Orta Çağ’daki Siyasi ve Askeri Gelişmeler

📅 11 Aralık 2024|11 Aralık 2024
Güncel
Orta Çağ’daki Siyasi ve Askeri Gelişmeler

Konu Özeti

Orta Çağ’da Roma İmparatorluğu’nun bölünmesinden feodalizmin doğuşuna, Türk ve İslam dünyasında kurulan imparatorluklardan Çin ve Sasani yönetim sistemlerine kadar, bu dönemin karmaşık siyasi gelişmelerini detaylıca inceleyin.

Bu konuda
  • Orta Çağ'daki siyasi ve askeri gelişmeleri
  • Orta Çağ'daki devletlerin yönetim ve ordu anlayışlarını
  • Orta Çağ'daki devletlerin özelliklerini
öğreneceksiniz.
Reklamsız Bikifi Mobil Uygulaması!

Orta Çağ’daki Siyasi Gelişmeler

Roma İmparatorluğu; kavimler göçü ile siyasi birliğini kaybetmiştir. Bu nedenle MS 395 yılında Batı Roma ve Doğu Roma (Bizans) olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Batı Roma İmparatorluğu’nun 476’da yıkılmasından sonra Avrupa’da feodal (derebeylik) siyasi yapılar ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda Germen kabileleri kendi devletlerini kurarak Almanya, Fransa, İspanya, İngiltere gibi bugünkü Avrupa devletlerinin temellerini atmışlardır. Frank, Vizigot, Ostrogot, Sakson gibi Germen krallıkları kurulmuştur. Dolayısıyla siyasi bölünmüşlük ve zayıf yönetimler yüzünden Avrupa’da güçlü bir devlet otoritesinden yoksun kalınmış ve büyük bir karmaşalar yaşanmıştır.

Orta Çağ Avrupası’nda siyasi yapıyı şekillendiren ve bu döneme damgasını vuran sistem “feodalizm” olmuştur. Bu sisteme göre siyasi güç; krala ait olup kral siyasi otoritesini mutlak sadakat koşuluyla ve kontrollü olarak derebeyleriyle paylaşmıştır.

Orta Çağ’ın sonlarına doğru da feodal beylerin yerini güçlü merkezi krallık almıştır. Balkanlarda; Sırp, Bulgar, Arnavutluk, Eflak, Boğdan, Bosna ve Hersek krallıkları ve beylikleri hüküm sürmüştür.

🚀DETAY BİLGİ:

Feodalite= Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra meydana gelen otorite boşluğunda ortaya çıkmıştır. Toprak egemenliğine dayalıdır. Feodalite rejiminin temeli ülkenin birçok yönetim birimine ayrılması esasına dayanmıştır. Buna göre kral ülkeyi büyük kontluklara, bunları da daha küçük yönetim birimlerine ayırır, bu yönetim birimlerine de birtakım ayrıcalıklarla soyluları atardı. Feodalitede halk ile yöneticiler arasında karşılıklı bir anlaşma yapılırdı. Halk, bağlılık yemini ederek derebeyinin himayesine girer, derebeyi de halkın güvenliğini sağlayacağına söz verirdi. Bu anlaşmadan sonra soylular, köylülerin toprakları işlemesine izin verirlerdi. Halkın himayesine girdiği kişilere süzeren, himaye edilenlere de vassal denirdi.

İslamiyet’in yayılmasından önce Asya’da I. ve II. Kök Türk Devletleri, Akhunlar ve Uygurlar bulunmaktadır. Aynı dönemde Arabistan’da ise İslam Devletleri doğmuştur. Gazneliler, Karahanlılar, Büyük Selçuklular ve Harzemşahlar da Türk-İslam devletleri olarak aynı bölgede varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bu çağın sonlarına doğru ise Cengiz Han; Orta Asya’da Moğol İmparatorluğu’nu kurmuştur. Anadolu’da da Büyük Türk Beylikleri ve Türkiye Selçukluları bulunmaktadır.

Uzun bir süre Abbasilerin egemenliği altında kalan Afrika’da ise Akşitler, Eyyübiler ve Memlükler gibi devletler de varlıklarını sürdürmüştür.

Orta Çağ’daki Askeri Gelişmeler

Batı Avrupa’da VIII. yüzyılda Franklar askeri bir düzen olan feodal sistemi geliştirmiştir. Şövalyeler de krala bağlılık yemini ederek kralın savaşçısı olmuştur. Orta Çağ’da siyasi birlikten yoksun olan Avrupa orduları küçük oldukları için uzun süreli seferler düzenleyememiştir. Kara savaşları; Orta Çağ’da Avrupa’da şövalyeler, okçular ve kuşatma teknikleri ile yapılmıştır.

Doğu’da ise çok farklı savaş teknikleri kullanılmıştır. En büyük farkı ise Türk ve Moğol atlı okçuları oluşturmuştur. Hem Türk hem de Moğol askerleri çok disiplinli olup büyük bir cesaretle savaşmış ve hafif süvari teknikleri kullanmıştır. Cengiz Han ise Türklerin oluşturduğu onlu sisteme göre güçlü bir idari ve askeri düzen kurmuştur.

Sasani ordusu da Türk ve Moğol ordusunda olduğu gibi onlu sisteme göre düzenlenmiştir. Sasani ordusunda; bağlı kavimlerin ve devletlerin gönderdikleri birlikler, ücretli askerler ve savaş esirleri yer almıştır.

Bizans ordusu, sayıları çok fazla olmayan ve İstanbul’da bulunan merkez kuvvetlerinin yanı sıra eyalet askerleri, tabi devletlerin gönderdiği yardımcı kuvvetler ve ücretli askerlerden oluşmuştur. Ücretli askerler Bizans ordusunda XI. yüzyılda ordunun asli unsuru haline gelmiştir.

Bizans İmparatorluğu’nda XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ücretli askerler ordunun asli unsuru haline gelmiştir. Ücretli askerlerin büyük bir kısmı da Türklerden oluşmuştur.

XIV. yüzyıldan sonra ise İngiltere ve Fransa gibi krallıklar ordularında maaş karşılığı asker bulundurmaya başlamıştır. Avrupa’da askerlik mesleği ortaya çıkmıştır. Savaşlar süvariler tarafından yapılmıştır. XIV. yüzyıldan itibaren devletler sürekli piyade kıtaları bulundurmaya başlamıştır. Avrupa ordularında piyadeleri en etkili kullanan devletler, İngiltere ve Osmanlı Devleti olmuştur.

Savaş tarihini değiştirecek olan top tüfek gibi ateşli silahlar, 1331’den sonra kullanılmaya başlanmıştır. Fransa XV. yüzyılda silahlı askerlerden oluşan daimi bir kıta oluşturmaya başlamış, Osmanlılar ise buna XIV. yüzyılda yeniçeri birlikleri ile başarmıştır.

📚EK BİLGİ: Orta Çağ’da kurulan devletler arasında görülen başlıca farklar;

  • Avrupa’da feodal yapılar hakimdir. Asya ve Afrika’da ise güçlü devletler ve imparatorluklar yaygındır.
  • Avrupa’da kilise siyasi yapılar üzerinde etkilidir. Türk-İslam devletlerinde ise dini bir organ olmadığı için böyle bir etki görülmemiştir.

Çin İmparatorluğu

  • Kurucusu; Qin Shi Huangdi’dir. (Çin Şi Vuandi)
  • Feodal sistem içinde birçok küçük devletten oluşan Çin’de, ilk siyasi birlik MÖ 221 yılında kurulmuş ve bu gelişme Çin’de imparatorluk döneminin başlamasına zemin hazırlamıştır.
  • Çin’de farklı hanedanlar hüküm sürmüş, ancak MS 220 yılında merkezi otoritenin kaybolmasıyla birlikte siyasi birlik bozulmuştur.
  • 580 yılında Sui Hanedanlığı iktidarı ele geçirerek, parçalanmanın eşiğinde olan Çin’i yeniden birleştirmeyi başarmıştır.
  • Sui Hanedanlığı’nın 618 yılında yıkılmasının ardından yönetimi Tang Hanedanlığı devralmıştır.
  • 618-906 yılları arasında Çin’e hâkim olan Tang Hanedanlığı, bu dönemde imparatorluğun altın çağını yaşamıştır.
  • Tang Hanedanlığı’na bu altın çağı yaşatan en önemli isim, İmparator Xuanzong (Çunzong) olmuştur (712-756). Xuanzong, Türklerle ve Müslüman Araplarla Türkistan hakimiyeti için mücadele etmiştir.
  • 751 yılında, Abbasiler ve Türklere karşı yapılan Talas Savaşı’nı kaybeden Çin İmparatorluğu, Türkistan’daki nüfuzunu yitirmiştir.
  • 755 yılında ülkede başlayan isyanlar, Tang Hanedanlığı’nın zayıflamasına yol açmış ve hanedanlık 906 yılında sona ermiştir. Bu tarihten sonra Çin’in siyasi birliği yeniden bozulmuştur.

Çin İmparatorluğu’nda Yönetim ve Ordu

  • Çin İmparatorluğu’nun zirvesinde, mutlak otoriteye sahip olan imparator bulunurdu.
  • İmparator, “Gök’ün Oğlu” olarak kabul edilir ve Tanrı tarafından yeryüzündeki düzeni sağlamakla görevlendirilirdi.
  • İmparator, hem dini hem de siyasi lider olarak görülürdü ve bütün yönetim yapısı ona bağlıydı.
  • Bürokratlar, merkezi hükümetin yetkilileri olarak imparatorun politikalarını uygulamakla sorumluydu. Bu yetkililer, sınav sistemi ile seçilirdi.
    • İmparatorluk sınavları, özellikle Konfüçyüsçü eğitim üzerine yoğunlaşmıştı.
    • Sınavları geçenler, yüksek rütbeli devlet memurları olarak atanırdı.
  • Çin yönetim yapısında, hükümetin mali işler, askeri işler ve adalet işlerinden sorumlu olan üç ana hazine bulunuyordu. Bu üç alanı yöneten bürokratlar, devlet işlerinin organize edilmesini sağlardı.
  • Çin İmparatorluğu’nun merkezi yönetimi, imparatorun başkentteki sarayında organize edilirdi.
  • Çin, geniş topraklarını eyaletler olarak organize etmişti.
  • Her eyalet, imparator tarafından atanan valiler tarafından yönetilirdi.
  • İmparator, ordunun başkomutanı olarak kabul edilirdi, ancak savaş alanında generaller ve bölgesel komutanlar tarafından yönetilirdi.
  • Ordunun temelini genellikle piyade ve süvari birlikleri oluştururdu.
  • Çinliler, dünyada barutu savaş alanında ilk kullanan medeniyetlerdendir.
  • Barutun keşfi, Çin ordusunun askeri gücünü artırmış ve top, el bombası, roketler gibi silahlar geliştirilmiştir. Bu, savaş teknolojisinde önemli bir ilerleme olarak kabul edilir.
  • Çin ordusunun bir diğer önemli unsuru, Büyük Çin Seddi‘dir.
    • Sınır savunmasını güçlendirmek ve özellikle kuzeyden gelen göçebe kavimlerin saldırılarına karşı güvenliği sağlamak amacıyla inşa edilmiştir.
  • Çin İmparatorluğu’nda belirli dönemlerde zorunlu askerlik sistemi uygulanmıştır.

Sasani İmparatorluğu

  • Sasaniler; Kafkasya, Mezopotamya ve İran’a hükmetmiştir.
  • Güçlü bir Pers devlet geleneği benimseyen Sasaniler’in yönetim şekli ise monarşidir.
  • Hükümdarlarına “Şehinşah” (Kralların Kralı) denilmektedir.
  • I. Hüsrev döneminde Sasaniler, siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel açılardan önemli ilerlemeler kaydetmiştir.
  • Sasaniler, Şehinşahlarını kutsal kabul etmişler, bu krallar Tanrı Ahuramazda’nın yeryüzündeki temsilcisi demişlerdir.
  • Fakat Şehinşahlar Mısır’daki gibi Tanrı-kral değildir.
  • Sasaniler, Orta Çağ boyunca Ak Hun Devleti, Doğu Roma İmparatorluğu ve İslam Devleti gibi güçlü komşu devletlerle mücadele etmişlerdir.
  • Göktürk Yabgusu İstemi, ipek ticaret yollarını kontrol eden Ak Hun Devleti’ne karşı Sasanilerle bir ittifak kurmuştur.
  • Bu ittifakın sonucunda, 557 yılında Ak Hun Devleti yıkılmış ve toprakları Sasaniler ile Göktürkler arasında paylaşılmıştır.
  • Sasani İmparatorluğu, doğuda Orta Asya, batıda Suriye ve Anadolu yönünde genişlemiştir.
  • Bizans İmparatorluğu ile yaptıkları uzun savaşlar sonucunda Anadolu’yu hakimiyetleri altına alan Sasaniler, İstanbul’u kuşatmıştır.
  • Fakat Bizans’ın deniz gücü karşısında yetersiz kalıp Anadolu’dan çekilmiştir.
  • Sasaniler, Hz. Ömer Dönemi’nde yapılan Nihavend Savaşı’nda yenilmiş ve 651 yılında yıkılmıştır.

Sasani İmparatorluğu’nda Yönetim ve Ordu

  • Sasani İmparatorluğu’nun başında, “kralların kralı” anlamına gelen şehinşah unvanını taşıyan mutlak yetkili bir imparator bulunurdu.
  • Şehinşah, devletin en üst otoritesi olarak hem siyasi hem de dini bir liderdi.
  • Sasani hükümdarları, Zerdüşt inancına göre Tanrı tarafından meşrulaştırılmış kabul edilirdi.
  • Zerdüşt dinini devletin resmi dini olarak kabul etmişlerdir.
  • Devletin yönetim yapısı, dini otoriteyle siyasi otoritenin birleşimini yansıtmıştır.
  • Sasani İmparatorluğu, geniş topraklarını satraplık adı verilen eyaletlere bölmüştü.
  • Her eyalet, satrap denilen yerel yöneticiler tarafından yönetilirdi.
    • Satraplar, eyaletlerdeki yerel meseleleri ve merkezi hükümetle bağlantıları sağlarlardı. Satraplar doğrudan şehinşaha karşı sorumluydu.
  • Sasaniler, toprak üretkenliğine dayalı bir vergi sistemi kurmuşlardır.
    • Tarımsal üretimden alınan vergiler, devletin en büyük gelir kaynağını oluşturmuştur. Ayrıca, ticaret yollarından da vergi toplanmıştır.
  • Devletin en yüksek dini otoritesi olan Mobedan Mobed, Zerdüşt dini üzerinde etkiliydi ve şehinşah ile birlikte devletin yönetiminde söz sahibiydi.
    • Din, hukuk ve adalet sistemi üzerinde büyük bir etkiye sahipti.
  • Sasaniler, imparatorluğun güvenliğini ve genişlemesini sağlamak için güçlü bir daimi ordu kurmuşlardır.
  • Sasani ordusunun belkemiğini oluşturan en önemli askeri birlikler savaran adı verilen ağır süvarilerdi.
    • Bu zırhlı süvariler, Sâsânî İmparatorluğu’nun savaşlarda en güçlü ve en etkili birimleriydi.
    • Savaranlar, hem kendileri hem de atları zırh giyer, uzun mızraklar ve kılıçlar kullanarak düşman birliklerine karşı ağır saldırılar düzenlerdi.
  • Ağır süvari birliklerinin yanında, piyadeler ve hafif süvari birlikleri de orduya destek verirdi.
  • Sasani ordusu, hareketli ve stratejik savaş taktikleri uygulardı.
  • Sasani İmparatorluğu’nun en önemli sınır savunma politikalarından biri, Doğu Roma İmparatorluğu ile olan sınırda güçlü kaleler inşa etmekti.
  • Sasaniler, ayrıca kalkanlar, yaylar, kılıçlar ve mızraklar gibi silahlar kullanırlardı.

Doğu Roma İmparatorluğu

  • Bizans; Doğu Roma İmparatorluğu’dur.
  • 330 yılında İmparator I. Konstantin tarafından İstanbul’da kurulmuştur.
  • Anadolu, Balkanlar, Mısır, Suriye, Filistin ve Kuzey Afrika gibi coğrafyalara yayılmışlardır.
  • Helenizm ve Ortodoksluk inancının etkisi ile Batı Roma’dan ayrılmışlardır.
  • Bizans imparatoru gücünü tanrıdan alan bir lider olarak görülmüş ve İsa’nın vekili olarak sadece İsa’ya karşı sorumlu olmuştur.
  • Doğu Roma İmparatorluğu, V. yüzyılda kuzeybatı komşusu Avrupa Hun Devleti ile mücadele etmiştir.
  • Attila tahta çıktıktan sonra, 435 yılında Margus Antlaşması Doğu Roma ile Avrupa Hunları arasında imzalanmıştır.
    • Bu antlaşmaya göre Doğu Roma İmparatorluğu, artık Hunlardan kaçan sığınmacıları kabul etmeyecek ve o güne kadar sığınanları geri verecektir.
    • Ayrıca Doğu Roma, Hunların savaş halinde bulunduğu hiçbir kavimle ittifak kurmayacaktır.
    • Ticaret hakları tanınan Hunlara ödenen vergi bu antlaşmayla iki katına çıkarılmıştır.
  • Bizans İmparatorluğu Sasaniler ve Müslüman Araplar ile yaptıkları savaşlar nedeniyle zayıflamış, Malazgirt Savaşı ile iyice gücünü kaybetmiştir.
  • Osmanlı padişahı II. Mehmet’in 1453’te İstanbul’u fethetmesi ile de sona ermişlerdir.

Doğu Roma İmparatorluğu’nda Yönetim ve Ordu

  • Doğu Roma İmparatorluğu’nun başında mutlak otoriteye sahip bir imparator bulunurdu.
  • İmparator, devletin en yüksek siyasi ve askeri lideriydi ve aynı zamanda dini bir figürdü.
  • Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak kabul edilirdi.
  • Doğu Roma İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu’ndan miras kalan gelişmiş bir bürokratik sisteme sahipti.
  • Senato, imparatorluğun yüksek danışma organı olarak varlığını sürdürdü.
  • Thema sistemi, Doğu Roma İmparatorluğu’nun yönetiminde büyük bir yenilikti.
    • Bu sistem, imparatorluğun çeşitli bölgelerine “thema” adı verilen askeri ve sivil yönetim bölgeleri oluşturulmasını sağladı.
    • Thema valileri, bu bölgeleri hem askeri hem de sivil olarak yöneten komutanlardı.
  • Doğu Roma İmparatorluğu’nun resmi dini Ortodoks Hristiyanlık idi.
  • Doğu Roma İmparatorluğu, güçlü bir daimi orduya sahipti.
  • Doğu Roma ordusu, süvari ve piyade birliklerinden oluşuyordu.
  • Süvari birlikleri, özellikle saldırı ve savunma savaşlarında oldukça etkiliydi.
  • Katafraktlar adı verilen ağır süvari birlikleri, Sasanilerin ağır süvarilerine benzeyen, zırhlı atlı askerlerdi ve düşman birliklerine karşı ağır saldırılar düzenlerdi.
  • Doğu Roma İmparatorluğu, Akdeniz’in hakimi olarak deniz kuvvetlerine büyük önem vermiştir.
  • Bizans Donanması, imparatorluğun Akdeniz’deki ticaret ve askeri gücünü korumasını sağlamıştır.
  • Ayrıca Yunan Ateşi olarak bilinen, büyük tahrip gücüne sahip ateşli bir silah, donanma savaşlarında Bizans’a önemli üstünlük sağlamıştır.
  • Bizans ordusunda zaman zaman paralı askerler de görev almıştır.

I. Göktürk Devleti

  • Türk adıyla kurulan ilk Türk devletidir.
  • Merkezi Ötüken‘dir.
  • Bumin Kağan tarafından Avar hakimiyetine son verilerek kurulmuştur.
  • Ülke doğu ve batı şeklinde ikiye ayrılarak yönetilmiştir. (İkili Teşkilat)
    • Bumin, İl Kağan unvanını alarak ülkenin batı kısmının idaresini kardeşi İstemi Yabgu’ya vermiştir.
  • Mu’kan Kağan zamanı devletin en güçlü olduğu dönemdir.
  • Sasanilerle ittifak yaparak Ak Hun Devleti’ni yıkmışlardır.
    • Bu bir Tük devletinin Türk olmayanlarla yaptığı ilk ittifaktır
  • Bizans ile ittifak yaparak Sasanilerin zayıflamasına neden olmuşlardır.
  • Türeyiş destanı önemlidir.
  • Ergenekon destanına göre Köktürkler Aşına (Kurt) sülalesinden gelmiştir.
  • Orhun alfabesi ile tarih çağlarına geçen ilk Türk devletidir.
  • Parayı kullanan ilk Türk devletidir.
  • Çinliler tarafından yıkılmıştır.

I. Göktürk Devleti’nde Yönetim ve Ordu

  • I. Göktürk Devleti’nin başında, kağan unvanını taşıyan mutlak otorite sahibi bir hükümdar bulunurdu.
  • Bumin Kağan, 552 yılında devleti kurmuş ve kağanlık unvanını almıştır.
  • Kağan, devletin siyasi, askeri ve dini lideriydi.
  • Göktürkler, ikili yönetim sistemiyle yönetilirdi.
    • Devlet doğu ve batı olarak ikiye ayrılırdı.
    • Doğu Göktürkler merkezdeydi ve başlarında kağan bulunurdu; batı kısmı ise kağana bağlı olarak yönetilen özerk bir yapıya sahipti.
    • Batı’nın yönetiminden yabgu unvanlı bir han sorumluydu.
  • Göktürk Devleti, farklı Türk boylarının konfederasyonu şeklindeydi.
  • Boylar, kendi beyleri tarafından yönetilirdi, ancak kağana bağlıydılar.
  • Bu yapı, merkezi otoritenin güçlü olduğu ancak boyların özerkliklerini kısmen koruduğu bir yapıyı ifade eder.
  • Göktürkler, göçebe savaşçı bir toplumdu ve ordunun temeli, toplumun tüm yetişkin erkeklerinin savaşçı olması üzerine kuruluydu.
  • Ordu, onlu sisteme göre örgütlenmişti.
    • Ordu birimleri 10, 100, 1000, ve 10.000 kişilik bölüklerden oluşurdu.
    • Her birimin başında bir komutan bulunurdu.
    • Bu yapı, savaşlarda hızlı ve etkili bir organizasyon sağlardı.
  • Göktürk ordusunun ana gücü, hızlı ve çevik süvari birlikleriydi.
  • Türkler at üzerinde savaş konusunda son derece ustalaşmışlardı.
  • Hilal (Turan) taktiği, yani sahte geri çekilmeyle düşmanı pusuya çekme, Göktürk ordusunun en önemli savaş stratejilerinden biriydi.

II. Göktürk Devleti

  • Kurucusu Kutluk Kağandır.
  • Merkezi Ötüken’dir.
  • Kutluk Kağan, devleti derleyip toplayan anlamına gelen “İlteriş” unvanını almıştır.
  • Tonyukuk ise “Apa Tarkan” unvanını alarak bütün askeri ve idari işlerin planlanmasında İlteriş Kağan’ın en büyük yardımcısı olmuştur. 46 yıl hizmet etmiştir.
    • Budizmin yayılmasını engellemiştir.
    • Devlet yapısını oluşturmuştur.
    • Çin’e karşı seferler düzenlenmiştir.
  • İlteriş’in yerine Kapgan Kağan geçmiştir.
  • Devletin en parlak dönemi Kültigin ve Bilge Kağan dönemidir.
  • Türk kültür tarihinin baş eserleri olan Köktürk kitabeleri (Orhun Yazıtları) Bilge Kağan, Kültigin ve Tonyukuk adına dikilmiştir.
  • Bilge Kağan’dan sonra devletin başına geçen kağanların yetersiz olmaları zamanla devleti zaafa uğratmıştır.
  • II. Kök Türk Devleti, 742’den itibaren yaşanan isyanlarla zayıflamıştır.
  • Basmil, Karluk ve Uygurlar birleşerek II. Kök Türk Devleti’ne son vermiştir.
  • İlk Türk alfabesini Köktürkler kullanmıştır. (38 harf)

II. Göktürk Devleti’nde Yönetim ve Ordu

  • II. Göktürk Devleti, merkezi otoriteyi güçlendirmek için yoğun bir çaba gösterdi.
  • Özellikle kağanın otoritesinin artırılması ve devletin kontrolünün tek merkezden yapılması hedeflendi.
  • I. Göktürk Devleti’nde olduğu gibi, II. Göktürk Devleti de töreye dayalı bir hukuk sistemine sahipti.
  • Kağan, kararlarını töreye uygun olarak almak zorundaydı.
  • II. Göktürk Devleti’nin ordusu da onlu sisteme dayanıyordu.
    • Bu sistem, orduyu 10, 100, 1000 ve 10.000 kişilik birimlere ayırarak düzenli bir yapı sağlıyordu.
  • Ordunun ana gücü yine süvari birlikleriydi ve atlı okçular ordunun en önemli unsurlarını oluşturuyordu.
  • II. Göktürk ordusu, savaşlarda Turan taktiğini ustalıkla kullanıyordu.
    • Bu taktikte süvari birlikleri sahte geri çekilme yaparak düşmanı pusuya çekiyor, sonra düşmanın üzerine saldırarak savaşı kazanıyordu.
  • Kutluk Kağan ve onun ardından gelen Bilge Kağan ve Kül Tigin, merkezi ordunun güçlü olmasına büyük önem verdi.
  • Devletin yeniden dirilmesinin ardından, Çin’e karşı kazanılan başarılar, ordunun gücünü kanıtlamıştır.

Uygur Devleti

  • 744 yılında Kutluk Bilge Kül Kağan, merkezi Karabalgasun olan bağımsız Uygur Devleti’ni kurmuştur
  • Uygurlar, Hunların ve Köktürklerin kültür mirası üzerine kurulmuştur.
  • Moyen-Çor döneminde Çin’i vergiye bağlamışlardır.
  • Bögü Kağan döneminde Mani dinini benimsemişlerdir.
  • Ticarette ileri gitmişlerdir.
  • Maniheizm ve Budizm Uygurların savaşçı özelliklerini köreltmiştir.
  • Sanat anlayışlarında büyük değişiklik meydana gelmiştir.
  • İlk yerleşik hayata geçen Türk devletidir.
  • Uygur Harfleri kullanılmıştır.
  • Kağıt yapmayı öğrenmişlerdir.
  • İpek yolu ticaretini ellerinde bulundurmuşlardır.
  • Kendi bölgelerindeki Moğolları Türkleştirmişlerdir.
  • İslam’ın Çin’de yayılmasında etkili oldular.
  • ,840 yılında Kırgızlar tarafından yıkılmışlardır.
  • Kırgız yenilgisinden sonra başka bölgelere göç etmek zorunda kalan Uygurlar, zamanla gittikleri yerlerde yeni devletler kurmuşlardır.
  • Çin’in kuzeyine göç eden Sarı (Kansu) Uygurlar ve Turfan Uygur Devleti’dir.
    • Sarı Uygurlar günümüzde Kuzeybatı Çin’de yaşamayan devam etmektedir.
    • Turfan Uygur Devleti ise günümüzde Çin’e bağlı Doğu Türkistan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşamaktadırlar.

Uygur Devleti’nde Yönetim ve Ordu

  • Uygur Devleti de Göktürkler gibi kağanlık sistemi ile yönetilmiştir.
  • Devletin başında, kağan unvanını taşıyan hükümdar bulunurdu.
  • Uygur kağanları da devletin en üst siyasi, askeri ve dini otoritesiydi.
  • Uygur Devleti, Türk tarihinde önemli bir dönüm noktası olan yerleşik hayata geçişi başlatmıştır.
  • Uygurlar, tarım ve ticaretle uğraşarak şehirlerde yaşamaya başlamıştır.
  • Karakurum gibi önemli şehirler kurmuşlardır.
  • Uygurlar, Maniheizm başta olmak üzere Budizm ve Hristiyanlık gibi dinleri benimsemişlerdir.
  • Maniheizm, Uygur Devleti’nin resmi dini haline gelmiştir.
  • Dini liderler, devlet yönetiminde etkili olmuş ve savaşçı bir toplum olan Uygurlar daha barışçıl bir yapıya bürünmüştür.
  • Uygur Devleti’nin ordusu, süvari birliklerinin yanı sıra piyade birliklerine de sahipti.
  • Ancak yerleşik hayata geçişle birlikte ordunun yapısı da değişmiştir.
  • Göçebe savaşçı yapıdan, yerleşik hayata uygun bir askeri yapı geliştirilmiştir.
  • Göktürklerin aksine, saldırgan süvari taktiklerinden çok, şehirlerin ve kalelerin savunulması için askeri stratejiler geliştirmişlerdir.

I-II. Göktürk Devletleri ile Uygur Devleti’nin Yönetim ve Ordu Anlayışlarındaki Benzerlikler;

  • Kağanlık Sistemi: Hem I. ve II. Göktürk Devletleri hem de Uygur Devleti, kağanlık sistemiyle yönetilmiştir. Kağan, devletin mutlak otoritesi olarak siyasi, askeri ve dini liderdi.
  • Onlu Sistem: Ordu yapısında onlu sistem hem Göktürklerde hem de Uygur Devleti’nde uygulanmıştır. Bu yapı, askeri disiplin ve organizasyonu sağlamıştır.
  • Süvari Birlikleri: Türk devletlerinin tümünde süvari birlikleri ordu yapısının temelini oluşturmuştur. Türkler, atlı savaşta büyük ustalık göstermişlerdir.
  • Göçebe Köken: Göktürkler göçebe bir toplumken, Uygurlar yerleşik hayata geçmeye başlamışlardır. Bu durum, yönetim ve ordu yapılarını da etkilemiştir.

I-II. Göktürk Devletleri ile Uygur Devleti’nin Yönetim ve Ordu Anlayışlarındaki Farklılıklar;

  • Yerleşik Hayata Geçiş: Uygur Devleti, Göktürklerden farklı olarak yerleşik hayata geçmiş, tarım ve ticaret ile şehircilik geliştirmiştir. Bu durum, ordu ve yönetim yapısında farklılık yaratmıştır.
  • Dini Farklılıklar: Göktürkler geleneksel Türk inanç sistemine bağlı kalırken, Uygurlar Maniheizm ve Budizm gibi yabancı dinleri benimsemiş ve bu durum devlet yapısına yansımıştır.

Hz. Muhammed’in İslam Devleti

  • Hz. Muhammed (sav), 571 yılında Arap Yarımadası’nın önemli merkezlerinden biri olan Mekke’de dünyaya gelmiştir.
  • 610 yılında, Hira Mağarası’nda Cebrail aracılığıyla kendisine gelen ilk vahiy ile peygamberlik görevi başlamıştır.
  • İslam’ın Mekke’de yayılmaya başlaması, müşrikleri tedirgin etmiş ve bu yüzden Müslümanlara çeşitli zulümler yapmışlardır.
  • Müslümanları inançlarından vazgeçirmek isteyen müşriklerin baskıları arttıkça, Hz. Muhammed (sav) bazı Müslümanların güvenli yerlere hicret etmesine izin vermiştir.
  • Peygamberimizin Mekke’de kalarak İslam’ı tebliğ etmeye devam etmesi müşrikleri daha da öfkelendirmiş ve onu öldürme planları yapmaya kadar ileri gitmişlerdir.
  • Bu planı öğrenen Hz. Muhammed (sav), yakın dostu Hz. Ebu Bekir ile birlikte 622 yılında Medine’ye hicret etmiştir.

Hz. Muhammed’in Savaş ve Seferleri

Bedir Savaşı (624)

  • Medineli Müslümanlar ile Mekkeli putperestler arasındaki ilk savaştır.
    • Nedeni; hicret eden Müslümanların mallarının Mekkelilerce yağmalanıp Şam’da satılması üzerine, Müslümanların Mekkeli tüccarların yollarını kesmeleridir.
  • Savaş sonucunda Mekkeliler yenilmişlerdir.
  • Ebu Cehil dahil pek çok müşrik ölmüş, bir kısmı da esir edilmiştir.
  • Hz. Muhammed’e duyulan güven artmıştır.
  • İslam hukukunun temeli atılmıştır.
  • İlk ganimetler alınmıştır.
  • Esir edilenler 10 Müslüman okutmaları şartı ile serbest bırakılmıştır.
  • İslamiyet hızla yayılmaya başlamıştır.

Uhud Savaşı (625)

  • Bu savaşın nedeni; Mekkeli müşriklerin Bedir Savaşı’nın intikamını almak veMüslümanların denetimine geçen Suriye-Mısır ticaret yolunu tekrar ele geçirmek istemeleridir.
  • Hz. Peygamber’in ordunun güvenliğini sağlamak için Ayneyn Tepesi’ne yerleştirdiği okçuların yerlerini terk etmesi nedeniyle Müslümanlar bozguna uğramıştır.
  • Hz. Peygamber’in yaralandığı bu savaşta, Hz. Hamza şehit olmuştur.
  • Savaş sonunda Mekkeli müşrikler tam bir galibiyet kazanamamış ve geri dönmüşlerdir.

Hendek Savaşı (627)

  • Mekkeli müşriklerin Müslümanlığı yok etmek için yaptıkları son saldırı savaşıdır.
  • Uhud savaşı sonunda Medine’den çıkarılan Yahudilerin teşviki ile Mekkeliler tekrar harekete geçmiştir.
  • Savaştan haberdar olan Müslümanlar korunmak için Medine’nin etrafına Selmani Farisi’nin de gayretleri ile hendek kazmışlardır.
  • Medineli Müslümanların son savunma savaşlarıdır.
  • Bu savaş sonunda Yahudiler Medine’de çıkarılmışlardır.
  • İslamiyet’in Medine dışına yayılışı hızlanmıştır.

Hudeybiye Antlaşması (628)

  • Hz. Muhammed ve Müslümanlar, Kabe’yi ziyaret etmek amacıyla Mekke’ye gitmek istemişlerdir.
  • Hz. Muhammed geliş amaçlarını bildirmek için Hz. Osman’ı elçi olarak göndermiştir.
  • Görüşmeler sonucunda Mekkeliler antlaşma yapmak istemiştir.
  • Bu antlaşma ile;
    • Müslümanlar, o yıl Mekke’ye giremeyecek ve umre yapamayacaktır.
    • Mekkeli bir kimse Hz. Muhammed’in yanına kaçarsa velisinin isteği üzerine geri verilecektir fakat bir Müslüman kaçarak Mekke’ye sığınırsa iade edilmeyecektir.
  • Medineli Müslümanlar ilk kez hukuken Mekkelilerce tanınmışlardır.
  • Medine Devletinin güney sınırı 10 yıl süre ile güven altına alınmıştır.
  • Mekke’de Müslüman sayısı hızla artmıştır.

Hayber’in Fethi (629)

  • Fetih nedeni; Yahudilerin Müslüman tüccarlara zarar vermeleri ve Mekkelileri kışkırtmalarıdır.
  • Hz. Muhammed, Yahudilerin bulunduğu Hayber üzerine düzenlediği bu seferinde başarı elde etmiştir.
  • Kale kuşatılarak kısa sürede ele geçirilmiştir.
  • Bu zaferle Şam ticaret yolunun güvenliği sağlanmış ve Yahudilerden haraç vergisi alınmıştır.

Mute Savaşı (629)

  • Hz. Muhammed İslam’ı yaymak amacıyla birçok devlete mektup gönderdiği gibi Hristiyan Gassanilere de bu dönemde mektubu iletmesi için bir elçi göndermiş fakat elçi, Gassani valisi tarafından öldürülmüştür.
  • Bu gelişme üzerine Hz. Peygamber bir ordu hazırlayarak bölgeye sevk etmiştir.
  • Gassani hükümdarı, Bizans’tan yardım istemiş ve bölgeye gelen Bizans ordusu ile Müslümanlar arasında bir savaş yapılmıştır.
  • Bu savaş Müslümanlarla Bizans arasındaki ilk savaştır.

Mekke’nin Fethi (630)

  • Hudeybiye Antlaşması’na Mekkelilerin uymaması üzerine Hz. Muhammed ordusu ile Mekke üzerine yürümüştür.
  • Ciddi bir direniş ile karşılaşmayan ordu Mekke’yi fethetmiştir.
  • Hz. Muhammed ilk önce Mekke’de genel af ilan etmiştir.
  • Kimsenin malına dokunulmamış ve esirler serbest bırakılmıştır.
  • Kabe’deki putlar yıkılmıştır.
  • Bu fetih ile birlikte İslamiyet Mekke’de hakimiyet sağlamıştır.

Huneyn Seferi (630)

  • Taifliler, putperest diğer kabileler ile birleşerek büyük bir ordu hazırlamıştır.
  • Hz. Muhammed, Huneyn’de toplanmış olan bu ordu ile yapılan savaşta müşrikleri yenilgiye uğratmıştır.
  • Bu savaş ile putperest tehdidi son bulmuştur.

Taif Seferi (630)

  • Huneyn Savaşı’nda Taiflilerin müşriklere yardım etmesi nedeniyle Hz. Muhammed, Taif üzerine sefer düzenlemiştir.
  • Şehrin surlarla çevrili olması ve Taiflilerin şiddetli direnişleri nedeniyle şehir fethedilememiştir.
  • Yapılan mücadelelerden yıpranan Taifliler ertesi sene Hz. Peygamber’e elçiler göndererek İslamiyet’i kabul etmiştir.

Tebük Seferi (631)

  • Hz. Muhammed’in son seferidir.
  • Bizans’ın Arabistan üzerine büyük bir sefer düzenleyeceği haberlerinin alınması üzerine Hz. Muhammed ordusuyla sefere çıkmıştır.
  • Tebük mevkiine gelindiğinde haberin asılsız olduğu öğrenilmiştir.
  • İslam ordusu savaş yapmadan geri dönmüştür.
  • Tebük Seferi sırasında bölgede birçok kabile Müslümanlığı kabul etmiştir.

Veda Hutbesi

  • Hz. Muhammed,  Mekke’ye hacca gitmiş ve Müslümanlara veda etmiştir.
    • Bu nedenle haccına “veda haccı”, hutbesine ise “veda hutbesi” denilmiştir.
  • Peygamberlik ve İslam dinini tebliğinin tamamlandığını bu veda haccı ile bildirmiştir.
  • Hz. Muhammed bu hacta Müslümanların uyarılmasına özen göstermiştir.
  • Veda Haccı; Müslümanların kardeş olduğunu, kan davalarının sona erdiğini, kadınlara ve kölelere iyi davranılmasını ve Kuranın tamamlandığını bildirmiştir.

Hz. Muhammed’in İslam Devleti’nde Yönetim ve Ordu Anlayışı

  • Medine’de kurulan İslam Devleti, Hz. Muhammed’in hem dinin gereklerini hem de siyasi yönetimi bir arada yürüttüğü bir yapıya sahipti.
  • İslam Devleti’nin temel yönetim ilkeleri Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in hadisleri doğrultusunda belirlendi.
  • Kur’an, adalet, hakkaniyet, eşitlik ve kardeşlik ilkelerini öne çıkararak, devletin yönetiminde bu değerlerin uygulanmasını zorunlu kıldı.
  • Hz. Muhammed (sav), devlet işlerinde istişare ve şura ilkesine büyük önem vermiştir. Önemli kararlar alınmadan önce sahabelerle istişare edilirdi.
  • Medine Sözleşmesi adı verilen bir antlaşma ile Medine’deki Müslümanlar, Yahudiler ve diğer kabileler arasında bir sosyal ve siyasi birlik sağladı.
    • Bu sözleşme, ilk yazılı anayasası olarak kabul edilebilir ve İslam Devleti’nin temel yapısını oluşturmuştur.
  • Hz. Muhammed, devletin çeşitli işlerini yürütmek için valiler, kadılar ve zekat toplayıcıları gibi görevliler atamıştır.
  • İslam Devleti’nin ekonomik yapısı, Müslümanların zekat ve sadaka vermesi üzerine kurulmuştu.
  • Zekat, hem fakirlere yardım hem de devletin sosyal yapısının güçlendirilmesi için önemli bir gelir kaynağıydı.
  • Müslüman olmayanlardan ise cizye vergisi alınırdı.
  • Savaşlarda elde edilen ganimetler, İslam hukukuna uygun şekilde bölüştürülürdü.
  • Ganimetlerin bir kısmı orduya, bir kısmı devlete ve bir kısmı da muhtaçlara ayrılırdı.
  • İslam ordusunun temel yapısı, gönüllülük esasına dayanıyordu.
  • Cihat anlayışı, Müslümanlar arasında güçlü bir motivasyon kaynağıydı.
  • Cihat, İslam’ı ve Müslüman toplumunu savunma amaçlı bir mücadeleydi.
  • Hz. Muhammed (sav), ordunun organizasyonu için onlu sistemi benimsemiştir.
  • İslam ordusunda hem süvari hem de piyade birlikleri bulunurdu.
  • Süvari birlikleri hızlı ve çevik saldırılar için kullanılırken, piyadeler savaşların esas yükünü taşırdı.
  • Ordu, dönemin şartlarına uygun olarak okçular, kılıç ve mızrak kullanan savaşçılarla donatılmıştı.

Dört Halife Devri

  • Dört halife dönemi; Hz. Muhammed’in vefatından Hz. Ali’nin şehit edilmesine kadar geçen döneme verilen addır.
  • Halife ise; İslam Devleti’ni yönetenlere verilmiş addır.
  • Dört halife döneminde halifeler devlet başkanlığı görevine seçim ile gelmişlerdir.
  • Bu nedenle bu döneme “Cumhuriyet Devri” denilmiştir.
  • Hz. Muhammed’in ölümünden sonra İslam Devleti’nin başına sırasıyla Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali gelmiştir.

Hz. Ebu Bekir Dönemi (632-634)

  • Sıddık” adı ile bilinmiştir.
  • Hz. Muhammed’in ölümünden sonra çıkan karışıklıkları Halit bin Velit’in katkıları ile önlemiştir.
  • Zekat vermeyen ve dinden dönenleri engellemiş (Ridde Olayı), yalancı peygamberleri ortadan kaldırmıştır.
  • Halifeye, valilere ve ordu mensuplarına maaş bağlamıştır.
  • Hire seferi düzenlenmiştir.
  • Ecnaddin savaşı kazanmıştır.(634).
    • Bizans’a karşı alınan ilk zaferdir.
    • Suriye’nin kapıları açılmıştır.
  •  Kur’an ayetlerini bir kitap halinde toplanmasını sağlamıştır.
    • Bunun nedenleri;
      • Yalancı peygamberlerin ortaya çıkması,
      • İslam’ın Arap yarımadası dışında da yayılmaya başlaması,
      • Hafızların savaşlarda şehit olup sayılarını azaltması,
      • Ayet ve hadislerin ayırt edilmesi,
      • Kur’an’ın yazıldığı malzemenin korunmasındaki zorluklardır.

Hz. Ömer Dönemi (634-644)

  • Hz. Ömer Dönemi, doğruluk ve adalet dönemi olarak bilinmektedir. Aynı zamanda fetihlerin yoğun olduğu ve devlet teşkilatlanmasının başladığı da dönemdir.
  • İlk adli teşkilatı kurmuş, kadılar ve valiler tayin etmiştir.
  • Yargı ile yönetimi birbirinden ayırmıştır.
  • Sürgün cezasını getirmiştir.
  • İçki içenlere ağır cezalar verilmiştir.
  • Mali düzenlemeler yapılmış, düzenli defter tutulmuş, arşiv oluşturulmuştur.
  • İlk kez divan kurulmuştur.
  • Hicri takvim ilk kez kullanılmaya başlanmıştır.
  • Sınırda ihtiyaçları karşılamak için ordugah şehirleri kurulmuştur.
  • İlk kez “ikta” sistemi uygulanmıştır.
  • İlk eyalet sistemi geliştirilmiştir.
  • Hz. Ebubekir döneminde başlayan fetihler sürdürülmüştür.
    • Yermük (636) ile Suriye tamamen alınmış ve Türklerle bu dönemde sınır komşusu olunmuştur.
    • İran; 634 de kaybedilen “Köprü” savaşı sonrasında 636 Kadisiye, 637 Celula ve 642 Nihavent savaşları ile Sasani Devleti ortadan kaldırılmış ve İran ele geçirilmiştir.
    • El Cezire (Yukarı Mezopotamya) fethedilmiştir.
    • Mısır 639’da, İskenderiye ve Bablion 624’de ele geçirilmiştir.
    • İlk kez Kuzey Afrika’da fetihler yapılmıştır.
    • Azerbeycan ve Rey ele geçirilmiştir.
  • İslam kültürü ilk kez farklı medeniyetler ile karşılaşmıştır.
  • 644 yılında İranlı bir köle tarafından şehit edilmiştir.

Hz. Osman Dönemi (644-656)

  • Zinnureyn (İki nur sahibi) adı ile bilinmektedir. Emevi soyundan gelmektedir.
  • Devletin önemli memurluk valilik ve komutanlıklarına Emevi soyundan kimseler getirildiği için Müslümanlar arasında ilk huzursuzluklar baş göstermiştir.
  • İlk İslam donanması kuruldu.
  • Kuran kitap halinde çoğaltılmıştır.
  • Hz. Osman’ın ölümü ile kabileler arası mücadele başlamıştır.
  • Horasan ve Azerbaycan fethedilmiş ve Türklerle temasa geçilmiştir.
  • Maveraünnehir ve Harezm, Gürcistan alınmıştır.
  • Kıbrıs fethedilmiştir. (649)
  • Doğu Roma ile savaşarak Zatü’s-savari denilen ilk deniz zafer kazanılmıştır.
  • Trablusgarp ve Tunus yöresi alınmıştır.
  • Erzurum fethedilmiştir. (663)
  • Ekonominin kötüleşmesi nedeniyle maaşları kesilen kimseler tarafından evinde şehit edilmiştir.

Hz. Ali Dönemi (656-661)

  • Hz. Osman’ın öldürülmesi ile iç karışıklar yaşanmaya başlamış ve İslam Devleti parçalanma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Hz. Ali de bu dönemde halife olarak seçilmiştir.
  • Hz. Osman zamanındaki olaylara sebep olduklarını düşündüğü valileri görevlerinden alıp yerlerine yenilerini atamıştır.
  • Hz. Osman’ın katillerinin bulunması gecikince kargaşa başlamıştır.

Dört Halife Devri’nde Yönetim ve Ordu Anlayışı

  • Dört Halife Dönemi’nde, halifeler şura ile seçilirdi.
  • Halifelik, babadan oğula geçmez, aksine toplumun ileri gelenleri tarafından seçilirdi.
  • Bu dönemde halifeler, yönetimde adalet ve eşitliğe büyük önem vermişlerdir.
  • Halifeler, devletin çeşitli bölgelerine valiler atayarak yönetimi merkezi otorite altında toplamışlardır.
  • Dört Halife Dönemi’nde kadılar (İslam hakimleri) aracılığıyla adalet sağlanmıştır.
  • Kadılar, İslam hukukuna göre halk arasındaki anlaşmazlıkları çözmüşlerdir.
  • Devlet yönetiminde halk arasındaki eşitlik esası korunmuş, herkes kanun önünde eşit sayılmıştır.
  • Devletin mali işleri, beytülmal (devlet hazinesi) aracılığıyla yürütülmüştür.
  • Beytülmal, İslam Devleti’nin gelirlerini ve giderlerini düzenleyen bir kurumdu.
  • Zekat, cizye, ganimet ve ticaret gelirleri buraya aktarılırdı.
    • Zekat Müslümanlardan alınırken, cizye Müslüman olmayanlardan alınan bir vergiydi.
  • Dört Halife Dönemi’nde ordu, daha çok gönüllü askerlerden oluşuyordu.
  • Müslüman erkekler, cihat ve İslam Devleti’ni savunma anlayışıyla orduya katılırdı.
  • Ordu, süvari ve piyade birliklerinden oluşuyordu.
  • İslam ordusu, Hz. Muhammed Dönemi’nde olduğu gibi onlu sisteme göre düzenlenmişti.
  • Hz. Ömer döneminde, İslam ordusu daha sistemli hale getirildi.
  • Düzenli bir ordu kuruldu ve askerler için maaş bağlandı.

Emevi Devleti

  • Hz. Ali’nin şehit edilmesinden sonra oğlu Hz. Hasan halife olarak kısa bir süre İslam topraklarının bir kısmını yönetmiştir.
  • Ancak Muaviye’nin güçlü bir ordu kurup geniş topraklara hükmetmesi pek çok Müslüman’ın onun halifeliğini kabul etmesine neden olmuştur.
  • Bu nedenle Hz. Hasan da 661 yılında kuvvetlerine güvenememesi ve Müslümanlar arasında kan dökülmemesi amacıyla Muaviye’nin halifeliğini kabul etmiştir.
  • Böylece İslam tarihinde Emeviler Devri başlamıştır.
  • Muaviye Dönemi:
    • Muaviye, ilk dört halifeden farklı olarak seçimle halife seçilmemiş; savaşla halifeliği kazanmıştır. Bu olay da hilafet sisteminin özününde büyük değişikliklere neden olmuştur.
    • Muaviye, siyasi birliği sağladıktan sonra İslam fetihleri yeniden hız kazanmıştır.
    • Merkezi Kufe’den Şam’a taşımıştır.
    • Muaviye zamanında biri karadan biri denizden olmak üzere iki defa İstanbul kuşatılmıştır.
  • Yezit Dönemi:
    • Saltanat usulü ile halife olan ilk kişidir.
    • Kuzey Afrika’nın fethi tamamlanmıştır.
    • Sınırlar Atlas Okyanusuna kadar ulaşmıştır.
    • Hz. Hasan ve Hüseyin halifeliğin babadan oğula geçemeyeceğini belirtince “Kerbela” olayı meydana geldi.
      • Bu olay üzerine Müslümanlar; Şiiler, Sunniler ve Hariciler olmak üzere üçe ayrılmıştır.
      • Bu olay sonunda Hz. Hüseyin öldürülmüştür.
      • Mezhep ayrılıkları kesinleşmiştir.
    • Endülüs’e İslam Yezit döneminde taşınmıştır.
  • Abdülmelik Dönemi:
    • Sekizinci Emevi halifesidir.
    • Bozulan iç düzeni yeniden sağladıktan sonra fetih hareketlerine devam etmiştir.
    • Kayrevan alınmış, Sicilya ve Sardinya adalarına sefer düzenlenmiştir.
    • Arapça resmi dil olarak ilan edilmiştir.
    • İlk İslam parası bu dönemde bastırılmıştır. (Dinar)
    • Mevalilerden alınan cizye vergisi kaldırılarak ayrımcılığa son verilmiştir.
      • Emeviler döneminde Arap olmayanlara Mevali denilmiştir.
  • Velid Devri:
    • Emevi devletinin en güçlü ve sınırlarının en geniş olduğu dönem halife Velid zamanıdır.
    • Emevilerin uyguladığı politikalar nedeniyle bu dönemde İslamiyet Türkler arasında yayılmamıştır.
    • Avrupa’da (Endülüs) fetihler yapılmıştır.
    • Emevilerin, Avrupa kıtasındaki ilerlemeleri 732 yılında Franklarla yapılan Puvatya Savaşı’nda İslam ordusunun yenilmesiyle Prene Dağları’nda son bulmuştur.
    • Zamanla hanedan üyeleri arasındaki iktidar mücadeleleri ve uygulanan politikalardan memnum olmayan halkın isyanlarıyla Emevi Devleti zayıflamış ve Abbasilerin isyanıyla da yıkılmıştır.

📚EK BİLGİ:

Emevilerin Yıkılış Nedenleri

  • Kerbela Olayı’ndan ötürü halkın bir kısmında Emevi ailesine karşı oluşan nefreti,
  • Arap milliyetçiliğine yönelmeleri,
  • Arap olmayan unsurların dışlandığı mevali politikası,
  • Abbasoğullarının çalışmaları,
  • Endülüs Emevi devleti için önemli olan Puvatya’da bozguna (732) uğranılması,
  • Şii ve Haricilerin çalışmaları ,
  • Son halifelerin devlet işlerine olan ilgisizliği,
  • Kabile kavgaları ve kabilecilik yapmaları,
  • Emevi hanedanındaki geçimsizlik,
  • Merkezi otoritenin bozulması,
  • Fetihlerin durmasıdır.

Emevi Devleti’nde Yönetim ve Ordu

  • Emeviler döneminde halifelik, seçimle gelen bir makam olmaktan çıkmış ve saltanata dönüşmüştür.
  • Halifelik, babadan oğula geçen bir yönetim sistemi haline gelmiştir.
  • Emeviler, başkenti Şam yaparak yönetimi merkezi bir yapıya kavuşturdu.
  • Emevi Devleti geniş bir coğrafyaya yayılmış olduğu için, fethedilen toprakların idaresi valiler aracılığıyla sağlandı.
  • Emeviler, yönetimlerinde Arap milliyetçiliğini ön planda tutmuşlardır.
  • Mevali olarak adlandırılan Arap olmayan Müslümanlar, sosyal ve siyasi açıdan ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüş, devletin önemli görevlerine getirilmemiştir.
  • Arapça, Emevi Devleti’nin resmi dili haline getirilmiş ve devletin tüm işlerinde Arap dili kullanılmıştır.
  • Emeviler döneminde devletin maliyesi, beytülmal aracılığıyla yürütülmüştür.
  • Ganimetler, zekatlar, cizye (gayrimüslimlerden alınan vergi) ve haraç (fethedilen topraklardan alınan vergi) gibi gelirler beytülmale aktarılırdı.
  • Emevi Devleti’nde, cizye ve haraç vergileri büyük gelir kaynaklarındandı.
    • Cizye, Müslüman olmayanlardan alınan vergiydi, haraç ise fethedilen topraklardaki tarım ürünlerinden alınan bir tür vergiydi.
  • Emeviler döneminde de adalet sistemi, İslam hukukuna dayanıyordu.
  • Emevi Devleti döneminde, İslam ordusu düzenli bir yapıya kavuşturulmuştur.
  • Süvari birlikleri ve piyade birliklerinden oluşan ordu, Emevi fetih politikalarının temelini oluşturmuştur.
  • Emevi Devleti, fethedilen toprakları korumak ve yeni fetihler için üs olarak kullanmak amacıyla ribat adı verilen sınır garnizonları kurmuştur.
    • Bu ribatlar, Müslüman askerlerin yerleştiği ve düşman saldırılarına karşı hazırlıklı oldukları sınır karakollarıydı.
  • Emevi ordusu, esas olarak Arap askerlerinden oluşuyordu.
  • Emeviler döneminde, ordu daha profesyonel bir yapıya kavuşturulmuş ve düzenli maaşlı askerler görevlendirilmiştir.

Abbasi Devleti

  • Emevilerin yıkılmasından sonra Hz. Muhammed’in amcası Abbas’ın soyundan gelenlerin kurduğu bir devlettir.
  • Hz. Muhammed’in amcası Abbas’ın soyundan gelenlerin kurduğu için de Abbasiler denilmiştir.
  • Abbasilerin ilk halifesi Ebul Abbas Abdullah’dır.
    • İslam Devleti’ni dağılmaktan kurtarmış ve iç karışıklıkları bastırmıştır.
  • İkinci halifeleri Mansur’dur.
    • Bağdat şehrini kurmuş ve başkent yapmıştır.
    • Mansur döneminde Hellenistik dönem eserleri tercüme edilmiştir.
    • Aynı zamanda Arap ve mevali arasındaki fark ortadan kalkmış ve İranlılar, devlet içinde etkin hale gelmiştir.
    • Anadolu’ya akınlar yapılmış ve Halife Mehdi Dönemi’nde Bizans vergiye bağlanmıştır.
  • Abbasi halifeleri, Sasanilerin yönetim yapısını örnek alarak vezirlik kurumunu kurmuştur.
  • Abbasi Devleti, Harun Reşit zamanında en parlak günlerini yaşamıştır.
    • Bu dönemde ziraat, ticaret, bilim ve eğitim düzeyi artmıştır.
    • Bağdat, Doğu’nun en büyük ve en önemli ekonomik merkezi haline gelmiştir.
    • Halkın refahı artmıştır.
    • Kültürel ve mimari ilerleme yaşanmıştır.
  • Memnun zamanında Bağdat kültür merkezi haline gelmiştir.
  • Astronomi ve cebir gelişmiştir.
  • Birçok kütüphane kurulmuştur.
  • Türklerin devlet ve askeriye içinde etkileri artmıştır.
  • IX. yüzyılın ortalarından itibaren Abbasilerin gücü, Mısır’dan Batı’ya geçememiştir.
  • 868-905 yılları arasında Tolunoğulları ve 935-969 yılları arasında İhşidler gibi Türk devletleri, Mısır ve Suriye’ye hakim olarak Abbasi sınırını daraltmışlardır.
  • Arap olmayanlara da devlet kadrolarında görev vermişlerdir.
  • Bağdat’ı inşa etmişlerdir.
  • Devlet teşkilatlarında düzenlemeler yapmışlardır.
  • Vezirlik kurumunun Sasanilerden örnek almışlardır.
  • Divan oluşturmuşlar ve merkez teşkilatı kurmuşlardır.
  • Türklere önemli devlet ve ordu hizmetleri vermişlerdir.
  • İstanbul’u kuşatmışlardır.
  • Eski Yunan ve Hellenistik dönem eserlerini tercüme etmişlerdir.
  • Astronomi ve cebirde ileri gitmişlerdir.
  • Samara şehrini kurmuşlardır.
  • Beytül Hikme’yi kurmuşlardır. (Üniversite)

Abbasi Devleti’nde Yönetim ve Ordu

  • Abbasi halifeleri, yönetimde güçlü bir merkezi otorite kurarak devleti idare etmişlerdir.
  • Abbasiler, Emevilerin tersine Arap olmayan Müslümanları (mevali) daha fazla yönetime dahil etmişlerdir.
    • Farslar, Türkler, Berberiler gibi etnik gruplar devletin idari ve askeri kademelerinde görev almışlardır.
  • Abbasi Devleti, Bağdat şehrini başkent yaparak burayı hem yönetim hem de kültürel bir merkez haline getirmiştir.
  • Abbasiler, devleti yönetmek için divan adı verilen bürokratik bir sistem oluşturmuşlardır.
  • Divanlar, devletin çeşitli alanlarını yönetmekle sorumluydu.
    • Örneğin, maliye işlerinden sorumlu Divan-ı Maliyye, posta ve haberleşme işlerinden sorumlu Divan-ı Berid gibi divanlar devlet işlerinin etkin bir şekilde yürütülmesini sağlamıştır.
  • Devlet gelirlerinin en büyük kaynaklarından biri, fethedilen topraklardan alınan haraç ve cizye gibi vergilerdi.
  • Devletin gelirleri beytülmal (devlet hazinesi) aracılığıyla yönetilmiştir.
  • Abbasiler döneminde de yönetimde istişareye (şura) önem verilmiştir.
    • Devlet işlerinde önemli kararlar alınmadan önce, halifeler genellikle danışmanları ve devlet adamlarıyla istişare etmişlerdir.
  • Abbasiler döneminde, devletin genişlemesiyle birlikte bazı bölgelerde özerk emirlikler ve yerel yönetimler kurulmuştur.
  • Abbasiler döneminde ordu, profesyonel bir yapıya kavuşturulmuş ve düzenli maaş alan askerlerden oluşmuştur.
  • Abbasiler, ordu ve saray muhafızları için özellikle Türk askerlerini kullanmışlardır.
    • Türklerin savaşçılık yeteneklerine güvenen Abbasiler, Türkleri asker olarak yetiştirmiş ve gulam sistemi ile eğitimli askerler yetiştirmiştir. Bu Türk askerler, zamanla Abbasi ordusunun en önemli unsurlarından biri haline gelmiştir.

📚 EK BİLGİ:

Talas Savaşı

  • Talas Savaşı, 751 yılında Orta Asya’da Talas Nehri‘nin yakınlarında gerçekleşmiş tarihi bir çarpışmadır.
  • Bu savaş, Abbasi orduları ile Çin Tang Hanedanı‘nın güçleri arasında meydana gelmiştir.
  • Savaş 5 gün boyunca devam etmiştir.
  • Talas Savaşı, hem İslamiyet’in hem de Çin etkisinin Orta Asya’daki yayılımı açısından dönüm noktası olmuştur ve bu bölgenin kültürel ve siyasi tarihinde önemli bir olay olarak kabul edilir. 
  • Talas Savaşı, Abbasi orduları tarafından kazanılmıştır. 
  • Bu zafer, Orta Asya’da İslam’ın yayılmasına önemli bir katkı sağlamış ve bölgenin tarihi üzerinde derin etkiler bırakmıştır.

Talas Savaşı Sebepleri Nelerdir?

  1. Bölgesel Hakimiyet Mücadelesi: Orta Asya, zengin ticaret yolları ve verimli toprakları nedeniyle hem Arap Halifeliği hem de Tang Hanedanı için stratejik öneme sahipti.
  2. Ekonomik Çıkarlar: İpek Yolu’nun kontrolü, her iki taraf için de büyük ekonomik değer taşıyordu ve bu, bölgede hakimiyet kurma isteğini artırıyordu.
  3. Dini Yayılma Hedefleri: Arap Halifeliği, İslamiyet’in yayılmasını hedefliyor ve Orta Asya’yı önemli bir hedef bölge olarak görüyordu.
  4. Politik Rekabet: Tang Hanedanı, bölgesel gücünü genişletmek ve sınır güvenliğini sağlamak amacıyla Orta Asya’daki etkisini artırmaya çalışıyordu.
  5. İttifaklar ve İç Çekişmeler: Orta Asya’daki yerel Türk boyları ve diğer gruplar arasında güç mücadeleleri vardı; bu durum, dış güçlerin müdahalesine yol açtı.

Talas Savaşı Sonuçları Nelerdir?

  1. Orta Asya’da İslam’ın Yayılması: Savaşın ardından Arap Halifeliği, Orta Asya’da daha fazla etki kazandı ve İslamiyet bu bölgede hızla yayılmaya başladı.
  2. Çin’in Orta Asya’dan Çekilmesi: Tang Hanedanı, savaş sonrasında Orta Asya’daki varlığını büyük ölçüde kaybetti ve bölgeden çekilmek zorunda kaldı.
  3. Ticaret Yollarının Değişimi: İpek Yolu üzerindeki kontrol Arapların eline geçti, bu da ticaret yollarının ve ekonomik dengelerin değişmesine neden oldu.
  4. Kültürel Etkileşimler: Savaş sonrasında Arap, Türk ve Çin kültürlerinin karşılıklı etkileşimi arttı. Özellikle Arap ve Türk kültürlerinin birleşimi, Orta Asya’nın sosyal ve kültürel yapısını şekillendirdi.
  5. Askeri ve Teknolojik Yenilikler: Talas Savaşı, bölgedeki askeri taktikler ve teknolojilerin değişimine yol açtı. Özellikle kağıt yapımı teknolojisinin Araplar tarafından öğrenilmesi ve daha sonra Avrupa’ya yayılması, uzun vadeli global etkilere sahip oldu.
  6. Dil ve Dinin Yayılması: İslam’ın yayılmasıyla birlikte, Arapça bölgede önemli bir dil haline geldi ve Orta Asya’daki birçok Türk halkı Müslüman oldu.
26 Ders Saati📂 9. Sınıf Tarih
Sistememizde bu yazıda bahsi geçen kişilere ait bir biyografi bulunamamıştır.
Benzer İçerikler
İslamiyet Yayılıyor
Tarih

İslamiyet Yayılıyor

İçeriğe Git>
Eski Çağ’da Yönetenler ve Savaşanlar
Tarih

Eski Çağ’da Yönetenler ve Savaşanlar

İçeriğe Git>
Boylardan Devlete
Tarih

Boylardan Devlete

İçeriğe Git>
Osmanlı Topraklarını Paylaşma Mücadelesi
Tarih

Osmanlı Topraklarını Paylaşma Mücadelesi

İçeriğe Git>
I. Dünya Savaşı (1914-1918)
Tarih

I. Dünya Savaşı (1914-1918)

İçeriğe Git>
Copyright © 2025 Bikifi
Star Logo
tiktok Logo
Pinterest Logo
Instagram Logo
Twitter Logo