İslam’da İman Esasları

📅 28 Mart 2025|28 Mart 2025
Güncel
İslam’da İman Esasları

Konu Özeti

İslam'ın iman esasları; Allah'ın varlığına ve birliğine, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe ve kadere inanmayı kapsar. Bu esaslar insanın hayatını şekillendirir, dünya ve ahiret mutluluğunu amaçlar, sorumluluk bilinciyle yaşamayı öğretir ve tevhid anlayışını güçlendirir.

Bu konuda
  • İslam'ın temel iman esaslarını
  • Allah'ın zâtî ve subûtî sıfatlarını
  • Meleklerin görevlerini ve özelliklerini
  • Kadere ve ahirete imanın hayatımıza etkilerini
öğreneceksiniz.
Reklamsız Bikifi Mobil Uygulaması!

İslam’ın inanç esasları, Kur’an-ı Kerim’in merkezî konuları arasında yer alır ve peygamberler aracılığıyla insanlara bildirilmiştir. Kur’an’da Allah’ın (c.c.) varlığı ve birliği yanında meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe de iman etmenin gerekliliği açıkça vurgulanır. İman esasları bazen toplu biçimde, bazen de tek tek açıklanır. İnanç konularının herhangi birini reddeden, gerçekte iman etmiş sayılmaz.

İman Esaslarının Temel Özellikleri;

  • Tevhid İlkesi= İman esaslarının temeli, yalnızca Allah’a (c.c.) kulluk etmek ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamaktır.
  • Fıtrata Uygunluk= İnsanın yapısı, bu esaslara yatkındır; çünkü hem insanın yaratılışı hem de bu esaslar aynı ilahî kaynak tarafından belirlenmiştir.
  • Sadelik ve Anlaşılırlık= Akıl sahibi herkes, bu inanç ilkelerini kolayca kavrayıp benimseyebilir.
  • Özgür Seçim= İman, insanın aklî ve kalbî iradesiyle yapması gereken bir tercihtir. İslam’da zorlama yoktur; ancak kişi, seçiminin sonuçlarından sorumludur.
  • Değişmezlik= Kur’an ve hadislerde yer alan bu inanç ilkeleri, zamandan ve mekândan bağımsız olarak sabit ve kesindir.
  • Bütünlük= İman esaslarının tümüne birden inanmak gerekir; sadece bir kısmını kabul etmek iman için yeterli değildir.

Kur’an ve Sünnet’te yer alan temel inanç esasları, “Amentü” ifadesi altında toplanmıştır. Bu esaslar altı başlık hâlinde ele alınır:

  1. Allah’a iman
  2. Meleklere iman
  3. Kitaplara iman
  4. Peygamberlere iman
  5. Ahiret gününe iman
  6. Kadere iman (hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna iman)

Bu inanç esaslarına inanmak, bir kişinin Müslüman sayılması için zorunludur.

Allah’a (c.c.) İman

İslam’ın temel direği, Allah’ın (c.c.) var ve bir olduğunu kabul etmektir. Tevhid inancı, Allah’ın hiçbir ortağı, benzeri veya eşinin bulunmadığını, sonsuz kudret ve ilim sahibi olduğunu vurgular. Kur’an-ı Kerim’de İhlâs Suresi, tevhid inancının özlü bir ifadesidir: “De ki: O Allah tektir…”

Kısacası Tevhit, İslam’ın temeli ve Kur’an’ın asıl konusudur. “Birlemek, tek kılmak” anlamına gelen tevhit, Allah’ı (c.c.) zatında, sıfatlarında ve fiillerinde birleyerek O’ndan başka ilah olmadığını kabul etmektir. Mümin, kelime-i tevhidi ve kelime-i şehadeti yürekten söyleyerek iman etmiş sayılır. Tevhidin zıddı olan şirk, Kur’an’da affedilmeyecek büyük bir zulüm olarak nitelenmiş ve müşriklerin cennete giremeyeceği bildirilmiştir.

Allah’ın (c.c.) esmâ-i hüsnâ (en güzel isimler) olarak bilinen doksan dokuz ismi vardır (örnek: Rahman, Rahîm, Melik, Kuddûs…). Bu isimler, Allah’ın mutlak varlığını, kudretini, merhametini, hâkimiyetini vb. sıfatlarını yansıtır. Müslümanlar, Allah’ın (c.c.) yüce isim ve sıfatlarına samimiyetle inanır ve O’nu bu şekilde tanımaya çalışır.

Tevhid, yalnızca bir “inanç ilkesi” değil, insanın hayatını düzenleyen bir anlayıştır. Mümin, yalnızca Allah’tan (c.c.) yardım diler, O’na kulluk eder ve O’nu her şeyin üzerinde tutar. Bu bakış açısı, ibadet ve ahlakî davranışları şekillendirir.

Allah’ın Sıfatları

Zâtî Sıfatlar

Bu sıfatlar, Yüce Allah’ın zatına (öz varlığına) ait olup yalnızca O’nda bulunur ve hiçbir varlıkta benzeri yoktur. Başlıca zâtî sıfatlar şunlardır:

  • Vücûd= Allah’ın (c.c.) var olması demektir. Varlığı başkası tarafından verilmemiş, O ezelden beri vardır ve varlığı zorunludur.
  • Kıdem= Allah’ın (c.c.) başlangıcı olmamasıdır. O, ezelde vardır; sonradan yaratılmış değildir.
  • Bekâ= Allah’ın (c.c.) sonu veya yok olması mümkün değildir. Varlığı daima sürecektir (ebedîdir).
  • Vahdâniyet= Allah (c.c.) tektir, ortağı veya benzeri yoktur. Bu, İslam’ın tevhid inancının özünü oluşturur.
  • Muhâlefetün li’l-havâdis= Yaratılmış hiçbir varlığa benzememesi, hiçbir şeye muhtaç olmaması ve tüm varlıklardan farklı olmasıdır.
  • Kıyâm bi-nefsihî= Allah (c.c.) varlığını sürdürmek için hiç kimseye veya hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şey O’na muhtaçken, O kimseye ihtiyaç duymaz.

Subûtî Sıfatlar

Bu sıfatlar da Allah (c.c.)’a mahsustur; ancak bunların benzeri sınırlı ve eksik şekilde diğer canlılarda da görülebilir. Allah’ta (c.c.) ise bu sıfatlar kusursuz ve sonsuz derecede mükemmeldir. Genel olarak sekiz subûtî sıfat şu şekilde sıralanır:

  • Hayât (Diri Olma)= Allah (c.c.) diridir, ölüm veya yok oluş O’nun için söz konusu değildir.
  • İlim (Bilme)= Allah (c.c.), her şeyi kuşatıcı bir bilgiye sahiptir. Geçmişi, geleceği, gizliyi ve aşikârı eksiksiz bilir.
  • Semi (İşitme)= Allah (c.c.), her sesi ve sözü, gizli-açık tüm hitapları işitir. Hiçbir şey O’nun işitme alanının dışında kalmaz.
  • Basar (Görme)= Allah (c.c.), her şeyi görür. Zifiri karanlıkta ya da uzak mesafelerde olan hiçbir varlık O’nun görüşünden saklı değildir.
  • İrâde (Dileme)= Allah (c.c.), sonsuz irade sahibidir. Dilediğini diler, dilediğini yaratır; hiçbir şey O’nun dilemesi dışında gerçekleşmez.
  • Kudret (Güç ve Kuvvet)= Allah’ın (c.c.) sınırsız güce sahip olmasıdır. Evrenin var edilmesi ve yönetilmesi, O’nun sonsuz kudretiyle gerçekleşir.
  • Kelâm (Söz Söyleme)= Allah (c.c.), konuşma sıfatına sahiptir. Peygamberlere gönderdiği vahiy de O’nun kelâm sıfatının yansımasıdır.
  • Tekvîn (Yaratma)= Allah (c.c.), her şeyi yoktan var eden (hâlık), varlıkları sürdürüp yöneten, istediği zaman dilediği şekilde değiştiren kudrete sahiptir.

Meleklere İman

Meleklere iman, İslam’da temel iman esaslarından biridir. Kur’an-ı Kerim’de meleklerin varlığı ve nitelikleri farklı ayetlerde zikredilmiş, Hz. Peygamber (s.a.v.) de hadislerinde meleklere iman etmenin önemini vurgulamıştır. Meleklere inanmamak, iman esaslarından birini eksik kabul etmek anlamına geldiği için kişinin inancını geçersiz kılar.

Melek, sözlükte “haberci, kuvvetli” gibi anlamlara gelir; İslamî bakış açısıyla “nurdan yaratılmış, Allah’ın (c.c.) emirlerini eksiksiz yerine getiren görünmez varlıklar” demektir. Nurdan yaratılmış varlıklardır; yeme, içme, cinsiyet gibi beşerî niteliklere sahip değillerdir. Daima Allah’a (c.c.) itaat eder, günah işlemez ve O’nun verdiği görevleri eksiksiz yerine getirirler.

Melekler;

  • İnsandan önce yaratılmış,
  • Nurdan var edilmiş,
  • Yeme, içme, uyuma, evlenme gibi ihtiyaçlardan uzak,
  • Gaybı (bilinmeyeni) sadece Allah’ın (c.c.) izni dâhilinde bilip,
  • Asla isyan etmeyen, sürekli ibadet ve itaatle meşgul olan
    varlıklardır.

Melekler, nur (ışık) özlü varlıklardır; erkeklik, dişilik gibi beşerî özellikleri yoktur. Melekler, Allah’a (c.c.) asla isyan etmez, O’na sürekli ibadet ve tesbih hâlindedirler. Melekler, ancak Allah’ın (c.c.) kendilerine bildirdiği kadarını bilirler; geleceği veya bilinmeyeni mutlak olarak bilemezler. Meleklerin yeme, içme, uyuma gibi insani ihtiyaçları yoktur. Kur’an ve Sünnet’e göre melekler, kendilerine verilen çeşitli görevler çerçevesinde hareket eder.

Kur’an-ı Kerim ve hadislerde meleklerin görevleri ve bazen isimleri şu şekilde geçer:

  • Cebrâil (a.s.): Vahiy meleğidir; peygamberlere Allah’ın (c.c.) emir ve mesajlarını iletir.
  • Mîkâil (a.s.): Tabiat olaylarının (rızık, yağmur vb.) idaresinde görevlendirilmiştir.
  • İsrâfil (a.s.): Kıyametin kopuşu ve yeniden dirilişte sûr’a üfleme görevi vardır.
  • Azrâil (a.s.) (Melekü’l-Mevt): Can alma görevlisidir.
  • Ayrıca Kirâmen Kâtibîn (insanın amellerini yazan), Hafaza (koruyucu) melekleri gibi diğer meleklere de inanmak, İslam akidesinde önemli yer tutar.

Ayrıca Kur’an ve hadislerde, meleklerin:

  • İnsan kalbine doğru ilham verdiği,
  • Namaz kılanlarla birlikte “Âmin” dediği,
  • Sabah ve ikindi namazlarında müminlerle birlikte olduğu,
  • Kur’an okunurken dünyaya indiği,
  • Yeryüzünde dolaşıp zikir ve ilim meclislerini aradığı,
  • Müminlere, özellikle de âlimlere rahmet dilediği,
  • Yalnızca Allah’a (c.c.) hamt ve secde eden meleklerin bulunduğu da bildirilir.

Meleklerin insan fiillerini kaydettiğine inanmak, bireye her an gözetim altında olduğu hissini verir ve davranışlarını düzeltmeye teşvik eder. Koruyucu meleklerin varlığına iman, insana güven ve huzur duygusu katar. Meleklerin Allah’a (c.c.) sürekli ibadet etmesi, mümin için örnek bir tutum sağlar; dua meclislerinde meleklerin hazır bulunduğu bilinci, ibadeti daha şuurlu kılar. Tabiat olaylarından vahye kadar pek çok görevde meleklerin rolü olması, evrende rastlantı değil, ilahi plan ve düzen olduğunu gösterir.

Kitaplara İman

Kitaplara iman, İslam’ın temel inanç esaslarından biridir. Bu iman, Allah’ın (c.c.) insanlara yol göstermek amacıyla farklı dönemlerde vahyettiği ilahi kitapların tümüne inanmayı gerektirir. Kur’an-ı Kerim’de (Bakara 2/213) Allah’ın (c.c.) müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdiği, insanların ayrılığa düştükleri konularda hüküm vermeleri için onlara kitap indirdiği bildirilir.

⭐ Kutsal Kitapların Gönderiliş Amacı;

  • İnsanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamak.
  • Doğru yolu göstererek emir ve yasakları bildirmek.
  • İslam’a göre tüm kutsal kitaplar aynı kaynaktan, yani Allah’tan (c.c.) gelmiştir.

Kitaplara iman, Allah’ın (c.c.) gönderdiği bütün vahiylere inanmaktır. İslam inancına göre Hz. Âdem’den itibaren indirilmiş küçük hacimli vahiylere “suhuf”, daha kapsamlı olanlarına “kitap” denir.

⭐ Başlıca ilahi kitaplar;

  • Tevrat: Hz. Mûsâ’ya (a.s.) inen kutsal kitaptır.
  • Zebur: Hz. Dâvûd’a (a.s.) indirilmiştir.
  • İncil: Hz. Îsâ’ya (a.s.) gönderilmiştir.
  • Kur’an-ı Kerim: Hz. Muhammed’e (s.a.v.) indirilmiş, son ilâhî kitaptır ve önceki kitapları tasdik edip hükümlerini tamamlar.

Kur’an, Allah’ın (c.c.) “Ben onu indirdim ve elbette onu koruyacak olan da benim.” (Hicr 15/9) mealindeki ayetiyle koruma altına alındığını bildirir. İslam’da, söz konusu kitaplara onların indirildiği asıl hâline iman etmek esastır. Kur’an-ı Kerim ise ilahi vahyin en son ve eksiksiz şekli olarak kabul edilir.

Kitaplara iman, Müslümanın Allah’tan (c.c.) gelen tüm mesajları kabul etmesini ve saygı duymasını sağlar. Tevrat, Zebur ve İncil’e inanmak, vahyin tarih boyunca kesintisiz geldiğine ve temel amacının hep tevhid olduğuna işaret eder. Kur’an-ı Kerim’e iman ve onu okumak, insanın doğru bilgiye ulaşarak dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmasında rehber olur. Diğer kutsal kitaplarla gelen ortak mesajları bilmek, farklı dinlere mensup insanlarla saygı ve hoşgörü içinde iletişim kurmaya katkı sağlar.

Peygamberlere İman

Peygamberlere iman, İslam’ın temel iman esaslarından biridir. Peygamber, Allah’ın (c.c.) mesajlarını insanlara bildirmekle görevlendirilmiş seçilmiş bir elçidir. Kur’an-ı Kerim’e göre peygamberler, insanlığı tevhid inancına (Allah’ın birliğine) çağırmış ve doğru yolu göstermiştir.

Kısacası Peygamber, “haber taşıyan, elçi” anlamına gelip Allah’ın (c.c.) mesajlarını insanlara bildirmek üzere seçilen özel şahsiyetleri ifade eder. Kur’an-ı Kerim peygamberlere “nebi”, “resul” ve “mürsel” gibi farklı kelimelerle değinir. Allah (c.c.), emir ve yasaklarını insanlara iletmek, onları dünya ve ahiret mutluluğuna eriştirmek amacıyla çeşitli zamanlarda elçiler göndermiştir. Her mümin, Peygamberlere iman etmekle yükümlüdür; üstelik bu, aralarında ayrım gözetmeksizin bütün peygamberleri kabul etmeyi de gerektirir.

Peygamberler; ilahi vahyi tebliğ eder, toplumu bilinçlendirir, insanlara iyi ve doğru davranışların yolunu öğretir, kötü alışkanlıklardan sakındırır. Peygamberlik, insanlar arasından Allah’ın (c.c.) dilediğini seçmesiyle gerçekleşir. Kişi, kendi isteğiyle veya çabasıyla peygamber olmaz. Peygamberler, davranışları ve ahlaklarıyla insanlara model olur. Bu rol, onların en önemli fonksiyonlarından biridir.

Peygamberlerin Ortak Özellikleri;

  • Sıdk (Doğruluk): Peygamberler, asla yalan söylemez; sözlerinde ve davranışlarında güvenilirdir.
  • Emânet (Güvenilirlik): Peygamberler, kendilerine emanet edilen vahyi ve toplumu en iyi şekilde korur ve zarardan sakınırlar.
  • Tebliğ (Allah’ın Mesajını Eksiksiz Ulaştırma): Onlar, insanlara ilahi buyrukları eksiksiz duyurur; hiçbir bilgiyi saklamaz veya değiştirmezler.
  • Fetanet (Yüksek Akıl ve Zekâ): Peygamberler, üstün bir anlayış ve kavrayış yeteneğine sahiptir; insanlara ulaşacak şekilde mesajlarını açıklayabilirler.
  • İsmet (Günahsızlık): Peygamberler, büyük günahlardan korunmuştur ve küçük hatalar yaptıklarında da hemen uyarılıp düzelirler.

Peygamberlerin görevi sadece vahiy tebliğ etmekle sınırlı değildir; Allah’ın (c.c.) hükümlerini topluma açıklamak ve insanlara örneklik yapmak da onların sorumluluğundadır. Kur’an, peygamberlerin “müjdeleyici, uyarıcı ve sakındırıcı” kimlikleriyle görev yaptığını belirtir. Bazı kesimler onların elçiliğini sorguladığında, peygamberler Allah’ın (c.c.) izniyle mucizeler sergileyerek haklılıklarını ortaya koymuşlardır (Hz. Mûsâ’nın asasının yılanları yutması, Hz. Îsâ’nın körleri iyileştirmesi vb.).

Bu görev, Hz. Âdem ile başlayıp Hz. Muhammed (s.a.v.) ile tamamlanmıştır. Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in son peygamber olduğunu (Ahzâb 33/40) vurgular. O’na indirilen vahiy aslî şekliyle korunduğundan, kıyamete dek yeni bir ilahî mesaja ihtiyaç kalmayacaktır.

Kur’an-ı Kerim’de adı açıkça zikredilen peygamberler;

  1. Âdem (a.s.)
  2. İdrîs (a.s.)
  3. Nûh (a.s.)
  4. Hûd (a.s.)
  5. Sâlih (a.s.)
  6. İbrâhim (a.s.)
  7. Lût (a.s.)
  8. İsmâil (a.s.)
  9. İshâk (a.s.)
  10. Ya‘kûb (a.s.)
  11. Yûsuf (a.s.)
  12. Eyyûb (a.s.)
  13. Şu‘ayb (a.s.)
  14. Mûsâ (a.s.)
  15. Hârûn (a.s.)
  16. Dâvûd (a.s.)
  17. Süleymân (a.s.)
  18. İlyâs (a.s.)
  19. Elyesa‘ (a.s.) (İlyas’a yakın bir dönem peygamber olduğu kabul edilir)
  20. Yûnus (a.s.)
  21. Zülkifl (a.s.) (Peygamber veya sâlih bir kişi olduğu görüşleri vardır)
  22. Zehrîî/Hanok? (Bu isim doğrudan geçmez ama bazı rivayetlerde İdris ile ilişkilendirilir; esasen 25’lik listede yer almaz)
  23. Zakariyyâ (a.s.)
  24. Yahyâ (a.s.)
  25. Îsâ (a.s.)
  26. Muhammed (s.a.v.)

İnsan, tek başına akıl ve duyularıyla her konuda mutlak doğruluğa ulaşamayacağı için peygamberler, ilahi mesajın doğru anlaşılmasına yardım eder. Peygamberlik kurumuyla vahiy korunur, insanlara doğru biçimde aktarılır. Peygamberler, getirdikleri mesajla toplumu ahlâki ve sosyal açıdan ıslah etmeye çalışır; cehalet, zulüm ve haksızlıkla mücadele ederler. Dünya hayatı, bir imtihan mekânıdır. Peygamberler, insanları bu imtihanın bilincine ulaştırarak ahiret yurduna hazırlıklı olmalarını sağlar.

Hz. Muhammed (s.a.v.), son peygamber olup Kur’an-ı Kerim ile gönderilen mesaj tüm insanlığa hitap eder. Onun hayatı ve hadisleri, Müslümanlar için en önemli uygulama rehberidir. “Ben peygamberlerin sonuncusuyum.” hadisiyle peygamberlik silsilesinin tamamlandığı bildirilmiştir.

Ahiret Gününe İman

Ahiret, “son” veya “sonra olan” anlamına gelir; bu dünyadaki hayatın bitmesinin ardından başlayıp ebediyen sürecek olan yaşamı ifade eder. İslam inancında ahiret, temel iman esaslarından biri olup Kur’an’da Allah’a (c.c.) imanla birlikte sıkça zikredilir. Kur’an-ı Kerim’de ahiret; kavuşma günü, ödül ve ceza günü, sonsuz mesken yurdu, toplanma günü, pişmanlık günü, her şeyin açığa çıktığı gün gibi farklı adlarla anılır.

Kur’an-ı Kerim’de ahiret inancı, insanın bu dünyadaki davranışlarından dolayı hesaba çekileceğine, iyilik yapanların mükâfatlandırılacağına, kötülük yapanların da cezalandırılacağına inanmayı gerektirir. Bu inanç, kişinin sorumluluk bilincini arttırır ve dünya hayatına anlam kazandırır.

Birçok ayette ahiret gününden (kıyamet, diriliş, hesap, cennet, cehennem) bahsedilir. Bazı sureler (Örneğin Kıyâmet, Vâkıa, Hâkka, Tekvîr) kıyamet ve ahiretin aşamalarını detaylı anlatır. Hz. Muhammed (s.a.v.) ahiretle ilgili birçok bilgi ve uyarılarda bulunmuş, müminleri hesaba çekilme gerçeğiyle karşı karşıya kalacakları konusunda bilinçlendirmiştir.

Ahirete iman, her davranışın karşılığının alınacağı bir hesap gününe inanmaktır. Bu inanç, dünya hayatını anlamlı kılar çünkü insan, geçici dünyayı ebedî mutluluğu kazanmak için bir fırsat olarak görür. Kur’an-ı Kerim, “Bu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir; ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur.” (Ankebût 29/64) diyerek her iki hayatın niteliğine dikkat çeker.

Ahiret İnancı ve Evreleri;

  • Kıyamet: Dünya düzeninin son bulması, evrendeki kozmik dengenin bozulmasıyla her şeyin yıkıma uğramasıdır. Ne zaman kopacağı yalnızca Allah’ın (c.c.) ilmindedir (A’râf 7/187).
  • Ba‘s (Diriliş): Ölümle son bulan bedenlerin, kıyamet sonrası yeniden diriltilmesidir. “O gün yer, Rabbinin nuru ile aydınlanır…” (Zümer 39/69) ayetiyle diriliş sahnesi vurgulanır.
  • Haşir ve Mahşer: Diriltilen insanların, büyük bir meydanda toplanması (haşir) ve orada ilahi mahkemeyi (hesap) beklemeleridir. Burada insan, bireysel olarak yaptıklarından sorguya çekilir.
  • Hesap ve Mîzan (Terazi): İyilik ve kötülükler, adil bir ölçüyle tartılır; herkesin amel defteri kendisine takdim edilir. Kur’an, “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür, kim zerre miktarı şer yapmışsa onu görür.” (Zilzâl 99/7-8) ayetiyle bu adaleti açıklar.
  • Cennet ve Cehennem: Cennet, İman eden ve salih ameller işleyenlerin sonsuz mutluluk yurdudur. Cehennem, İnançsızlık veya büyük zulümler, günahlar içinde ölenlerin ve ilahi adaleti reddedenlerin cezalandırılacağı yerdir. Ahirette ebedi hayat, kişilerin dünya hayatındaki tercihleri ve amelleri doğrultusunda şekillenir.

Ahirete iman ile insan, yaptıklarından hesaba çekileceğini bildiği için daha dikkatli davranır, iyi ve yararlı işlere yönelir. Kötülük ve günah karşısında caydırıcı bir unsurdur; kişinin vicdanını canlı tutar, haksızlıktan ve zulümden sakındırır. Dünyada çekilen sıkıntıların, haksızlıkların bir karşılığının olduğunu bilmek, müminin kalbine sabır ve teselli verir. Ahirete iman, bu dünyanın bir imtihan yeri olduğunu hatırlatır; maddeye ve geçici menfaatlere aşırı bağlanmaktan uzak tutar. Ahiretteki hesap ve adil karşılık inancı, toplumsal alanda da haksızlıkları önlemeye teşvik eder, insanlar arasında kardeşlik bağlarını güçlendirir.

Kadere İman

Kader, sözlükte “ölçmek, planlamak” gibi anlamlara gelir; İslamî literatürde ise “Allah’ın (c.c.) kâinatta gerçekleşecek olan her şeyi ezelde, ilmi ve iradesiyle belirlemesi” olarak tanımlanır. Kadere iman, İslam’ın temel iman esaslarından biri olup kişinin, evrendeki tüm olayların Allah’ın (c.c.) bilgisi ve takdiri dâhilinde gerçekleştiğine inanmasıdır. Bu inanç, tevhid inancını güçlendirir ve kişinin Rabbine güvenip dayanmasını (tevekkül) sağlar. Kaza ise bu olayların Allah’ın (c.c.) takdiri çerçevesinde vakti geldiğinde gerçekleşmesidir.

Allah (c.c.), evreni bir düzen ve ölçü içinde yaratmıştır. “Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer 54/49) ayetiyle de bu düzen vurgulanır. İnsan, kâinatın bir parçası olduğu hâlde tercih yeteneğine sahip oluşu ve bu tercihlerin sonuçlarından sorumlu tutulması bakımından diğer varlıklardan ayrılır.

Kader inancı; Allah’ın (c.c.) irade, kudret ve ilmine iman etmeyi, insanın da özgür iradesiyle doğru davranışları seçmesini gerektirir. Aynı zamanda kişiyi, yapacağı işte tedbir aldıktan sonra sonucu Allah’a (c.c.) bırakmaya (tevekküle) yönlendirir.

İslam’a göre insan, sınırlı ama gerçek bir tercih hakkına sahiptir. (Cüz’î İrade) İyi veya kötü fiilleri seçebilme özgürlüğü, onu sorumluluk sahibi kılar. Allah’ın (c.c.) sınırsız iradesidir. Evrende olan biten her şeyi kuşatan, mutlak kudrete dayanan iradedir. (Küllî İrade) Kadere iman, insanın özgür irade sahibi olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. İnsanın hem kendi seçimi vardır hem de bu seçim Allah’ın (c.c.) bilgisi ve izni dâhilindedir. Bundan dolayı Müslüman, eylemlerinden sorumlu olduğunu bilir; “Madem her şey takdir edilmiş, o hâlde ben de sorumsuz yaşayayım.” şeklindeki düşünce, İslam’a göre yanlıştır.

Kader inancı, Allah’a (c.c.) tam bir güven (tevekkül) ve teslimiyet sağlamaya yardımcı olur. Kişi, elinden geleni yaptıktan sonra sonucun ilahî takdire bağlı olduğunu bilir ve ruhen huzur duyar. Zorluklarla karşılaşıldığında, bunun Allah’ın (c.c.) bir imtihanı ve takdiri olduğunu düşünerek sabretmek, moral ve motivasyonu güçlü tutar. Trajik olaylarda kadere iman, kişinin aşırı ümitsizliğe düşmesini önler. İnsan özgür iradesiyle seçimler yapar ve bu seçimlerin sonucundan sorumludur. Kadere iman, sorumluluk anlayışını güçlendirir; kişiyi tembellikten, “Nasıl olsa yazılmış.” düşüncesinden uzak tutar. Başarılar karşısında kibirden, başarısızlıklar karşısında umutsuzluktan korur. Kişi, kendi çabasıyla elde ettikleri için şükreder, istemeden kaybettikleri için de “Bunda bir hayır vardır.” diyerek sakin ve ölçülü davranır.

👍 2024 - Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli
16 Ders Saati📂 9. Sınıf Din Kültürü
Bu yazıda bulunan terimler ayrıca anlatılmamıştır. Bu yazıdaki bir terimin ayrıca anlatılmasını istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından bize ulaşabilirsiniz.
Sistememizde bu yazıda bahsi geçen kişilere ait bir biyografi bulunamamıştır.
Benzer İçerikler
İman ve İmanın Mahiyeti
Din Kültürü

İman ve İmanın Mahiyeti

İçeriğe Git>
İbadet ve Dua Eden Bir Varlık Olarak İnsan
Din Kültürü

İbadet ve Dua Eden Bir Varlık Olarak İnsan

İçeriğe Git>
İnsan ve İnsanın Yaratılışı
Din Kültürü

İnsan ve İnsanın Yaratılışı

İçeriğe Git>
Doğruyu Arayan Bir Varlık Olarak İnsan
Din Kültürü

Doğruyu Arayan Bir Varlık Olarak İnsan

İçeriğe Git>
İmanın Bireye ve Topluma Kazandırdıkları
Din Kültürü

İmanın Bireye ve Topluma Kazandırdıkları

İçeriğe Git>
Kur’an’dan Mesajlar
Din Kültürü

Kur’an’dan Mesajlar

İçeriğe Git>
Copyright © 2025 Bikifi
Star Logo
tiktok Logo
Pinterest Logo
Instagram Logo
Twitter Logo