi oluşturma sürecinde en azından bilgiye sahip olan kişi ve bilgilenilen varlık olduğu kabul edilir. Bu bağlamda, insan bir konuya odaklanır ve onun hakkında düşünceler geliştirir. Böylece bilgi kazanmış olur. Bilgi edinme süreci, insanın temel ihtiyaçlarını giderme gerekliliğinden doğabilir ya da sadece merak, hayret veya hayalgücü gibi saf duygulardan kaynaklanabilir.
Bilgiyle ilgili ortaya çıkan bazı meseleler, bilginin ne olduğunun derinlemesine incelenmesine yol açmıştır. “Bilme eylemi” ve bilginin özüne dair sorgulamalar, epistemolojinin, yani bilgi felsefesinin çalışma alanını belirlemektedir.
Bilgi felsefesi (epistemoloji); bilginin kendisini düşünmektir. Bilgiyi tüm yönleriyle anlamaya yönelik bir akıl yürütme faaliyetidir. Bilgi kuramı, yani epistemoloji, esasen bilme eylemi ve bilgi olgusu üzerine kafa yorar. Bu alanda aynı zamanda bilginin doğruluk seviyesi, kökeni, kapsamı, standardı, kıymeti ve güvenilirliği gibi konularda derinlemesine incelemeler yapılır. Disiplinlerarası bilgi dalları, kendi bilgilerini eleştirel bir gözle değerlendirirken ve temel tezlerini desteklerken epistemolojiden faydalanır.
✨Varlık felsefesinin konuları ve soruları;
- Gerçek bilgiye ulaşmak mümkün mü?
- Bilginin kökeni neresidir?
- Bilginin sınırları ve doğruluk standardı nedir?
- Bilginin ne kadar güvenilir ve değerli olduğuna nasıl karar veririz?
📚EK BİLGİ:
- Süje (Özne): Bilen kişi
- Obje (Nesne): Bilinen varlık
- Bilgi: Süje ve obje arasında oluşan bağ sonucu çıkan üründür.
- Doğruluk: Yargının, bilgi nesnesine uygunluk göstermesidir.
- Gerçeklik: Bilgi konusu olan objeye ait bir özelliktir. Varlığın kendisidir. Süjeden bağımsızdır.
Doğru Bilginin İmkanı
“Herhangi bir şeyi bilebilir miyiz?”, “Bilme mümkünse hangi şeyleri, nasıl bilebiliriz?” bu sorular, bilgi kuramının en temel sorularını oluşturmaktadır. Bir yanda “kesin doğru bilginin mümkün olduğu”, diğer yanda “sağlıklı hiçbir bilginin mümkün olmadığı” ileri sürülmektedir. Kısacası bilginin imkanlı olup olmadığının sorgulanması iki farklı görüşü ortaya çıkarmıştır: Septisizm ve dogmatizm.
Septisizm (kuşkuculuk); bilginin imkansız olduğunu iddia eder. Bilginin elde ediniminde kullanılan kaynakların güvenilmezliğinden yola çıkar. Duyuların gerçeğin değil, yalnızca görünüşlerin bilgisini verdiği sonucuna ulaşılır. Septisizme kesin bilgi yoktur görüşü de denir. Ünlü septikler Pyrrhon, Timon ve Empiricus‘tur.
Dogmatizm; doğrunun kendisinden şüphe edilmeyecek kesinlikte bilgilere ulaşmanın olanaklı olduğunu savunur. İnsan zihninin varlığa dair her tür bilgiye ulaşabileceğini savunur. Bu görüş bireyi bilginin kaynağının ne olduğu problemine götürmektedir. Dogmatizme kesin bilgi mümkündür görüşü de denir.
Bilginin Kaynağı
Bilgiler nasıl elde edilmektedir? Bunun araştırılması, bilgi imkanı kadar bilgilerin doğruluk ve
kesinliğinden nasıl emin olunacağıyla da ilgilidir.
İnsan bilgisinin kesin olduğunu kabul eden dogmatikler daha sonrasında bilgilerin geldiği kaynağın ne olduğu sorununa yönelmişlerdir. Bu sorunun yanıtını bulmayı amaçlayan akıl yürütmeler ortaya çıkarmışlardır.
- Rasyonalizm (Akılcılık): Sahip olunan bilgilerin tümünün ya akıldan geldiği ya da akıl tarafından üretildiği görüşlerin genel adıdır. Bilginin kökeni olarak akıl, belirli bilgileri ve becerileri içgüdüsel olarak taşır. Matematiksel bilginin kaynağı duyusal deneyimler değil, bizzat zihinsel kapasitemizdir.
- Empirizm (Deneycilik): Bilgilerin geldiği kaynağın dış dünya olduğunu savunur. Bu bilgileri elde etme yolunun ise duyu verileri ve yaşam deneyimleri olduğunu savunur. İnsan zihni, doğumda boş bir sayfa (tabula rasa) olarak kabul edilir ve deneyimlerle bilgiyle beslenir. Bilgi, duyusal deneyimlerle kazanılır. Örneğin, bir elmanın lezzeti, aroması ve rengi hakkındaki bilgimiz duyusal deneyimlerle elde edilir.
- Kritisizm (Eleştirel Felsefe): Kritisizm hem deneyime hem de mantıklı düşünceye ihtiyaç duyulduğunu savunur. İnsanın bilgisi deneyimle başlasa da, bu her bilginin yalnızca deneyimden geldiği anlamına gelmez. Aklın yapıları olmadan, deneyimlerimizi anlamlandırmamız imkansızdır. Örneğin, suyun kaynadığında buharlaşmasına dair olan bilgimiz, duyusal algılarla başlar ve aklın yapıları içerisinde şekillenir.
- Entüisyonizm (Sezgicilik): İnsanın hem akıl hem de deneyim dışında, herhangi bir kanıta gerek duymadan bilgi edinebilmesi, sezgisel bilgiye dayanır. Aracısız bir şekilde edinilen bu bilgiler, doğal sezgilerimizden kaynaklanır. Akıl ve deneyimle elde edilen bilgilerin önemini küçümsemek yerine, sezgisel bilgiler özel bir değere sahip kabul edilir. Mesela, yaklaşan bir tehlike anında duyulan koruma içgüdüsü ya da içten gelen hisler, sezgisel bilgiye örnektir.
Bilginin Sınırları ve Doğru Bilginin Ölçütü
Bir bilginin doğru olup olmadığını saptamada kullanılan ölçütlerin neler olduğu sorusu bilgi felsefesinin cevap aradığı sorulardan biridir. “Bir bilgiyi doğru kılan nedir?” veya “Bilginin doğruluğunun ölçütü nedir?” soruları ile başlayan düşüncelerin sonucunda filozoflar doğruluk ölçütlerini bulmuşlardır.
✨ Doğruluk ölçütleri;
- Yararlılık= Uygulanabilir nitelik taşıyıp, yarar sağlayan bilgiyi doğru sayar. Bilgi, bu ölçüte göre pratik hayatta fayda verme koşuluyla doğrudur.
- Apaçıklık= Hiçbir kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bilgiyi doğru sayar. Bu ölçüte göre öne sürülen ifade, açık ve seçik olması durumunda doğrudur.
- Tutarlılık= Çelişki içermeyen bilgiyi doğru sayar. Bu ölçüte göre öne sürülen ifade, doğru olarak kabul edilen başka bilgilerle çelişmiyorsa veya bir akıl yürütmeye dayanma sonucunda oluşmuş ve mantıksal açıdan geçerliyse doğrudur.
- Tümel Uzlaşım= Bilginin çoğunluk tarafından kabul görmesini esas alır. Bu ölçüte göre öne sürülen ifade, çoğunluk tarafından doğru kabul ediliyorsa doğrudur.
- Uygunluk= Bilginin doğruluğunu gerçeğe uygunluğuyla ölçer. Bu ölçüte göre öne sürülen ifade, bildirdiği şeyin nesnesiyle örtüşüyorsa doğrudur.
Bilginin Güvenirliliği ve Değeri
Bilgi, kendi başına bir değere sahiptir ve bu nedenle başka bir referansa gerek duymaz. Erdemin kökünde de bilgi önemli bir yere sahiptir. Yasal çerçevede, anayasa örneğinde olduğu gibi, bilgiye erişim ve araştırma yapma temel bir insan hakkı olarak kabul edilir. Bilgi sahibi olmayan birey, eylemlerinin doğruluğunu ya da yanlışlığını ayırt edemez. Doğru bilgi olmadan isabetli kararlar alınamaz. Bu nedenle bilgi, doğru hareketin ve ahlaki davranışın anahtarıdır.
Gündelik yaşamda, insanların günlük ihtiyaçlarına cevap veren bilgilere daha fazla değer verilir. Bu bilgilerin değerini belirleyen faktörler yaşamsal, ekonomik ya da bireysel olabilir. Bir kişi için önemli olan bir bilgi, başka biri için aynı öneme sahip olmayabilir. Bu yüzden sosyal medya, dergiler, gazeteler ve televizyon programları gibi yayın organları, içeriklerini toplumun ilgisine göre şekillendirir.
Bilginin kullanımında dikkate alınması gereken önemli bir faktör de onun güvenilirliğidir. Bir konuda doğru bilgiye hızla ulaşabilmek için bu bilginin doğru ve güvenilir olması esastır. Filozofların doğru bilgi hakkındaki düşünceleri bu konuda önemlidir, ancak aynı zamanda bu konuda birçok başka çaba da bulunmaktadır. Uzmanlar, hakemli dergiler, resmi web siteleri ve uzman yorumlarına sahip programlar güvenilir bilgi kaynaklarına örnektir.