Nazım Hikmet Ran

📅 25 Aralık 2023|04 Temmuz 2025
Bikifi

Bikifi’de aç → Reklamsız, kesintisiz öğren!

Reklamsız, odaklanmış çalışma

Notunu favorilerine kaydet ve kaybetme

Kaldığın yerden otomatik devam et

Not çalışma yüzdeni otomatik takip et

Tamamen ÜCRETSİZ→250 000+ öğrenciye katıl, ders çalış, yorum yap!

Güncel
Nazım Hikmet Ran
Reklamsız Bikifi Mobil Uygulaması!

Nazım Hikmet’in Hayatı

Nazım Hikmet Ran, 15 Ocak 1902 tarihinde Selanik’te dünyaya geldi. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşayan köklü bir ailenin çocuğu olarak, dedesi Nazım Paşa ve büyükbabası Hasan Enver Paşa gibi önemli devlet adamlarının bulunduğu bir ailede yetişti. Babası Hikmet Bey, denizcilik alanında çalışan bir devlet memurudur. Annesi Ayşe Celile Hanım ise ressam Hasan Tahsin’in kızıdır. Bu kültürlü aile ortamı, Nazım Hikmet’in sanatsal kişiliğinin oluşmasında önemli rol oynadı.

Çocukluk yıllarını İstanbul’da geçiren Nazım Hikmet, eğitim hayatına Göztepe’deki Taş Mektep’te başladı. Daha sonra Nişantaşı Numune Mektebi’ne devam etti. 1913 yılında Heybeliada Bahriye Mektebi’ne girdi ancak hastalığı nedeniyle 1918’de buradan ayrılmak zorunda kaldı. Gençlik yıllarında şiir yazmaya başlayan Nazım Hikmet, ilk şiirlerini henüz on yedi yaşındayken yayımladı. 1921 yılında Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere Anadolu’ya geçti ve öğretmenlik yaptı. Aynı yıl sosyalist fikirlerle tanıştı ve bu düşünce sistemini benimsedi.

Nazım Hikmet’in Hayatındaki Önemli Anlar

Nazım Hikmet’in hayatında birçok dönüm noktası bulunmaktadır. 1921 yılında Moskova’ya giderek Doğu Emekçiler Komünist Üniversitesi’nde eğitim alması, sanatını ve dünya görüşünü derinden etkilemiştir. Bu dönemde tanıştığı Rus edebiyatı ve özellikle Vladimir Mayakovski’nin şiirleri, onun serbest şiir anlayışını benimsemesine yol açmıştır. 1924 yılında Türkiye’ye döndüğünde, getirdiği yeni şiir anlayışı büyük tartışmalara neden olmuştur.

1938 yılı, Nazım Hikmet’in hayatının en zorlu dönemlerinden birinin başlangıcı olmuştur. Askeri öğrencileri kışkırtmak suçlamasıyla tutuklanmış ve 28 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Hapishane yılları boyunca yazmayı sürdüren şair, “Memleketimden İnsan Manzaraları” gibi en önemli eserlerini bu dönemde kaleme almıştır. 1950 yılında uluslararası bir kampanya sonucunda serbest bırakılmış, ancak 1951’de tekrar askerlik çağrısı alınca ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Sovyetler Birliği’ne sığınan Nazım Hikmet, ömrünün geri kalanını sürgünde geçirmiş ve 3 Haziran 1963’te Moskova’da hayatını kaybetmiştir.

Nazım Hikmet’in Edebi Kişiliği

Nazım Hikmet, Türk edebiyatında serbest şiirin öncüsü olarak kabul edilir. Geleneksel Türk şiirinin kalıplarını kırarak, hece ve aruz ölçüsünün dışında özgür bir şiir anlayışı geliştirmiştir. Şiirlerinde günlük konuşma dilinin doğallığını kullanmış, halkın anlayabileceği sade bir dille derin anlamlar yaratmıştır. Toplumcu gerçekçi bir yaklaşımla yazdığı şiirlerinde, işçilerin, köylülerin ve ezilen insanların hayatlarını anlatmıştır.

Eserlerinde aşk, özlem, umut ve mücadele temaları öne çıkar. Kişisel duygularını evrensel boyutlara taşıma becerisi, onun şiirlerini farklı kültürlerden insanlar için de anlamlı kılmıştır. Lirik anlatımı güçlü olan Nazım Hikmet, aynı zamanda epik şiirler de yazmıştır. “Kuvayi Milliye Destanı” ve “Şeyh Bedrettin Destanı” gibi eserleri, Türk edebiyatının en önemli uzun şiirleri arasında yer alır. Tiyatro eserleri ve romanlarıyla da çok yönlü bir sanatçı olduğunu göstermiştir.

Nazım Hikmet’in Dahil Olduğu Akım

Nazım Hikmet, toplumcu gerçekçilik akımının Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisidir. Bu akım, sanatın toplumsal sorunları ele alması ve halkın yaşamını gerçekçi bir biçimde yansıtması gerektiğini savunur. Nazım Hikmet, Moskova’da aldığı eğitim sırasında bu akımla tanışmış ve Türk şiirine uyarlamıştır. Toplumcu gerçekçi anlayışla yazdığı şiirlerinde, işçi sınıfının mücadelesini, sosyal adaletsizlikleri ve sömürü düzenini eleştirmiştir.

Aynı zamanda fütürizm akımından da etkilenmiş olan Nazım Hikmet, şiirlerinde modern yaşamın dinamizmini, makine çağının hızını ve teknolojik gelişmeleri de konu edinmiştir. Rus şair Mayakovski’den aldığı ilhamla, şiirin görsel düzenlemesine önem vermiş, merdiven dizilişleri ve tipografik düzenlemelerle şiirlerine yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu yenilikçi yaklaşımı, onu Türk şiirinin modernleşmesinde öncü bir konuma getirmiştir.

Nazım Hikmet’in Eserleri

Nazım Hikmet’in geniş bir eser yelpazesi bulunmaktadır. Başlıca şiir kitapları şunlardır:

Şiir Kitapları:

  • 835 Satır (1929): İlk önemli şiir kitabıdır, serbest şiir anlayışının ilk örneklerini içerir.
  • Varan 3 (1930): Sovyet yaşamını ve devrimci coşkuyu anlatan şiirler yer alır.
  • Gece Gelen Telgraf (1932): Toplumsal konuları işleyen güçlü şiirler içerir.
  • Benerci Kendini Niçin Öldürdü? (1932): Uzun bir anlatı şiiridir, toplumsal eleştiri barındırır.
  • Taranta Babu’ya Mektuplar (1935): Hindistan’daki sömürge düzenini eleştiren mektup-şiirlerden oluşur.
  • Şeyh Bedrettin Destanı (1936): Tarihsel bir isyanı anlatan epik şiirdir.
  • Memleketimden İnsan Manzaraları (1966-1967): Hapishane yıllarında yazılan, Türkiye panoramasını çizen dev eserdir.
  • Kuvayi Milliye Destanı (1965): Kurtuluş Savaşı’nı anlatan uzun şiir dizisidir.

Tiyatro Eserleri:

  • Kafatası (1932): İlk tiyatro eseridir, savaş karşıtı temalar içerir.
  • Unutulan Adam (1935): Toplumsal adaletsizliği konu alan oyundur.
  • Bir Aşk Masalı (1945): Hapishane yıllarında yazılan lirik bir oyundur.
  • İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu? (1956): Sovyet bürokrasisini eleştiren komedidir.

Roman ve Anı Kitapları:

  • Kan Konuşmaz (1965): Sovyetler Birliği’nde yazılan romanıdır.
  • Yeşil Elmalar (1965): Gençlik yıllarını anlatan romanıdır.
  • Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim (1967): Otobiyografik anılarını içerir.

Nazım Hikmet Zamanındaki Edebi Ortam

Nazım Hikmet’in yaşadığı dönem, Türk edebiyatında büyük değişimlerin yaşandığı bir zamandır. 1920’li yıllarda Milli Edebiyat akımı güçlü bir şekilde devam ederken, Batı’dan gelen yeni akımlar da edebiyat dünyasını etkilemeye başlamıştır. Nazım Hikmet’in serbest şiir anlayışını Türkiye’ye getirdiği yıllarda, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal gibi şairler geleneksel formları sürdürmektedir. Bu dönemde Garip akımının öncüleri Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday da yeni arayışlar içindedir.

1940’lı ve 1950’li yıllarda Türk edebiyatında toplumcu gerçekçi anlayış güçlenmiştir. Sabahattin Ali, Kemal Tahir, Orhan Kemal gibi yazarlar köy ve kent yaşamını gerçekçi bir biçimde anlatmaya başlamıştır. Nazım Hikmet’in hapiste olduğu bu yıllarda, onun etkilediği genç şairler toplumcu şiir geleneğini sürdürmüştür. Ancak Nazım Hikmet’in eserleri uzun yıllar yasaklı olduğu için, etkisi daha çok el altından dolaşan şiirleriyle devam etmiştir. 1960’lı yıllarda İkinci Yeni akımı ortaya çıkarken, Nazım Hikmet’in şiir anlayışı hala genç kuşaklar üzerinde etkili olmaya devam etmiştir.

Okuduğunuz biyografi içeriğimiz Bikifi'de bulunan başka herhangi bir içeriğimizde geçmemektedir.
Benzer İçerikler
Ahmet Muhip Dıranas
Edebiyat

Ahmet Muhip Dıranas

İçeriğe Git>
Atilla İlhan: Türk Edebiyatının Çok Yönlü Ustası
Edebiyat

Atilla İlhan: Türk Edebiyatının Çok Yönlü Ustası

İçeriğe Git>
Muhammed Hüseyin Şehriyar: Modern İran Edebiyatının Büyük Ustası
Edebiyat

Muhammed Hüseyin Şehriyar: Modern İran Edebiyatının Büyük Ustası

İçeriğe Git>
Faruk Nafiz Çamlıbel
Edebiyat

Faruk Nafiz Çamlıbel

İçeriğe Git>
Ahmet Haşim
Edebiyat

Ahmet Haşim

İçeriğe Git>
Orhan Kemal
Edebiyat

Orhan Kemal

İçeriğe Git>
Copyright © 2025 Bikifi
Star Logo
tiktok Logo
Pinterest Logo
Instagram Logo
Twitter Logo