Ülkeler Arasındaki Ekonomik ve Siyasi Etkileşim

📅 28 Şubat 2023|08 Mart 2025
Güncel
Ülkeler Arasındaki Ekonomik ve Siyasi Etkileşim

Konu Özeti

Küreselleşen dünya ile birlikte ticaret ve turizm alanlarında büyük değişimler olmuştur. Bununla birlikte sanayileşen devletlerin ekonomik olarak büyümesi dikkat çekicidir. Ekonomisi tarıma dayalı ülkeler ise artık gelişmemiş sayılmaktadır.

Bu konuda
  • Küresel anlamda ticareti ve gelişimini
  • Turizmin önemini ve dünyaya etkilerini
  • Sanayileşen devletlerin özelliklerini ve Güney Kore üzerinden örneklerini
  • Tarım ekonomisine bağlı olan ülkelerin ve olmayan ülkelerin özelliklerini Hollanda ve Nijerya üzerinden örneklerini
öğreneceksiniz.
Reklamsız Bikifi Mobil Uygulaması!

Küresel Ticaret

Ticaret; bir mal veya hizmetin kar elde etmek amacıyla alım satımına yönelik yapılan etkinliklerin tümüne denir. Ticaret ilk insanlardan beri süregelen bir ekonomik faaliyettir. İlk baştaki şekli takas olmakla birlikte günümüzde ticaret para ile yapılmaktadır. Ticarette asıl amaç, üretilen ürünleri satmak ve ihtiyaç olan ürünleri satın almaktır.

Ticaret bir ülkenin sınırları içerisinde yapılabileceği gibi başka ülkeler arasında da yapılabilmektedir. Bir ülkenin sınırları içerisinde yapılan alışverişe iç ticaret, bir başka ülke ile yapılan alışverişe ise dış ticaret adı verilmektedir. Uluslararası sınırlar ve bölgeler arasında yapılan ticarete de küresel ya da uluslararası ticaret denilmektedir.

Küresel ticaretin üç temel unsuru vardır: Ham madde, üretim ve pazar. Birbiriyle sürekli etkileşim halinde olan bu unsurlardan birinin eksik olması durumunda ticaretin düzenli gerçekleşmesi beklenemez.

📚 EK BİLGİ:

  • Ham madde: Sanayide kullanılmak üzere işlenmiş ya da yarı işlenmiş maddelere denir.
  • Üretim: Ham maddenin işlenerek bir mal ortaya çıkarmaya denir.
  • Pazar: Mal ve hizmetlerin tüketildiği yere denir.

Dünya üzerinde ham maddelerin bulunduğu bölgeler, sanayi bölgeleri ve pazar bölgeleri farklı yerlerdedir. Enerji kaynağından ham maddeye, endüstri ürünlerinden hizmet ürünlerine kadar ülkelerin birbirlerine ihtiyacı vardır. Sanayileşmiş ülkeler (ABD, Batı Avrupa ülkeleri, Japonya vb.) genelde ham madde satın alır, işlenmiş madde satar; gelişmemiş ülkeler ise (Somali, Afganistan, Sudan vb.) ham madde satar, işlenmiş madde satın alır.

Küresel ticaretin gelişmesinde;

  • Ham maddelerin ülkelerde farklılık göstermesi,
  • Mal ve hizmet üretimlerinin ülkeler arasında farklılık göstermesi,
  • Ülkelerin üretemedikleri malları elde etmek istemeleri,
  • Ülkelerin üretim fazlası malları ellerinden çıkarmak istemeleri etkili olmuştur.

Sanayi Sektöründe Ticaret

Sanayi sektöründe ticaret, hammadde tedarikinden üretime, ürünlerin iç ve dış pazarlara sunulmasına kadar tüm süreçleri kapsayan stratejik bir faaliyettir. Sanayi tesisleri, üretim maliyetlerini düşürmek için küresel ölçekte hammadde arayışına girerken, ürettikleri malları da uluslararası pazarlara yönlendirerek gelirlerini ve iş hacmini artırmaya çalışır. Bunun sonucunda, sanayi sektörüyle ticaret arasındaki etkileşim, ülkeler arasındaki gümrük vergileri, lojistik altyapı, teknolojik yeterlilik ve iş gücü kalitesi gibi unsurlardan doğrudan etkilenir. Gelişen ulaşım ve iletişim imkanları, sanayi ürünlerinin tedarik zincirini genişletirken küresel rekabeti de artırır. Bu nedenle sanayi sektörü, ithalat ve ihracat politikalarına göre şekillenerek ekonomik büyümeye ve ülkelerin kalkınmasına büyük katkı sağlar.

Dünya üzerinde önemli sanayi üretim alanları Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Doğu ve Güneydoğu Asya ile Rusya ve Ukrayna’dır.

Sanayi üretiminin bu bölgelerde yoğunlaşmasında;

  • Dünya nüfusunun büyük bir kısmının bu alanlarda bulunması,
  • Teknolojinin ve bilimin gelişmesi,
  • Ham madde bakımından sıkıntı yaşanmaması,
  • Kalifiye iş gücünün yüksek olması,
  • Enerji üretiminin yeterli olması,
  • Ulaşım ve pazar olanaklarının gelişmesi gibi faktörler etkili olur.

Sanayileşmiş ülkeler, gerek kendi ülkelerinden gerek ham madde üreten ülkelerden elde ettikleri ürünleri işleyerek pazarlara sunmaktadır. Yeryüzündeki başlıca sanayi ürünleri üretim alanları; Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Doğu ve Güneydoğu Asya ile Rusya ve Ukrayna’dır.

Ham madde ve sanayi ürünleri üretim bölgeleri aynı zamanda yeryüzünün en önemli pazar bölgeleridir. Özellikle sanayileşmiş ülkeler, hem üretim hem de tüketim bakımından büyük ticaret alanlarıdır. Örneğin Çin, Avrupa Birliği’ne üye ülkeler, ABD ve Japonya en fazla ihracat yapan ülkelerdir. Bu ülkeler, aynı zamanda dünya genelindeki ithalatta da ilk sıradadır.

🚀 DETAY BİLGİ: Küresel ticaretin yoğunlaştığı bölgelerin en önemli özellikleri; gelişmişlik düzeyinin, pazarlama olanaklarının ve tüketim miktarının fazla olmasıdır. Ülkeler ve bölgeler arasındaki ticaretin gelişmesine neden olan etmenler ise; ulaşımdaki teknolojik ve yapısal değişimlerdir.

Tarım Sektöründe Ticaret

Tarım sektöründe ticaret, ham maddeden nihai ürüne kadar uzanan süreçte üreticiden tüketiciye değer zincirinin temelini oluşturur. Tarımsal ürünlerin ticareti, mevsimsel koşullar, ürün rekoltesi ve küresel talep gibi faktörlere bağlı olarak dalgalanır. İklim değişikliği ve doğal afetler, arz-talep dengesini ciddi ölçüde etkileyerek fiyatlarda önemli dalgalanmalara neden olabilir. Ayrıca tarım politikaları, gümrük vergileri ve sübvansiyonlar, tarım ürünlerinin uluslararası piyasalara girişini belirleyen başlıca unsurlardır. Günümüzde lojistik imkânların gelişmesi ve soğuk zincir teknolojileri sayesinde tarımsal ürünler daha uzak pazarlara güvenle ulaştırılmakta, bu da ihracat potansiyelini ve küresel rekabet gücünü artırmaktadır.

Yeryüzünde çeşitli tarım ürünleri yetiştirilmekte ve tarımsal üretim alanları geniş bir yer kaplamaktadır. Örneğin buğdayüretiminde Çin, Hindistan, Endonezya ve Bangladeş; mısırüretiminde ABD, Çin ve Brezilya ilk  sıralarda yer alan ülkelerdir. Pamuküretimi daha çok Çin, Hindistan, ABD ve Pakistan; kahveüretimi Brezilya, Vietnam ve Kolombiya; çayüretimi Çin ve Hindistan; kakaoüretimi Fildişi Sahilleri, Gana ve Endonezya’da gerçekleştirilir.

Zeytin üretiminde İspanya; fındıkincir ve kayısıüretiminde ise Türkiye ilk sıralarda yer almaktadır.

Yeryüzünde yaygın olarak beslenen hayvanlardan biri koyundur. Çin, Hindistan, Avustralya, Sudan ve İran en fazla koyun besleyen ülkelerdir. Sığır besiciliğinde ise Hindistan, Brezilya, Çin, ABD ve Arjantin ilk sıralarda yer almaktadır.

Dünyada balık bakımından zengin olan denizler, Japonya ve İzlanda ile Peru ve Şili açıklarıdır. Çin, Peru, Hindistan, ABD, Endonezya, Japonya ve Şili en fazla balık avlayan ülkelerdir.

Dünyadaki önemli ham maddelerden biri de ormanlardır. Rusya, Brezilya, Kanada, ABD, Çin ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti orman alanı en fazla olan ülkelerdir.

Maden ve Enerji Sektöründe Ticaret

Maden ve enerji sektörü ticareti, dünya ekonomisinin temel yapı taşlarından biridir. Petrol, doğal gaz, kömür ve değerli madenler gibi doğal kaynaklar, sınırlı olmaları ve çıkarma maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle küresel talep görürken fiyatlarını da jeopolitik gerilimler ve arz-talep dengeleri belirler. Bu kaynakların uluslararası taşınmasında bölgesel çatışmalar, lojistik altyapı ve taşıma maliyetleri büyük rol oynar. Enerji şirketleri, ticari faaliyetlerini sürdürebilmek için küresel finansman ve teknoloji iş birliklerine ihtiyaç duyar; hükümetler ise stratejik enerji rezervleri ve maden politikalarıyla ulusal güvenlik ve ekonomik istikrar konularında kritik kararlar alır. Böylelikle maden ve enerji ticareti, ülkelerin kalkınması ve uluslararası güç dengelerinin şekillenmesinde belirleyici etkiler yaratır.

Dünyadaki başlıca kömür üretim bölgeleri; ABD, Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Çin, Avustralya, Hindistan, Almanya, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Polonya’dır. Orta Doğu, Rusya, Kuzey  ve Güney Amerika ile Afrika, başlıca petrol bölgeleridir. Suudi Arabistan, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, İran, Libya, Cezayir, Nijerya, Rusya ve Endonezya petrol üretim merkezlerinin en önemlileridir.

Günümüzdeki önemli enerji kaynaklarından biri de doğal gazdır. Rusya, İran, Katar, Suudi Arabistan, ABD, Cezayir, Venezuela ve Nijerya doğal gaz rezervleri bakımından zengin ülkelerdir.

Yeryüzünde çok çeşitli madenler bulunmaktadır. Bu madenlerin dağılış alanları da farklıdır. Örneğin demir üretiminde Çin, Brezilya, Avustralya, Rusya ve Hindistan ön sıralardadır. Bakır üretiminde Şili, Endonezya, ABD, Avustralya ve Peru; kalay üretiminde Çin, Endonezya ve Peru; krom üretiminde Güney Afrika Cumhuriyeti, Kazakistan ve Hindistan; altın üretiminde Güney Afrika, ABD, Avustralya ilk sıradadır.

Ülkeler Arasındaki Etkileşimde Turizmin Rolü

Turizm; insanların dinlenme, eğlenme, görme, tanıma vb. amaçlarla sürekli ikamet ettiği yerden başka bir yere geçici bir süre içinde yaptığı gezilere denir. Turist ise; bu faaliyetlere katılan kişilere denilmektedir. Bir ülkeyi ekonomik, sosyal ve kültürel yönleriyle ön plana çıkaran turizm, aynı zamanda farklı ülke insanlarıyla
etkileşim kurulmasını sağlar. Kendi ülkesi içinde seyahat eden kişilere yerli turist (iç turizm); başka bir ülkeye seyahat edenlere de yabancı turist (dış turizm) adı verilmektedir. İç turizm ekonomiye döviz getirmezken; dış turizm ülkeye döviz getirir.

Turizm gelir ve giderleri, görünmeyen gelir ve giderler arasında olduğundan dış turizm hareketlerinin bir ülkeye kazandırdığı gelire “Görünmeyen İhracat”, ülkedeki birçok sektörde üretimi artırdığı için ise Bacasız Sanayi” denilmektedir.

İnsanları Turizm Faaliyetine Yönelten Faktörler;

  • Doğal güzellikleri, tarihi ve kültürel değerleri görme ve tanıma,
  • Aile, dost, akraba ziyaretleri, iş, inanç, sağlık, dinlenme ve eğlence,
  • Eğitim–öğretim, kongre-toplantıya katılma, sportif aktivitelerde bulunma
  • Ulaşım olanaklarının gelişmesi,
  • Nüfus artışı,
  • Eğitim ve kültür seviyesinin artması,
  • Hızlı kentleşme ve getirdiği sorunlar,
  • İnsanların gelir düzeylerinin artması etkilidir.
turizmin küresel etkileri

Ekonomik Etkileri

Ülkelerin sahip olduğu turizm potansiyeli, ekonomilerine ciddi anlamda katkı sağlar. Bu nedenle turizm, dünyanın en dinamik ve en büyük ekonomik faaliyetlerinden biridir. Özellikle geri kalmış ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler için kalkınma sürecinin başlangıcıdır.

Bu durumun farkında olan ülkelerin hem mevcut turizm imkanlarını en verimli şekilde kullanma hem de yeni turizm alanları oluşturabilme gayreti içerisinde olduğu görülmektedir.

Politik Etkileri

Uluslararası ilişkilerde toplumların ve ülkelerin arasındaki ilişkilerin gelişmesinde turizm önemli bir etkiye sahiptir. Yakın ya da uzaktaki bir ülkeyi görmek, tanımak, o ülkeyle iletişime geçmek genellikle turizm sayesinde gerçekleşir.

Sosyokültürel Etkileri

Turistler, gittikleri yerleri sosyal açıdan etkilediği gibi bu yerlerden de etkilenmektedir. Turizm sayesinde insanlar farklı ülke ve kültürleri tanıma imkanı bulur. Böylece farklı ülke ve bölgeler arasındaki bağlar güçlenir. Bu kültürel bağlar insanlar arasında hoşgörünün gelişmesi ve güçlenmesini sağlar.

Ekolojik Etkileri

Turizm faaliyetlerinin gelişebilmesi ve sürdürülebilir olması, doğal ve kültürel çevrenin korunmasına bağlıdır. Çevre ile turizmin birbirini tamamlayan ve sürekli etkileşim halinde olan bir yönü vardır. Bir yerde turizmin gelişebilmesi için yürütülen turizm faaliyetlerinin o yerin kapasitesine uygun olması gerekir. Bu sayede turizm değerlerinin varlığı korunarak gelecek nesillere aktarılabilir.

Genel olarak turizmin etkileri;

  • Dünya barışına katkı sağlar.
  • Eğitim ve kültür düzeyi yükselir.
  • Yabancı dili geliştirir.
  • Kültürel değerlere sahip çıkılır.
  • Çevre korunmasına önem verilir.
  • Ekonomiye katkı sağlar.
  • Yeni meslek grupları ortaya çıkar.
  • Dostluk ve hoşgörü gelişir.
  • Bilgi alışverişi gerçekleşir.
  • Geleneksel yaşam biçimi değişir.
  • Doğal çevrenin tahrip edilmesine neden olabilir.
  • Çevre kirliliğine neden olabilir.

Güney Kore’nin Sanayileşme Süreci

Güney Kore, son yarım yüzyılda yaşadığı ekonomik dönüşümle, doğal kaynak ve sermaye yetersizliği gibi olumsuzluklara rağmen dünya ölçeğinde başarılı bir sanayileşme hikayesi yazmıştır. Yakın tarihte yaşadığı savaşlar ve siyasi çalkantılar nedeniyle önemli bir başlangıç dezavantajına sahip olan ülke, gelişmiş ülkelere göre oldukça geç modernleşmiş olmasına rağmen, devlet desteğiyle ihracat odaklı üretimi teşvik ederek kısa sürede küresel piyasalarda rekabet edebilecek konuma yükselmiştir.

Öncelikle tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş sürecinde, eğitim, AR-GE ve inovasyon temelli üç sacayağına dayanan kalkınma modeli benimsenmiştir. Devlet ve aileler, eğitime büyük kaynak ayırarak disiplinli, yaratıcı ve yüksek nitelikli iş gücü yetiştirmeye odaklanmıştır. Bu yaklaşım; mühendislik, teknoloji ve yönetim alanlarında uzman bir neslin yetişmesini sağlayarak Güney Kore’nin uluslararası pazarda katma değeri yüksek ürünlerle boy göstermesine ortam hazırlamıştır.

Araştırma ve geliştirme (AR-GE) faaliyetlerine yapılan yatırımlar, ülkenin ileri teknoloji sektörlerinde söz sahibi olmasını mümkün kılmıştır. Kurulan araştırma merkezleri ve üniversite-şirket iş birlikleri; yarı iletken, otomotiv, gemi inşa ve elektronik gibi sektörlerde yenilikçi ürünler geliştirilmesine zemin oluşturmuştur. Bu ürünler, küresel pazarlarda rekabet üstünlüğü sağlayarak Güney Kore ekonomisine ciddi ihracat gelirleri kazandırmıştır.

İnovasyonun ülke kalkınmasındaki önemi ise, yalnızca mevcut ürünlerin iyileştirilmesiyle sınırlı kalmamış, dijital dönüşüme ayak uyduracak yepyeni ürün ve hizmetlerin ortaya çıkmasına da zemin hazırlamıştır. Örneğin, akıllı telefonlar, beyaz eşya ve dijital yazılım ürünleri gibi alanlarda dünya çapında bilinen markalar yaratan Güney Kore, bugün geldiği noktada dünyanın önde gelen ekonomilerinden biri sayılmaktadır.

Bu hızlı büyüme sürecine rağmen, Güney Kore zaman zaman petrol krizleri, finansal dalgalanmalar ve emek maliyetlerindeki yükseliş gibi yapısal sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle 1990’ların sonundaki Asya Finansal Krizi, ekonomide kapsamlı reformlara ve yeni stratejiler geliştirilmesine neden olmuştur. Gelişen teknoloji ve yurt dışı pazarlarla entegre sanayi yapısı sayesinde ülke, bu krizlerden hızla çıkmayı başarmıştır.

Sonuç olarak Güney Kore, savaşlardan büyük ölçüde zarar görmüş bir tarım toplumundan, yüksek teknolojiye dayalı ve ihracat odaklı bir sanayi devine dönüşerek “ekonomik mucize” örneklerinden birini sunmaktadır. Eğitim sistemine verilen önem, yoğun AR-GE yatırımları ve inovasyonu sürekli kılan iş kültürü, doğal kaynak ve sermaye eksikliğini aşarak ülkeyi küresel ekonomik rekabette üst sıralara taşımıştır. Hâlihazırda dünyanın önde gelen ihracatçıları arasında yer alan Güney Kore, farklı sektörlerde geliştirdiği yeni ürün ve hizmetlerle büyümesini sürdürme hedefindedir.

Farklı Gelişmişlik Seviyesindeki Ülkelerde Tarım-Ekonomi İlişkisi

Tarım, insanlık tarihinin ilk üretim biçimidir ve günümüzde de yeryüzündeki en yaygın ekonomik etkinliktir. İnsanların ilk ekonomik etkinliği olan avcılık ve toplayıcılığın ardından yerleşik hayata geçilmesiyle tarım ve hayvan evcilleştirme ve kısmen balıkçılık faaliyetleri gelişmiştir.

Tarımın gelişimi üç döneme ayrılmaktadır. Neolotik Devrim olarak da adlandırılan birinci dönem tarımı 10.000 yıl önce insanlar keşfetmiş ve Orta Doğu’da tarımsal üretime başlamışlardır. Tarım ürünlerinin yetiştirilmeye başlandığı, bazı hayvanların evcilleştirildiği bir dönemdir. 2.000 yıl öncesine dayanan ikinci dönem; demirin işlenmeye başlandığı dönemdir. Bu dönemde demirden saban yapılmış, böylece toprak daha kolay işlenmiştir. Bunun sonucunda tarım alanları genişlemiştir. Üçüncü dönem; laboratuvarlarda gerçekleştirilen yenilikler dönemidir. Teknolojinin hızla geliştiği günümüzde bu yenilikler hala devam etmektedir.

Gelişmişlik düzeyi farklı olan ülkelerde uygulanan tarım teknikleri de farklıdır. Bu yöntemler; modern ve geleneksel yöntemler olarak ayrılmaktadır. Ekstansif tarım tekniği diğer bir adıyla geleneksel tarım tekniği; doğa koşullarına bağımlılığın belirleyici düzeyde olduğu, modern araç ve gereçlerin sınırlı olarak kullanıldığıtarım tekniğidir. Modern ya da intansif olarak adlandırılan tarım yönteminde ise verim yüksektir ve üretimde dalgalanmalar azdır. Toprağın işlenmesi, sulama, gübre kullanımı ve zararlılarla mücadele, gelişmiş araç ve gereçlerle yapılmaktadır.

Gelişimini henüz tamamlamamış ülkelerde nüfusun önemli bir kısmı tarım sektöründe çalışır. Gelişmiş ülkelerde ise aksine tarımda çalışan nüfusun payı diğerlerine göre daha düşük olur. Ancak tarımda çalışan nüfusun oranı daha düşük olmasına karşın gelişmiş ülkelerde tarımsal verimlilik daha yüksektir.

Hollanda’da Modern Tarımın Ekonomiye Katkısı

Hollanda’da modern tarım, yüksek teknolojili seralar, verimliliği artıran otomasyon ve sürdürülebilir uygulamalarla ülkenin ekonomisine önemli katkıda bulunur. Toprak ve iklim koşullarını avantaja dönüştüren Hollandalı çiftçiler, ileri düzeyde AR-GE çalışmaları sayesinde yüksek kaliteli ürünler yetiştirerek dünya pazarlarında rekabet üstünlüğü elde eder. Özellikle seracılık, tohum ıslahı ve çiçekçilikteki uzmanlaşma, Hollanda’yı küresel ölçekte ikinci büyük tarım ürünleri ihracatçısı konumuna getirmiştir. Tarımsal üretim sürecinde üniversiteler ve özel sektörün yakın iş birliğiyle geliştirilen yenilikçi yöntemler, hem çevre dostu hem de karlı bir üretim modeli sunar. Bu sayede, tarım sektörünün ihracat gelirleri ve istihdama yaptığı katkı, Hollanda ekonomisinin temel dinamiklerinden biri haline gelmiştir.

Nijerya’da Tarım-Ekonomi İlişkisi

Nijerya’da Tarım-Ekonomi İlişkisi, ülkenin büyük nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda kırsal istihdamın önemli bir kısmını sağlaması açısından hayati bir yere sahiptir. Tarihsel olarak Nijerya, kakao, kauçuk ve yer fıstığı gibi ürünlerin dış satımıyla ekonomisini desteklemiş; ancak 1970’lerde petrol gelirlerinin yükselmesiyle tarım sektöründeki yatırımlar bir süre görece geri planda kalmıştır. Buna rağmen tarım, hâlen nüfusun önemli bir bölümüne geçim kaynağı sunar ve gıda güvenliği açısından kritik önemdedir. Hükûmet, ekonomik çeşitliliği artırmak ve petrol fiyatlarındaki dalgalanmalara bağımlılığı azaltmak amacıyla tarım sektörüne tekrar odaklanarak modernleşme, sulama altyapısı ve verimli üretim yöntemlerine yönelik teşvikler sağlamaya çalışmaktadır. Bu sayede Nijerya, hızlı nüfus artışı ve işsizlik gibi zorluklara rağmen, tarım potansiyelini güçlendirerek ekonomisini daha dengeli bir yapıya kavuşturmayı hedeflemektedir.

Bölgesel ve Küresel Örgütler

20. yüzyılda yaşanan I ve II. Dünya savaşlarında milyonlarca insan yaşamını yitirmiş, siyasi ve ekonomik alanlarda birçok sorun meydana gelmiştir. Bu siyasi, askeri ve ekonomik sorunların tekrar yaşanmaması için başta BM olmak üzere küresel ve bölgesel örgütler kurulmuştur.

Uluslararası Örgütlerin şeması

Küresel Örgütler

Birleşmiş Milletler (BM)

  • Birleşmiş Milletler Örgütü, 24 Ekim 1945’te 51 ülkenin bir araya gelmesi ile ABD’de kurulmuştur.
  • Merkezi ABD’nin New York kentindedir.
  • Kuruluş amacı; II. Dünya Savaşı’nı kazanan devletlerin önderliğinde savaş sonrası
    çıkabilecek anlaşmazlıkları çözmek, dünya barış ve güvenliğini korumak, ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkını sağlamak, ülkeler arasındaki sorunları çözmek ve uluslararası iş birliğini sağlamaktır.
  • Birleşmiş Milletler, günümüzde son üye olan Güney Sudan’la birlikte toplamda 193 devletten oluşmaktadır.
  • Örgütün Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Vesayet Konseyi, Uluslararası Adalet Divanı ve Genel Sekreterlik olmak üzere beş alt birimi bulunmaktadır.
  • Türkiye, Birleşmiş Milletlerin kurucu üyeleri arasında yer almaktadır.
  • ABD, Çin, Fransa, Rusya ve İngiltere alınan kararları veto hakkına sahiptir.
    • Bu ülkelerin onaylamadığı ve kabul etmediği kararlar yürürlüğe girmez.
  • Türkiye alınan kararları veto etme hakkına sahip değildir.
  • Türkiye, Birleşmiş Milletlerde alınan karar doğrultusunda Bosna-Hersek, Somali ve Kore’ye asker göndermiştir.
  • Birleşmiş Milletlere, Türkiye’yi en çok ilgilendiren Kıbrıs sorunu görüşülmek üzere götürülmüştür.

Birleşmiş Milletlerin Yardımcı Organları;

  • UNESCO: Bilim ve Kültür Örgütü
  • WHO: Dünya Sağlık Örgütü
  • FAO: Gıda ve tarım Örgütü
  • ILO: Uluslararası Çalışma Örgütü
  • WTO: Dünya ticaret Örgütü
  • IFAD: Tarımsal kalkınma fonu
  • IMF: Dünya para fonu
  • UNDP: Kalkınma programı
  • UNICEF: Çocuklara yardım fonu

İslam Birliği Teşkilatı (İİT)

  • İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT); İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) adıyla1969 yılında Suudi Arabistan’ın Rabat şehrinde kurulmuştur.
  • Merkezi Cidde’dir.
  • İsrail’in işgali altındaki Mescidi Aksa’nın yakılmasının İslam dünyasında uyandırdığı tepki üzerine kurulmuştur.
  • Kuruluş amacı;İslam ülkeleri arasına işbirliğini sağlamak ve geliştirmek, üye ülkeler arasında ekonomik, kültürel, sosyal ve bilimsel alanlarda işbirliği gerçekleştirmek, Müslüman halkların güvenliğini sağlamak ve haklarını korumaktır.
  • Teşkilatın günümüzde 57 üyesi bulunmaktadır.
  • 2011 yılında İslam Konferansı Örgütü’nün ismi “İslam İşbirliği Teşkilatı” olarak değiştirilmiştir.
  • Türkiye kuruluşundan beri üyedir.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)

  • İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1948’de Avrupa’daki ekonomik sorunları çözmek için OEEC (Avrupa Ekonomik İş Birliği Örgütü) kurulmuştur.
  • 1961’de ABD ve Kanada’nın da bu örgüte katılmasıyla örgütün adı OECD olmuştur. 
  • OECD, 3 Nisan 1948’de Türkiye’nin de içinde aldığı 16 ülke tarafından “Paris Anlaşması” ile kurulmuştur.
  • Kuruluş amacı; Avrupa devletlerinin ekonomik kalkınmasını sağlamak, ülkeler arası ticareti kolaylaştırmak, doğal kaynakların adaletli paylaşılmasını sağlamak, II. Dünya Savaşı’ndan olumsuz etkilenen ekonomileri canlandırmaktır.
  • Türkiye, OECD’nin 20 kurucu üyesinden biridir.
  • Paris merkezli küresel ve ekonomik bir örgüttür.
  • OECD’nin 2016 yılında Letonya’nın üyeliğiyle birlikte üye sayısı 35’e ulaşmıştır.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC)

  • OPEC, 14 Eylül 1960 tarihinde Bağdat’ta Suudi Arabistan, Kuveyt, İran, Irak ve Venezuela öncülüğünde kurulmuştur.
  • Örgüte daha sonra Endonezya, Libya, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Nijerya, Cezayir, Ekvador ve Gabon katılmıştır.
  • OPEC, petrol fiyatlarının ve petrol üretim miktarının belirlenmesi için kurulmuş ekonomik bir örgüttür.
  • Örgütün, üye ülkelere yaptırım gücü yoktur.
  • Türkiye, OPEC üyesi değildir.

G-20 (Group of 20)

  • G-20 (Group of 20); dünyanın bazı bölgelerinde yaşanan finansal krizlere bağlı olarak 1999 yılında
    ABD ve Kanada Maliye bakanlarının öncülüğünde Washington’da kurulmuştur.
  • G-20’ye üye olan ülkeler; Türkiye, İngiltere, ABD, Güney Kore, Güney Afrika, Suudi Arabistan, Rusya, Meksika, Japonya, İtalya, Almanya, Hindistan, Endonezya, Çin, Kanada, Brezilya, Avustralya, Arjantin ve AB’den oluşur.
  • Kuruluş amacı; Önemli sanayileşmiş ülkeler tarafından ekonomik politikaların koordinasyonunu sağlamak, uluslararası finansal istikrarı geliştirmek, üye ülkelerin pazarları arasındaki politika sorunlarını çözmektir.

Gelişen Sekiz Ülke (D-8)

  • 1975 yılında Fransa, İtalya, Almanya, Japonya, İngiltere ve ABD tarafından G-G şeklinde kurulan örgüt Kanada ve Rusya’nın daha sonraki süreçte katılımıyla G-8 ülkeleri olarak anılmaktadır.
  • G-8’e üye olan devletler her yıl farklı bir ülkenin başkanlığında ve gündeminde toplanır.
  • Kuruluş amacı; Dünya ekonomisinin yaklaşık %85’ini temsil eden G-8 ülkeleri ekonomik politikalar, konferanslar ve aktiviteler planlamak, üye ülkeler arasında ekonomik işbirliğini geliştirmek amacıyla kurulmuştur.
  • Türkiye; D-8 çerçevesinde üye ülkeler arasında sanayi, sağlık ve çevre alanındaki iş birliği çalışmalarını koordine etmekle görevlidir.

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)

  • NATO, 9 Nisan 1949’da Washington’da kurulmuştur.
  • NATO Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden gelebilecek saldırılara karşı kurulan askeri bir örgüttür.
  • Kurucu üyeler ABD, Kanada, Fransa, İngiltere, Belçika, Portekiz, Norveç, İtalya, Danimarka, Lüksemburg ve İzlanda’dır.
  • Türkiye, Yunanistan, Almanya ve İspanya örgüte sonradan katılan ülkelerdir.
    • Türkiye, Kore Savaşı’nda kazandığı başarılar sayesinde 1952 yılında NATO’ya üye olmuştur.
  • NATO üyelerinden herhangi bir ülkeye yapılacak saldırı diğer ülkelere de yapılmış sayılacak, tüm NATO ülkeleri bu saldırı ve tepkilere karşılık verecektir.
  • NATO’nun en yüksek sivil organını “Kuzey Atlantik Konseyi” oluşturur. En yüksek askeri organı ise “Askeri Komite”dir.
  • Teşkilatın merkezi Belçika’nın başkenti Brüksel’dir.
  • Kuruluş amacı; II. Dünya Savaşı’ndan sonra Sosyalist (Doğu) Bloğu ülkelerinden gelebilecek saldırılar ve tehditlere karşı koymaktır. Siyasi istikrarı sağlamak, Dünya barışına katkı sağlamaktır.

Bölgesel Örgütler

Avrupa Birliği (AB)

  • Avrupa Birliği; 27 üye ülkeden oluşmuş ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik bir örgütlenmedir.
  • Bu örgütün temeli, 1951’de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu olarak Belçika, Almanya, Fransa, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya arasında imzalanan Paris Antlaşması’na dayanmaktadır. 1957’de Roma Antlaşması’yla Avrupa ülkelerinin birleşmesi için başlatılan süreç doğrultusunda Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kurulmuştur. Bu kuruluş, sonraki süreçte Avrupa Birliği’ne dönüşmüştür.
  • Kuruluş amacı;
    • Avrupa Birliği ülkeleri arasında sermaye, hizmet, tarım, iş gücünün serbest dolaşımı, ekonomi ve siyasi politikaları uyumlu hale getirmektir.
    • AB ülkeleri arasında “EURO” ortak para birimi olarak kullanılır.
    • Adalet Divanı, Bakanlar Konseyi, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu, AB’nin başlıca organlarıdır.
    • AB içerisinde AB üyesi olup da NATO’ya üye olmayan ülkeler bulunmaktadır. Bunlar İsveç, Malta, Finlanda, Avusturya ve Güney Kıbrıs’tır.
  • Türkiye, 31 Temmuz 1959’da Topluluğa ortaklık başvurusunda bulunmuştur.
  • AB’ye üye ülkeler; Hollanda, Belçika, Finlandiya, Litvanya, Lüksemburg, Almanya, Danimarka, Polonya, Fransa, İtalya, Estonya, Avusturya, İngiltere, İspanya, İrlanda, Slovakya, Portekiz, İsveç, Letonya, Slovenya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Malta, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’dir.

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (KEİ)

  • Türkiye’nin öncülüğünde 25 Haziran 1992 yılında kurulmuştur.
  • Üye olan ülkeler; Türkiye, Romanya, Gürcistan, Moldova, Azerbeycan, Bulgaristan, Ermenistan, Yunanistan, Rusya, Arnavutluk ve Ukrayna’dır.
  • Kuruluş amacı;Bölgesel barışı ve kalkınmayı sağlamak, Karadeniz havzasına barış, istikrar ve refah getirmek, Karadeniz havzasındaki ülkeler arasında ekonomi ve ticareti geliştirmektir.

Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)

  • Bağımsız Devletler Topluluğu, 8 Aralık 1991 tarihinde Rusya, Ukrayna ve Belarus arasında imzalanan anlaşma ile kurulmuş devletler topluluğudur.
  • Anlaşma ile Sovyetler Birliği yıkılmıştır. 
  • Rusya’nın bölge ve dünya siyasetindeki konumunu koruyabilmek için oluşturulmuştur.
  • 21 Aralık 1991 tarihinde de Estonya, Letonya, Litvanya, Ukrayna ve Gürcistan hariç tüm eski Sovyet Cumhuriyetleri bu anlaşmayı imzalamıştır.
  • 1993 yılında Gürcistan da bu anlaşmayı imzalamıştır.
  • Üye ülkeler sırasıyla; Azerbeycan, Belarus, Ermenistan,  Kazakistan,  Kırgızistan, Moldova, Özbekistan, Rusya ve Tacikistan’dır.
✍ Ders Notları
👍 2018 Müfredatı
40 Ders Saati📂 11. Sınıf Coğrafya
Sistememizde bu yazıda bahsi geçen kişilere ait bir biyografi bulunamamıştır.
Benzer İçerikler
Türkiye’de Turizm
Coğrafya

Türkiye’de Turizm

İçeriğe Git>
Küresel Ticaret
Coğrafya

Küresel Ticaret

İçeriğe Git>
İklim Sistemi
Coğrafya

İklim Sistemi

İçeriğe Git>
Hizmet Sektörünün Ekonomideki Yeri
Coğrafya

Hizmet Sektörünün Ekonomideki Yeri

İçeriğe Git>
Ülkeler Arası Etkileşim
Coğrafya

Ülkeler Arası Etkileşim

İçeriğe Git>
Nüfusun Dağılışı ve Hareketleri
Coğrafya

Nüfusun Dağılışı ve Hareketleri

İçeriğe Git>
Copyright © 2025 Bikifi
Star Logo
tiktok Logo
Pinterest Logo
Instagram Logo
Twitter Logo