Devletler arasında çeşitli nedenlerden dolayı sorunlar ortaya çıkabilmektedir.
⭐ Uluslararası çatışmalara neden olan unsurlar;
- Doğal Unsurlar= Su kaynaklarının paylaşımı, toprak paylaşımı, yer altı zenginliklerinin paylaşımı, enerji kaynaklarının paylaşımı
- Beşeri ve Ekonomik Unsurlar= Ekonomik sorunlar, sınır sorunları, siyasi ve ekonomik farklılıklar, geçmişe dayanan sorunlar, bağımsızlık istekleri, önemli ulaşım yollarının kontrolü
- Sömürgecilik faaliyetleri= Sanayi devriminden sonra ortaya çıkmıştır. Avrupa ve ABD zenginleşmiş, sömürülen devletler fakirleşmiştir.
- Doğal kaynakların sınırlı olmasıdır.
Çatışmaların yaşanmasının en temel nedeni ise; devletler arasındaki anlaşmazlıklardır. Günümüzde çatışma bölgeleri genel olarak etnik yapının iç içe geçtiği yerler veya ekonomik değeri yüksek doğal kaynaklara sahip olan yerlerdir. Örneğin; Orta Doğu sahip olduğu doğal kaynaklar ve stratejik konum nedeniyle sıcak çatışmaların en sık yaşandığı bölgedir.
Dünya’daki Çatışma Bölgeleri
Irak Sorunu
Irak, Orta Doğu bölgesinde yer alan zengin petrol rezervlerine sahip bir ülkedir. Bu nedenle sıklıkla çatışmaların yaşandığı bir ülke olmuştur. Irak-İran Savaşı, 1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi ve sonrasında ABD öncülüğünde uluslararası güçlerin Irak’a karşı gerçekleştirdiği Körfez Harekatı, 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesi ve günümüzde ülkede devam eden iç karışıklıklar ülkenin yakın dönem boyunca sürekli bir savaş alanı olmasında neden olmuştur.
Ukrayna İç Savaşı
Ukrayna iç savaşı 2013 yılında başlamıştır. Bugün ABD, AB ve Ukrayna ile Rusya arasında devam etmektedir. Bu savaşın en önemli nedeni; Rusya doğal gazının %80’lik kısmı Ukrayna üzerinden taşınmasıdır. 2014 yılında Kırım’ın Rusya’ya bağlanması sorunun boyutunu iyice büyütmüştür.
Afganistan Sorunu
Afganistan, Hazar ve Orta Asya petrollerinin taşınmasında stratejik öneme sahiptir. 1979 yılında Sovyetler Birliği tarafından işgal edilen ülke daha sonra bazı radikal örgütlerin de egemenliğine geçmiştir. 2001 yılında ise ABD öncülüğünde batılı güçlerin müdahalesi ile yine işgale uğramıştır. Ülkede bugün de iç çatışmalar sıklıkla yaşanmaya devam etmektedir.
Yemen Sorunu
Yemen sorunu 2011 yılında iç karışıklıklar başlamıştır. Aynı zamanda bölge halkı savaş ve açlıkla da mücadele etmektedir. İran ile Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Kuveyt gibi Arap ülkeleri arasında bir yaşanan dolaylı bir savaşın merkezi haline gelmiştir. Yemen’deki çatışmaların en önemli sebebi Aden Körfezi’nin kontrolünün bu bölgede olmasıdır.
Filistin – İsrail Sorunu
Filistin; İslamiyet, Hristiyanlık ve Yahudilik için kutsal sayılan oldukça önemli bir yere sahiptir. 1948 yılında İsrail devletinin kurulması ile bölgede çatışmalar başlamıştır. İsrail’in yayılmacı bir politika izlemesi ve Filistinliler üzerinde kurduğu yoğun baskı bölgede çatışmaların devam etmesine neden olmaktadır. 2017 yılında pek çok ülkenin karşı çıkmasına rağmen ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması sorununun büyümesine neden olmuştur. İsrail-Filistin sorunu, dünyanın en uzun süren anlaşmazlıklarından biridir.
Nijerya Sorunu
Nijerya, zengin petrol yataklarına sahip bir ülkedir. Nijerya’da bölgeyi elinde tutmak isteyen güçler tarafından çatışmalar çıkarılmıştır. Yaşanan petrol sorunu yüzünden ülkede askeri darbeler yapılmış ve bugün hala sıcak çatışma alanı olarak durmaktadır.
Doğu Türkistan Sorunu
Doğu Türkistan, Çin’in kuzeybatısında yer almaktadır. Tarıma elverişli toprakları, zengin doğal kaynakları ve stratejik konumu sebebi ile önemli bir bölgedir. 1949 yılında Çin hükümetinin kontrolünde olan Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerini asimile etmek amacıyla çıkan çatışmalar ve işkenceler hala devam etmektedir.
Venezuela Sorunu
Venezuela, Güney Amerika kıtasının petrol rezervleri bakımından en zengin ülkesidir. 1958 yılında başlayan siyasi boşluklar, ekonomik krizler ve dış politikadaki yanlış tutumlar, Venezuela’da çatışmaları başlatmıştır. Petrole bağlı olarak işleyen bir ekonomiye sahip olan Venezuela, petrol fiyatlarının düşmesiyle önemli dar boğazlara girmiştir. Bu sorunlar ülkedeki muhalefet ve iktidar arasında krize sebep olmuş ve böylece sıkıntılı günler başlamıştır. Venezuela’daki ekonomik ve siyasal kriz günümüzde de devam etmektedir.
Suriye Krizi
2011 yılında muhaliflerin ülke yönetimine karşı ayaklanması ile Suriye’de çatışmaları başlatmıştır. İran, Rusya, Türkiye, ABD gibi ülkelerin yaşanan çatışmalara müdahil olmasıyla büyümüş ve ülkede şiddetli çatışmalar yaşanmıştır. Yaşanan bu çatışmalar sonucunda milyonlarca Suriyeli ülkelerini terke ederek başka yerlere göç etmek sorunda kalmıştır. Ülkedeki çatışmalar ve uluslararası güçlerin hakimiyet mücadelesi bugün de devam etmektedir.
Azerbaycan – Ermenistan Çatışması
Karabağ bölgesinin Ermenistan tarafından işgal edilmesiyle Azerbaycan ve Ermenistan arasında sıcak çatışmalarda başlamıştır. Bu çatışmaların sonrasında Azerbaycan topraklarının %20’si Ermenistan işgaline uğramıştır. Günümüzde gerginlikler hala devam etmektedir.
Sınır Aşan Sular Sorunu
Su, yaşamsal ihtiyaçların en önemlisidir. İnsanlar, bölgeler ve ülkeler arasında su eşit bir dağılım göstermemektedir. Sınır aşan sular; bir ülkeden doğan başka ülke ile sınır oluşturan veya başka ülkeye akan sulara denir. Milli/ulusal sular; ülke sınırlarında doğup, yine sınırlar içinde sona eren sulara denilmektedir. Dünya üzerinde uzunluğu bin km’yi aşan 165 nehir bulunmakta ve bunlardan 80 tanesi birden fazla ülkeden geçmektedir. Bu tip sular ülkeler arasında sorunlara yol açmaktadır. 1970’lerden itibaren bu durum literatüre ‘‘Su Savaşları’’ olarak geçmeye başlamıştır.
Su kaynaklarının kullanımı ile ilgili sorunlar yerel ve küçük ölçekli çatışmalar şeklindedir. Ancak her geçen gün su miktarının azalması, nüfus yoğunluğunun fazla, su kaynaklarının kıt olduğu bölgelerde sıcak çatışmaların yaşanacağı yönünde tahminler yapılmaktadır.
Nil nehri, dünyanın en uzun akarsuyudur. Bu nehrin sularının paylaşımı konusunda havzada yer alan ülkeler arasında ihtilaflar bulunmaktadır. Mısır ve Sudan, nehir sularının önemli bir kısmını içme, sulama ve elektrik üretimi amacıyla kullanmaktadır. Etiyopya, Uganda, Kenya, Tanzanya, Zaire, Ruanda ve Burindi ise nehir sularından çok az miktarda yararlanmaktadır. Bu durum Nil sularının paylaşımında sorunları beraberinde getirmektedir.
Colorado Nehri; ABD ve Meksika sınırları içerisinde yer almaktadır. Bu nehrin paylaşımı konusunda iki ülke arasında sorunlar ortaya çıkmıştır. İki ülke arasında süren 44 yıllık görüşmeler sonunda Meksika, ilk istediği rakamın %42’sine razı olmuştur. Havzadaki suların %95’i Amerika’ya, %5’i Meksika’ya verilmiştir.
Türkiye’nin, Irak ve Suriye ile Fırat ve Dicle nehirlerinin konu olduğu sınır aşan su sorunu da zaman zaman gündeme gelmektedir. 1990 yılında Suriye ile Atatürk Barajı konusunda yaşanan siyasi gerilim, devletler arası düzeyde bunalım ve diplomatik krizlere örnek olarak verilebilir.
Türkiye su sorunlarına hakça, akılcı ve en verimli şekilde kullanılması, suyun yararlarının paylaşılması ve ülkelere ciddi zarar verilmemesi yönünde bir yaklaşım göstermektedir. Türkiye bu tutumuyla Fırat ve Dicle nehirlerinin geçtiği ülkelerle yaptığı anlaşmalar sonucunda bu sorunu kolay bir şekilde aşmayı başarmıştır. Türkiye ayrıca Anamur Dragon Çayı’nın sularını ‘‘KKTC Su Temin Projesi’’ ile KKTC’ye göndererek su paylaşımı konusunda dünyaya örnek bir tavır göstermiştir.
Barış Üzerine
Atatürk’ün her daim bir barış özlemi içerisinde olduğu yaptığı konuşmalardan açık ve net bir biçimde anlaşılmaktadır. Bu bağlamda hayatını adadığı amaç milli sınırlar içerisinde egemenliği güvence altına alınmış bir barış ortamı oluşturmak ve onu korumaktan başka bir şey değildir.
Atatürk barışın uluslar için ne kadar önemli olduğunu her fırsatta vurgulamıştır. Bir konuşmasında ‘‘Barış ulusları refah ve saadete ulaştıran en iyi yoldur.’’ demiştir. 1923 Şubatı’nda yaptığı bir konuşmada ise ‘‘Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Ulusun yaşamı tehlikeyle karşılaşmadıkça savaş cinayettir.’’ diyerek barışçıl yaşam idealini ortaya koymuştur. Atatürk ‘‘Yurtta sulh, cihanda sulh’’ ilkesiyle ulusal barış kadar dünya barışının da önemli olduğunu vurgulamış ve sıcak savaş döneminin ardından bu yönde çalışmalara hiç vakit kaybetmeden başlamıştır.
Atatürk iç barışın sağlanmasının ardından komşulardan başlayarak iyi ilişkiler kurmaya önem vermiş, Avrupa’daki siyasi durumu iyi analiz edip adeta II. Dünya Savaşı’nı öngörerek Türkiye’ye yakın bölgelerin güvenliğini sağlamak için 1934’te Balkan Antantı ile 1937’de Sadabat Paktı’nı oluşturmuştur. Atatürk, dış politika hedeflerine ulaşılmasında da, diğer önemli hedeflere ulaşılmasında da barışı savaşa tercih eden bir kişiliğe sahiptir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, savaşın ne demek olduğunu bilen, bu sebeple de barışın özenle korunmasına inanan üstün nitelikli bir asker ve devlet adamıdır.