Kıtaların ve Okyanusların Önemindeki Değişimler
Tarih boyunca kıtaların, okyanusların ve denizlerin jeopolitik değeri coğrafi gelişmelere bağlı olarak değişmiştir. Kıtaların, okyanusların ve denizlerin jeopolitik değerlerinin değişmesinde; coğrafi keşifler, doğal kaynaklar, teknolojik yenilikler, siyasi gelişmeler ve ulaşım alanındaki değişimler etkili olmuştur. Ekonomik faaliyetler; bu faktörler arasında jeopolitik konum üzerinde en belirleyici olan unsurdur. Bir bölgenin jeopolitik konumunun önemi artıran faktörler ise; doğal kaynaklara sahip olması, ana ulaşım hatlarına yakın olması ve ticaret olanaklarının gelişmiş olmasıdır. Dünya tarihindeki savaşların ve sıcak çatışmaların çoğu stratejik konumdaki yerlerle ilgili olmuştur.
Asya ve Avrupa Arasındaki Bağ: İpek ve Baharat Yolları
İpek Yolu, Asya Kıtası’nda üretilen ipek, porselen, kağıt ve değerli taşlar gibi ürünlerin Avrupa Kıtası’na taşınması amacıyla kullanılmıştır. Bu nedenle Orta Çağ’ın sonlarına kadar dünya ticaretinin en önemli ulaşım yolu olmuştur. İpek Yolu güzergahı üzerinde yer alan ülke ve kentler ise jeopolitik a çıdan çok önemli görüşmüş ve bu merkezlerin ele geçirilmesi veya kontrolünün sağlanması için devletler birbirleri ile büyük mücadeleler vermiştir. Aynı zamanda Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan bu yol üzerinde bulunan Hint Okyanusu ve Akdeniz’e de büyük önem verilmiştir.
Baharat Yolu ise; Hindistan’da üretilen karabiber, zencefil, tarçın, muskat gibi çeşitli baharatların ve altın, gümüş gibi değerli madenlerin Avrupa Kıtası’na taşınması amacıyla kullanılmıştır. Asya Kıtası’ndan yola çıkan bu ürünler; Hint Okyanusu üzerinden deniz yoluyla önce Mısır’a ve Anadolu’ya, Akdeniz limanları güzergahından da Avrupa’ya taşınmıştır.
Dolayısıyla önemli ticari ürünlerin taşınması için kullanılan İpek ve Baharat Yolu güzergahları, Ota Çağ boyunca ön plana çıkan bölgeler olmuştur. Bu yollara hakim olan devletler de siyasi ve ekonomik olarak gelişme göstermiştir.
📚KISA BİLGİ:
- Kara yolu üzerinde önemli olan yerler;Orta Doğu, Güney ve Güneydoğu Asya, Mısır’dır.
- Deniz yolu üzerinde önemli olan yerler; Basra Körfezi, Kızıldeniz, Akdeniz’dir.
Yeni Kıtalar ve Yeni Yollar: Coğrafi Keşifler
İpek ve Baharat Yolu, Orta Çağ boyunca dünya ticaretindeki en önemli güzergahlar olmuştur. İpek Yolu güzergahının büyük bir bölümü karalar üzerindekiyken; Baharat Yolu’nun güzergahı denizler üzerindedir. Bu ticaret yolları uzun bir süre Arap ve Cenevizlilerin hakimiyetinde kalmış, 14. yüzyıl sonlarında ise Osmanlı Devleti hakimiyetine girmiştir.
İpek ve Baharat Yolu ’ndan Asya Kıtası’nda üretilen ürünler Avrupa’ya taşınırken hem ürünler fazla el değiştirmiş ve ürünlerin güvenliği tehlike altına girmiştir hem de ülkeler taşınan ürünlerden vergi talep etmiştir ve Avrupalılar için ürünler pahalıya mal olmuştur. Bu nedenlerden dolayı da Avrupalılar alternatif yollar bulma arayışına girişmiştir. Bu arayışlar sonucunda Avrupalılar denizlere açılmışlardır. İspanyollar Atlas Okyanusu’nu, Portekizler ise Afrika Kıta’sını dolaşarak yeni yol bulma arayışına girmişlerdir.
İspanya adına Kristof Kolomb sefere çıkmış ve 1492 yılında Atlas Okyanusu’nu geçmiştir. Yolculuğu sonucunda ulaştığı adaları da Hint adaları olarak dünya duyurmuştur. Bu duyuru coğrafi keşiflerin başlangıcı kabul edilmiştir. Ancak Kristof Kolomb’un ulaştığı adaların Hint Adaları olmadığı ve izlediği güzergahın da Amerika Kıtası olduğu Amerigo Vespucci tarafından fark edilmiştir. Bu kıta adını da Amerigo Vespucci’nin adından almıştır.
Portekiz adına denize açılan Bartelemeo Diaz, 1487’te Afrika’nın en güneyinde bulunan Ümit Burnu’nu keşfetmiştir. Vasko De Gama ise 1498 yılında Ümit Burnu’nu aşarak Hint Okyanusu üzerinden Hindistan’ın batı kıyılarına ulaşmayı başarmıştır.
1519 yılında İspanya’dan yola çıkan Ferdinand Macellan sürekli batıya giderek Hindistan’a ulaşabileceğini düşünmüş ve yola çıkmıştır. Güney Amerika kıyılarını takip ederek güneye doğru hareket etmiş, daha sonra kendi adı ile anılacak olan boğazdan geçerek Pasifik Okyanusu’na ulaşmıştır. Ancak Filipin Adaları’na ulaştığında buradaki yerel halkla çatışma yaşanmış ve Macellan hayatını kaybetmiştir. Seferin geri kalan kısmını ikinci kaptan olan Sebastian del Cano tamamlayarak 1522 yılında İspanya’ya dönmüştür. Bu seyahat sonrasında Dünya’nın yuvarlak olduğu kanıtlanmıştır.
Coğrafi Keşifler sonucunda yeni kıtalar bulunmuş ve farklı bölgeler arasında yeni deniz yolu ulaşımları keşfedilmiştir. Bu durum Asya ile Avrupa kıtaları arasındaki ticaretin en önemli güzergahı olan İpek ve Baharat yolları ile bu yollara bağlı olarak önem kazanmış olan Akdeniz limanları önemini yitirmeye başlamıştır. Buna karşılık Atlas Okyanusu kıyısında limanların önemi artmıştır.
Amerika kıtalarının keşfedilmesi Atlas Okyanusu kıyısında bulunan alanların önemini arttırmıştır. Ayrıca daha önce temel ham madde bölgeleri Asya ve Afrika kıtaları iken Amerika’nın keşfinden sonra Asya’nın yerini Amerika Kıtası almıştır.
Satranç Tahtasında Hamleler: Sömürgecilik
Coğrafi keşifler ile yeni kıtalar bulunmuş ve ticaret yolları değişmiştir. Bu nedenle yeni mücadele alanları ortaya çıkmıştır. Özellikle yeni keşfedilen kıta ve bölgelerdeki doğal zenginliklerin paylaşımı ile ilgili ülkeler arasında bazı anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır.
Bu yaşanan sorunların çözümü için dönemin krallıkları Papa’nın yardımı ile antlaşma yapmışlardır. Yeni keşfedilen Atlas Okyanusu’nun doğusundaki yerlerin Portekizlilere, batısındaki yerlerin ise İspanyollara ait olacağı kararlaştırılmıştır. Bu antlaşma İspanya ve Portekiz arasında yapılmıştır.
Portekizliler ve İspanyollar keşiflere öncülük yapmış olsalar da keşif yapan ulus sayısı zamanla artmıştır. Birçok Avrupa ülkesi yeni topraklar keşfetmiştir. Yeni keşfedilen alanların sahip oldukları yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip olma mücadelesi sömürgecilik faaliyetlerinin artmasına neden olmuştur. 17. yüzyılda İspanya ve Portekiz arasındaki yarışa Hollanda, Fransa ve İngiltere’nin de katılmasıyla sömürgecilik hız kazanmıştır.
Bu ülkeler, keşfettikleri bölgelerde merkezi yönetime bağlı ticaret merkezleri açıp koloniler kurmuştur. Merkezi yönetime bağlı kolonilerdeki ham maddelerin Avrupa ülkelerine aktarılması bu ülkelerin ekonomik açıdan güçlenmesine büyük katkı sağlamıştır. Sömürgecilik faaliyetleri; yeni keşfedilen Büyük Okyanus’taki adalar, Afrika’nın batı ve güney kıyıları ile Amerika Kıtası’nda yoğunlaşırken bu kıta ve okyanusları da konumsal açıdan önemli hale getirmiştir.
Yeni Su Yolları: Kanallar
Kanal; insanlar tarafından oluşturulan ve gemilerin geçişlerine elverişli su yollarına denilmektedir. Kanallar, deniz yolu güzergahlarının değişmesine neden olmuştur. Bu nedenle okyanusların konumsal değerlerinde de değişimler yaşanmıştır. Boğazlar ve kanallar, ticari ilişkilerde önemli rol oynadığı gibi askeri açıdan da stratejik rol oynamışlardır.
Süveyş Kanalı
Süveyş Kanalı; Mısır’da yer alan ve Akdeniz ile Kızıldeniz’i birleştiren yapay su yoludur. 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla Güneydoğu Asya kıyıları, Hint Okyanusu ve Kızıldeniz üzerinden Akdeniz’e bağlanmıştır. Bu nedenle Coğrafi Keşifler sonrasında önemini yitiren Akdeniz limanlarının yeniden önem kazanmıştır.
Süveyş Kanalı, I. Dünya Savaşı ve sonrasında hem ekonomik hem de siyasi açıdan önemini korumuştur. Günümüzde Mısır sınırları içinde yer alan Süveyş Kanalı Avrupa ile Güneydoğu Asya arasındaki deniz yolu ticaretinde önemli bir güzergah olmuştur.
Panama Kanalı
Panama Kanalı; Orta Amerika’da yer alan ve Atlas Okyanusu ile Pasifik Okyanusu’nu birbirine bağlayan su yoludur. Amerika Kıtası’nın doğu ve batı kıyıları arasındaki deniz yolu ulaşımının kısalmasını sağlamıştır. Yapımına 1880 yılında başlanmış ve 1914 yılında tamamlanmıştır. Panama Kanalı’nın açılmasıyla Macellan Boğazı önemini yitirmiştir.
Bu kanal aynı zamanda ABD’nin askeri hareket kabiliyetini önemli ölçüde arttırmıştır. Bu kanal sayesinde ABD donanmasına ait gemiler çok daha kısa süre içinde ülkenin doğu ve batı kıyıları arasında geçiş yapabilmektedir. Yılda yaklaşık 14 bin geminin geçtiği Panama Kanalı dünya ticaretinin yaklaşık %5’inin yapıldığı bir su yoludur.
Panama Kanalı’na Alternatif: Nikaragua Kanalı
Nikaragua Kanalı, Panama Kanalı’na alternatif olması amacıyla düşünülmüştür. Nikaragua hükümeti ile Çinli bir inşaat firması arasında yapılan antlaşma sonrasında yapımına başlanmıştır. Nikaragua’dan geçen Büyük Okyanus ile Atlas Okyanusu’nu birleştirecek yeni bir kanaldır.
Çin’in Güney Amerika’daki ticaretini kolaylaştıracaktır. Kanal aynı zamanda uluslararası ilişkilerde küresel konumunu ve güvenliğini güçlendirmek isteyen Çin açısından stratejik bir yatırım olacaktır.
Orta Doğu ve Hazar Bölgesi’nin Stratejik Önemi
Petrol, 1900’lü yıllardan sonra enerji ve ham madde kaynağı olarak kullanılmaya başlanılmıştır. Petrol kullanımının artması sonucunda bu kaynak yönünden zengin olan bölgelerin önemi de artmıştır. Dünya petrol yatakları rezervinin yaklaşık %50’sine sahip olan Orta Doğu, günümüzün en önemli bölgelerinden biridir.
Bölgede küresel güçlerin (ABD, Rusya, İngiltere, Çin gibi) mücadelesi ve sıcak çatışmalar bitmemektedir. Orta Doğu ülkelerindeki petrolün gelişmiş ülkelere ticareti ile birlikte Hürmüz ve Bab-ül Mendep boğazları ile Süveyş Kanalı’nın deniz ulaşımındaki kullanımı artmıştır. Orta Asya’daki Hazar Bölgesi de zengin petrol ve doğal gaz rezervleriyle stratejik önemi artan yerlerden biridir.
Ülkelerin Konumunun Küresel ve Bölgesel Etkileri
Coğrafi konum; bir ülkenin dünyanın neresinde olduğunu ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Konumu ifade etmek için iki yöntem kullanılmaktadır. Birincisi, koordinat sistemine göre ülkenin nerede yer aldığının ifade edildiği mutlak konumdur. İkincisi ise göreceli konumdur. Göreceli konum, ülkenin yeryüzü şekilleri; iklimi; doğal kaynak potansiyeli; denizler, okyanuslar ve kıtalara olan uzaklığı gibi özelliklerini ifade etmektedir.
Ülkeler konumsal özelliklerine bağlı olarak küresel ve bölgesel etkilere sahip olurlar. Doğal kaynak bakımından zengin, deniz ve okyanuslara kıyısı olan, iklim özellikleri ve yer şekilleri bakımından çeşitlilik gösteren ülkeler ekonomik açıdan gelişmekte ve çevresini etkilemektedir. Bu nedenle iklim özellikleri ve yeryüzü şekillerinin elverişli olduğu bölgelerde büyük medeniyetler kurulmuş ve gelişmiştir.
ABD’nin Konumunun Bölgesel ve Küresel Etkileri
Amerika Birleşik Devletleri (ABD); Kuzey Amerika Kıtası’nın orta kesiminde bulunan ve Atlas Okyanusu, Büyük Okyanus ve Meksika Körfezi’ne kıyısı olan bir ülkedir. Kuzey komşusu Kanada, güney komşusu ise Meksika’dır.
Oldukça geniş bir yüz ölçümüne sahip olan ABD; yeryüzü şekilleri ve iklim bakımından çeşitlilik gösteren ve verimli tarım arazilerine sahip olan ve yer altı kaynakları bakımından zengin bir ülkedir. Bu nedenlerden dolayı bitki örtüsü bakımından da zengin çeşitliliğe sahiptir ve ülkede petrol, kömür ve doğal gaz rezervleri oldukça fazladır. Ülkedeki büyük göller ve geniş nehirler sayesinde ulaşım faaliyetleri kara içlerine kadar rahatlıkla da sürdürülmektedir.
Zengin doğal kaynakların işlenmesi, ekonomik ve teknolojik gelişmelerle hız kazanmış ve üretim artmıştır. İç sularında ulaşımın rahatlıkla yapılabilmesi, Atlas ve Pasifik okyanusları ile Meksika Körfezi’ne olan kıyıları sayesinde ticari değeri olan ürünleri dış pazara kolaylıkla ulaştırılabilmiştir.
ABD ekonomisi, dünya ekonomisini birebir etkileme gücüne sahiptir. Hem bir pazar hem de üretici olması nedeniyle günümüzde dünya ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. ABD, konumunun elverişli olması ve bu avantajları doğru kullanması sayesinde küresel etkiye sahip bir ülkedir.
Mısır’ın Coğrafi Konumunun Bölgesel ve Küresel Etkisi
Mısır; Afrika Kıtası’nda yer alan bir ülkedir. Kuzeyinde Akdeniz, doğusunda ise Kızıldeniz bulunmaktadır. Güney komşusu Sudan, Batı komşusu Libya ve Kuzeydoğu komşusu ise İsrail’dir.
Afrika Kıtası’nın en önemli su kaynaklarından biri olan Nil Nehri ülke toprakları içinde güneyden kuzeye doğru akmakta ve ülkenin Akdeniz kıyısında denize dökülmektedir. Nil Nehri denize döküldüğü alanda büyük ve verimli bir delta ovası oluşturmuştur. Bu delta ovası ülkenin en önemli yaşam organıdır. Çünkü Nil Nehri kıyısı dışındaki alanlarda kurak çöl iklimi etkilidir. Nil deltası dışındaki bölgeler ise çöl ve kayalıktır.
Mısırda medeniyetin oluşmasında Nil Nehri’nin varlığı ile beraber ülkenin Akdeniz ile Hint Okyanusu arasında geçiş sağlayan Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı’na sahip olması da büyük katkıya sahiptir. Orta Çağ boyunca Doğu uygarlıklarındaki malların Avrupa’ya taşınmasında Hint Okyanusu ile Akdeniz limanları arasında en kısa yolun Mısır’dan geçmesi bölgeyi önemli bir merkez haline getirmiştir. Ancak Coğrafi Keşifler sonrasında yeni yolların bulunması ülkenin öneminin azalmasına neden olmuştur. Fakat sonraki süreçte Süveyş Kanalı’nın açılması ülkenin tekrar büyük önem kazanmasına ve jeopolitik öneminin artmasına neden olmuştur.