Felsefeyle düşünme; felsefi nitelik taşıyan sorular üzerinde, yine felsefenin düşünme araçlarını kullanarak gerçekleştirilen bir cevap arayışına denilmektedir. Düşünme eylemini başlatan merak ve soru sormadır.
✨Felsefeyle düşünme araçları;
- Eleştirel düşünme,
- Merak ve hayret,
- Temellendirme,
- Mantık,
- Argüman geliştirme,
- Soru sorma,
- Akıl yürütmedir.
Eleştirel düşünme ise; özü değerlendirme olan düşünmeye denir. Aynı zamanda eleştirel düşünme iddia ve argümanların test edildiği ve hangilerinin değerli hangilerinin değersiz olduğuna karar verilen bir süreçtir. Kısacası cevaplar için bir araştırmadır. Eleştirel düşünme için en iyi örnek; Descartes’in düşünme sistemidir. “Düşünüyorum öyleyse varım” sözü eleştirel düşünme sisteminin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Akıl Yürütme ve Argümantasyon
Akıl yürütme, doğru kabul edilen yargılardan yola çıkarak yeni sonuçlar elde etme sürecine denir. Geçerli ve güvenilir bir akıl yürütme, temel aldığı iddiaların ve içerdiği yargıların mantıkça tutarlı önermelerden oluşmasını gerektirir. Aksi takdirde, en basit düşüncelerden en karmaşık olanlara kadar geçerli bir sonuca ulaşmak imkansız olabilir. Bu nedenle, çıkarımın geçerlilik koşullarını sağlaması önemlidir.
Argümanlar, önermelerden oluşur ve daha üst düzeydeki belirli görüşlere dayanır veya onları destekler. Tümdengelim, tümevarım ve analoji gibi yaygın akıl yürütme biçimleri vardır. Argümantasyon ve akıl yürütme sürecinde, hem sürecin hem de sonucun doğruluk ve geçerliliği göz önünde bulundurulur.
Görüş
Düşünme ya belli bir görüşün doğru olup olmadığını ortaya çıkarmak için gerçekleştirilir ya da belli bir görüşe ulaşmak için gerçekleştirebilir. O halde genel olarak görüş; bireyin olaylar, varlıklar veya ortaya atılan düşünceler hakkında geliştirdiği anlayışı ifade eder. Kısacası görüş, bir olay veya varlık veya düşünce üzerine ulaşılan yargı veya fikirdir.
Görüşlerin oluşumunu etkileyen faktörler arasında eğitim, yaşam çevresi, inançlar, kültürel ve ahlaki normlar, ekonomik-sosyal durum, edinilen deneyim ve bilgiler bulunur. Bu etkenler aynı zamanda insanların kendilerine özgü bakış açılarını geliştirmesine de katkı sağlar. Farklı görüşler, aynı olay veya durumların farklı şekillerde algılanmasına ve yorumlanmasına yol açar. Bir görüşe sahip olmak demek, kişinin kendine özgü bir bakış açısı geliştirmesi demektir. Görüşler; siyasi, ahlaki, dini, bilimsel, sanatsal ve felsefi alanlarda çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir.
Bazı görüşler, kalıp yargılardan veya önyargılardan oluşabilir. Ancak, hiçbir kalıp yargı veya önyargı, geçerli bir argümantasyon temelini oluşturamaz. Görüşler, yargıda bulunulan konulara göre çeşitli içeriklerle ifade edilirler.
Önerme
Önerme, doğru veya yanlış bir yargı bildiren cümleleri ifade eder. Yargı biçimi olarak önerme, bir kavramı başka bir kavram altında sınıflandırmak veya bir kavrama başka bir kavram yüklemek anlamına gelir. Örneğin, “İnsan akıllı bir canlıdır.” yargısıyla insan, akıllı ve canlı sınıfı içinde değerlendirilmektedir.
✨Bir cümlenin önerme olabilmesi için;
- Yargı bildirmesi,
- Doğru ya da yanlış değeri alması,
- En az iki terimden oluşması,
- Terimleri birbirine bağlayan bir bağa sahip olması gerekir.
Önermeler, yalnızca yargı bildiren cümlelerden oluşur ve her cümle önerme olmayabilir. “Kalem mavidir.” cümlesi yargı bildirdiği için önermedir. Ancak istek, emir, soru ve ünlem yapısındaki cümleler önerme değildir çünkü bunlar bir konu üzerine yargı bildirmeyen ifadelerdir. Ayrıca, istatistiksel önermeler, “olasılık” gibi bir değeri bildiren ifadelerdir.
Önermeler; yargının niceliği bakımından tekil, tikel ve tümel olmak üzere üçe ayrılır. Tekil önermede yargı tek bir özneyi ilgilendirirken, tikel önermede birden fazla özne konu edinir. Tümel önermede ise yargı, konusu olduğu bütün özneleri içerir.
Argüman
Argüman, belirli kanıtlara dayanılarak ortaya çıkarılan ve yeni bir yargıya ulaşmayı amaçlayan yapıdır. Bu yapıda, sonuca ulaşmayı destekleyen önermelere öncül denir. Öncüllerin sonuca varma sürecine ise argümantasyon adı verilir. Sonuç yargısı, öncüllerden türetilen yeni bir yargı olabilir. Önemli olan nokta öncüllerin, sonuç yargısının doğrulanmasına ve mantıklı bir şekilde çıkarılmasına olanak tanımasıdır.
🚀ÖRNEK:
- Öncül önerme: Tüm insanlar ölümlüdür.
- Öncül önerme: Ali bir insandır.
- Sonuç önerme: Bu nedenle Ali ölümlüdür.
Argüman, önermelerin bir zinciri olarak meydana gelir ve çoğu zaman pek çok önermeden oluşur. Eğer önermeler seti içinde hiçbiri birbiriyle çelişmiyorsa, argüman biçimsel geçerlilik taşıyabilir. Ancak bu, argümanın geçerli olduğu anlamına gelmez. Çünkü geçerli bir argüman olması için sadece önermeler arasında çelişki olmaması yeterli değildir. Bunun yanında, argümanın öncüllerinin gerçek olması ve mantıksal olarak sonuca ulaşmayı desteklemesi de gereklidir. Dolayısıyla, argümanın geçerliliği hem biçimsel uygunluk hem de gerçekçilik ve mantıksal tutarlılık gerektirir.
Argümanın geçerliliği, önermelerin verdiği bilginin doğru olmasını da gerektirir. Yani bir argümanın geçerliliği, hem mantıksal yapıya uygun olmasına hem de içerdiği bilgilerin gerçekliğine bağlıdır. Her iki unsur da önemlidir ve eksik olan bir argüman zayıf veya geçersiz kabul edilir. Argümanlar, “sağlam” ile “ikna edici olmayan” arasında farklı düzeylerde nitelendirilebilir.
Diğer bir önemli nokta, argümanın kasten hileli bir şekilde kurulmasıdır. Eğer bir argüman, karşı görüşü çürütmek için kişisel saldırılar içeriyorsa, mantık dışı sorularla doluysa veya bilinçli bir şekilde tutarsızlık içeriyorsa, bu argümanlar tartışmayı kazanmak için hileli argümanlar (safsata, sofistik) olarak kabul edilir. Bu tür hileli argümanlar, doğru bilgi ve mantığın yerine manipülatif taktikler kullanarak tartışmayı etkilemeyi amaçlar.
Sonuç olarak geçerli ve güvenilir argümanlar, hem mantıksal yapılarına uygun olmalı hem de doğru ve sağlam bilgi temellerine dayanmalıdır. Hileli argümanlardan kaçınılmalı ve sağlıklı tartışmalara odaklanılmalıdır.
Tümdengelim, Tümevarım ve Analoji
Akıl yürütme, en az iki yargı arasında birini diğerinin kanıtı olarak görüp bunlardan sonuç çıkarma işlemidir. Akıl yürütme, düşünme sürecinde ve yeni bilgi oluşturmada mantıksal geçerlilik ve tutarlılık sağlayan önemli bir unsur olarak kabul edilir. Akıl yürütmenin yaygın üç türü vardır: tümdengelim, tümevarım ve analoji.
Bu akıl yürütme yöntemleri, insanların düşünme süreçlerinde önemli bir rol oynar ve çeşitli alanlarda doğru sonuçlara ulaşmalarına yardımcı olur. Akıl yürütme, mantıksal düşünme ve yeni bilgi oluşturma sürecinde kritik bir araç olarak görülmektedir.
Tümdengelim (Dedüksiyon)
Tümdengelim, tümel bir önermeden tümeli veya tümelden tikel bir önermeyi çıkarmak için kullanılan akıl yürütme biçimidir. Bu yöntemde, genel bir önerme doğru kabul edilerek özel bir sonuca ulaşılır.
Tümdengelim, öncüller doğru olarak kabul edildiğinde sonucun zorunlu olarak çıktığı tek akıl yürütme biçimidir ve bu nedenle en güçlü argümanlar genellikle tümdengelim ile ortaya konur.
Günlük hayatta sıkça karşılaşılan ve kullanılan pek çok akıl yürütme tümdengelimden yararlanır. Örneğin, “Tüm insanlar ölümlüdür. Ali bir insan olduğuna göre, Ali de ölümlüdür.” şeklindeki tümdengelim genel ilkedir ve doğruluğu kabul edildiğinde sonucun Ali’nin de ölümlü olduğu kesinleşir.
Tümdengelim, mantıklı bir şekilde sonuçlara varmamızı sağlayan önemli bir akıl yürütme biçimidir ve bilimsel, felsefi ve günlük hayatta pek çok alanda kullanılır. Ancak, tüm öncüllerin doğru olduğunun garantisi olmadığı durumlarda, sonucun da doğru olma ihtimali azalır ve tümdengelim bazen güçlü bir argüman olmayabilir. Bu nedenle, akıl yürütme süreçlerinde öncüllerin ve mantıksal geçerliliğin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi önemlidir.
Tümevarım (Endüksiyon)
Tümevarım, tek tek olaylar ve olgulardan genel yasalara veya tikel önermelerden tümel önermelere doğru ilerleyen akıl yürütme biçimidir. Bu yöntemde, örnekler veya tikel durumlar üzerinden genel bir ilkeye veya tümel bir önermeye varılır. Sonuçlar kesin olmamakla birlikte genellikle güvenilirdir.
Tümevarım, spesifik durumlardan genellemelere veya tümel yargılara gitmek için kullanılan bir akıl yürütme türüdür. Örnekler ve gözlemler üzerinden genel bir kurala ulaşmaya çalışırız. Örneğin, “Ali matematikte başarılıydı, Ayşe matematikte başarılıydı, Mehmet matematikte başarılıydı; o halde öğrencilerin çoğu matematikte başarılıdır.” şeklindeki tümevarım, örneklerden yola çıkarak genel bir ilkeye varmayı sağlar.
Tümevarım, sık karşılaşılan bir akıl yürütme biçimidir ve günlük yaşamda sıkça kullanılır. Ancak, bu yöntemdeki sonuçlar kesin olmayabilir çünkü tümevarımın gücü, kullanılan örneklerin temsil ediciliğine ve geçerliliğine bağlıdır. Bu nedenle, tümevarımdan elde edilen sonuçlar, doğruluk ve güvenilirlik açısından dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.
📚EK BİLGİ:
- Eksik tümevarım: Bir bütünü oluşturan bireylerin bir kısmına dayanarak yapılan tümevarımsal akıl yürütmeye denir.
- Tam tümevarım: Bir bütünün içinde yer alan tüm bireylerin tek tek incelenmesiyle genel bir sonuca ulaşmaya denir.
Analoji (Benzeşim)
Analoji, iki farklı nesne veya önerme arasındaki benzerliklere dayanarak çıkarım yapma işlemidir. Bir tür benzetme olan analojinin, tek başına akıl yürütme olarak kabul edilip edilemeyeceği tartışmalı bir konudur. Analojik akıl yürütmenin, tümdengelim veya tümevarıma benzeyen yönleri olsa da analojide genelleme yapılamaz. Ancak, analojiyle olgu veya nesneler arasındaki yargılardan yine olgu veya nesnelere ilişkin sonuçlara varılabilir.
Analoji, benzerliklere dayanarak yeni durumlar hakkında tahminler yapmamıza ve ilişkiler kurmamıza yardımcı olur. Örneğin, “Bu ülke için güçlü liderler iyi sonuçlar getirdi. Benzer şekilde, diğer ülkeler için de güçlü liderler iyi sonuçlar getirebilir.” şeklindeki analoji, ülkeler ve liderler arasındaki benzerliklerden yola çıkarak benzer sonuçlar elde edilebileceğini öngörür.
Ancak, analoji bazen güçlü bir çıkarıma ulaştırmayabilir, çünkü benzerliklerin yeterince sağlam ve geçerli olması gerekir. Analojik akıl yürütme, sadece belirli durumlar arasında benzerlikler olduğu sürece geçerli olabilir ve genellikle kesin sonuçlar elde etmek için diğer akıl yürütme biçimleriyle birlikte kullanılmalıdır.
Tutarlılık ve Çelişiklik
Bir görüşün güçlü olması, o görüşü ortaya koyan argümanların geçerliliğine bağlıdır. Argümanların geçerliliği, öncüllerin doğru ve tutarlı olmasıyla birlikte çelişki barındırmamasıyla mümkündür. Bu durum, önermelerin içerikleri kadar argümanların akıl ve mantık kurallarına uygunluğunu da gerektirir.
Geçerlilik, argümanın sonucunun doğru olması için öncüllerin zorunlu olarak doğru olmasını gerektirir. Yani, argümanın geçerli olması, sonucun öncüllerden zorunlu olarak çıkması anlamına gelir. Eğer öncüller doğru ise ve argüman mantıksal olarak geçerliyse, sonuç da doğru olacaktır. Ancak, geçerli bir argümanın sonucunun gerçek dünyadaki gerçekliği yansıtıp yansıtmadığı, yani gerçeklikle uyumlu olup olmadığı ayrı bir konudur.
Bu nedenle, güçlü bir görüş için geçerli ve mantıklı argümanlar sunmak önemlidir. Geçerli argümanlar, düşüncelerimizi destekleyip güçlendirmek ve doğru sonuçlara ulaşmamıza yardımcı olmak için vazgeçilmezdir.
Tutarlılık, argümanın veya argümanı oluşturan önermelerin kendi içinde veya birbiriyle uyumlu ve çelişkisiz olmasıdır. Tutarlılık, argümanın akıl ve mantık kurallarına uygunluğunu ve olgusal açıdan kabul edilebilir bir temele dayanmasını ifade eder.
Bir argümanın tutarlı olması, önermelerin birbiriyle çatışmadığı ve birbiriyle uyumlu olduğu anlamına gelir. Eğer argüman içindeki önermeler arasında çelişki veya tutarsızlık varsa, argüman zayıf veya geçersiz kabul edilir. Tutarlılık, akıl yürütmenin sağlam temeller üzerine oturtulmasını ve mantıksal olarak tutarlı sonuçlara ulaşmayı sağlar.
Tutarlılık, güçlü bir argümanın temel koşullarından biridir ve doğru bilgi ve mantıkla desteklenen argümanların tutarlılık açısından daha güvenilir olduğu kabul edilir. Tutarlı bir argüman, çelişkisiz ve uyumlu önermelerle desteklenir ve dolayısıyla daha güçlü ve ikna edici bir etkiye sahip olabilir.
Çelişiklik, özneleri ve yüklemleri aynı olmasına rağmen nitelik ve nicelik bakımından farklı yapıda iki önermenin birbiriyle aynı anda tutarlı olmamasına denir. Örneğin, “Her üçgen üç kenarlı bir şekildir.” önermesi, “Bazı üçgenler üç kenarlı değildir.” önermesiyle çelişir. Çünkü birincisi tümel olumlu bir önerme iken ikincisi tikel olumsuz bir önermedir. Eğer çelişiklik, bir argümanı oluşturan önermeler arasında gerçekleşirse o argüman da çelişik olur ve geçerli değildir.
Gerçeklik ve Doğruluk
Gerçeklik, kelime anlamına göre var olan her şeydir ve hakikatin kendisidir. Gerçeklik, bilgi türlerine göre farklı anlamlar içerir. Örneğin, bilimsel bilgiye göre gerçeklik deneye konu olabilen varlıklarla ilişkilidir ve olguların genellemelerine dayalı bir yasallık ile ifade edilir (tümevarım).
Felsefi bilgide gerçeklik için duyuları aşan akıl ve ruhsal ögeler de kabul edilir. Bu durumdan hareketle somut gerçekliğin yanında soyut gerçekliğin de olduğu söylenebilir. Somut gerçeklik, insan zihninden bağımsız olarak var olan, varlığı insana bağlı olmayan maddesel gerçeklikleri ifade ederken; soyut gerçeklik ise bizzat insanın akılsal ve ruhsal yönüne bağlı olan gerçeklikleri ifade eder. Bir çınar ağacı somut gerçekliğe, matematiksel temel önermeler ise soyut gerçekliğe örnek gösterilebilir.
Gerçekliğin bir bilgi durumunu işaret etmesi doğruluk kavramını ortaya çıkarır. Söylenen bir söz gerçeklikle örtüşüyorsa, o söz için doğrudur denilir. Bir şeyin doğru olması, işaret ettiği gerçekliğin bir kısmını veya tamamını yansıtmasıyla ilişkilidir.
Doğruluk, iki anlamı olan bir kavramdır: olgusal (içerikli) ve formel (biçimsel) doğrulama.Olgusal doğrulama; bir yargının veya önermenin gerçeklikle yani yöneldiği nesne ile uyuşmasıdır. Örneğin, “Güneş, her gün doğar ve batar.” yargısı gerçeklikle uyuştuğu için doğrudur. Buna bilgi doğruluğu da denir. Doğruluğun diğer bir anlamı olan formel doğrulama ise düşüncenin kendi içinde çelişmemesi, tutarlı olması halidir. Örneğin, “Üçgenin iç açılarının toplamı 180 derecedir.” yargısı kendi içinde tutarlı olduğu için doğrudur. Bu durum ise mantık doğrusu olarak ifade edilir.
🚀ÖRNEK:
- Gerçek: Deniz
- Gerçeklik: Deniz suyunun tuzlu olması
- Doğruluk: Deniz suyu tuzludur.
📚 EK BİLGİ:
Doğruluk ölçütleri; uygunluk, yararlılık, apaçıklık, tutarlılık ve tümel uzlaşmadır.
Temellendirme
Felsefede temellendirme; gelişigüzel bir açıklama olmaktan ziyade akıl yürütme, ele alınan soruna ilişkin kanıtlama veya çürütme işlemidir. Temellendirme, düşüncenin veya görüşün dayanaklarını gösterme veya gerekçelerini ortaya koyma sürecidir. Bu yöntemle ele alınan soruna ilişkin bilgi ve görüşler incelenir, daha sonra akıl ve mantık ilkeleri kullanılarak tutarlı hale getirilir. Kısacası, problem ayrıntılı bir şekilde betimlenir ve düşüncelerin doğru bir şekilde ifade edilmesi sağlanır. Filozof, probleme yönelik temellendirme yaparak ulaştığı cevabın doğruluğuna ve temellendirmenin yapısal tutarlılığına bakılarak değerlendirilir. Filozofun temellendirmesinin geçerliliği en azından bu faktörlere bağlıdır.
Felsefede temellendirme, düşüncelerin, teorilerin veya argümanların mantıksal zeminde sağlam bir biçimde inşa edilmesini sağlar. Bu süreç, ele alınan sorunun daha derinlemesine anlaşılmasını ve mantıksal tutarlılığın sağlanmasını amaçlar. Temellendirme, felsefi düşüncenin güçlü ve tutarlı bir şekilde ortaya konulmasını sağlar ve filozofun argümanlarının sağlam bir temele dayanmasını gerektirir.