1943 yılında savaş Müttefikleri lehine dönmeye başlamıştır. Müttefik devletler de bir an önce savaşı sonlandırmak istemişlerdir. Bu nedenle gerekli önlemleri almak ve savaş sonrası düzeni belirlemek amacıyla hareket etmişler ve kendi aralarında sürekli konferanslar düzenlemişlerdir.
Savaş sırasında ABD ve İngiltere 14 Ağustos 1941’de Atlantik Bildirisi’ni yayınlamışlar ve bu bildirinin maddeleri, Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulmasına esas teşkil etmiştir. 4-11 Şubat 1945 tarihleri arasında gerçekleştirilen Yalta Konferansı’nda ise Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulması ve bu örgütün Güvenlik Konseyinde bulunacak beş daimi üyesine veto hakkı tanınması kararı alınmıştır.
Yalta Konferansı’nda Boğazlar konusu da gündeme gelmiştir. Sovyetler Birliği lideri Stalin, Boğazlar’ın statüsünün Sovyet Rusya lehine değiştirilmesini istemişse de bu istek İngiltere Başbakanı Churchill’in hoşuna gitmemiştir. Çünkü Almanya’nın yenilmesi, Fransa’nın işgale uğraması sonucu Avrupa’da güçler dengesi bozulmuştur. Yeni güç dengesinde Sovyetler Birliği’nin ağırlık kazanması, savaşın galipleri arasında yeni bir rekabet ve mücadele döneminin de başlamasına yol açacaktır. Bu sebepledir ki Churchill, kaleme aldığı hatıralarının Yalta Konferansı ile başlayan bölümüne “Demir Perde” adını koymuştur.
Almanya’nın savaştan çekilmesi üzerine müttefik devletler, Potsdam’da bir konferans daha düzenlemiştir. Almanya’ya kabul ettirilecek şartları ve kendi nüfuz bölgelerini kararlaştırmışlardır. Sovyet Rusya da yeniden Boğazlar üzerinde askeri bir üs kurması için izin verilmesini istemiştir. Fakat ne İngiltere ne de Amerika bu durumu kabul etmemiştir. Böylece Almanya grubuna karşı kurulmuş olan büyük ittifak sona ermiştir.
Avrupa kıtasının yarısı üzerinde hakimiyet kuran SSCB ile ABD liderliğinde dünya devletleri ideolojik ayrılığa dayalı iki gruba ayrılmıştır. Demokratik devletlerden oluşan ABD liderliğindeki “Batı Bloku” ile SSCB liderliğindeki komünist ideolojilerin olduğu “Doğu Bloku” oluşmuştur.
⭐Aynı zamanda II. Dünya Savaşı sonucunda;
- Elli milyondan fazla insan hayatını kaybetmiştir.
- Şehirler yıkılmış, milyonlarca insan göç etmek zorunda kalmış ve mülteci sorunu ortaya çıkmıştır.
- Tarım ve sanayi üretiminde büyük düşüşler yaşanmıştır.
- Enflasyon ortaya çıkmıştır.
- Zor hayat şartları yüzünden bazı ülkelerde ekmek karneye bağlanmıştır.
- Uluslararası savaş hukuku askıya alınmıştır.
- İnsan hakları ihlalleri yaşanmıştır.
- Japonya’nın işgali altında bulunan Çin ve Nazi Almanyası’nda yaşayan Yahudiler başta olmak üzere; Romanlar, engelliler ve siyasi görüşlerine dayalı gerekçelerle birçok insan toplu sürgünlere, toplama kamplarına gönderilip insanlık dışı koşullarda yaşamaya ya da yargısız infazlara maruz kalmıştır.
- Çalışma ve toplama kamplarında yüz binlerce insan yaşamını yitirmiştir.
- Savaşın sonunda, savaş suçlarına ve insanlığa karşı işlenen suçlara bakmak üzere Nürnberg Mahkemesi kurulmuştur.
- Japon yöneticiler de Tokyo’da kurulan mahkemede yargılanmıştır.
- Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 9 Aralık 1948’de “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme”yi kabul etmiştir.
- Birleşmiş Milletler de 10 Aralık 1948’de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni kabul etmiştir.
II. Dünya Savaşı’ndan Sonra Orta Doğu
Roma İmparatorluğu zamanında Filistin’den sürülen Yahudiler, Filistin topraklarına dönme emellerinden hiç vazgeçmemiştir. Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit de imparatorluğun dağılma sürecinde dahi büyük ekonomik yardım tekliflerine rağmen, Yahudilerin Kudüs’e yerleşmelerine izin vermemiştir. I. Dünya Savaşı’nın sonunda Kudüs, Osmanlı Devleti’nin elinden çıkmış ve İngiltere’nin mandası altına girmiştir. Bu süreçten sonra Filistin’deki Araplar ile Yahudiler arasında çatışmalar başlamıştır. İngiltere her ne kadar önlemler almaya çalışmış olsa da bu önlemler yeterli olmamıştır. “Haganah” adlı bir gizli örgüt ile “Irgun” adlı terör örgütleri Filistin’e kaçak göçleri organize etmiş ve Arap-Yahudi çatışması da devam etmiştir.
Bu gelişmeler üzerine İngiltere, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Araplar ve Yahudiler arasındaki anlaşmazlığı Birleşmiş Milletlere götürmüştür. BM Filistin Komisyonu oluşturulmuş ve komisyon oy birliği ile Filistin’in bağımsızlığını teklif etmiştir. Komisyon üyelerini oluşturan üyelerin çoğunluğunun teklifi; Filistin’in Araplar ile Yahudiler arasında taksim edilmesi ve iki ayrı bağımsız devlet kurulması üzerine olmuştur. Kudüs şehrinin ise milletlerarası statüye sahip olması teklif edilmiştir.
Komisyonda azınlıkta kalan diğer üyeler ise Filistin, Yahudi ve Arap devletlerinden meydana gelen “federal” bir devlet olmasını istemişlerdir. Yahudiler çoğunluk planını, Araplar ise azınlık planını desteklemiştir. BM Genel Kurulunda 27 Kasım 1947’de yapılan görüşmede çoğunluğun kararı benimsenmiş ve Filistin’in Araplar ve Yahudiler arasında taksimine karar verilmiştir. Büyük devletlerden Amerika, Sovyet Rusya ve Fransa taksim lehinde oy verirken İngiltere çekimser kalmıştır. Türkiye ise Arap ülkeleriyle beraber Filistin topraklarının taksiminin aleyhinde oy vermiştir.
Arap ülkeleri 17 Aralık 1947’de Kahire’de yaptıkları toplantıda Filistin topraklarının taksim edilmesini ve İsrail Devleti’nin kurulmasını önlemek için savaşa girme kararı almıştır. İngiltere BM kararından sonra 15 Mayıs 1948’e kadar Filistin’deki bütün kuvvetlerini çekme kararı almış ve Tel Aviv’de bulunan Yahudi Milli Konseyi de İsrail Devleti’nin kuruluşunu ilan etmiştir.
Amerika, yeni İsrail Devleti’ni daha ilk günden tanımıştır. Sovyet Rusya da üç gün sonra, Arap-İsrail Savaşı’nın başlamasından sonra, İsrail’i tanımıştır. İsrail Devleti kurulur kurulmaz Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak devletleri 15 Mayıs’ta İsrail’e savaş açmış ve Birinci Arap-İsrail Savaşı başlamıştır.
Bir yıl süren bu savaşta Arap devleti yenilgiye uğramıştır. Sonucunda ise BM’nin arabuluculuğu ile ateşkes imzalanmış ve İsrail, Filistin topraklarının dörtte üçünü ele geçirmiştir. Ayrıca, taksim kararına göre milletler arası statüye sahip olması kararlaştırılan Kudüs şehrinin de yarısı İsrail’in eline geçmiş, diğer yarısı da Ürdün’de kalmıştır. 1967 Savaşı’nda İsrail Kudüs’ün diğer yarısını da eline geçirmiştir.
⭐ 1948-1949 Arap-İsrail Savaşı, Orta Doğu’nun yapısını değiştiren sonuçları;
- Savaş, Filistin’de yaşayan bir milyon kadar Filistinliyi yerinden yurdundan etmiş ve bugün de süren Mülteciler Meselesi ortaya çıkmıştır.
- Mısır’da Kral Faruk rejimi askeri bir darbeyle devrildi, darbenin liderinden Yarbay Cemal Abdülnasır yönetimi ele geçirmiştir. Bu olay Mısır tarihinde yeni bir dönemi başlattığı gibi, Orta Doğu’da da yeni bir dönem açmıştır. Cemal Abdülnasır, gerici olarak nitelediği Arap monarşilerini yıkarak yerlerine “sosyalist-cumhuriyetçi” rejimler kurma çabalarına girişmiştir.
- İsrail’e karşı alınan yenilgi Arap dünyasında milliyetçilik duygusunu harekete geçirmiştir. Cemal Abdülnasır, bütün Arapları birleştirip milli ve büyük bir Arap dünyası kurmak ve onun başına geçmek için çabalamıştır.
- Arap-İsrail savaşındaki yenilgi, Araplar arasında İsrail’e duyulan öfkeyi ve düşmanlığı artırmıştır.