Yahudilik

📅 31 Mayıs 2025|31 Mayıs 2025
Bikifi

Bikifi’de aç → Reklamsız, kesintisiz öğren!

Reklamsız, odaklanmış çalışma

Notunu favorilerine kaydet ve kaybetme

Kaldığın yerden otomatik devam et

Not çalışma yüzdeni otomatik takip et

Tamamen ÜCRETSİZ→250 000+ öğrenciye katıl, ders çalış, yorum yap!

Güncel
Yahudilik

Konu Özeti

Yahudilik, Hz. Musa’nın öncülüğünde şekillenen, etnik ve dinî kimliği birleştiren bir yaşam biçimidir. Hz. İbrahim’le başlayan tarih, Mısır’dan çıkış, Tevrat’ın vahiy ve Krallık Dönemi ile güçlenir. Tanrı inancı, ritüeller ve kutsal mekanlar Yahudi kimliğinin temelini oluşturur.

Bu konuda
  • Yahudiliğin etnik ve dinî kimlik bütünlüğünü
  • Hz. İbrahim’den Hz. Musa’ya Yahudi tarihinin temel olaylarını
  • Tevrat’ın ve On Emir’in Yahudi inancındaki rolünü
  • Şabat, Fısıh ve diğer Yahudi ritüellerinin anlamlarını
  • ... ve 1 konu daha

öğreneceksiniz.
Reklamsız Bikifi Mobil Uygulaması!

Semavi dinler arasında ilk sırada yer alan Yahudiliğin en önemli peygamberi Hz. Musa’dır. Bu inanç sistemi, hem millî bir din olma niteliği taşır hem de evrensel yönler içerir. Yahudilik, yalnızca bir din olarak değil; aynı zamanda dinî ve etnik kimliği bir arada yansıtan, kapsamlı bir yaşam biçimi olarak da değerlendirilebilir.

Yahudi İnancı ve Halkını İfade Eden Kavramlar;

  1. Yahudi
    • “Yahudi” kelimesi, hem dini inancı benimseyen bireyleri hem de bu inançla kültürel olarak özdeşleşmiş halkı tanımlar.
    • Terim, köken olarak Hz. Yakub’un oğullarından biri olan Yahuda’nın adından türemiştir.
    • Zamanla İsrail Krallığı’nın güney bölgesinde yaşayan Yahuda kabilesiyle özdeşleşmiş, ardından tüm halkı kapsayan bir kimliğe dönüşmüştür.
    • Yahudi kavramı hem etnik hem de dini bir anlam içerir; bu yönüyle diğer semavi dinlerin mensuplarından ayrılır.
  2. İsrail
    • İsrailoğulları, Tevrat’ta geçen ve Yahudi halkının ataları olan Hz. Yakub’un (diğer adıyla İsrail) soyundan gelen on iki oğlun neslini ifade eder.
    • Yahudi inancına göre bu on iki kabile, Tanrı tarafından seçilmiş topluluk olarak kabul edilir. İsrailoğulları kavramı, Yahudi halkının tarihî kökenine ve kutsal metinlerdeki anlatılara atıfta bulunur.
    • Aynı zamanda Mısır’dan çıkış ve Sina Dağı’nda vahiy alma gibi Yahudi inancının temelini oluşturan olaylarda bu kavim başroldedir.
  3. İbraniler (Hebrew / İvrit)
    • “İbrani” kavramı, daha çok tarihsel bir anlam taşır ve Yahudiliğin erken dönemindeki halkı tanımlar.
    • Bu terim, özellikle Yahudi halkının göçebe yaşam sürdüğü, henüz sistemli bir devlet yapısına kavuşmadığı dönemlerde kullanılmıştır.
    • Kutsal kitaplarda ve tarihî belgelerde, İbraniler Tanrı’nın buyruklarını alan ve sözleşmeli halk (Ahit Halkı) olarak nitelendirilir. Günümüzde “İbranice” ise modern İsrail’in resmi dili olan, kadim dilin güncel hali olarak yaşatılmaktadır.
  4. Musevi
    • Hz. Musa’nın getirdiği dini kabul eden kimselere Musevi denmektedir.
    • Etnik boyutun vurgulandığı Yahudi terimi yerine dinî yönü ağır basan bu kelime, genelde Türkiye’de yaşayan Yahudiler tarafından tercih edilmektedir.
    • Bu adlandırmanın tercih edilmesi, İbrani kelimesinin öne çıkmasıyla benzer sebeplerle ilişkilidir.

Yahudiliğin Tarihçesi

Yahudiler, dinî ve millî tarihlerini birbirinden ayıran nadir topluluklardan biridir. Bir millet olarak tarih sahnesine çıkışları, İbranilerin atası sayılan Hz. İbrahim’e kadar uzanır. Buna karşın, Yahudiliğin bir din olarak şekillenmesi ise Hz. Musa’ya Tevrat’ın vahyedildiği dönemle başlamıştır. Aşağıda Yahudi tarihinin öne çıkan bazı önemli gelişmelerine yer verilmiştir.

Ataların Ortaya Çıkışı

Yahudi tarihinin kökeni, Hz. İbrahim’e kadar uzanır. Yahudi inancına göre Hz. İbrahim, tek Tanrı inancını benimseyen ilk büyük figürdür ve Tanrı ile yaptığı ahit sonucunda hem kendisinin hem de soyunun kutsanacağına inanılır. Bu nedenle Hz. İbrahim, sadece Yahudilik için değil, aynı zamanda Hristiyanlık ve İslam için de önemli bir peygamber olarak kabul edilir. Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İshak, onun soyunu devam ettirmiş, torunu Hz. Yakub (İsrail) ise on iki oğlu aracılığıyla İsrailoğulları’nın kurucusu olmuştur. Yahudi halkı, bu on iki oğlu temsil eden kabilelerden meydana gelmiştir. Bu nedenle Yahudiler, kendilerini “İsrailoğulları” veya “Hz. Yakub’un çocukları” olarak tanımlar. Yahudi tarihinin temel taşı olan bu atalar, hem etnik kimliğin hem de inanç sisteminin oluşumunda belirleyici rol oynamıştır.

Mısır’dan Çıkış ve Hz. Musa Dönemi

Yahudi tarihinin dönüm noktalarından biri, İsrailoğulları’nın Mısır’da geçirdiği uzun ve zorlu kölelik dönemidir. Hz. Yakub’un soyundan gelen İbraniler, kıtlık nedeniyle göç ettikleri Mısır’da zamanla çoğalmış ve güçlenmişlerdi. Ancak bu durum, Mısır yönetimi tarafından tehdit olarak algılanmış ve Firavun, İsrailoğulları’nı ağır işlerde çalıştırarak onları köleleştirmiştir. Bu dönemde, halk hem fiziksel hem de manevi olarak büyük baskı altına alınmış, özgürlük ümidi neredeyse tamamen yitirilmişti.

İsrailoğulları’nın kurtuluş süreci, Allah’ın Hz. Musa’yı peygamber olarak görevlendirmesiyle başlamıştır. Mısır’da doğan Hz. Musa, mucizevi bir şekilde saraya kadar ulaşmış, Firavun’un himayesinde büyümüştür. Yetişkinliğe eriştiğinde, Tanrı tarafından seçilen bir peygamber olarak görevlendirilmiş ve halkını özgürlüğe kavuşturmak üzere harekete geçmiştir. Firavun’a birçok defa çağrıda bulunan Hz. Musa, onun direnişi karşısında Tanrı’nın gönderdiği on bela ile Mısır’ı cezalandırmıştır.

Tanrı’nın yardımıyla Hz. Musa, İsrailoğulları’nı Mısır’dan çıkararak tarihi bir göç gerçekleştirmiştir. Bu olay Yahudi tarihinde “Exodus” (Çıkış) olarak adlandırılır ve Pesah (Hamursuz Bayramı) ile anılır. Bu çıkış, Yahudiler için yalnızca bir fiziksel kurtuluş değil, aynı zamanda Tanrı’yla yeniden ahitleşme ve özgürlük temelinde bir toplum inşa etme sürecidir. Mısır’dan çıkış, aynı zamanda Yahudi kimliğinin temelini oluşturan en önemli olaylardan biridir.

İsrailoğulları Mısır’dan çıktıktan sonra Sina Dağı’na ulaşmış, burada Hz. Musa aracılığıyla Tanrı ile ahit yenilenmiş ve Yahudi inançlarının temeli olan Tevrat vahyedilmiştir. Bu vahiy, 10 Emir başta olmak üzere Yahudi yaşamını düzenleyen çok sayıda dini yasa ve kuralı kapsamaktadır. Bu olay, Yahudiliğin din olarak sistemleşmesinde büyük bir dönüm noktasıdır. Hz. Musa, hem bir peygamber hem de bir yasa koyucu olarak Yahudi halkının önderi kabul edilir.

Hâkimler Dönemi

Hz. Musa’nın vefatından sonra liderliği üstlenen Hz. Yuşa (Yeşu), İsrailoğulları’nı Kenan topraklarına yerleştirmiş ve vaat edilen topraklarda kabile düzeniyle yaşam başlamıştır. Ancak Hz. Yuşa’nın ölümünden sonra merkezi bir otorite kalmamış, bu durum halkı bölgesel önderlere, yani “hâkimlere” (İbranice: Shoftim) yöneltmiştir. Böylece Yahudi tarihinde yaklaşık 200 yıl süren Hâkimler Dönemi başlamıştır.

Hâkimler, günümüz anlamında sadece yargıç değil; aynı zamanda dini lider, kabileler arası sorun çözücü ve askeri komutan olarak görev yapan kişilerdi. Tanrı tarafından seçildiklerine inanılan bu liderler, halkı hem dış tehditlere karşı korumuş hem de onları dinî değerler doğrultusunda yönlendirmiştir. Hâkimler, sürekli bir hükümdarlık ya da kalıtsal liderlik sistemi kurmamış, ihtiyaç doğdukça ortaya çıkmışlardır.

Bu dönemde kabileler arasında birlik zayıflamış, zaman zaman dinî sapmalar ve putperestliğe yönelişler görülmüştür. İsrailoğulları, çevre kavimlerin kültürlerinden etkilenerek Tevrat hükümlerine aykırı davranışlar sergilemiştir. Bu durum, Tanrı’nın gazabını çektiklerine inanılmış ve çeşitli felaketlerle cezalandırıldıkları düşünülmüştür. Ancak bu sıkıntılı dönemlerde Tanrı’nın halkına merhamet ettiği ve yeni bir hâkim göndererek onları kurtardığına inanılır.

Hâkimler döneminde görev yapan önemli isimler arasında Debora, Gidyon, Yiftah ve Samson gibi liderler bulunmaktadır. Bu kişiler hem kahramanlıklarıyla hem de Tanrı’ya olan sadakatleriyle ön plana çıkmışlardır. Özellikle Samson, fiziksel gücü ve düşmanlarla mücadeledeki cesaretiyle halk arasında efsaneleşmiş bir figür olmuştur.

Hâkimler Dönemi, merkezi otoritenin zayıf olduğu ve halkın sık sık dağınık yaşadığı bir dönem olarak değerlendirilir. Sürekli savaşlar, iç karışıklıklar ve dinî bozulmalar halkı güçlü bir merkezi yönetime yönlendirmiştir. Sonuç olarak İsrailoğulları, Tanrı’dan bir kral talep etmiş ve bu istekleri doğrultusunda Saul’un krallığı ile birlikte Yahudi tarihinde Krallık Dönemi başlamıştır.

Krallar Dönemi

Hâkimler Dönemi’nin sonunda halk, sürekli savaşlar ve iç karışıklıklar nedeniyle güçlü ve merkezi bir yönetim talep etti. İsrailoğulları, diğer kavimler gibi kendilerine de bir kral verilmesini istedi. Bu talepler doğrultusunda Tanrı’nın yönlendirmesiyle peygamber Samuel (Şemuel) tarafından Saul (Şaul) ilk Yahudi kralı olarak seçildi. Saul, başlangıçta başarılı olsa da zamanla Tanrı’nın emirlerine uymadığı gerekçesiyle krallığı reddedildi.

Saul’un ardından krallık, Yahudi tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Hz. Davud’a verildi. Davud, hem siyasi hem de dinî liderlikte büyük başarılar göstermiştir. Kudüs’ü başkent yaparak krallığın merkezini belirlemiş ve İsrail’i güçlü bir devlet hâline getirmiştir. Aynı zamanda Zebur’un (Mezmurlar) vahyedildiği peygamber olarak kabul edilir. Davud’un hükümdarlığı, Yahudi halkı için bir altın çağ olarak görülür.

Hz. Davud’dan sonra yerine oğlu Hz. Süleyman (Şelomo) kral oldu. Süleyman dönemi, hem refah hem de kültürel gelişme açısından Yahudi tarihinin zirvesi olarak kabul edilir. En önemli icraatı, Kudüs’te Beyt HaMikdaş (Birinci Tapınak) olarak bilinen kutsal mabedi inşa ettirmesidir. Bu tapınak, Yahudi ibadetinin merkezi olmuş ve yıllarca halkın dinî bağlarını pekiştirmiştir. Hz. Süleyman aynı zamanda bilgeliğiyle de tanınır ve yönetimi adaletli kararlarıyla öne çıkar.

Krallığın İkiye Bölünmesi ve Babil Sürgünü

Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra krallık, iç anlaşmazlıklar ve siyasi rekabetler nedeniyle ikiye ayrıldı: Kuzey Krallığı (İsrail)Güney Krallığı (Yahuda) Bu ayrılık, Yahudi halkının birliğini zayıflattı ve her iki krallık zamanla farklı yöneticiler ve politikalarla yönetildi. Kuzey Krallığı Samiriye’yi başkent yaparken, Güney Krallığı Kudüs’te kaldı.

Kuzey Krallığı M.Ö. 722 yılında Asurlular tarafından yıkıldı. Daha sonra M.Ö. 586 yılında Babilliler Kudüs’ü ele geçirip Tapınağı yıktı ve Güney Krallığı’nı sona erdirdi. Bu olayla birlikte Yahudiler Babil’e sürgün edildi. Bu dönem, Yahudi tarihinde Babil Sürgünü olarak anılır ve toplumsal hafızada büyük bir travma yaratmıştır. Ancak Yahudi halkı bu zor dönemde bile kimliğini ve inancını korumaya devam etmiştir.

İkinci Mabet Dönemi

Babil Sürgünü’nün ardından Pers Kralı Kiros (Cyrus), M.Ö. 538 yılında Yahudilere anavatanlarına dönme ve ibadet yerlerini yeniden inşa etme izni verdi. Bu gelişme, Yahudi halkı için büyük bir umut kaynağı oldu. Kudüs’e dönen Yahudiler, yıkılan Birinci Tapınak’ın yerine İkinci Mabet’i (Beyt HaMikdaş) inşa ettiler. Böylece dinî yaşam tekrar merkezî hâle geldi ve kurumsal ibadet yapısı yeniden canlandı. İkinci Tapınak Dönemi, hem dinî hem de kültürel anlamda Yahudi toplumunun toparlandığı bir dönem oldu. Bu süreçte sinagoglar yaygınlaşmaya başladı, Tevrat daha sistemli bir şekilde öğretildi ve hahamlık kurumu güç kazandı. Aynı zamanda bu dönemde Yahudiler, farklı egemenlikler (Pers, Yunan, Roma) altında yaşamış, çeşitli kültürel etkilerle karşı karşıya kalmışlardır. Ancak inançlarını koruyarak kimliklerini sürdürmeyi başarmışlardır. Bu dönemin sonu ise M.S. 70 yılında Roma İmparatorluğu’nun Kudüs’ü işgal etmesi ve İkinci Tapınak’ı yıkmasıyla sona ermiştir. Bu yıkım, Yahudiliği derinden etkilemiş ve yeni bir dönemin, yani Hahamî Yahudiliğin temellerini atmıştır.

İkinci Mabet Sonrası Dönem

M.S. 70 yılında Roma İmparatorluğu’nun Kudüs’ü işgal ederek İkinci Mabet’i yıkması, Yahudi tarihinde bir kırılma noktası olmuştur. Tapınağın yıkılmasıyla birlikte merkezi ibadet düzeni sona ermiş, kurban ibadeti durdurulmuş ve Yahudi dini yaşamı büyük ölçüde değişmiştir. Bu dönemde, hahamlık kurumu öne çıkmış ve sinagoglar ibadetin, eğitimin ve toplumsal dayanışmanın merkezi hâline gelmiştir. Hahamî Yahudilik (Rabbanî Yahudilik) bu süreçte gelişmiş ve yazılı Tevrat’ın yanında Sözlü Tevrat (Talmud) da sistemli bir şekilde derlenmeye başlamıştır. Bu durum, dinî bilgilerin nesiller boyunca korunmasını ve aktarılmasını sağlamıştır.

İkinci Tapınak’ın yıkılması aynı zamanda Yahudilerin diaspora (dağılma) sürecini hızlandırmıştır. Yahudiler dünyanın dört bir yanına yayılmış, farklı toplumlar içinde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmışlardır. Bu da Yahudi kimliğinin hem korunmasını hem de farklı kültürlerle etkileşim içinde gelişmesini beraberinde getirmiştir. Sürgünler, zulümler ve asimilasyon baskılarına rağmen Yahudi toplumu inancını ve geleneklerini korumayı başarmış; özellikle dua, eğitim ve aile hayatı gibi alanlara odaklanarak varlığını sürdürmüştür.

İnanç Esasları

Yahudiliğin kutsal metinlerinde, diğer semavi dinlerde olduğu gibi açık ve sistematik bir şekilde belirlenmiş iman esasları yer almaz. Genel anlayışa göre, her Yahudi doğuştan bu inancın bir parçasıdır; çünkü Yahudilik, Tanrı ile İsrailoğulları arasında yapılan ahde dayanan bir kimlik ve inanç sistemidir. Bu nedenle, Yahudi inancına dâhil olmak için herhangi bir sözlü beyanda bulunmak gerekmez. Yahudi kutsal metinlerinin yazıldığı dönemlerde, belirli bir inanç esaslarını tanımlama ihtiyacı duyulmamıştır. Ancak ilerleyen dönemlerde, özellikle Tevrat’ta yer alan “On Emir” gibi bölümler, birçok kişi tarafından Yahudi inancının temel ilkelerini ve ahlaki çerçevesini yansıtan özetler olarak değerlendirilmiştir.

Yahudilikte herkesin üzerinde fikir birliğine ulaştığı iman esasları olmamakla birlikte, Musa bin Meymun’un belirlediği on üç esas, Yahudilerin büyük kısmı tarafından benimsenmektedir;

  1. Tanrı var olan her şeyi yarattı ve onlara hükmetmektedir.
  2. Tanrı tektir, O’ndan başka ilah yoktur.
  3. Tanrı bir cisim değildir ve hiçbir şekilde tasvir edilemez.
  4. Tanrı ezelî ve ebedîdir.
  5. İbadet sadece Tanrı’ya yapılır, O’na ortak koşulmaz.
  6. Peygamberlerin bütün sözleri doğrudur.
  7. Hz. Musa hak peygamberdir ve kendisinden önce ve sonra gelen bütün peygamberlerin en büyüğüdür.
  8. Mevcut Tevrat’ın tamamı Tanrı tarafından Hz. Musa’ya verilenin aynısıdır, değiştirilmemiştir.
  9. Tevrat değiştirilmeyecektir ve gelecekte de onun yerine başka bir şeriat gönderilmeyecektir.
  10. Tanrı insanın bütün yaptıklarını ve düşüncelerini bilir.
  11. Tanrı, emirlerini yerine getirenleri mükâfatlandırır, karşı gelenleri cezalandırır.
  12. Mesih gecikmiş olsa da gelecektir.
  13. Tanrı’nın bildiği bir zamanda yeniden diriliş gerçekleşecektir.

Yahudilikte On Emir (Tevrat’a Göre);

  1. Ben, seni Mısır’dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın Rab’bim. Benden başka tanrın olmayacak.
    → Yalnızca tek Tanrı’ya inanılır; putlara ya da başka ilahlara yer yoktur.
  2. Kendine yukarıda göklerde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altı sularında herhangi bir put yapmayacaksın.
    → Görsel temsillere (put, heykel) tapınmak kesinlikle yasaktır.
  3. Tanrın Rab’bin adını boş yere ağzına almayacaksın.
    → Tanrı’nın adı saygıyla anılmalı, gereksiz ve hafife alır şekilde kullanılmamalıdır.
  4. Şabat gününü kutsal sayarak anımsa.
    → Cumartesi (Şabat) günü çalışılmaz; dinlenme ve ibadetle geçirilir.
  5. Annene ve babana saygı göstereceksin.
    → Aileye, özellikle ebeveyne itaat ve saygı, dinî bir görevdir.
  6. Adam öldürmeyeceksin.
    → İnsan hayatı kutsaldır; haksız yere cana kıymak yasaktır.
  7. Zina etmeyeceksin.
    → Evlilik sadakati korunmalı, ahlaki değerlere uyulmalıdır.
  8. Çalmayacaksın.
    → Başkasının malına izinsiz el uzatmak haramdır.
  9. Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.
    → Adaletin temeli dürüstlüktür; yalan ve iftira yasaktır.
  10. Komşunun evine göz dikmeyeceksin; karısına, hizmetçisine, hayvanına ya da herhangi bir şeyine tamah etmeyeceksin.
    → Kıskançlık, hırs ve açgözlülük gibi niyetlere karşı içsel denetim teşvik edilir.

Tanrı İnancı

Yahudilik, katı bir tektanrıcılık (monoteizm) anlayışına sahip dinlerin başında gelir. Yahudilere göre evrenin yaratıcısı, yöneticisi ve tek mutlak hâkimi olan Tanrı, Yehova olarak adlandırılır. Tanrı’nın birliği ve benzersizliği Yahudi inancının temel taşıdır. O, ezelî ve ebedîdir; hiçbir şeye benzemez ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Yahudilikte başka tanrılarla birlikte Tanrı’ya inanmak, en büyük günahlardan biridir ve bu durum “şirk” olarak değerlendirilir.

Yahudilikte Tanrı’nın ismi son derece kutsaldır ve çoğu zaman doğrudan telaffuz edilmez. YHWH (Tetragrammaton) harfleriyle yazılan bu özel isim yerine genellikle Adonay (Efendimiz) ya da HaŞem (İsim) gibi sıfatlar kullanılır. Bu, Tanrı’ya duyulan derin saygının ve korkunun bir yansımasıdır. Tanrı’nın ismini boş yere anmak, Tevrat’ta açıkça yasaklanmıştır (On Emir’den biri).

Yahudi inancında Tanrı, aynı anda hem adaletli hem de merhametlidir. İnsanlara karşı adaletli davranır, ancak tövbe edenlere karşı affedicidir. Her şeyi bilen (âlim), her şeye gücü yeten (kadir) ve her yerde hazır ve nazır olan (muhit) bir varlıktır. Ayrıca Tanrı, insanlıkla ilişki kurar; onlara emirler verir, peygamberler gönderir ve dualarını işitir.

Peygamberlik Anlayışı

Yahudilikte peygamberlik (nevuah), Tanrı ile insanlar arasındaki iletişimi sağlayan kutsal bir görev olarak kabul edilir. Peygamber (navi), Tanrı’nın buyruklarını insanlara iletmek, onları doğru yola yönlendirmek ve gerektiğinde uyarmakla yükümlüdür. Yahudi kutsal metinlerinde birçok peygamberden söz edilir; bunlar hem bireysel hem de toplumsal meselelerde Tanrı’nın iradesini halkına bildirmişlerdir. Peygamberler, ahlaki değerlere bağlılığı, adaleti ve tevhid inancını savunmuş; halkın dinî görevlerini ihmal etmesi hâlinde onları ilahî cezalar konusunda uyarmışlardır.

Yahudilikte peygamberliğin zirve noktası, Hz. Musa ile temsil edilir. O, yalnızca bir peygamber değil, aynı zamanda Tevrat’ı alan, Tanrı ile doğrudan iletişim kuran, yasa koyucu bir lider olarak görülür. Yahudilere göre Hz. Musa’dan sonra gelen hiçbir peygamber onun düzeyine ulaşmamıştır. Bu nedenle, peygamberliğin en yüce örneği kabul edilir.

Peygamberlerin sözleri ve eylemleri, Yahudi kutsal metinlerinde özellikle Neviim (Peygamberler Kitabı) bölümünde toplanmıştır. Bu metinler, hem tarihî olayları hem de Tanrı’nın halkıyla olan ilişkisini anlatır. Zamanla peygamberlik kurumu sona ermiş ve yerini hahamlık gibi dini otoritelere bırakmıştır. Ancak Yahudi geleneğinde peygamberlerin mesajları ve uyarıları hâlâ büyük önem taşımaktadır ve ahlaki rehberlik olarak kabul edilir.

Kutsal Kitap Anlayışı

Yahudilikte kutsal kitap anlayışı, Tanrı’nın vahyini içerdiğine inanılan metinlerin bütününü kapsar ve bu metinler genel olarak Tanah adıyla anılır. Tanah, üç ana bölümden oluşur: Tora (Tevrat), Neviim (Peygamberler) ve Ketuvim (Yazılar). Bu yapı, Yahudi kutsal metinlerinin hem içerik hem de otorite bakımından nasıl sınıflandırıldığını gösterir. En kutsal ve temel bölüm olan Tevrat, Hz. Musa’ya vahyedildiğine inanılan beş kitaptan (Bereşit, Şemot, Vayikra, Bamidbar, Devarim) oluşur ve Yahudi dini hayatının merkezini oluşturur. Tevrat’taki emirler, ahlaki ilkeler ve ibadet kuralları, günlük yaşamın her alanına rehberlik eder.

Neviim kısmı, İsrailoğulları’na gönderilen peygamberlerin yaşamları, uyarıları ve tarihî olaylarla ilgili anlatımları içerir. Bu bölümdeki metinler, Tanrı’nın halkla olan ilişkisini ve peygamberler aracılığıyla verdiği mesajları yansıtır. Ketuvim ise daha çok dua, ilahi, hikmet ve tarih türündeki yazılardan oluşur; Mezmurlar (Zebur), Süleyman’ın Meselleri, Eyüp Kitabı gibi eserler bu bölümde yer alır.

Yahudilikte kutsal metinlere karşı duyulan saygı oldukça büyüktür. Tora ruloları sinagoglarda büyük bir özenle saklanır, elle yazılır ve okunurken özel kıyafetler giyilir. Kutsal metinlerin yalnızca okunması değil, aynı zamanda ezberlenmesi, yorumlanması ve yaşanması da dinî bir sorumluluk olarak kabul edilir. Bu metinler sadece ibadetlerde değil, eğitimde, ahlakî gelişimde ve kültürel devamlılıkta da temel bir rol oynar.

Ahiret İnancı

Yahudilikte ahiret hayatına dair açık ve ayrıntılı bilgilere ne Tevrat’ta ne de diğer yazılı kutsal metinlerde, birkaç dolaylı gönderme dışında rastlanmaz. Ölüm sonrası yaşam, yeniden diriliş ve öteki dünya gibi konular, esasen kutsal metinlerin yorumları aracılığıyla şekillenmiş ve Tanah sonrası dönemde tartışılan önemli inanç başlıklarından biri hâline gelmiştir. Bu dönemde farklı Yahudi grupları, konuya farklı yaklaşımlar geliştirmiştir. Örneğin bazı inanç çevreleri, günahkârların Gehinnom adı verilen bir arınma yerinde en fazla on iki ay kalacaklarını ve ardından yok olacaklarını öne sürerken; bazı gruplar ise ölümden sonra bir yaşamın varlığını tümüyle reddetmiştir. Bu çeşitlilik, Yahudilikte ahiret inancının mezhepsel yorumlara açık ve kesin sınırlarla çizilmemiş bir alan olduğunu ortaya koyar.

Ahiret konusundaki farklı görüşlere rağmen, Yahudilikte genel kabul gören anlayışa göre ölüm, ruh ile bedenin birbirinden ayrılması şeklinde gerçekleşir. Bu ayrılığın ardından ruhun, yaklaşık bir yıl boyunca bedenle manevi bir bağını sürdürdüğüne inanılır. Bu süreç, özellikle günah işlemiş olanlar için bir arınma dönemi olarak kabul edilir. Arınma sürecinin sonunda ise erdemli ruhların cennete (Gan Eden), günahkârların ise cehenneme (Gehinnom) gideceği düşünülür.

Her ne kadar Yahudilikte ahiret konusu iman esasları arasında açıkça yer almasa da, dinin inanç sistemi içinde önemli başka temeller de vardır. Bunların başında İsrail kavminin Tanrı tarafından seçilmiş halk olduğuna dair inanç ile gelecekte bir Mesih’in (Maşiah) gönderileceği beklentisi gelir. Bu iki unsur, Yahudi kimliğinin ve inancının tarih boyunca şekillenmesinde belirleyici rol oynamıştır.

Yahudiliğin Ritüelleri

“Ritüel” kelimesi, kutsal âdet anlamına gelen Latince kökenli “rite” sözcüğünden türemiştir ve belirli zamanlarda, belirli kurallara uygun şekilde tekrarlanan davranış biçimlerini ifade eder. Ritüeller genellikle ayin ve dinî tören niteliği taşır; bu esnada çeşitli dinî semboller kullanılır. Bu yönüyle, ritüel kavramı ile ibadet arasında yakın bir ilişki bulunur. Her dinin kendi içinde kutsal saydığı ve düzenli olarak uyguladığı ritüeller mevcuttur. Yahudilikte de günlük, haftalık ve yıllık döngülere bağlı olarak şekillenen birçok ritüel ve ibadet vardır. Özellikle Şabat, bayramlar, dua saatleri ve dini vecibeler bu kapsamda değerlendirilir. Yahudi geleneğinde erkek çocuklar 13 yaşına geldiklerinde dinî yükümlülükleri yerine getirmekle sorumlu sayılır (Bar Mitsva töreniyle). İbadetlerde erkekler kippa, kadınlar ise başörtüsü takar; dua ve kutsal metin okumaları ise genellikle İbranice yapılır. Bu ritüeller, hem bireysel dindarlığın hem de toplumsal kimliğin ifadesi olarak büyük önem taşır.

Günlük Ritüel

Yahudilikte günlük ibadetler, bireysel olarak evde yapılabileceği gibi toplu şekilde sinagogda da eda edilebilir. Günde üç vakit—sabah, öğle ve akşam—gerçekleştirilen bu dualar, ibadet hayatının temelini oluşturur ve kökeni Birinci Mabet Dönemine kadar uzanır. Her bir vakit duası, belirli metinler ve düzenlemelerle yapılır. Bu ibadetlerin en önemli bölümlerinden biri, Yahudi tevhid inancının özünü yansıtan ve büyük bir saygıyla okunan Şema Yisrael duasıdır. Bu dua, “Ey İsrail! Tanrımız Rab birdir.” ifadesiyle başlar ve Tanrı’ya bağlılığın en güçlü sembollerinden biri olarak kabul edilir.

Haftalık Ritüel

Yahudilikte haftalık ritüellerin en önemlisi, Şabat adı verilen cumartesi günü gerçekleştirilen ibadetlerdir. Yahudiler, Tanrı’nın evreni altı günde yarattıktan sonra yedinci gün dinlendiğine inanırlar ve bu nedenle cumartesiyi kutsal bir gün olarak kabul ederler. Şabat, hem Tanrı’yı anmak hem de dinî görevleri yerine getirmek için ayrılmış özel bir zaman dilimidir. Bu günde Yahudiler, dünyevî işleri bir kenara bırakarak bedenen dinlenir, ruhen arınmaya yönelirler. Aynı zamanda Şabat, ailece geçirilen huzurlu anlar, özel yemekler ve dua ile bayram havasında yaşanan bir gün olma özelliği taşır.

Yıllık Ritüel

Yahudilikte yılık ritüeller, belirli ibadetlerin yerine getirilmesi şeklinde kutlanan dinî bayramlardır.

Yahudiliğin yıllık ritüelleri;

  • Roş Haşana= Yahudi takviminde yılbaşına denk gelen bu günde, herkesin kaderinin tayin edildiğine inanılır. Yahudiler bu günde, kendilerini hesaba çektikten sonra Tanrı’dan af dileyerek bir sonraki seneye hazırlık yaparlar.
  • Yom Kippur= Yılın ilk gününden başlayıp on gün devam eden tövbenin son gününde yapılan kefaret günüdür. Yahudiler bu günü, yıl boyunca işlenen günahlardan kurtuluşun kefareti olarak kurban ve oruç gibi ibadetlerle geçirirler.
  • Simha Tora= Toplu bir şekilde sinagogda okunan Tevrat okumalarının bir yılının dolmasının ve sonraki okumaya geçişin kutlandığı bayramdır.
  • Fısıh= Nisan ayının on beşinde başlayıp bir hafta boyunca devam eden “Hamursuz Bayram” denilen bu günde İsrailoğulları’nın Mısır’dan çıkışı kutlanır.
  • Şavout= Haftalar bayramı adıyla anılan bu günde, Tevrat’ın Sina Dağı’nda Hz. Musa’ya verilmesi kutlanır.
  • Sukot= İsrailoğulları’nın Mısır’dan çıktıktan sonra kırk yıl çölde kalmalarının anısına kutlanan bir bayramdır. Bu anıyı canlandırmak amacıyla yedi gün boyunca çadır ve çalılardan yapma kulübelerde kalınır.
  • Hanuka= Yahudilerin dinî ve millî bir bayramıdır. Işıklar bayramı anlamına gelen bu günde Kudüs’ün kurtarılıp mabedin tekrar ibadete açılması kutlanır.

Yahudiliğin Sembolleri

Davud Yıldızı (Magen David);

  • Altı köşeli yıldız şeklindedir.
  • En bilinen Yahudi sembollerindendir.
  • İsrail bayrağında da yer alır.
  • Genellikle Tanrı’nın korumasını ve Yahudi halkının birliğini simgeler.
  • Modern dönemde Yahudi kimliğinin simgesi hâline gelmiştir.

Menora (Şamdan);

  • Yedi kollu veya sekiz+bir kollu şamdan formundadır.
  • Yedi kollu Menora, Kudüs Tapınağı’nda kullanılan orijinal semboldür ve Tanrı’nın ışığını simgeler.
  • Hanuka Menorası (Hanukiya) ise sekiz gün süren Hanuka Bayramı’nda kullanılır ve mucizevi ışığı temsil eder.
  • Bilgelik, kutsallık ve sürekli Tanrı ışığı anlamları taşır.

Kippa (Yarmulke);

  • Yahudi erkeklerin dua ve ibadet sırasında başlarına taktıkları küçük takkedir.
  • Tanrı’nın her an kendisini izlediğini sembolize eder; alçakgönüllülük göstergesidir.
  • Günlük yaşamda da takanlar vardır, özellikle Ortodoks Yahudilerde.

Günümüz Yahudi Mezhepleri

Ortodoks Yahudilik

Ortodoks Yahudilik, Yahudi geleneklerine ve kutsal metinlere en bağlı mezheptir. Tevrat’ın hem yazılı hem de sözlü hâlinin Tanrı tarafından vahyedildiğine inanılır ve 613 emir (micva) eksiksiz biçimde uygulanmaya çalışılır. Koşer kurallarına sıkı sıkıya bağlılık, Şabat yasağına riayet, sinagog ibadetleri ve cinsiyet ayrımına dayalı roller Ortodoks yaşam tarzının temel özellikleridir. Eğitim kurumlarında klasik metin çalışmaları (Talmud, Mişna vb.) önemlidir. Ortodokslar modern dünyaya mesafeli yaklaşır ve dini kimliği sosyal hayatın merkezine yerleştirirler.

Muhafazakâr Yahudilik

Muhafazakâr (Conservative) Yahudilik, Ortodoksluk ile Reformculuk arasında bir denge kurmayı hedefleyen bir mezheptir. Tevrat ve geleneksel metinlere bağlılık sürse de, bunların çağın şartlarına göre yorumlanabileceği görüşü hâkimdir. Muhafazakâr Yahudilikte dini kurallar esnek biçimde uygulanabilir; örneğin ibadetlerde kadın ve erkek bir arada bulunabilir, toplumsal değişimlere açık olunabilir. Bu mezhep, Yahudi kimliğini korurken modern toplumla bütünleşmeye önem verir.

Reformist Yahudiler

Reformcu Yahudilik (Liberal Yahudilik), 19. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan ve dini modernize etmeyi amaçlayan bir mezheptir. Tevrat’ın ilahi değil, tarihsel bir belge olduğu görüşü yaygındır. Bu mezhepte ibadet dili yerel dillere çevrilmiştir, toplumsal roller eşitlenmiş ve birçok geleneksel uygulama sembolik hâle getirilmiştir. Kadınlar da haham olabilir, karma ibadet uygulamaları yaygındır. Reformcu Yahudilik, bireysel vicdana ve ahlaki değerlere dayalı bir dini yaşantıyı öne çıkarır.

Yeniden Yapılanmacı Yahudiler

20. yüzyılda Amerika’da ortaya çıkan bu mezhep, Yahudiliği bir medeniyet ve kültürel topluluk olarak tanımlar. İnançtan ziyade toplumsal aidiyete ve geleneklerin yenilikçi yorumuna odaklanır. Tanrı kavramı daha soyut ve semboliktir. Bu anlayışa göre Yahudilik değişen çağlara göre yeniden şekillendirilmelidir. Laik Yahudilere de hitap edebilen bir yaklaşımı vardır.

Yahudiliğin Kutsal Mekânları

Yahudilikte en kutsal şehir olan Kudüs, hem tarihî hem de dinî açıdan büyük bir öneme sahiptir. Hz. Davud’un başkent yaptığı ve Hz. Süleyman’ın Birinci Tapınağı inşa ettirdiği bu şehir, Yahudi halkının ruhani merkezi olarak kabul edilir. Tevrat’ta Kudüs, Tanrı’nın ismini ebediyen yerleştirdiği şehir olarak geçer. Günümüzde bile Yahudi dualarında Kudüs’ün barışı ve yeniden inşası sıkça dile getirilir.

Kudüs’te yer alan ve Yahudiliğin en kutsal alanı olan Tapınak Tepesi, Birinci ve İkinci Tapınakların kurulduğu yerdir. Yahudiler, burada Tanrı’nın huzurunun (Şehina) bulunduğuna inanır. Günümüzde bu alan Müslümanlar tarafından Harem-i Şerif olarak bilinir ve Kubbetü’s-Sahra ile Mescid-i Aksa’yı barındırır. Yahudiler, alana fiziksel olarak çıkmak yerine çevresinden dua etmeyi tercih ederler.

İkinci Tapınağın ayakta kalan tek kısmı olarak bilinen Ağlama Duvarı, Yahudiler için dua ve yas tutma yeri olarak kutsal kabul edilir. Duvar, Tapınak Tepesi’nin batı sınırında yer alır ve Tanrı’nın yakınlığını hissettiren bir mekân olarak görülür. Her yıl binlerce Yahudi bu duvara gelip dua eder, dileklerini küçük kâğıtlara yazarak taşların arasına bırakır.

Yahudi ibadetinin günümüzdeki merkezi sinagoglardır. Tevrat’ın okunması, duaların topluca edilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlandığı bu yapılar, dünyanın dört bir yanında Yahudi cemaatlerinin bulunduğu yerlerde inşa edilmiştir. Sinagoglar, Tapınak döneminden sonra ibadetin yeni merkezi hâline gelmiş ve Yahudi dini hayatının sürdürülebilirliğini sağlamıştır.

Yahudiliğe göre Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakub ve eşlerinin mezarlarının bulunduğu yer olan Makpela Mağarası (Hebron’da), büyük bir öneme sahiptir. Bu bölge, Yahudi tarihinin kökenleriyle doğrudan bağlantılı olduğu için hac mekânı olarak kabul edilir.

Siyonizm

Siyonizm, adını Kudüs ve çevresini kapsayan “vadedilmiş topraklar” anlamına gelen Siyon kelimesinden alan, Yahudi halkının Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurma amacını taşıyan siyasi bir harekettir. Bu düşünce akımı, 19. yüzyılda Avrupa’da Yahudi toplumları arasında yayılmaya başlamış ve zamanla siyasi, toplumsal, kültürel ve dinî birçok yaklaşımı içinde barındıran çok boyutlu bir hareket hâline gelmiştir. Bu yaklaşımlar arasında özellikle siyasi ve dinî Siyonizm öne çıkmıştır.

Dinî Siyonizm, Yahudi inancına dayalı bir anlayışı temsil eder. Bu görüşe göre, beklenen Mesih geldiğinde tüm insanlık Yahudi halkının önderliğinde Tanrı’nın hükümranlığına katılacak ve yeryüzünde kutsal bir düzen kurulacaktır. Buna karşılık siyasi (seküler) Siyonizm, dinî referanslardan bağımsız olarak, Yahudi halkının ulusal kimliğini güçlendirmeyi ve tüm Yahudilerin bir arada, kendi topraklarında bağımsız bir devlet çatısı altında yaşamasını hedefleyen milliyetçi temelli bir harekettir.

Ancak zamanla Siyonizmin siyasi hedefleri, özellikle Yahudi olmayan topluluklara karşı tutumu nedeniyle eleştirilmiştir. Bazı görüşler, bu hareketin Yahudiliğin kutsal metinlerini kendi ideolojik amaçlarına hizmet edecek şekilde kullandığını ve dinî kaynakları siyasi meşruiyet aracı olarak değerlendirdiğini öne sürmüştür. Bu durum, Siyonizmin hem içeride hem de uluslararası kamuoyunda tartışmalı bir konu hâline gelmesine neden olmuştur.

✍ Ders Notları
👍 2018 Müfredatı
12 Ders Saati📂 11. Sınıf Din Kültürü
Bu yazıda bulunan terimler ayrıca anlatılmamıştır. Bu yazıdaki bir terimin ayrıca anlatılmasını istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından bize ulaşabilirsiniz.
Sistememizde bu yazıda bahsi geçen kişilere ait bir biyografi bulunamamıştır.
Benzer İçerikler
İnançla İlgili Felsefi Yaklaşımlar
Din Kültürü

İnançla İlgili Felsefi Yaklaşımlar

İçeriğe Git>
İslam’da İman Esasları
Din Kültürü

İslam’da İman Esasları

İçeriğe Git>
Hz. Muhammed’in Beşerî ve Peygamberlik Yönü
Din Kültürü

Hz. Muhammed’in Beşerî ve Peygamberlik Yönü

İçeriğe Git>
Yeni Dini Hareketler
Din Kültürü

Yeni Dini Hareketler

İçeriğe Git>
Ahirete Uğurlama
Din Kültürü

Ahirete Uğurlama

İçeriğe Git>
Ahiret Âlemi
Din Kültürü

Ahiret Âlemi

İçeriğe Git>
Copyright © 2025 Bikifi
Star Logo
tiktok Logo
Pinterest Logo
Instagram Logo
Twitter Logo