Güncel
Afet Türleri

Konu Özeti

Afetler, insanlara zarar veren olaylar olup doğal (deprem, sel) ve beşeri (salgın, kaza) olmak üzere ikiye ayrılır. Türkiye, deprem, sel, erozyon ve salgın hastalıklar gibi afetlere sıklıkla maruz kalan bir ülkedir. Depremler gibi hızlı afetler önlenemezken, erozyon gibi yavaş afetler önlemlerle azaltılabilir. Afetler can ve mal kaybına, altyapı hasarına ve sosyoekonomik sorunlara yol açar.

Bu konuda
  • Doğal ve beşeri afetlerin farkını
  • Türkiye'deki afet türlerini ve yaygınlığını
  • Afetlere karşı alınacak önlemleri
öğreneceksiniz.
Reklamsız Bikifi Mobil Uygulaması!

Afet, insanlara zarar veren olaydır. Afetler doğal afetler ve beşeri afetler olarak ikiye ayrılmaktadır. Doğal afet; önlenmesi insan eliyle olmayan çeşitli doğa olaylarının neden olduğu yıkımlara denir. Diğer bir deyiş ile doğal afet; can ve mal kaybına neden olan doğal olaylardır. Doğada meydana gelen her olay afet olarak kabul edilmez. Örneğin; Antarktika’da sıcaklığın -50 derecenin altında olması veya İtalya’daki bir yanardağ patlaması doğa olayıdır ancak afet değildir. Çünkü bu doğa olayları insan hayatına etki etmemektedir. Dolayısıyla doğa olayları insan hayatına etki ettiğinde veya can ve mal kaybına sebep olduğunda afet olarak kabul edilmektedir. Bir doğal afet, bir başka doğal afetin oluşumuna da sebep olabilmektedir. Örneğin; okyanus tabanında oluşan bir deprem, tsunamiye neden olabilmektedir.

İnsanlar ihtiyaçlarını karşılarken yeryüzünde büyük değişimlere neden olmaktadır. Bu değişimler ise dünyanın doğal dengesini bozmaktadır. Bunun sonucunda ise beşeri afetler oluşmaktadır. Kısacası beşeriafet; insanlar tarafından oluşturulan yine can ve mal kaybına neden olan olaylara denilmektedir.

Aynı zamanda afetler; yavaş ve hızlı gerçekleşen afetler olarak da sınıflandırılabilir.

  • Hızlı gelişen afetler; depremler, seller ve çamur akıntıları, çığ ve kaya düşmeleri, volkanik patlamalar, nükleer ve kimyasal kazalar, fırtına ve tayfunlardır.
  • Yavaş gelişen afetler ise; iklim değişimleri, kuraklık, erozyon, açlık, salgın hastalıklar ve çölleşmedir. En yavaş gerçekleşen doğal afet, iklim değişikliğidir.

Afetler yaşandıkları bölgelerde farklılık göstermektedir. Örneğin; kasırgalara tropikal kuşaktaki ülkelerde rastlanırken çığlara ve heyelanlara daha çok dağlık bölgelerde rastlanır. Afetlerin etki alanları da farklıdır. Deprem, tsunami, kasırga, volkanik patlamalar geniş bir alanı etkilerken heyelan, çığ veya yıldırım düşmesi daha dar bir alanı etkiler. Bazı afetler önceden tahmin edilebilirken (fırtına, kasırga) bazıları edilemez (deprem, orman yangını). Bazı afetler kesinlikle önlemezken bazı afetler önlenebilir. Örneğin; deprem önlenemezken erozyon önceden alınan tedbirlerle önlenebilir.

Afetlerin Sınıflandırılması

Doğal afetlerin genel özellikleri;

  • Oluşumları doğa olayları ile ilişkilidir.
  • Can, mal ve doğal kaynak kaybına yol açarlar.
  • Kısa zamanda ve aniden meydana gelirler.
  • Başladıktan sonra insanlar tarafından engellenemezler.
  • Bir doğal afet başka bir doğal afetin oluşmasına neden olabilir.

Afetlerin doğrudan etkileri;

  • Can kayıpları,
  • Yaralanmalar,
  • Eşya kayıpları,
  • Hayvan ve tarım ürünleri kayıpları,
  • Alt yapı hasarları,
  • Tedavi, giyinme, barınma giderleri,
  • Kurtarma, ilk yardım giderleri,
  • Yapılardaki onarım giderleri,
  • Haberleşme ve ulaştırma giderleri,
  • Ulaşım ve nakliye aksaması,
  • Toprak kaybı,
  • İş yeri hasarları

Türkiye’de Afetler

Türkiye, afetlerin sıkça yaşandığı ülkelerden biridir ve doğal çevre özellikleri nedeniyle pek çok tehlike kaynağı barındırmaktadır. Ancak, zamanla bu olumsuz durumlarla başa çıkma becerisi kazanan Türkiye, afetlere karşı önlem alma konusunda belirli bir farkındalık seviyesine ulaşmıştır. Ayrıca, Türkiye coğrafi konumu itibarıyla çevresinde meydana gelen insani krizler ve bu krizlerin yarattığı sosyal sorunlarla da mücadele etmek zorundadır. Küresel çapta gerçekleşen afetler ve insani krizler konusunda ülkelerin risk durumlarını raporlayan çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmalar arasında Risk Yönetimi Endeksi (INFORM) ve Dünya Risk Raporu (World Risk Report) dikkat çekmektedir.

Türkiye’de Depremler

Türkiye Alp Himalaya Deprem Kuşağı’nda bulunmaktadır. Türkiye’nin bulunduğu bu konumda büyük levhalar arasında birçok küçük levha da yer almaktadır. Bu durum Türkiye’nin büyük bölümünün deprem kuşağı içinde yer almasına neden olmuştur.

Depremlerin yoğunlaştığı en önemli fay hattı; dünyanın en önemli ve aktif kırıklarından olan Kuzey Anadolu Fay Hattı’dır. Bu hat Bingöl Karlıova’dan başlayarak, Kuzey Anadolu’yu batı yönünde kat ederek, Bolu’dan itibaren farklı kollara ayrılarak Ege’nin kuzeyine doğru devam etmektedir. Son yüzyılda bu hat üzerinde üç önemli deprem yaşanmıştır: 1939’da Erzincan Depremi (şiddeti: 7,9), 1999’da Marmara Depremi (şiddeti: 7,4), 2023 Kahramanmaraş (Pazarcık-Elbistan) Depremleri (şiddeti: 7,7).

Diğer önemli fay hattı ise; Güney Marmara ve Ege Bölgesi’ni de içine alan Batı Anadolu Fay Kuşağı’dır. Buralardaki doğu–batı doğrultulu horst–graben sistemlerini içine almaktadır.

Doğu Afrika’dan başlayarak Kızıldeniz – Gor Çukuru hattından Türkiye’ye İskenderun Körfezi’nden giriş yapan Doğu Anadolu Fay Hattı ise Türkiye’deki bir başka fay hattıdır.

Deprem Öncesinde Yapılması Gerekenler

  • Öncelikle yerleşim yerlerine dikkat edilmelidir. Kaygan ve ovalık alanlara ev inşa edilmemelidir.
  • Yapıları deprem etkilerine dayanıklı yapmalıyız.
  • Eğitim ve tatbikatlarla deprem bilincini geliştirmeliyiz.
  • Binaları sağlam yapmalıyız.
  • Mevcut binaların dayanıklılığını artırmalıyız.
  • Evleri tek ya da iki katlı yapmalıyız.
  • Evlerde banyo ve mutfaktaki dolaplara sürgü yapmalı, odalardaki dolapları, rafları duvara monte etmeliyiz.
  • Evlere sigorta yapmalıyız.
  • Acil durum çantası yapmalıyız.

Deprem Sırasında Yapılması Gerekenler

  • Panik yapmamalıyız.
  • Ocak, fırın vb. cihazları kapatmalıyız.
  • Sarsıntı geçtikten sonra elektrik, gaz ve su vanalarını kapatmalıyız.
  • Merdiven, balkon, koridor, kolon ve balkonlardan uzak durmalıyız.
  • Asansör kullanmamalıyız.
  • Yaşam üçgeni alanı oluşturmalıyız.
  • Enerji hatlarından, diğer binalardan ve duvar diplerinden uzak durmalıyız.
  • Deniz kıyılarından uzak durmalıyız.
  • Yamaç altlarından uzaklaşmalıyız.

Deprem Sonrasında Yapılması Gerekenler

  • Panik yapılmamalıdır.
  • Sarsıntı geçince önceden hazırladığımız acil durum çantasını alarak bulunduğumuz yerlerden çıkarak toplanma alanlarına gitmeliyiz.
  • Yıkılan yapılarda yapılan kurtarma çalışmalarına yardım etmeliyiz.
  • İkinci sarsıntı ihtimaline karşı hazırlıklı olmalıyız.
  • Telefon hatlarını gereksiz yere meşgul etmemeliyiz.
  • Trafiği engellememeliyiz.
  • Zarar görmüş binalara girmek için en az bir saat beklemeliyiz.
  • Deniz kenarlarına gitmemeliyiz.

Türkiye’de Sel ve Taşkınlar

Türkiye’de sel ve taşkın olayları çok sık görülmektedir. Sel ve taşkınlar en çok mart, nisan, mayıs, haziran ve temmuz aylarında görülmektedir. Karadeniz, Akdeniz ve Marmara bölgeleri sele ve taşkına en çok uğrayan bölgelerdir.

Türkiye’de sel ve taşkın olaylarının afete dönüşmesinin nedeni doğal etkenler ve insanların birtakım faaliyetleridir. Örneğin; yanlış arazi kullanımı, bitki örtüsü tahribatı, altyapı yetersizlikleri, hızlı nüfus artışları ve gerekli önlemlerin alınmamasıdır.

Türkiye’de Salgın Hastalıklar

Türkiye, tarih boyunca coğrafi konumu ve nüfus yapısı nedeniyle çeşitli salgın hastalıklara maruz kalmış bir ülkedir. Bu salgınlar, Osmanlı döneminden günümüze kadar farklı dönemlerde toplum sağlığını tehdit etmiş ve büyük can kayıplarına yol açmıştır. Türkiye’de salgın hastalıklar, küresel ve bölgesel gelişmelerle bağlantılı olarak zamanla değişiklik göstermiştir.

Küreselleşme ile birlikte Türkiye de küresel salgın hastalıkların etkisine daha açık hale gelmiştir. Kuş gribi (H5N1), domuz gribi (H1N1) ve COVID-19 gibi salgınlar, son yıllarda Türkiye’de de görülen küresel salgınlardandır. Türkiye, 2020 yılında başlayan COVID-19 salgınından önemli ölçüde etkilenmiş; hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla ülke genelinde karantina önlemleri, maske kullanımı ve aşı kampanyaları uygulanmıştır. Bu salgın, sağlık sisteminin kapasitesini zorlayarak sağlık çalışanları ve toplum üzerinde büyük bir baskı yaratmıştır.

Türkiye’de Erozyon

Türkiye’de erozyonun temel kaynağı; bitki örtüsünün tahrip edilmesidir. Bunun yanı sıra arazilerin engebeli olması, yağışların sağanak şeklinde görülmesi ve toprağın yanlış kullanılması da erozyonu artıran başlıca nedenlerdir. İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve Toros Dağları, Türkiye’de erozyonun en şiddetli görüldüğü yerlerdir.

8 Ders Saati📂 9. Sınıf Coğrafya
Bu Yazıda Geçen Terimler
Sistememizde bu yazıda bahsi geçen kişilere ait bir biyografi bulunamamıştır.
Benzer İçerikler
Bütüncül Afet Yönetimi
Coğrafya

Bütüncül Afet Yönetimi

İçeriğe Git>
Doğal Afetler
Coğrafya

Doğal Afetler

İçeriğe Git>
Jeolojik Afetler
Coğrafya

Jeolojik Afetler

İçeriğe Git>
Tehlike, Risk ve Afet
Coğrafya

Tehlike, Risk ve Afet

İçeriğe Git>
Türkiye’de İç Kuvvetlerin Etkisi
Coğrafya

Türkiye’de İç Kuvvetlerin Etkisi

İçeriğe Git>
Ekstrem Doğa Olayları
Coğrafya

Ekstrem Doğa Olayları

İçeriğe Git>
Copyright © 2025 Bikifi
Star Logo
tiktok Logo
Pinterest Logo
Instagram Logo
Twitter Logo