Osmanlı tarihindeki isyanlar XIX. yüzyıla kadar hanedanın değiştirilmesine yönelik olmamakla beraber XIX. yüzyıldan itibaren devlet adamlarının tutumu ve Avrupa’daki siyasi akımların etkisi ile rejimi hedef alan isyanlara dönüşmüştür.
📚 EK BİLGİ: Darbe; ordunun ya da devlet içindeki siyasi elitlerin örtük ve yasadışı yöntemlerle mevcut hükümeti değiştirmesidir.
1876 Darbesi
Osmanlı tarihinde darbe tanımlamasına uyan ilk siyasi hareket 1876 Darbesi’dir.
Osmanlı Devleti idarecilerinin meşruti sisteme inanmaları ve yenilikler ile merkezi otoriteyi güçlendirmeye çalışmaları ile Sultan Abdülaziz’in sert mizacı ve otoriter yapısı, Osmanlı’da parlamentolu rejim taleplerinin artmasına neden olmuştur. İlk başta fikir yoluyla mücadele eden meşrutiyet yanlıları başarılı olamamalarının üzerine “Yeni Osmanlılar” cemiyetini kurmuşlardır. Bu cemiyete birçok aydın ve devlet adamı da dahil olmuştur. Aynı zamanda bu cemiyeti Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa maddi olarak desteklemiştir.
Genç Osmanlıların ilk planı Mahmut Nedim Paşa’yı sadrazamlığa getirerek Babıali’yi basmak ve Sadrazam Ali Paşa ile taraftarlarını ortadan kaldırmak olmuştur. Fakat Sadrazam Ali Paşa, bu planı duymuş ve aydınların bir kısmını tutuklamış bir kısmı ise yurtdışına kaçmıştır. Merkezi idareye karşı ilk örgütlü muhalefeti Yeni Osmanlılar başlatmışsa da toplumdan gerekli desteği de görememişlerdir.
Bu sırada Sultan Abdülaziz, siyasi akımlarla ilgilenmemiş; ordunun, donanmanın ve demiryollarının geliştirilmesi için uğraşmıştır. Sadrazam Ali Paşa’nın ölmesi üzerine yerine Mahmut Nedim Paşa’yı göreve getiren Abdülaziz iktidarı tam olarak eline almak istemiştir. Dış politikada ise devletin Ruslara yaklaşması, Hersek İsyanı, Bulgar İhtilali gibi gelişmeler; Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti aleyhine dönmesine sebep olmuştur.
Bu sırada Hüseyin Avni Paşa, ayrıntılı bir darbe planı hazırlayarak V. Murad’ı tahta geçirmek istemiştir. Padişaha yapılacak bir saldırıyı önleyecekleri gerekçesiyle aldatılan askerlerin, 30 Mayıs 1876 günü sarayı kuşatmaları sağlanmış ve Sultan Abdülaziz tahttan indirilerek yerine V. Murat tahta çıkartılmıştır.
Meşrutiyetin ilanı konusunda tartışmalar sürerken Sultan Abdülaziz’in şüpheli ölümü, devlet işlerini karıştırmıştır. Bu belirsizlik ortamında Abdülhamit, devlet ileri gelenlerine tahta çıkarıldığı takdirde anayasalı bir meşruti idareye geçeceğini bildirmiştir. 31 Ağustos 1876 günü V. Murat tahttan indirilerek yerine II. Abdülhamit padişah olmuştur.
❗ NOT: Sultan Abdülaziz, devlet adamlarınca görevden alınan ilk padişahtır.
1909 Darbesi
Türk tarihinde demokratikleşme süreci Sened-i İttifak ile başlamış, Tanzimat ile Islahat Fermanları ve Meşrutiyet’in ilanı ile devam etmiştir. II. Meşrutiyet’in ilan edilmesi sonrası ülkede umut edilen gelişmelerin yaşanmamasından İttihat ve Terakki Cemiyeti sorumlu tutulmaya başlanmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra da önemli topraklar kaybedilmiş ve siyasi kargaşa artarak devam etmiştir. Bu durum, cemiyetin itibar kaybetmeye başlamasına ve cemiyete karşı bir muhalefet oluşmasına sebep olmuştur.
Nisan 1909’da İttihad-ı Osmani Cemiyetinin kuruluşu ve muhalif bir gazete olan Serbesti’nin başyazarı Hasan Fehmi’nin suikasta kurban gitmesi; bütün tepkileri İttihat ve Terakki Cemiyetine yönlendirmiştir. 13 Nisan 1909’da alaylı askerler ve medrese öğrencilerinin birlikte gerçekleştirdiği darbe girişimi sonuçsuz kalmıştır. İsyan bastırıldıktan sonra sorumluluk II. Abdülhamit’e yüklenmiştir.
13 Nisan 1909 tarihinde yaşanan bu olay, Rumi 31 Mart 1325 tarihine denk geldiği için 31 Mart Vakası olarak adlandırılmıştır. İsyan, meclisi de etkilemiş ve Meclis-i Mebusan toplantılarına ara vermek zorunda kalmıştır. İstanbul’da bulunan I. Ordu, isyanı bastırmakta başarılı olamamıştır. Bu olayın Selanik’te duyulması üzerine III. Ordu’dan başkanlığını Mahmut Şevket Paşa’nın, kurmay başkanlığını Mustafa Kemal’in yaptığı Hareket Ordusu adıyla bir ordu oluşturulmuştur. İsyandan sorumlu tutulan II. Abdülhamit, 27 Nisan 1909’da tahttan indirilmiş ve yerine kardeşi V. Mehmet Reşat getirilmiştir.
II. Meşrutiyet’in ilanından 31 Mart Vakası’na kadar iktidara hakim olan İttihat ve Terakki, bu tarihten itibaren etkinliğini artırmış olsa da 1913’teki Babıali Baskını’na kadar iktidarını dolaylı olarak devam ettirmiştir.
1913 Darbesi
İttihat ve Terakki Cemiyeti, 31 Mart Vakası’ndan sonra iktidara tamamen hakim olmuştur. Bu durumdan rahatsız olan muhalefet cephesi 1911 yılında Hürriyet ve İtilaf Fırkası‘nı kurmuştur. Yoğun baskıdan dolayı “sopalı seçim” olarak anılan 18 Ocak 1912 seçimlerini yine İttihatçılar kazanmış ve yönetimdeki tutumlarını daha da sertleştirmiştir.
Arnavutluk İsyanı’nı bastırmak için gönderilen ve İttihatçıların sert politikalar ını beğenmeyen bazı asker ve muhalif subaylar, dağlara çıkmıştır. “Halaskar Zabitan” denilen bu askerler, hükümete muhtıra vererek meclisin dağıtılmasını, Kamil Paşa başkanlığında yeni bir hükümet kurulmasını bildirmiş ve İttihatçılar da buna boyun eğmek zorunda kalmıştır.
Balkan savaşlarındaki yenilgiler, Avrupalı devletlerin Osmanlı’ya nota vererek Balkan devletleri lehine tavizler istemesi, Kamil Paşa Kabinesi’nin Edirne’yi Bulgarlara verdiği yönünde söylemler ile İttihatçılar, destek sağlamaya çalışmıştır.
23 Ocak 1913 günü Enver Bey, İttihat ve Terakkinin ileri gelenleri ile Babıali’ye doğru yola çıkmış ve yol boyunca halk da onlara destek vermiştir. Enver ve Talat beylerin baskısı ile sadrazam Kamil Paşa istifa etmek zorunda kalmıştır. Sultan V. Mehmet Reşat , İttihatçıların teklif ettiği Mahmut Şevket Paşa’yı sadrazam tayin etmiştir.
Babıali Baskını’yla iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki, I. Dünya Savaşı mağlubiyetine kadar muhalefeti sindirerek ülkeyi tek partili bir rejimle yönetmiştir.
Balkanlardaki Toprak Kayıpları
Osmanlı Devleti 1876, 1909 ve 1913 yıllarındaki darbeler devletin iç ve dış politikada güç kaybetmesine neden olmuştur. XIX. yüzyılın başlarından itibaren Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçilik fikri başta olmak üzere yaşanan çeşitli gelişmeler, Balkanlardaki milletlerin art arda bağımsızlık kazanmasına sebep olmuştur.
Sırp İsyanı sonucunda Sırplar 1812 yılında Bükreş Antlaşması’yla ayrıcalık, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda imzalanan Edirne Anlaşması’yla özerklik kazanmıştır. Sırpların, Osmanlı Devleti’nden tamamen kopuşu 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda (93 Harbi’nde) Rusların Osmanlı Devleti’ni mağlup etmesi sonucu imzalanan Ayastefanos Antlaşması’yla bağımsızlığını elde etmiştir. İngiltere’nin müdahalesi sonucu Ayastefanos’un maddelerinin yeniden düzenlenmesiyle imzalanan Berlin Antlaşması’nda Sırbistan, Romanya ve Karadağ’ın bağımsızlığı tanınmıştır. Osmanlı devleti bu antlaşmalar ile büyük toprak kayıpları yaşamıştır.
Avusturya-Macaristan İmparatoru’nun Bosna ve Hersek’in Avusturya topraklarına geçtiğini ilan etmesinden bir gün sonra Bulgaristan da bağımsızlığını ilan etmiş ve Osmanlı Devleti yeniden toprak kaybı yaşamıştır. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması’yla Sofya merkezli Bulgar Prensliği’nin kurulmasına karar verilmiştir. II. Meşrutiyet’in ardından 5 Ekim 1908’de de Bulgaristan bağımsız bir devlet haline gelmiştir.
Osmanlı Devleti hükümet değişiklikleri, Meşrutiyet’in ilan edilmesi ve seçim çalışmaları gibi konular ile ilgilenirken Girit’in Yunanistan’a bağlanma sorunu baş göstermiştir. 1878 Berlin Antlaşması’na Girit ile ilgili özel bir madde konmuş, 18 Aralık 1897’de Girit’e muhtariyet verilmiştir. Yunan kralının oğlu yönetici olarak Girit’e tayin edilmiş ve bu gelişme Osmanlı Devleti’nin Ada’daki hakimiyetine fiilen son vermiştir. 1908’de Girit Milli Meclisi, Yunanistan Krallığı’na katıldığını resmen ilan etmiştir.
Arnavutlar ise İttihat ve Terakki iktidarına karşı güvensizlik duymaya başlamış ve 1911’de büyük bir Arnavut İsyanı çıkmıştır. Balkan ülkelerinin, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesi sonrası Arnavutların yaşadığı toprakların büyük bir kısmı işgale uğramış ve 28 Kasım 1912’de Arnavutların bağımsızlığını ilan edilmesiyle sonuçlanmıştır.