Osmanlı Devleti’nin Cihan Devleti Hâline Gelmesi

📅 13 Aralık 2025|13 Aralık 2025
Bikifi

Bikifi’de aç → Reklamsız, kesintisiz öğren!

Reklamsız, odaklanmış çalışma

Notunu favorilerine kaydet ve kaybetme

Kaldığın yerden otomatik devam et

Not çalışma yüzdeni otomatik takip et

Tamamen ÜCRETSİZ→250 000+ öğrenciye katıl, ders çalış, yorum yap!

Güncel
Osmanlı Devleti’nin Cihan Devleti Hâline Gelmesi

Konu Özeti

Osmanlı Devleti, İstanbul’un fethiyle başlayan süreçte üç kıtaya yayılarak cihan devleti oldu. Çaldıran, Mısır, Mohaç, Preveze ve Girit fetihleri, güçlü ordu, yönetim ve jeopolitik konumla Osmanlı’yı süper güç yaptı. Haremeyn himayesi İslam liderliğini pekiştirdi.

Bu konuda
  • Osmanlı Devleti’nin cihanşümul devlet idealinin temel unsurlarını
  • İstanbul’un fethinin siyasi, ekonomik ve kültürel etkilerini
  • Çaldıran ve Mısır seferlerinin Anadolu birliği ve İslam liderliğine katkılarını
  • Preveze Deniz Savaşı’nın Akdeniz hakimiyetindeki rolünü
  • ... ve 1 konu daha

öğreneceksiniz.
Reklamsız Bikifi Mobil Uygulaması!

Dünya tarihinde çok az devlet, Osmanlı İmparatorluğu kadar geniş topraklara yayılmış ve farklı kültürleri bir arada tutmayı başarmıştır. 15. yüzyılın ortalarından 17. yüzyılın sonlarına kadar geçen dönemde Osmanlı Devleti, üç kıtaya yayılan toprakları ve güçlü yönetim sistemiyle bir cihan devleti haline gelmiştir. Bu dönemde gerçekleştirilen fetihler, kazanılan zaferler ve kurulan düzen, Osmanlı’yı dönemin süper gücü yapmıştır.

Osmanlı’nın XVII. Yüzyıldaki Sınırları ve Cihan Devleti Olma Faktörleri

17. yüzyılda Osmanlı Devleti, bugünkü 46 ülkenin topraklarına yayılmış durumdaydı. Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Kuzey Afrika’dan Arabistan’a kadar uzanan bu geniş coğrafya, Osmanlı’yı döneminin tartışmasız süper gücü haline getirmişti. Peki, Osmanlı Devleti nasıl bu kadar büyük bir imparatorluk kurabildi?

Cihan devleti (dünya devleti) olmanın temel faktörleri şunlardı:

Jeopolitik Konum ve Stratejik Üstünlük

Osmanlı Devleti, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birleştiği noktada yer alıyordu. Bu konum, ticaret yollarını kontrol etme ve farklı bölgelere kolayca ulaşma imkanı sağlıyordu. İstanbul’un fethi ile birlikte bu stratejik üstünlük daha da artmıştı.

Güçlü Merkez-Taşra Organizasyonu

Osmanlı yönetim sistemi, merkezdeki padişah ve divanından, en uzak eyaletlerdeki kadılara kadar mükemmel bir organizasyona sahipti. Her vilayet, sancak ve kaza, merkezle sürekli iletişim halindeydi. Bu sistem sayesinde devlet kaynaklarını hızla seferber edebiliyor, ihtiyaç duyulan bölgelere asker ve malzeme gönderebiliyordu.

Kaynakların Etkin Kullanımı

Osmanlı Devleti, sahip olduğu insan gücünü, ekonomik kaynakları ve teknolojik imkanları çok iyi değerlendiriyordu. Tımar sistemi sayesinde hem tarım üretimi sağlanıyor hem de savaş zamanı ordular toplanıyordu. Vergiler düzenli toplanıyor, bu gelirler devletin ihtiyaçları için kullanılıyordu.

İstanbul’un Fethi (1453): Cihan Devleti Olmanın İlk Adımı

İstanbul’un fethi, Osmanlı tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Hz. Muhammed’in “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” hadisi, Müslümanlar için bu fethi kutsal bir görev haline getirmişti. Genç Sultan II. Mehmed, bu görevi yerine getirmek için detaylı hazırlıklar yaptı.

Fetih Öncesi Hazırlıklar

Rumeli Hisarı’nın İnşası: Boğaz’ın Kilidi

Sultan Mehmed, İstanbul’u kuşatmadan önce Boğaziçi’nin en dar yerinde, Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli Hisarı’nı inşa ettirdi. Bu kale, Karadeniz’den İstanbul’a gelebilecek yardımları engellemek için stratejik bir konumdaydı. Rumeli Hisarı’nın topları, Boğaz’dan geçmeye çalışan gemileri batırabilecek güçteydi.

Şahi Toplar ve Teknolojik Üstünlük

Fetih için özel olarak döktürülen şahi toplar, dönemin en ileri teknolojisiydi. Bu toplar 544-680 kilogram ağırlığında gülleler atabiliyordu. Macar usta Urban’ın döktüğü dev top, surları yıkmak için özel olarak tasarlanmıştı. Top gücünün önemi şu formülle ifade edilebilir:

Bu formül, bir topun etkinliğinin hem attığı güllenin yıkıcı gücüne hem de ne kadar uzağa atabileceğine bağlı olduğunu gösterir.

Donanma Hazırlıkları

Sultan Mehmed, İstanbul’u hem karadan hem denizden kuşatmak için güçlü bir donanma hazırlattı. 400’den fazla gemi inşa edildi. Bu gemiler, Haliç’e girerek şehri denizden de kuşatacaktı.

Fetih Süreci: 53 Günlük Mücadele

6 Nisan 1453: Kuşatma Başlıyor

Osmanlı ordusu İstanbul surlarının önüne geldiğinde, şehir halkı surların gücüne güveniyordu. Ancak Osmanlı topları ateş açmaya başladığında, yüzyıllardır yıkılmaz sanılan surlar parça parça dökülmeye başladı.

22 Nisan 1453: Tarihe Geçen Taktik Deha

Bizanslılar Haliç’in girişini zincirle kapatmıştı. Sultan Mehmed, kimsenin beklemediği bir hamle yaptı: 70 gemiyi kızaklar üzerinde karadan yürüterek Haliç’e indirdi! Gemiler, yağlanmış kütükler üzerinde öküzler yardımıyla çekildi. Sabah uyanan Bizanslılar, Haliç’te Osmanlı donanmasını görünce şoke oldular. Bu olay, askeri tarihte eşine az rastlanan bir taktik deha örneğidir.

29 Mayıs 1453: Fetih Günü

53 günlük kuşatmadan sonra, 29 Mayıs sabahı son hücum başladı. Osmanlı askerleri Topkapı bölgesinden surlara tırmandı. İlk surlara çıkan asker Ulubatlı Hasan, sancağı dikti ancak şehit düştü. Sultan Mehmed öğle vakti şehre girdi ve doğruca Ayasofya’ya gitti. Burada okunan ezan, İstanbul’un artık bir Türk-İslam şehri olduğunu ilan ediyordu.

Fethin Sonuçları ve Etkileri

İstanbul’un fethi, sadece bir şehrin alınması değil, dünya tarihinin akışını değiştiren bir olaydı.

Siyasi Etkiler: Cihanşümul Devlet İdeali

Fetihle birlikte Osmanlı Devleti, cihanşümul (dünyayı kapsayan) bir devlet olma iddiasını güçlendirdi. “Kızıl elma” ideali, yani dünya hakimiyeti hedefi, devletin temel politikası haline geldi. Sultan Mehmed kendini sadece Türklerin değil, Ortodoks Hristiyanların da koruyucusu ilan etti. Rum Patriği’ne verilen haklar, bu politikanın bir parçasıydı.

Ekonomik Etkiler: Ticaret Yollarının Kontrolü

İstanbul’un fethi, Asya ile Avrupa arasındaki ticaret yollarının kontrolünü Osmanlı’ya verdi. Karadeniz bir Türk gölü haline geldi. İpek Yolu’nun batıya açılan kapısı artık Osmanlı denetimindeydi. Bu durum, devlete büyük ekonomik güç sağladı.

Kültürel Etkiler: Yeni Bir Medeniyet Merkezi

Sultan Mehmed, İstanbul’u İslam dünyasının en görkemli şehri yapmak için büyük bir imar faaliyeti başlattı. Camiler, medreseler, hamamlar, çarşılar inşa edildi. Şehir, Türk-İslam kimliğiyle yeniden şekillendi. Ayasofya’nın camiye çevrilmesi, bu dönüşümün sembolü oldu.

Doğu Seferleri ve Anadolu Birliği

İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı Devleti, doğuda yükselen Safevi tehdidine karşı harekete geçti. Bu seferler, hem Anadolu’nun birliğini sağlamak hem de İslam dünyasının liderliğini ele geçirmek için önemliydi.

Çaldıran Savaşı (1514): Safevi Tehdidinin Sonu

Savaşın Nedenleri

İran’da kurulan Safevi Devleti, Şiilik propagandası yaparak Anadolu’daki Türkmen aşiretlerini etkilemeye çalışıyordu. Şahkulu isyanı gibi olaylar, iç güvenliği tehdit ediyordu. Sultan I. Selim (Yavuz), bu tehdidi ortadan kaldırmak için harekete geçti.

Savaşın Sonuçları

23 Ağustos 1514’te Çaldıran Ovası’nda yapılan savaşta, Osmanlı ordusu büyük bir zafer kazandı. Bu zaferin formülü şöyleydi:

Yani ateşli silahlarla donatılmış Osmanlı ordusu, geleneksel süvari birliklerine dayanan Safevi ordusunu yendi. Bu zaferle Doğu Anadolu’nun güvenliği sağlandı ve Anadolu birliği tamamlandı.

Mısır Seferi (1516-1517): İslam Dünyasının Liderliği

Yavuz Sultan Selim, Safevi tehditini bertaraf ettikten sonra güneye yöneldi. Mısır’da hüküm süren Memlük Devleti, hem ekonomik hem de dini açıdan önemli bir hedeftí.

Mercidabık Muharebesi (24 Ağustos 1516)

Halep yakınlarında yapılan bu savaşta, Osmanlı ordusu Memlükleri yendi. Savaşta Memlük Sultanı Kansu Gavri öldü. Bu zaferle Suriye yolu açıldı.

Ridaniye Muharebesi (22 Ocak 1517)

Kahire önlerinde yapılan bu savaşla Memlük Devleti tamamen yıkıldı. Mısır’ın fethi tamamlandı. Bu fethin en önemli sonucu, Haremeyn-i Şerifeyn (Mekke ve Medine) himayesinin Osmanlı’ya geçmesiydi. Artık Osmanlı padişahları “Hadimü’l-Haremeyn” (Kutsal toprakların hizmetkarı) unvanını taşıyacaktı. Bu unvan, İslam dünyasının liderliğini sembolize ediyordu.

Afrika’daki Faaliyetler: İnsani ve Stratejik Boyut

Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika’da hem stratejik hem de insani amaçlarla faaliyet gösterdi.

Garp Ocakları’nın Kurulması

Garp Ocakları, Cezayir, Tunus ve Trablusgarp’ta kurulan Osmanlı deniz üsleriydi. Bu üsler, Akdeniz’de Hristiyan korsanlara karşı Müslüman tüccarları korumak için kurulmuştu. Barbaros kardeşler (Oruç ve Hızır Reis) bu bölgelerde önemli faaliyetler yürüttü.

İspanya’dan Müslüman ve Yahudi Göçü

1492’de İspanya’da Hristiyanlar, Endülüs Emevileri’ni yıktıktan sonra Müslüman ve Yahudilere “Ya din değiştirin ya da ülkeyi terk edin” dediler. Osmanlı Devleti, büyük bir insani yardım politikası izleyerek bu insanları gemilerle kurtardı. Kemal Reis komutasındaki Osmanlı donanması, binlerce Müslüman ve Yahudi’yi İspanya’dan alarak Osmanlı topraklarına yerleştirdi. Bu insanlar, getirdikleri bilgi ve becerileriyle Osmanlı ekonomisine büyük katkı sağladılar.

Batı Seferleri ve Avrupa Hakimiyeti

16. yüzyılda Osmanlı Devleti, Avrupa’nın içlerine doğru ilerleyerek kıtanın kaderini etkileyecek fetihler gerçekleştirdi.

Mohaç Muharebesi (1526): Orta Avrupa’nın Kapıları Açılıyor

29 Ağustos 1526’da Macaristan’ın Mohaç Ovası’nda yapılan savaş, Macar Krallığı’nın sonunu getirdi. Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı ordusu, Macar Kralı II. Lajos’un ordusunu perişan etti. Kral, savaştan kaçarken bataklıkta boğuldu.

Habsburg Tehdidi ve Denge Politikası

Bu dönemde Avrupa’da Habsburg hanedanı güçleniyordu. Almanya İmparatoru Şarlken (V. Karl), neredeyse tüm Avrupa’yı birleştirmeye çalışıyordu. Osmanlı Devleti, Fransa ile ittifak yaparak Avrupa’da denge politikası izledi. “Böl ve yönet” stratejisi, Avrupa’nın tek bir güç altında birleşmesini engelledi.

I. Viyana Kuşatması (1529): Avrupa’ya Korku Salan Kuşatma

Kanuni Sultan Süleyman, Habsburg İmparatoru Ferdinand’a gözdağı vermek için Viyana’yı kuşattı. Eylül-Ekim 1529’da süren kuşatma, kış şartlarının başlaması ve lojistik sorunlar nedeniyle kaldırıldı. Ancak bu kuşatma, tüm Avrupa’da büyük bir korku yarattı. Avrupa’nın göbeğindeki Viyana’nın kuşatılması, Osmanlı gücünün ne kadar ileri gittiğini gösteriyordu.

Preveze Deniz Savaşı (1538): Akdeniz’in Sultanı

28 Eylül 1538’de Yunanistan’ın Preveze açıklarında yapılan deniz savaşı, Osmanlı denizciliğinin zaferiydi. Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı donanması, Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasını yendi.

Bu savaşta kadırgaların kalyon tipi gemilere üstünlüğü görüldü. Kadırgalar daha hızlı manevra yapabiliyordu. Bu zaferle Akdeniz’de 33 yıl sürecek Osmanlı deniz hakimiyeti başladı. Akdeniz artık bir “Türk Gölü” olmuştu.

Doğu Akdeniz ve Hint Okyanusu’nda Mücadele

Osmanlı Devleti, sadece Akdeniz’de değil, Hint Okyanusu’nda da faaliyet gösterdi. Bu faaliyetler, hem ticari hem de dini amaçlar taşıyordu.

Hint Deniz Seferleri: Baharat Yolu Mücadelesi

Portekizliler, Ümit Burnu’nu dolaşarak Hindistan’a ulaşmış ve baharat ticaretini ele geçirmeye çalışıyorlardı. Osmanlı Devleti, bu tehdide karşı 1538-1553 yılları arasında dört büyük sefer düzenledi:

  1. Hadım Süleyman Paşa Seferi (1538): Yemen ve Aden’i aldı, Hindistan’a doğru ilerledi.
  2. Piri Reis Seferi (1551): Ünlü denizci ve haritacı Piri Reis, Basra’dan hareketle Hint Okyanusu’na açıldı.
  3. Murad Reis Seferi (1552): Portekizlilerle mücadeleyi sürdürdü.
  4. Seydi Ali Reis Seferi (1553): “Mirat’ül Memalik” adlı seyahatnamesini yazan Seydi Ali Reis, fırtınalar nedeniyle Hindistan’a kadar sürüklendi.

Bu seferler sırasında Osmanlı Devleti, Endonezya’daki Açe Sultanlığı’na yardım etti. Müslüman dayanışması gereği, Portekiz baskısına karşı silah ve askeri uzman gönderildi.

Kıbrıs’ın Fethi (1571): Stratejik Ada

Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de stratejik öneme sahip bir adaydı. Venediklilerin elindeki ada, korsan üssü olarak kullanılıyor ve hac yolunu tehdit ediyordu.

Fetih Süreci

1570 yılında başlayan fetih hareketi, önce Lefkoşa’nın ardından Mağusa’nın alınmasıyla tamamlandı. Mağusa kalesi 1 yıl boyunca direndi. Kale komutanı Bragadin’in anlaşma şartlarına uymaması, üzücü olaylara neden oldu. 1571’de ada tamamen Osmanlı kontrolüne geçti.

İnebahtı Deniz Savaşı (1571): Geçici Bir Yenilgi

7 Ekim 1571’de Yunanistan’ın İnebahtı açıklarında Papa öncülüğünde kurulan Haçlı donanması ile Osmanlı donanması karşılaştı. Savaşta Osmanlı donanması ağır kayıplar verdi. Ancak bu yenilgi geçiciydi. Vezir Sokullu Mehmed Paşa’nın “Düşmanlar bizim sakalımızı kesti, yeniden çıkar. Biz Kıbrıs’ı alarak onların kolunu kestik, bir daha çıkmaz” sözü durumu özetliyordu. Gerçekten de 1572’de yeni bir donanma inşa edildi ve Akdeniz hakimiyeti devam etti.

İran Seferleri ve Doğu Sınırının Belirlenmesi

Osmanlı-Safevi mücadelesi, 16. ve 17. yüzyıllar boyunca devam etti. Bu mücadele, doğu sınırlarının şekillenmesinde belirleyici oldu.

Irakeyn Seferi (1534-1535): Bağdat’ın Alınması

Kanuni Sultan Süleyman, 1534’te doğuya sefer düzenledi. Irakeyn (iki Irak: Irak-ı Arap ve Irak-ı Acem) bölgesinde Tebriz ve Bağdat gibi önemli şehirler alındı. Bağdat’ın alınması, İpek Yolu’nun kontrolü açısından çok önemliydi.

Ferhat Paşa Antlaşması (1590): En Geniş Doğu Sınırları

Uzun süren savaşlardan sonra 1590’da imzalanan bu antlaşmayla Osmanlı Devleti doğuda en geniş sınırlarına ulaştı. Azerbaycan, Gürcistan ve Dağıstan Osmanlı hakimiyetine girdi. Safeviler büyük toprak kayıplarına uğradı.

Kasr-ı Şirin Antlaşması (1639): Kalıcı Sınır

IV. Murad döneminde Bağdat tekrar alındıktan sonra imzalanan bu antlaşma, Osmanlı-İran sınırını belirledi. Antlaşmaya göre Bağdat Osmanlı’da, Revan (Erivan) Safevi’de kalacaktı. Bu antlaşma 1847’ye kadar, yani 200 yıldan fazla yürürlükte kaldı. Bu durum, antlaşmanın ne kadar dengeli hazırlandığını gösterir.

Girit’in Fethi ve Kuzey Seferleri

17. yüzyılda Osmanlı Devleti, hem Akdeniz’de hem de kuzeyde önemli fetihler gerçekleştirdi.

Girit Seferi (1645-1669): 24 Yıllık Mücadele

Girit, Akdeniz’in ortasında stratejik bir adaydı ve Venediklilerin elindeydi. Ada, Osmanlı gemilerine saldıran korsanlar için güvenli bir sığınak olmuştu.

Kandiye Kuşatması: Tarihin En Uzun Kuşatmalarından Biri

Adanın başkenti Kandiye (bugünkü Heraklion), inanılmaz güçlü surlara sahipti. Şehir tam 24 yıl boyunca kuşatma altında kaldı. Bu süre zarfında binlerce asker şehit oldu. Sonunda Köprülü Fazıl Ahmed Paşa’nın kararlı politikası sayesinde 1669’da Kandiye alındı ve Girit’in fethi tamamlandı.

Kamaniçe Seferi ve Bucaş Antlaşması (1672): En Geniş Sınırlar

Osmanlı Devleti, kuzeyde Lehistan’a (Polonya) karşı sefer düzenledi. Kamaniçe kalesi alındı. 1672’de imzalanan Bucaş Antlaşması ile Podolya ve Ukrayna toprakları Osmanlı’ya bağlandı. Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti tarihinin en geniş sınırlarına ulaştı: 3.8 milyon kilometrekare! Bu rakam, bugünkü Türkiye’nin yaklaşık 5 katı büyüklüğündedir.

Konuyla İlgili Terimler Özeti

  • Cihanşümul devlet: (⭐⭐⭐) Dünya hakimiyeti iddiasında bulunan, gücü ve etki alanı tüm dünyaya yayılmış devlet anlamına gelir. Osmanlı Devleti, özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılan toprakları, güçlü ordusu ve etkili yönetim sistemiyle cihanşümul bir devlet olmuştur. Bu ideal, “Nizam-ı Alem” (dünya düzeni) kurma hedefiyle de ilişkilidir. Örneğin, Kanuni Sultan Süleyman’ın kendisine “Doğu’nun ve Batı’nın Sultanı” unvanını vermesi bu idealin bir yansımasıdır.
  • Haremeyn-i Şerifeyn: (⭐⭐⭐) İslam’ın iki kutsal şehri olan Mekke ve Medine’yi ifade eder. 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethetmesiyle bu kutsal toprakların koruyuculuğu Osmanlı’ya geçmiştir. Osmanlı padişahları “Hadimü’l-Haremeyn” (kutsal toprakların hizmetkarı) unvanını taşımış, her yıl surre alaylarıyla bu şehirlere yardım göndermiş, hac yollarının güvenliğini sağlamıştır. Bu sorumluluk, Osmanlı’yı İslam dünyasının lideri konumuna yükseltmiştir.
  • Kapitülasyon: (⭐⭐) Bir devletin başka bir devletin vatandaşlarına kendi topraklarında tanıdığı ticari, hukuki ve mali ayrıcalıklardır. Osmanlı Devleti, başlangıçta Fransa gibi müttefik devletlere siyasi amaçlarla (Habsburg’lara karşı) bu imtiyazları vermiştir. Örneğin, 1536’da Fransa’ya verilen kapitülasyonlar, Fransız tüccarların Osmanlı topraklarında düşük gümrük vergisi ödemesini sağlıyordu.
  • Garp Ocakları: (⭐⭐) Kuzey Afrika’da Cezayir, Tunus ve Trablusgarp’ta kurulan Osmanlı deniz üsleri ve yarı özerk eyaletlerdir. Bu ocaklar, Akdeniz’de Hristiyan korsanlarına karşı Müslüman gemilerini korumuş, aynı zamanda Osmanlı’nın Batı Akdeniz’deki varlığını güçlendirmiştir. Barbaros kardeşlerin kurduğu bu sistem, 19. yüzyıla kadar devam etmiştir.
  • Moriskolar: (⭐) İspanya’da yaşayan ve Hristiyanlık’ı kabul etmeye zorlanan Müslümanlara verilen isimdir. 1492’de Granada’nın düşmesinden sonra zorla vaftiz edilen bu insanlar, gizlice İslam inançlarını sürdürmeye çalışmışlardır. Osmanlı Devleti, 16. yüzyılda birçok Morisko’yu İspanya’dan kurtararak kendi topraklarına yerleştirmiştir.
👍 2025-2026 Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli
24 Ders Saati📂 10. Sınıf Tarih
Bu yazıda bulunan terimler ayrıca anlatılmamıştır. Bu yazıdaki bir terimin ayrıca anlatılmasını istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından bize ulaşabilirsiniz.
Sistememizde bu yazıda bahsi geçen kişilere ait bir biyografi bulunamamıştır.
Benzer İçerikler
Önemli Askeri Mücadelelerin Türk Tarihinin Seyrine Etkileri
Tarih

Önemli Askeri Mücadelelerin Türk Tarihinin Seyrine Etkileri

İçeriğe Git>
Orta Çağ’daki Siyasi ve Askeri Gelişmeler
Tarih

Orta Çağ’daki Siyasi ve Askeri Gelişmeler

İçeriğe Git>
Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki İskan ve İstimalet Politikası
Tarih

Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki İskan ve İstimalet Politikası

İçeriğe Git>
Stratejik Siyaset ve Dünya Gücü Olan Osmanlı Devleti
Tarih

Stratejik Siyaset ve Dünya Gücü Olan Osmanlı Devleti

İçeriğe Git>
Beylikten Devlete Siyasi ve Askerî Gelişmeler
Tarih

Beylikten Devlete Siyasi ve Askerî Gelişmeler

İçeriğe Git>
İstanbul’un Fethi ve Fethin Sonuçları
Tarih

İstanbul’un Fethi ve Fethin Sonuçları

İçeriğe Git>
Copyright © 2025 Bikifi
Star Logo
tiktok Logo
Pinterest Logo
Instagram Logo
Twitter Logo